İşkembe Gazetecilik

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Üstte görmüş olduğunuz, 11 haziran 2014 Fotomac gazetesinin ilk sayfası ve atılan manşetleri tek tek inceleyelim ve Türkiye’deki Spor Gazeteciliğinin ne hallere düştüğünü görelim,

1 – Galatasaray’ın yeni çileği Robben

Arjan Robben Hala Bayer Munich oyuncusu ve Galatasaray hiçbir şekilde görüşmedi, en azında resmi bir teklif olmadı, ilerde olur olmaz bilemeyiz, lakin geçtiğimiz 75 günde böyle bir transfer söz konusu olmadı,

2- Roberto Mancini devam kararı çıktı

Belki de en vahimi bu: Bu gazetenin çıktığı tarihte Galatasaray “Mancini ile yollarını ayırdığını duyurdu”

3- “Fenerbahçe Supriz golcü arıyor”,  Batefemi Gomis Kadıköy’e mi?”

Fenerbahçe  sezon bitmeden “Diego Ribas” harici hiç bir transfer yapmayacağını , Başkan ve yöneticilerimiz aracılığı ile bir çok kanaldan duyurdu…

4- “Olcan Satılık Değil”

Olcan Adın 4 Temmuz 2014’te resmen Galatasaray’a transfer oldu,  futbola yakın çevreler bu transferi 2014 Ocak ayından beri dillendiriyorlar, hal böyle iken böylesine keskin bir manşetin atılması nedendir ?

5- “Trabzon’a Brezilyalı golcü: Eduardo”

Trabzonspor yaklaşık 19 oyuncu transfer etti, hiç biri Brezilyalı değildi , ayrıca ismi Eduardo olan biride gelmedi, Gazetenin bahsettiği Eduardo Brezilya asıllı Hırvat oyuncu  ( Bunu bile yazamadılar )ve Flamengo’ya transfer oldu

6-“Kartal Transferde bombayı patlattı: Lanzini Beşiktaşta”

River Plate’li yıldız hafta sonu İstanbul’a gelecek,  üzerinden 8 hafta sonu geçti Lanzini hala yok…….

 

Bazı durumlar değişiklik gösterebilir, özellikle futbolda Transfer Dönemlerinde, bu sebep ile özellikle SPOR GAZETECİLERİNİN, şu gazetecilik ilkesine riayet etmeleri gerekir ;

“Doğruluğu kesinleşmeyen haber, doğruymuş gibi sunularak, okuyucu-izleyici yanıltılmaz. Her şeye karşın yanlışlığı ortaya çıkan haber ve yorum düzeltilir, yanıt ve düzeltme hakkı kullandırılır. ”

Yukarıda saydığım 6 manşetten hiç biri gerçekleşmemiş ve bu haberlerin hepsi OKUYUCUNUN ilk gördüğü yerde, Yukardaki Tablo, ülkemizde SPOR GAZETECİLİĞİNİN geldiği noktayı gösteriyor, böyle bir ortamda, Sporun 1 adım ileri gitmemesi kadar doğal bir şey yok,

Aklıma şu soru geliveriyor “Bu haberleri kim yazdırıyor?” Doğal olarak cevabını da tahmin ediyorum ” Eğer Gazeteciler yazıyorsa vahim, Eğer Başkaları yazdırıyorsa Vahim ötesi…….”

Refleks mi? Organize mi?

Biz Fenerbahçeliler,  7 Ağustos- 15 ağustos arası zor bir dönem geçirdik, o kadar zor bir dönemdi ki önümüzü, arkamızı, çevremizi bıraktık, tabiri caizse “birbirimizi yedik“,

Biz birbirimizi yerken Rakiplerimiz boş durmadı, durmuyor, kamuoyuna Fenerbahçe’yi hedef gösterip, karmaşadan yararlanmak istiyor, Sanki 1 “Şeytan Üçgeni” kuruyor,

Biz kendi “KAOSUMUZ”‘u yaratırken;

* Gündeme Trabzonspor’un “Türk Futbol Sistemi Şikeyi korumaktadır” başlıklı açıklaması düştü, Trabzonspor’un UEFA tarafında bir soruşturma geçirdiğini ve sonucunun bu yakınlarda açıklanacağını üzerinde durmayan “MEDYAMIZ”, yüzsüzce “Trabzonspor’dan Sert açıklama” şeklinde haberi yayıyordu,

* Ünal Aysal ise boş durmuyor, Eski Teknik Direktörümüz Ersun Yanal’ın avukatlığına soyunurken( Ünal Aysal “Ersun Yanal’ın Hakkı Yenmez”) , bunu gündeme “FLAŞ FLAŞ FLAŞ Başlıklar” şeklinde taşıyan “MEDYAMIZ“,  Adnan Öztürk’ün Galatasaray hakkındaki açıklamalarını gündemden düşürüyordu ( Merak Edenler için o açıklamanın tam metni )

15/08/2014 Cuma

Trabzonspor’un Sezon açılışı, Başkan İbrahim Hacıosmanoğlu, Saygı ile Andığımız Efsane Başkan Süleyman Seba’nın sözleri ile Fenerbahçe’yi hedefe almış, konuşuyor (Yoksa nasıl unutturacak, kongre için toplanan 1490 imzayı)

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

16/08/2014 Cumartesi

Beşiktaş Divan Kurulu, Başkan Fikret Orman, hepimizin ortak Sorunu olan E-bilet üzerinden Fenerbahçe’yi hedef alıyor, (Yoksa “Menfaatlerimize göre kabul ettik” açıklamasını Ebilet’e KARŞI olan taraftarına nasıl izah edecek? Ödenmeyen Vergileri Divan kuruluna nasıl unutturacak?)

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

17/08/2014 Pazar

Galatasaray Başkanı Ünal Aysal 25/08/2014’da oynanacak olan Süper Kupa finali öncesi, Basketbolda Yaşanan final serisi son maçı üzerinden Fenerbahçe’yi üzeri kapalı hedef alıyor ( Yoksa Adnan Öztürk’ün açıklamaları nasıl unutturulacak )

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Tüm bu gelişmelerin hemen öncesinde, Geçtiğimiz hafta içinde Kulüplerin ödenmeyen vergi borçları açıklandı (Tablo @sporekonomi )

Üst Üste Fenerbahçe’yi hedef alan, 3 Başkanın Aşağıdaki Tablonun ilk 4’ünde olması ve Toplam vergi borçlarının 287 Milyon TL olması Tesadüf olamayacak kadar gerçek,

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Şimdi bu tabloyu, bu olayların  en  üstüne koyup düşünelim;

1 Kendi sorunlarını unutturmak isteyen Camiaların Fenerbahçe’yi hedef alması bir refleks mi ?

2 Fenerbahçe’ye organize şekilde bir planlı bir eylem mi yapılıyor ?

TAPELERİN DİLİ

 

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

 

Şike iftirasıyla bağlantılı tapeler hakkında genellikle yazmıyordum. Lehte olanları da (TS tarafı) aleyhte olanları da toptan reddediyordum.

Bugün bir istisna yapacağım. Çünkü bazı kesimlerin “gerçekleri” bildiği halde “kasten/kastı aşan” tutumları hakikaten sabırları taşırıyor

3 Temmuz iftirasını kamuoyuna kabul ettirmek için “KOL GÜCÜ” sağlamak amacıyla kullanılan/aldatılan Trabzonspor taraftarı hala kullanılıyor.

Görüldüğü kadarıyla Trabzon’da bir “şike ekonomisi” oluşmuş. Az sonra yazacaklarım Trabzonlular, hatta Trabzonsporlular ile ilgili değil…

Saf taraftarlara diyecek bir şey yok. Ama “TRABZONDAN, TRABZONSPORDAN GEÇİNENLERLE İLGİLİ” hala “SEYRE DEVAM” edenlere bir çift lafım var.

Trabzonspor’dan geçinenlerin mutad girişimleri ve ısrarla onların eylemlerini bilip seyretmeye devam edenler yaşayacakları şoka hazır olmalı.

Trabzondan geçinenlerin maceraları (Fenerbahçe’yle mücadele adı altında toplanan paralar) yakında mutlaka ortaya çıkacaktır. Buna kuşku yok..

Tapelerle ilgili konuda bazı hususları paylaşmak isterim. 3 Temmuz sürecinde kullanılan tapelerle ilgili benim en çok ilgimi çeken husus şu: Emniyet, Savcılık ve mahkeme sürecinde 2 türlü tape değerlendirmesi var. Fenerbahçe ile ilgili tapeler, TS ile ilgili tapeler

Birazdan örneklerini de açıklayacağım. Hepimiz ezberledik. Ancak her yazılanı herkes okumuyor. Israrla diğer sporseverlere anlatmak lazım.

16 Ağır Ceza Mahkemesi’nin Fenerbahçe tapelerine bakışı ile TS tapelerine bakışı taban tabana zıt. Bunu kamuoyu bir türlü kavrayamıyor..

16. ACM’nin Fenerbahçe’nin aleyhine bu bakış açısını örneklerle açıklamak lazım. Örnekler ve içerikleri daha fazla okundukça anlaşılacaktır.

En önemli husus 16. ACM’nin gerekçeli kararında (mealen) yazılan ifade. “tapeleri tek başına delil olarak kabul etmedik” kısmı

16. ACM heyeti “Tapeler mahkeme heyetinin kanaatini oluşturdu, pekiştirdi. Tapelerden diğer kanıtlarla bütün olarak bu açıdan faydalandık”

Eğer tapeler “kanaat” oluşturmak için faydalanılan bir belge ise o halde TS bağlantılı tapelerden neden hiçbir sonuç çıkarılmadı..

Taplerin bir kısmı soruşturmayla ilgisiz bulunarak dosyadan çıkarılmış. Bu nedenle mahkeme göremedi diyelim. Dosyaya konan tapeler var…

Aynı konuda aynı tonda konuşan Fenerbahçe yöneticisinin sözlerine kanıt, neden TS yöneticisininki için her türlü şüpheden uzak değil deniyor.

Son zamanlarda ortaya çıktı ki (öküz ölüp ortaklık ayrıldı sonrası) tapelerin değerlendirmeye alınıp alınmaması konusunda yargı “etkilenmiş”

Yargı sürecinde etkin olan ve kamuoyunu yönlendiren kişilerin TS’lu işadamlarından, kamu görevlilerinden nakdi destek aldığı da yazıldı.

Şimdi, hem yargı makamlarının, hem TS yönetiminin, hem siyasi otoritenin “tapeler nasıl dosyadan çıktı” diye sorması gerekmez mi?

Hatta daha öteye geçilip “Aynı içeriğe sahip tapeler” ortadayken neden bir taraf peşinen suçlu bulundu, diğer taraf özenle korundu!!!!

3 Temmuz sürecinin ilk günlerinden bu yana “kayıp” tape konusu gündemden düşmüyor. Mahmut Uslu geçenlerde 100 küsür nolu tapeden dem vurdu

Uslu'dan Rasim Ozan'a sert sözler

Trabzon yerel medyası hemen haber yaptı. 103 numaralı tape işte bu. Mahmut Uslu şöyle böyle… Gerçekten de 100′li tapelerde TS olması zor..

Birkaç gündür renkdaşlarımız 23. Klasörden soruşturmaya ilgisiz diye çıkarılan ve adli emanete kaldırılan tapelerle ilgili belge paylaşıyor.

Trabzon yerel medyada da ses yok. Tapeler gerçekten ilgisiz olabilir. Ama bir önceki bir sonraki konuşma için ışık da tutabilir.

Fenerbahçe ile ilgili tapelerde hiçbir doğrudan ifade, talimat olmadığı halde tapeler “akıllara ziyan” yorumlarla birleştirilmedi mi?

Mehmet Berk’in 23. Klasörden çıkardığı ve adli emanette olduğu yazılan tapeler “yeniden yargılamanın” ne denli elzem olduğunu da kanıtlıyor.

Adalete yardım edelim. Tutanakla 23. klasörden çıkarılan tapelerle ilgili tutanağı arşivden çıkardım.

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Baştan yazayım. Haliyle 64. Dizi Sıra boş. 65. sırada 64. sıradaki tapenin TİB tutanağı var. Tape alınmış Dizi Sıra Tutanağı kalmış.

Bu tutanaktan da anlaşılacağı üzere çıkarılan tape Hasan Yener-Faruk Özak konuşması

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

HASAN YENER İLE FARUK ÖZAK ARASINDA GERÇEKLEŞEN GÖRÜŞME TARİHİ 3 TEMMUZ 2011 SAATİ 16.55 SİLİNEN TAPE NUMARASI 3847

Belki tape gerçekten önemsizdir. Ama 3846 numaralı Nevzat Şakar-X şahıs arasındaki tape bakışı açısını değiştirebilir

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

DİZİ SIRA NO: 66’DA NEVZAT ŞAKAR İLE X ŞAHIS (ÖZGÜR ŞAHİN ADINA KAYITLI TELEFONDAN) GÖRÜŞÜYOR. 3 TEMMUZ GÜNÜ. SAAT 10.15

Konuşmanın olduğu saatlerde TV’ler N Şakar gözaltına alındı diye altyazı geçiyor. N Şakar arayan kişiye “YUKARI ÇIKMAK”tan bahsediyor.

Fenerbahçe tapelerinde her konuşmadan nem kapan heyet gözaltına alınma durumundaki kişinin yukarı derken ne kastettiğini merak etmiyor.

Sonraki dizi pusulasına göre 4 konuşma var. 3′ü soyada. Biri kaldırılmış. Adli Emanete Kaldırılan Tapelerin numaraları 3822-3823-3824

3824 NUMARALI TAPE SADRİ ŞENER FARUK ÖZAK GÖRÜŞMESİ… 10 MAYIS 2011’DE SAAT 20.22’DE KONUŞMUŞ TİB DİZİ PUSULASINDA NET OLARAK GÖRÜNÜYOR

Dört tapeden birinin kaldırılması ilginç. Çünkü diğer tapeler medyaya da yansıdı ve oldukça ses getirdi. Biri Gökmen Özdemir’le ilgili

SADRİ ŞENER-GÖKMEN ÖZDEMİR GÖRÜŞMESİ VAR 1 MAYIS 2011 TARİHLİ SAATİ 22.04

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Sadri Şener Gökmen Özdemir konuşmasında medya ile ilgili ipuçları epeyce tartışıldı

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Silinmeyen diğer tapelerde Nevzat Şakar-Sadri Şener konuşmaları var. 3 Temmuz günü olan konuşma hayli ilginç

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Aziz Yıldırım operasyonu haber aldı kaçacaktı o nedenle pazar günü operasyon yapıldı denmişti. Konuşmadan anlaşılıyor ki Şakar da biliyormuş.

Aziz Yıldırım operasyonu haber aldı diye kıyamet koparken bu konuşma önemsiz bulunmuş

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Aynı sırada Mecnun Odyakmaz Zeki Mazlum konuşması da var. Zeki Mazlum Fenerbahçe bugün yarın sevinsin diyor

Zeki Mazlum’un “şehre anlatamıyoruz” dediği tape de hiç kanıt değeri kazanmamış

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

8 tape tutanağa bağlanmış. 4′ü silinmiş.

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Dosyada kalan tepelerden birinde Nevzat Şakar’ın Ahmet Bulut’u tehdidi yer alıyor. (Bir SMS)

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Dosyada kalan bir baska tapede ise Nevzat Şakar meşhur 6 trilyonla ilgili Bülent isimli birisiyle konuşuyor

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Nezvar Şakar 6 trilyonu ne yapacaklarını anlatırken Başbakan için “Onunla ne işim olur” diyor Görüşmekle lütfetmişler

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Bu sorulara devletin ilgili kurumları mutlaka cevap vermeli. Bu cevap da soruşturma açarak elde edilecek belgelerle olmalı.

Soru şu: Aynı polis, aynı savcılar, aynı mahkeme heyeti “benzer içerikli” tapelerin birisinde suç unsusru bulup diğerlerini neden es geçti

Bir takımla (Fenerbahçe) ilgili her emare suç kanıtı sayılırken veya kanıta dönüştürülürken, diğer takım (TS) neden kollandı?

Bir takımla (Fenerbahçe) ilgili her konuyu köpürten medya, diğer takımla ilgili tape gerçeklerini neden görmezden geliyor?

FENERBAHÇE’YE ASLAN KESİLEN YARGI, SPORTİF KURUMLAR, MEDYA VE SAİR KAZANÇ SAHİPLERİ “ORGANİZE EYLEM BİRLİĞİ” İÇİNDE Mİ?

SELİM FERİT YILDIZ

Dinlememiz Lazım, Yoksa Nasıl Yargılayacağız ?

Hafta sonu yazmıştım. Nefes alıp verdikçe bu konunun takipçisi olacağım. Yargıtay’ın 17 Ocak kararındaki yanlış unutulmayacak!!!!

Yargıtay 5. Ceza Dairesi heyeti, 16. ACM kararında dahi o netlikte belirtilmeyen hususları neden karar metnine yazdı. Bunu açıklayacaklar!!!

Yargıtay 5. Ceza Dairesi kararındaki bazı ifadeleri okudukça; “UEFA’ya çevirisi yapılıp gönderileceği”ni düşündükçe öfkelenmemek elde değil

Prof Ersan Şen’in sıcağı sıcağına yaptığı yorumda “SANKİ 16. ACM GEREKÇELİ KARARINA SAVUNMA YAZMIŞLAR” cümlesi çok önemli. Gerçekten savunma

Cumartesi günü Yargıtay 5. Ceza Dairesi kararındaki “ilginç” cümleleri paylaşmıştım. Hukukçuların bu ifadeleri TV’lerde tartışması lazım

Kararda, büyük çoğunluğu Aziz Yıldırım’la ilgili 24 kez talimat verdi yazıyor. Kes yapıştır tapelerde dahi yok

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Yargıtay Kararına göre Aziz Yıldırım bizim lehimize, rakiplerin aleyhine düdük çalacak hakem istemiş. Bir cümle var mı ?

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Yargıtay kararında nedense bir savunma duygusu hakim. Misal şu kısım: Dinlemelerin kanunsuzluğuna itiraza açıklama

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Yargıtay diyor ki “Tamam temel haklar zarar görür ama getirisine bakmak lazım.” Bu anlaşılır bir şey mi?

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

16. ACM kararını savunmanın bariz bir kanıtı daha. “Mahkeme heyeti tapelerdeki seslerin uyumlu olduğunu tesbit etti”

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Aziz Yıldırım her fırsatta tapelerin orjinal kaydını istiyor. Mahkemede dinletilen küçük bir kısım. İlhan bey, önü arkası nerede diyor?

16. ACM bu taleplerin hepsini reddetmiş, apar topar 2 Temmuz 2012’de karar vermek için savunma hakkını ihlal etmiş. Yargıtay’ın yorumu  bu..

Meğer 16. ACM savunma için her fırsatı tanımış. Şaka gibi ama Yargıtay’dan bakınca öyle görünüyor demek. Nedense ?

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Bariz bir örnek de “Bilent Uygun parayı aldı” kısmı Yargıtay 5. Ceza Dairesi üyeleri bu savunmaya neden ihtiyaç duydu?

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin adeta “16. ACM kararını” hukukilik değil hukuka uydurma açısından savunmasının nedenini merak ediyorum?

Allah biliyor, ilk başta aklıma farklı ihtimaller geldi. Biliyorsunuz dava görülürken 5. Ceza Dairesi Başkanı A C Tuğrul değişti.

Ahmet Ceylani Tuğrul bence bu dinlemelerle ilgili savunmalara karşı çıkardı. Çünkü kendisi de tape-hukuksuz dinleme mağduruydu.

5. Ceza Dairesi heyetinin “160”lardan olduğunu duyunca da epey günah almadım değil. Hatırlarsanız yeni HSYK Yargıtay’a 160 atama yapmıştı

Başkan Bahri Demirel, 2007’de Necdet Sezer döneminde yaşanan HSYK krizinde “uzlaşma sonucu” atananlardan.

Beni ilk başta endişelendiren tablo 5. Ceza Dairesi’deki 5 üyeden, 4’ünün 160 kişilik grupta olması

İlk anda bakıldığında (diğer “Rabbim verdikçe veriyor” mantığıyla da örtüştürünce) 160 kişinin misyonu olan “genç”ler olduğu düşünülüyor.

İsimleri detaylı olarak inceleyince görüyoruz her biri önemli kentlerde Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı ve Adalet Komisyonu Başkanı

Üyelerden Mehmet Vehip Ekici Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı. Önemli davalara bakmış. Sadece küçük bir tesadüf dikkat bekliyor.

Davutpaşa’da 21 kişinin yaşamını yitirdiği davaya bakan hakimlerden. Zeybinburnu Belediye Başkanı bir türlü sanık sandalyesine oturmamış

Mehmet Vehip Ekinci Yargıtay üyesi seçildikten sonra büyük mücadele veren Davutpaşa Patlaması Mağdurları bunu başarmış. Tesadüf olabilir.

Ancak Mersin’de görev yaptığı dönemle ilgili bir haber var. Orada da benzeri imalar var. O ayrılınca karar çıkmış.

Yine M Vehip Ekinci Mersin’deyken mahkeme süreci uzayan Orman Bölge Müdürü sonra ceza almış

O zaman mahkemeden ceza alan Nihat Öz, geçen yıl Ak Parti Mersin Büyük Şehir Belediye Başkan adayıydı

Mehmet Vehip Ekinci Yargıtay’a seçilince memleketi Siirt’te büyük sevinç yaşanmış.

Yalnız Siirt Gazetesi’ndeki habere yapılan yorumlardan biri çok dikkat çekici.

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

“Yargıdan son 8-9 yılda ayrılan çürüklerden” olmayan Mehmet Vehip Ekinci acaba 16. ACM Başkanı Mehmet Ekinci’ye sempati duyuyor mudur

Zira Mehmet Ekinci, Aziz Yıldırım’a “temsilcisi olduğu toplumsal yapı” diyerek duruşundan ötürü ön yargıyla bakıyordu

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Heyete Muğla Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığından geçen Halil Adıgüzel ise dosyadaki bazı isimlere yabancı değil.

Zira Halil Adıgüzel, dinlemelerin başlamasına yol açan Giresun grubunun eylemlerini bilebilecek konumda.

Zekeriya Öz’ün Giresun dosyasını toplattığı şahısların yargılama sürecinde Giresun ACM Başkanı/ Adalet Komisyonu Bşk

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

16. ACM kararına savunma yapması en mantıklı isim 5. Ceza Dairesi Heyeti Üyesi Mesut Kundakçı. Medyaya yabancı değil

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Bir zamanlar çok konuşulan “Kimlik sordu diye polisleri adliyede ağaç etti” haberinin kahramanı. Sonra vazgeçmiş

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Mesut Kundakçı 2005 yılında Van Ağır Ceza Mahkemesi’ne atanıyor. 16. ACM Başkanı Mehmet Ekinci ise 2007’de Ayvalık Hakimiyken atanıyor

Meşhur Şemdinli davasında asker-sivil çatışmasını Mehmet Ekinci çözüyor. Olay gazetelere de yansımış

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

16. ACM Başkanı Mehmet Ekinci ile 5. Ceza Dairesi Heyeti üyesi Mesut Kundakçı uzun zaman birlikte çalışıyor

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Ulusal medyaya Mehmet Ekinci ile Mesut Kundakçı ismi başka bir vesileyle de birlikte yansıyor. Van Belediye Başkanına destek ziyareti

Haber şöyle: AKP’li Van Belediye Başkanına destek ziyareti

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Yargıtay 5. Ceza Dairesi heyetindeki herkesin bilgi alıp etkilenme ihtmali var. Heyetten Dursun Altınöz de Trabzon’da

Adalet akademisinde genç hakimlere hüküm kurma dersleri veren Altınöz Trabzon medyasının yazdığına göre Canalioğlunun masasındaymış

5. Ceza Dairesi Heyetinden hüküm tesis etme konusunda ders alan genç hakimler son kararlarını okusun lütfen

Neden mahkeme kararında bile yazılmayan cümleler 5. Ceza Dairesi onama kararında yer aldı? DELİL HUKUKİ TOPLANMASA DA OLUR NE DEMEK

5. CEZA DAİRESİ KARARINDAN… “dinlememiz lazım. yoksa nasıl yargılayacağız” ne demek? Bunu hukukçuların hakla anlatması lazım…

Selim Ferit Yıldız

Paylaşılamayan Operasyon 3 Temmuz

ADALET 1

Cemaat’in Sözcülerinden Bülent Keneş 25/12/2013 Haber Türk TV’de katıldığı programda ima ettiği şey “Şike Yasasını değiştirdi diye AKP’yi harcadık” manası mı taşıyor ?

Todays Zaman Genel Yayın Yönetmeni Bülent Keneş:

“Ben Ak Parti demiyorum artık AKP diyorum. Artık Kemalist diyorum. Yazımda da militaristliği taktiği uyguluyor, dedim. Ak partinin ismi AKP’dir artık.”

Moderatör ; Ne zamandan itibaren böyle söylüyorsunuz?

Bülent Keneş: Şike yasasının değiştirilmesinden başlayarak Aralık 2011’den itibaren Ak parti değil AKP diyorum. Bir pislik, bir yolsuzluk, bir usülsüzlük konusunda canhıraş bir şekilde 6 ay önce çıkarılan bir yasayı yeniden değiştirme ihtiyacı duyan bir partinin ak olma iddiası düşmüştür, diye düşünüyorum. O dönemde; Todays Zaman’da bir yazı yazdım: AK Parti’den AKP’ye diye. Bundan sonra AKP diyeceğim dedim ki ben bütüm seçimlerde AKP’ye oy verdim ama partili olmadım. AKP’nin özelliklerinden dolayı oy verdim. Ama 2011’den beri aynı performansı görmüyorum, AKP 3 yıldır tam tersine dönmüş bir partidir.

Akp Sözcüsü Akif Beki 17/12/2013 tarihinde CNN Türk’te katıldığı bir programda söylediklerinden ” Şike Davasında medyanın uydurduğu haberler ile algı yaratılıp, suçlu ilan edildi” anlamı çıkarmak mümkün, değil mi?

Akif Beki Hürriyet Yazarı (eski Başbakan Danışmanı) “Bunu ne kadar sarsıcı hale getirirsek o kadar iyi gibi bir anlayış var. Geçmişte yapılan şike operasyonunda Aziz Yıldırım’a çantayla giden şike paralarının nasıl bir komedi olduğu ya da şike paralarını sayarken görüntülenen futbolcu iddialarıyla o davanın nasıl sarsıcı bir hale getirildiğini gördük. O iddiaların hepsinin palavra olduğu ortaya çıktı ”

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 21/12/2013 tarihinde Ordu’nun Fatsa ilçesinde yaptığı konuşmada; “Yargının içerisinde temiz olmayan bir örgütlenme olduğu” sonucu doğmuyor mu ?

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan “Yargıyı da tanırım, yasamayı tanırım, yürütmeyi tanırım. Yasama millet demektir. Yargı geliyor, ‘yürütmeyi tanımam’ diyor. Birileri kalkıp intikam alacağım diye yürütmeye bir şeyleri dikte ettirmeye kalkarsa o bunun bedelini er veya geç öder. Yargıya sesleniyorum: Siz de içinizdeki kirlileri temizleyin. Siz de öyle pırlanta tertemiz değilsiniz. Bizim de bildiklerimiz var.”

Son 10 Senedeki önemli davalarda, hükümet adına tetikçi yazar olduğu iddia edilen nam-ı diğer ROK, 23 Aralık 2013 te Beyaz Tv’de yaptığı açıklamalar “Aziz Yıldırım’ın Şike davasına şike nedeniyle alınmadığı” gerçeği ile karşı karşıya değil miyiz ?

Rasim Ozan Kütahyalı “Aziz Yıldırım Şike nedeniyle hedefe konmamıştır. Aziz Yıldırım Başka sebeplerle hedefe konmuştur, o yüzden hiç konuyla ilgisi olmayan adamlarda konuya dahil olmuştur, Aziz Yıldırım Sonuç olarak; Cas ve Uefa’nın onayladığı üzere “Şike Yapmıştır”, Söz konusu iddianame veya fezleke içi boş olsaydı, Cas ve UEFA bunun içi boş derdi. İçi boş değil ama “AZİZ YILDIRIM HEDEFE KONMA SEBEBİ, ORADA HAKLISINIZ FENERBAHÇELİLER “ERGENEKONCU AZİZ YILDIRIM DİYE DÜŞÜNEREK HEDEFE KOYDULAR”

Tüm bu açıklamaları birleştirdiğimizde sonuç, aşağıdaki gibi olmuyor mu ?

* Yargının içerisinde temiz olmayan bir örgütlenme 3 Temmuz operasyonunu gerçekleştirdi,

* Aziz Yıldırım’ı Şike davasına, şike nedeniyle değil “Ergenekon” nedeniyle hedefe kondu,

* Yargılama esnasında, Medyanın uydurduğu haberler ile algı yaratıldı ve sanıklar bu algı ile yargılandı.

* Yargılama esnasında değiştirilen 6222 nolu kanun, Cemaat çevresinde rahatsızlık yarattı.

Tüm bu bilgiler ışığında ” 3 Temmuz sürecinde, Hukuk kuralları çerçevesinde Fenerbahçe adil bir şekilde Yargılanmış mıdır?”

Cemaat mi Yaptı? Akp Mi Yaptı?

Kimin yaptığı tabiki önemli, lakin Hak sahibine hakkını vermeyen, vermeye aracı olmayan, bunun için mücadele etmeyen kişi dilsiz şeytandır.

BU NASIL ŞİKE?

şike

3 Temmuz Operasyonu’nun nasıl planlandığı, kimlerin finanse ettiği, projenin nasıl uygulandığı, medyanın rolü er veya geç ortaya çıkacaktır

Yargılama sürecindeki haksız tutum ve kararlar kadar delil değerlendirme hususu uzun yıllar tartışılacaktır. 16. ACM’nin şike hükmü de!!!

Operasyonun aslında “3 Temmuz 2011”de başlamadığını; ince işçiliğinin ve alt yapısının çok önceden hazırlandığını sıklıkla vurguluyorum

16. ACM’nin şike kararına esas 6222 sayılı kanunun hazırlık ve yazım aşamasının da “3 Temmuz Operasyonu”nun parçası olduğuna inananlardanım!

Bir süre önce; 16. ACM’nin “Şike tesbit edilmiştir” kararı verirken ne demek istediğini, kamuoyunun bunu nasıl yanlış algıladığını yazmıştım

Medyada konusu edilmeyen, hukukçular tarafından tartışılmayan, kamuoyunun “3 Temmuz”da haberdar olduğu 6222 ile ilgili yorum sıkıntısı var

TBMM’de 2 saatte kanunlaşan 6222 için el kaldıran milletvekillerinin dahi tam olarak “kanundaki şike kavramını” kavradıklarını sanmıyorum

Milletvekilleri mahkeme tarafından nasıl yorumlandığını anlatacağım şike kavramını idrak edip oy verdiyseler tarihi hataya ortak olmuştur

3 Temmuz haftasında “alametine” vakıf olduğumuz, ilk defa Fenerbahçe üzerinde denenen 6222 için hukukçuların teknik yorumları çok önemliydi

“İlk kez Fenerbahçe üzerinde denenen” 6222’deki “maç sonucunu etkileme”nin ne anlama geldiği; cezai yansımaları hakkında yayınlar yapıldı

Bu yayınlardan biri de Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku AD öğretim üyesi Prof. Dr. Hamide Zafer’e ait.

Prof. Dr. Hamide Zafer’in “Şike ve teşvik primi” Verme Suçu başlıklı makalesinin diğer eserlere göre önemli bir farkı ve değeri var…

Prof. Dr. Hamide Zafer; tanınmış hukukçu olmasının yanı sıra 3 Temmuz sürecinde TFF PFDK üyesi. Yani dosya hakkında somut bilgilere sahip.

Prof. Zafer, makaleyi PFDK’da görev yaptığı süreçte yazdığını özellikle vurguluyor. Bir detay oldukça önemli…

zafer makale

Prof. Dr. Hamide Zafer’in “Şike ve teşvik primi” Verme Suçu” başlıklı makalesini bizzat okumak isteyenler için

Prof. Dr. Hamide Zafer’in makalesinden bazı başlıkları dikkatinize sunmak istiyorum: “Şike anlaşması nedir?”

zafer makale 1

Prof. Dr. Hamide Zafer’in makalesinden: “Şike anlaşması için bir araya gelmek gerekmez…”

zafer makale 2

Prof. Dr. Hamide Zafer’in makalesinden: “Suç siyaseti açısından tamamlanmış gibi cezalandırılır..”

zafer makale 3

Prof. Dr. Hamide Zafer’in makalesinden: “Teklif edilmesi yeterlidir. Maddi menfaat veya sair kazanç temini gerekmez”

zafer makale 4

Prof. Dr. Hamide Zafer’in makalesinden: “Menajerlere ulaşmak yeterlidir. Teklif yapıldığında anlaşma sağlanmış sayılır”

zafer makale 5

Prof. Dr. Hamide Zafer’in makalesinden: “Menajer suçlanır, futbolcu ceza almaz ayrıntısı

zafer makale 6

Prof. Dr. Hamide Zafer’in sadece hukukçularca tartışılmak üzere hazırladığı teknik kavramlarla yüklü makaleye söylenecek söz yok.

Pek çok hukukçu gibi, Prof. Zafer de; 6222’nin cezai hükümlerinin nasıl yorumlanacağı konusunda hukuki görüşlerini paylaşmış.

Şu söylenebilir. Kanun hazırlanmadan görüşleri alınsaymış; teşebbüs aşaması tespiti ve ispat zorluğu konularına vurgusu önemli olurmuş.

Belki “anlaşmanın genel teşebbüs hükümlerinden çıkarıldığı özel düzenleme” yapılmaz; “tamamlanmış gibi” denmez net bir metin ortaya çıkardı

Prof. Dr. Hamide Zafer’in makalesinden ilk kez alıntı yapıp burada paylaştığım zaman şaşkınlıklarını ifade edenler oldukça fazlaydı.

Gelen tepkiler “Böyle gerekçelerle şike kararı nasıl verilebilir? Bu şaka mı? Böyle bir yorum nasıl yapılır?” başlıklarında yoğunlaşmıştı.

Hukukçular istedikleri kadar teorik tartışmalar yapabilir. Ancak yaşadığımız olay ilacın deney yapmadan hasta üzerinde denenmesinden farksız

Prof. Zafer’in “Bu gerekçelerle mi şikeden ceza vermeye kalkıyorlar” tepkisine yol açan yorumları makale aşamasında sürse sorun olmazdı.

Hukukçular belki yüzlerce makale yazacak, tartışacak ve en sonunda bir ortak noktayı bulacaklardı. Belki de 6222’de değişiklik gerekecekti.

Olayın benim için şaşırtıcı tarafı neredeyse aynı yorumları “16. ACM Gerekçeli Kararı”nda okumak oldu.

16. ACM Gerekçeli Kararı”ndan: Fenerbahçe yargılanmıyor…

gerekçeli karar 1

“16. ACM Gerekçeli Kararı”ndan: Fenerbahçe Yönetim Kurulu Üyelerinin haberi ve dahli yok”

gerekçeli karar 2

“16. ACM Gerekçeli Kararı”ndan: “Sahaya yansıması gerekmez”

gerekçeli karar 3

“16. ACM Gerekçeli Kararı”ndan: “Sahaya yansıyıp yansımadığına bakmadık”

“16. ACM Gerekçeli Kararı”ndan: “Bir araya gelmek gerekmez”

gerekçeli karar 4

“16. ACM Gerekçeli Kararı”ndan: “Yüz yüze konuşmalar ve fikir birliği”

gerekçeli karar 5

“16. ACM Gerekçeli Kararı”ndan: “Teklif dahi yeterlidir”

gerekçeli karar 6

“16. ACM Gerekçeli Kararı”ndan: “Suç tamamlanmış gibi ceza verilir” (Para transferi şartı yok)

gerekçeli karar 7

“16. ACM’nin Gerekçeli Kararı”ndaki “şike yorumlarını” okuyunca şöyle düşünmek mümkün. Hukukçular aynı yorumu yapmış.

Prof. Dr. Hamide Zafer’in mahalesi karardan 6 ay önce yazıldığından alıntı yapılmıştır diye düşünerek metni gözden geçirdim.

16. ACM Heyeti, hangi gerekçeyle “şike tesbit edilmiştir” kararı verdiğini hukuki metinlerden alıntılarla desteklemiş.

delil değerlendirmesi

İşin ilginç yanı şu: Prof. Dr. Hamide Zafer’in makalesi 16. ACM’nin kararını destekleyici yorumlar içeriyor ancak hiç bahsedilmemiş.

Mübalağa etmiş olacağız ama konuya ilgisiz birisi zaman darlığından metnin o bölümünü Prof. Zafer’in yazdığı hissine bile kapılabilir.

16. ACM Gerekçeli Kararı ile Prof. Zafer’in makalesindeki benzerlikleri karşılaştırınca ilginç bir sonuç ortaya çıkıyor. (1)

karşılaştırma 1

16. ACM Gerekçeli Kararı ile Prof. Zafer’in makalesindeki benzerlikleri karşılaştırınca ilginç bir sonuç ortaya çıkıyor. (2)

karşılaştırma 2

16. ACM Gerekçeli Kararı ile Prof. Zafer’in makalesindeki benzerlikleri karşılaştırınca ilginç bir sonuç ortaya çıkıyor. (3)

karşılaştırma 3

16. ACM Gerekçeli Kararı ile Prof. Zafer’in makalesindeki benzerlikleri karşılaştırınca ilginç bir sonuç ortaya çıkıyor. (4)

karşılaştırma 4

Ve sonuç olarak biz nasıl bir şike yapmışız dendiğinde şu tablo oluşuyor…

tablo 1

Biz öyle bir şike yapmışız ki… Eğer kamuoyu doğru bilgilendirilmezse eşi benzeri olmayan bir şike eylemi üstümüze yapışacak…

tablo 2

16. ACM’nin neden Prof Dr. Hamide Zafer’in her soruya cevap veren makalesinden neden alıntı yapmadığı konusunda önemli bir ayrıntı var.

Mehmet Baransu, 11 Mayıs 2012’de bir yazı yazıyor. Makale yazıldıktan sonra, 16. ACM Kararı’nı açıklamadan 2 ay önce…

Baransu, kendi tabiriyle “Fenerbahçe’ye ve Rıdvan Dilmen’e” sallıyor. Oradaki bir detaya dikkatiniz çekmek istiyorum.

baransu 1

MAA dönemi PFDK Üyeleri, 4 Ocak 2012’de Fenerbahçeli olarak bilinen Kurul Başkanı H Fahri Gültekin olmaksızın bir araya geliyor.

baransu 2

Kurul Başkanlarından “etkilenmemek” için ayrı toplandıkları söylenen üyeler 3 takımın küme düşülmesi konusunda hemfikirmiş.

Prof. Dr. Hamide Zafer, küme düşme fikrine esas oluşturacak bir hukuki metin hazırlıyor. (Baransu; 24 sayfalık makale diyor)

Baransu ile MAA’nın bağlantısı düşünüldüğünde “Bu makaleyle çetenin “sahaya yansımıştır, yansımamıştır” tezi de çökecekti.” yorumu ilginç

Prof. Dr. Zafer, makalesinin güncelledikten sonra bu konuyu ayrıntıyla yazmış. İlk kaydettiğimiz zaman bu uzun açıklama yoktu.

Baransu, makalenin hazırlanış amacını köşesinde yazdıktan sonra 16. ACM dedikodu olur diye alıntı yapmayı doğru bulmamış olabilir.

16. ACM Heyeti, makaleyi bir vesileyle görüp, esinlenmiş de olabilir. Veya tamamen tesadüfen hukukun gereği aynı yorumlarda bulunmuşlardır.

Bunları bilmek zor. Ancak şu açık. MAA 18 Eylül 2013’te düzenlediği basın toplantısında 19 Ocak 2012 tarihli bir metin paylaşmıştı.

TFF ile UEFA arasındaki pazarlığı ortaya koyan metinde “Müsabaka sonucunu etkileme eyleminde bulundukları tesbit edilecek” deniyordu

Biz de sormuştuk. “Ortada kurul kararı yok. PFDK’na sevk yok. MAA neye güvenerek UEFA’ya söz veriyor?”

En azından bu sorunun cevabını almış olduk. Prof. Dr. Hamide Zafer’in makalesindeki hukuki yaklaşım Fenerbahçe’ye pahalıya malolacakmış

MAA’ın “2010-11 şampiyonluk kupasını geri almak ve kişileri futboldan men etmek” için hukuki dayanağı varmış…

Prof. Zafer, sadece TBMM’nin onayladığı bir kanunu yorumluyor. Suçlu aranacaksa o kanunu yazanlar ile sessizce geçirenlere bakmak lazım

Selim Ferit Yıldız

Cevapsız Sorular ???

hukuk

Fenerbahçe taraftarının haklı bir isyanı var. Trabzonlular ve GS’lılar “Tarla” muhabbeti açtığında “Ya profiller, balıklar, Gabriç” diyoruz. Biz “Balıklardan ne haber” rakip takım taraftarlar “tarlalar yeşillendi mi” dedikçe tartışma tıkanıyor. Birileri de gülerek izliyor…. Belki “Bakın Ankaragücü ve Karabük maçı öncesi tapelerine” demekten daha ileri bir adım atabiliriz… Artık sorunun sebebi tartışılmalı… Okuyanlar muhakkak benden daha fazla feraset sahibidir. Daha etkili söylemler geliştirebilirler.

Ancak artık taraftarlar tartışmamalı…Taraftarların tartışmasına yol açan kararlar tartışılmalı ki sıra o kararın alınmasının müsebbibi TBMM’ye (kanun yapıcıya) gelsin… Benim takip ettiğim renkdaşlarım en az bir kez “Profiller, balıklar, Gabriç” konusunda neden birşey yapılmadı diye sordu. CEVAP YOK…Peki Trabzonsporu ilgilendiren tapelerdeki konuşmalarda neden suç unsuru bulunmadığını en iyi kim yanıtlar. Kararı veren hakim? Mantıken!!! Trabzonspor tapelerinde suç unsuru bulmayan hakim medyaya konuşmaz. Gerek de yok. Hakimler kararlarıyla konuşur. Kararında da açıklamış. Ama Açıklamaların sonucunda söyleyeceğimi baştan söyleyeyim. Bence de 3-4 kişinin muhabbetine bakıp şike kararı vermek ağırdır. Hakim haklıdır.

adaa

16 ACM Trabzonspor tapelerinde şike var denecek kadar suç unsuru görmemekle haklı. O ZAMAN DAHA FENA BİR SORU ORTAYA ÇIKIYOR. Kİ CEVAPSIZ!!!

Eğer, TS tapelerinde açık ve somut delil yok diyorsanız Fenerbahçe’yle ilgili tapelerde nasıl kanıtlar buldunuz. Bu soruya yanıt yok..Bu yazıyı okuyan kardeşlerimle şunu paylaşmak istiyorum. Hakimin neden TS tapelerinde suç unsuru bulmadığını kendi kaleminden yazayım… Bazı kısımlarını biz birkaç kişi bir araya geldik. Çözemedik. Bakalım bu cümlelerdeki sırrı çözen çıkacak mı?

TAVSİYEM ŞU: BAZI CÜMLELERİ (Kİ ALTINI ÇİZDİM) OKUYUN. SONRA TEKRAR OKUYUN… BİRKAÇ KEZ OKUDUKTAN SONRA KARAR VERİN… BİR TUHAFLIK VAR!!!

“…. teşvik girişimlerinde bulundukları görülmüş, şüphelilerin eylemleri teşebbüs/girişim aşamasında kalmıştır”

“Ancak iki Trabzonsporlu arasındaki bu konuşmada geçen Gabriç’in bonservisinin verilmesi…”

15.05.2011 GÜNÜ OYNANAN FENERBAHÇE – ANKARAGÜCÜ MÜSABAKASINDA TEŞVİK PRİMİ VERİLDİĞİ İDDİASI

Nevzat: ” Söyledin de o şeyi herhalde, Demiri diyor şey yapmamız lazım diyor, Görmem lazım diyor işte kaçlık demir olduğunu diyor”

“TEŞVİK AMAÇLI ULAŞILMAYA ÇALIŞTIKLARI ANLAŞILMIŞSA DA… BU NİYETİN…”

bak Buca’da denk getirdim ama, nefesim çok kuvvetli benim, eninde sonunda denk getireceğiz

“gerek Ankaragücü onursal başkanı Melih Gökçek ve gerekse anılan kulüple ilgili bir başkası arasında”

ZAMANI OLAN ŞU CÜNLEYİ TEKRAR OKUSUN… VE ÇÖZSÜN… ÇÖZEBİLİRSE

Anlayan çıkacak mı? “Garbic’in Ankaragücü’ne karşılıksız verilmesi gibi bir tekliflerinin olmadığını”

ŞU CÜMLEYİ TEKRAR OKUMANIZI ÖNERİYORUM. MAHKEME HEYETİ NE DEMİŞ OLABİLİR

GEREKÇELİ KARARDAN… HAKİM NEDEN ANKARAGÜCÜ MAÇI TAPELERİNDE SUÇ UNSURU BULAMADI

Bu metne lütfen salimen bakın…Tuhaflıklar bulacak mısınız bakalım… Sürekli karşımıza çıkarılan bir cümle var… Burada sık tekrarlanan.

Hakim Nevzat Şakar’a soruyor. “Demir profil konuşmalarını” Nevzat Şakar “Stadımızı yenileyecektik” diye izahat veriyor. Buradaki tavır önemli, Mahkeme Heyeti Fenerbahçeli yöneticilerin açıklamalarına karşılık oldukça nüktedan hatta alaycı yorumlar getirirken, burada pas geçiyor.. Neden cezalandırmadıklarını açıklarken de “niyetin hayata geçirildiğine dair bir görüşme, para trafiği vs. başkaca bir faaliyet” yok diyor.

Sorun şu: Mahkeme Heyeti, Manisa tapelerini yorumlarken Hikmet Karaman’ın Aziz Yıldırım’a “Arkadaşlar geldi” cümlesini “şike anlaşması” sydı.

Aynı Mahkeme Heyeti, neden niyret okuma yoluna gitmiyor… Eğer bu konuşma suç değilse Fenerbahçeli yöneticilerin de konuşması suç olmamalı

Mithat Halis’in “Nefesim kuvvetlidir” “geçen hafta denk getiremedim bak Buca’da denk getirdim ama” cümlesine neden anlam yüklenmemiş.

Fenerbahçe ile ilgili tapeleri teşebbüs iradesi var deyip ceza isterken şu cümle ne “disiplin hukuku konusu dışında ceza yargılaması” diyor.

Mahkeme neden TS söz konusu olunca “futbol içinde temenniden ibaret” yorumunu yaparken Fenerbahçe yöneticilerini peşinen suçlu gördü.

Bütün sorun bu ve tartışılması gereken de bu. Mahkeme Heyeti neden Fenerbahçe Başkanı ve yöneticilerini peşinen suçlu buldu…

ali koç

Ali Koç penceresinden bakarsak: “Hakim de insan.” Medyanın yoğun baskısının etkisi altında kaldı. Karardaki medya sloganları buna kanıt.

Ancak bir durum daha var… Son olarak o durumu yazmak istiyorum… 40 günden fazla zaman geçti. Her kaynaktan araştırdım. Yalanlayan yok.

Yalanlanmadığına göre burada tartışmamızda da zarar olmamalı… 3 Temmuz haftasında yaratılan linç ortamını düşünerek bu cümle okunmalı

Rasim Ozan K 30 Eylül 2013 tarihli Derin Futbolda “BEN HİÇBİR ZAMAN POLİSE, SAVCIYA, HAKİME KENDİM ARAMAMIŞIMDIR. ONLAR BENİ ARAMIŞTIR”

RASİM OZAN K’NIN CÜMLESİNİN TAM DEŞİFRESİ

Eğer Rasim Ozan K hiç hakim, savcı, polis aramadıysa şu haberlerin kaynağının kim olması gerekir.

rok 1

Tekrar Ali Koç’un kongre öncesi açıklamasını hatırlatmak isterim… Neden gizlilik ihlallerinin önüne geçilmedi. Basın yasağı getirilmedi.

Zaman zaman işgüzarca mesajlar okuyorum. Şike varmış, Vicdanına koy elini filan… Önce siz cevap verin: Neden gizlilik ihlali önlenmedi.

haber trt

Gizlilik ihlalini önlemek bir yana neden teşvik edildi? Neden medyanın suçlanan insanları vicdanlarda mahkum etme çabası engellenmedi.

AZİZ YILDIRIM HABER TÜRK

Fenerbahçe’ye şike iftirasını bulaştırmaya çalışanlar önce bu sorunun yanıtını verecek… Neden insanların zihnine nefret tohumları ektiniz?

Bu koşullarda hangi mahkeme olursa olsun etkilenmeden, baskı altında kalmadan, halkta infial yaratmayacak karar alabilir mi?

Selim Ferit Yıldız

Sen Çevre Bakanı mısın?

fenerbank

Tarih : 03/11/2013

Yer : Asya Termal Otel/ Kızılcahamam (Ak Parti Kızılcahamam kampının son günü)

Konuşmacı : Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Tüm Ak Parti Bakanları ve Milletvekilleri karşısında

Saat : 19:00-20:00 Suları ( Fenerbahçe Seçimli Genel Kurulu bitmiş, Kazanan Aziz Yıldırım )

O sırada Başbakan’ın danışmanları, Fenerbahçe Seçimli Genel Kurulunun sonucunu Başbakan’a iletiyor ve bu konuyla alakalı bir soru soruluyor;

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Cevaplıyor;

“Ey Aziz Yıldırım ; Beş yüz milyon dolar borcun var, banka kuracaksın. Bunun için izin verecek kurumlar belli. Ayrıca sanki Çevre Bakanı elindeymiş, her izin elindeymiş gibi söz veriyor. ‘Şuraya şunu yapacağım, AVM yapacağım’ demek doğru değil.”

fenerbahçe 1

Bugün bu haberi Türkiye’de nefes alan herkes okudu, gördü, duydu. Ama Nasıl? Bu 3 satır açıklamanın basın yansıması, sosyal mühendislik ürünü Erdoğan, Aziz YILDIRIM’a ‘Sen Çevre Bakanı mısın’ “ anahtar cümlesi ile oldu. Dikkat Çeken ise bu haberin çok hızlı şekilde yayılması ve açıklamanın içeriğinde bu sorunun olmamasıydı.

mdy

Bu haberi , üzerine ekleyerek, sorgulamadan vermek asla TARAFSIZLIK olamaz … Yüzlerce internet sitesi, onlarca medya kuruluşu bu haberi kes yapıştır şekliyle noktasına virgülüne dokunmadan, haber yaptı (Kaynak ZAMAN gazetesi) ve kimse sorgulamadı. Aziz Yıldırım’ı küçük düşürerek, Fenerbahçe projelerini küçümseyen bu haberler, Aziz Yıldırım’ın seçim zaferinin ertesi günü ortaya çıkması ayrı bir soru işareti … “Devletin en üstünden bu tepkinin gelmesinin amacı ne olabilirdi?” derken, Üzerine 2 Saat geçmeden “Şike Davasında Şok Gelişme” diye geçilen haberi görünce bu Anahtar Cümle uygulamasının nedenini anladık. (Kaynak Cihan Haber Ajansı)

Ülkemizde malesef yazılı ve görsel medyanın İletişim değil Tetikçilik yaparak hizmet ettiğinin bir özetiydi. Nasıl doğru bilgi veririm yerine “kime nasıl yaranayım anlayışı” hakim olduğu sürece, Algı Zehirlemeleri devam edecektir. Aksini iddia eden varsa, Neden aşağıda yazdığım soruları, kes yapıştır haberi yapmadan önce, kendine ve vicdanına sormamıştır?

Türkiye Cumhuriyeti, IMF’ye borçlu olduğu halde yatırım yapmıyor mu ?

Yabancı Sermayenin kurduğu veya isim hakkını getirdiği bankalarada aynı tepkiyi veriyor musunuz?

Fenerbahçe’nin borcu 460 Milyon TL iken neden yukarı doğru yuvarlandı ?

Banka kurmak için izin verecek kurumlar, kuracak şirketlerin borçlarını ne kadar kontrol ediyor ? (Mesela son 10 yıldır Denizbank kaç kez el değiştirdi ? )

“Banka Kurmak için izin verecek kurumlar belli” derken Sayın Başbakan bu kurumları baskı altına almıyor mu?

Fenerbahçe Spor Kulübü Başkan adayı Mehmet Ali Aydınlar’ın seçim konuşmaları ile Sayın Başbakanın Kızılcahamam’da yaptığı açıklamaların paralel olması, Sayın Başbakan’ın Mehmet Ali Aydınlar’a Fenerbahçe Seçimli Genel kurulu için destek olduğu anlamına gelmiyor mu? Şayet geliyorsa Siyaset Fenerbahçe Başkanını “ATAMA” ile demokratik ortama müdahale etmemiş midir?

Diğer takımlar borç içindeyken, Devlet o takımlar için yatırım yapıp tek kuruş bile almazken, kendi ayakları üzerinde duran Fenerbahçe’nin Devlet desteksiz, Ülkeye hizmet için yapmak istediği Projelerin Devlete ne zararı var ?

Vergisini bile ödemekten aciz Spor kulüpleri, kafasına göre Yabancı Futbolcu transferlerine para akıtırken, Vergisini Ödeyen Fenerbahçe Spor kulübünün Başkanı Seçim kazandığında tebrik etmemek haksızlık değil mi?

Fenerbahçe Spor Kulübü Kenan Evren Lisesi’nin arsasının 49 yıllığına kiralanması karşılığında (AVM), Fenerbahçe ile Milli Eğitim Bakanlığı arasında protokol imzalanmıştır. MEB ile yapılan protokol gereği 3 yeni okul ve 1 okul için Spor salonu taahhütü yerine getirilmiş olmasına rağmen AVM projesi neden bu kadar rahatsızlık yarattı ?

T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Erdoğan Bayraktar, mesaisinin ciddi bölümünü Trabzon ve Trabzonpor için harcarken kimse neden “Çevre bakanı Trabzonun elinde, Her izin Trabzonun elindeymiş gibi söz veriyor” demedi ?

TMMOB’un karşı çıktığı “Akyazı Projesi” için “Gerekirse kanun çıkarırız” diyen Sayın Bakan Erdoğan Bayraktar, bu sözüyle kafasına göre iş yapmış olmuyor mu? Eğer oluyorsa Kimin Bakanı?

“ Trabzon’a mutlaka şampiyonluğu yaşatmamız lazım” “Trabzon’un kupası için ince ayar yapıyoruz!” “Trabzonspor şampiyon olması lazım Bu oluşuma destek olmaya biraz daha fazla mecburuz” diye zaman zaman çarpıcı demeçler veren Sayın Erdoğan Bayraktar, SEN ÇEVRE BAKANI MISIN, Yoksa Trabzonspor Bakanı mısın ?

1 Taş 12 Kuş

kuşatma

Bugün medyadaki bazı haberlerin yazılış şeklini, kullanılan fotoğrafları görünce bazı fikirlerimi paylaşma istedim…

Umarım faydası olur.Fenerbahçe “Kuşatma” altındadır. “Kuşatma” bir projedir.

Nihai hedefi bahis oynanan spor branşlarını bir “tekel”in kontrolü altına almaktır.

“Kuşatma” Projesi’nın temelinin atıldığı görüşmeler 2009’da başlamıştır. 2010 yılı “Kuşatma”nın finansal ve fikri hazırlık dönemidir. Nihai hedefe dönük hukuki, idari, fiziki, siyasi, PR alt yapısı tamamlanan Kuşatma Projesi; Şubat 2011’de uygulamaya konmuştur.

“Kuşatma” Projesi’nin ilk uygulama sahası sanıldığı gibi 3 Temmuz 2011 değildir. Nihai hedefi de Fenerbahçe’yi ele geçirmek değildir.

“Kuşatma” müellifleri Fenerbahçe’yi projenin “sıçrama tahtası” olarak görmüş ve görkemli bir “biz buradayız” mesajı vermeyi hayal etmiştir.

“Kuşatma Projesi” müellifleri “Fenerbahçe detayı”nı birkaç ay içinde “hallettikten” sonra süratle asıl uygulamalara geçmeyi planlamıştır.

Fenerbahçe taraftarının beklenmedik reaksiyonu “Kuşatma Projesi”ni sekteye uğratmıştır. Sebebi projeyi hazırlayanların Türk olmamasıdır.

Finansmanı sağlayan “Lobi” adına “Kuşatma Projesi”ni hazırlayan, yöneten profesyonel PR ekibi Fenerbahçe gerçeğinden habersizdir.

PR ekibi, başarısızlıkta yerel destekçilerin Fenerbahçe realitesini anlatmamasının ve açgözlüce davranmasının rolü olduğunu rapor etmiştir.

“Kuşatma Projesi”nin, istenen başarıyı sağlayamaması üzerine Mayıs 2012’de tüm tarafların katıldığı bir çözüm toplantısı düzenlenmiştir.

2012’de düzenlenen toplantıda “Fenerbahçe’nin direnişinin kırılması için” yapılması gerekenler tartışılmış ve öneri istenmiştir.

“Fenerbahçe’nin taraftarı ve yönetimiyle daha fazla engel teşkil etmemesi için çözüm önerileri” 12 başlıkta toplanmış ve listelenmiştir

Kuşatma Projesi’nin profesyonel takımı, bir Türk danışmanın da katkısıyla 12 direnç noktasını yok etme amaçlı “KAOS PLANI”nı hazırlamıştır.

Kaos Planı’nın temel hedefi taleplere direnen Aziz Yıldırım ile ona güç verip tehdit haline getiren taraftarın bağını koparmak(zedelemek)tır.

Bu bilgileri toplantılar hakkında bilgisi olduğunu söyleyen ancak ismini açıklamayan bir kaynaktan aldım. Derledim. Metin haline getirdim.

İstanbul’da Beykoz açıklarında, sezonluk kiralanmış bir yatta yapıldığı anlatılan toplantıdan kısa süre sonra plana nihai şekli verilmiştir.

Yurt dışında gerçekleştirilen ve Kaos Planı’na son şeklinin verildiği toplantıya katılanları, alınan kararları da bir metin haline getirdim.

Fenerbahçe’yi kim neden ele geçrimek istesin ki diyenlerin aklında hiçbir soru işareti kalmayacak sanırım. Masada kaç kişi oturuyor?

Masada oturanlar ne koydu ne kazanmak için uğraş verdi. Kişisel hırs ve husumet yüzünden kimler alet oldu? Sabırla okursunuz inşallah

Eğer bu planlar hayali diyen olursa bir sonraki gün de gün gün isim isim medyadaki aktörleri ve bağlantılı kişileri yazacağım.

TOPLANTI NOTLARI;

gizli

Temmuz 2012… Projenin mimarı toplantı salonuna götürülüyor…

sss

Katılımcılar Toplantı için Bekliyor, bu sırada kendi aralarında konuşuyorlar

karanlik_adam_soru_isareti_kim

Temmuz 2012… Ahtapot toplantıya katılıyor herkes susuyor…

kuşatma

Konu Fenerbahçe ve Kuşatma Planı yapılmakta

fb_352299_1

Temmuz 2012… “KAOS, KRİZ, KAVGA İÇEREN CÜMLELER SÜREKLİ MANŞETLERDE, İNTERNET SİTELERİNDE OLMALI ”… Ama Nasıl ?

telegol 090912-16

Temmuz 2012… “OLUMSUZ İÇERİKLİ KJ’LER MÜMKÜNSE 3-5 DAKİKA EKRANDA TUTULMALI”…

medya2

Temmuz 2012… “PROJENİN BAŞARISI ALGI YÖNETİMİNDEKİ PERFORMANSLA BAŞAT GİDECEKTİR ”…

telegol 260812-3

Temmuz 2012… “Bence hedef takımın en yumuşak karnı Alex”…

lutfi_aribogan_hirsizin_hic_mi_sucu_yok_kral_1
TEMMUZ 2012… Ahtapot: “ 10. Maddeye dikkatinizi çekerim. “Bize komplo kuruldu” inancı sarsılmalı”

SELİM FERİT YILDIZ

Pardon Lütfi Bey!

PARDON

Hep merak etmişimdir, perde arkasındaki kahramanlar mı önemlidir? Yoksa oyunu oynayanlar mı? Her Senaryonun filmi, yazar veya yazar kadrosu ve oyuncuları vardır… Peki Gerçek hayatta karşımıza çıkan senaryolara ne demeli?

Örnek olarak 03/07/2011’de Fenerbahçe ve Türk Futboluna karşı yapılan operasyonu ele alırsak…

• Kimine göre operasyon gerçek suçlu suçlanan, kurgu ve gizli ajanda yok

• Kimine göre hepsi uydurma, suçlananlar kurban,

Ben Şahsen 2. Pencereden bakarak, aşağıda vereceğim bilgileri tek tek bir puzzle parçası gibi birleştirip, tek bir resim haline getirdiğimde, bu operasyonun senaryo olduğu gerçeğine inanmaktayım..

Tüm otoritelerin (Medya, TFF, UEFA, Futbol Takımları, taraftar vb..) kabul ettiği şey; Fenerbahçe ve Türk futbolunun yaşadığı bu sürecin en etkili icracı adamının Lütfi Arıboğan olduğu gerçeğidir,

Öncelikle Kimdir bu Lütfü Arıboğan; Wikipedia kaynağımız bize;

“-Lütfi Arıboğan 1961 Adana doğumludur. Türk eski basketbolcu, Türkiye Futbol Federasyonu Başkan Vekili. Galatasaray’ın ve Ülker’in şampiyon kaptanı. A Milli takım formasını en fazla giyen basketbolcu.

Babası, “Met” lakaplı Ahmet Arıboğan, Adana Demirspor’un eski futbolcularındandır. Hidrojeoloji yüksek lisansı yapmış olan annesi Fatma Arıboğan ise Lütfi Arıboğan’ın memleketi olan Adana’nın ilk kadın jeologudur.

1971’den 1996’ya kadar Çukobirlik, Ankara DSİ, Efes Pilsen, Galatasaray ve Ülkerspor’da basketbol oynadı. Türkiye Millî Basketbol Takımı’nda 243 dakika mücadele ederek, milli formayı en uzun süre giyen basketbolcu oldu. 6 yıl boyunca Galatasaray Erkek Basketbol Takımı’nın kaptanlığını yaptı.

Basketbolu bıraktıktan sonra Ülkerspor Genel Menajerliği görevine başladı ve bu görevini 8 yıl sürdürdü.

2005 yılında Türkiye Futbol Federasyonu Başkanlığı’na seçilen Levent Bıçakçı tarafından TFF Genel Sekreterliği’ne getirildi. Sonraki TFF başkanları Haluk Ulusoy, Hasan Doğan, Mahmut Özgener ve Mehmet Ali Aydınlar dönemlerinde, Ocak 2012’ye kadar değişik görevler aldı. 6 Temmuz 2012 tarihinde Galatasaray Sportif AŞ Genel Müdürlüğü görevine getirildi Eski İstihbaratçı Mahir Kaynak’ın kızı, akademisyen Deniz Ülke Arıboğan ile evlidir.”

Bu bilgiler ışığında bazı sorular ve enteresan bilgiler aklımıza gelmektedir;

Lütfi Arıboğan Üniversite mezunu mudur? Yoksa sadece GS Lisesi’ni bitirip hayata mı atılmıştır? ( Çünkü Bu Adam Bir Üniversite’nin Mütevelli Heyetinde )
bilgi uni mutevelli heyeti

Lütfi Arıboğan, Bilgi Üniversitesi (Cemaat Bağlantılı bir okul) Mütevelli heyetindedir. ( Mütevelli heyeti : Bir vakfın veya bir kuruluşun yönetim işlerinin doğrudan bağlı bulunduğu kurul.) Ayrıca Eşi Deniz Ülke Arıboğan’da bu üniversitede öğretim görevlisi olarak görev yapmaktadır.

· Hangi Sıfat ile Üniversite okumamış bir kişi Mütevelli heyetinde olabilir?

· Şike Sürecinde TFF’deki mesai arkadaşı olan Göksel Gümüşdağ ile birlikte Mütevelli heyetinde olması tesadüf müdür? (Ayrıca Göksel Gümüşdağ Şike davasında sanıktır.)

Lütfi Arıboğan Ülkerspor genel müdürlüğünü, Ülker grubunun basketbola olan yatırımını durduracağını bildiği için mi bıraktı?

lütfi 1

Lütfi Arıboğan’ın Amacı Basketbol Federasyonu başkanı olup Ülker ile Galatasaray Basketbol Şubesini birleşmesinin önünü açmak mıydı?

Lütfi

2005’de Lütfi Arıboğan Basketbol Federasyonu başkanı olsaydı, Fenerbahçe ve Ülkerspor birleşmesi olur muydu?

lütfi 2

2005 yılında Basketbol Federasyon başkanlığı seçimlerinde Aziz Yıldırım’ın desteklediği Turgay Demirel’e karşı kaybedince, akabinde 2005 yılında TFF Genel sekteri olmasının nedeni kaybettiği seçimin intikamını almak istemesi midir?

Lütfi Arıboğan Kaybettiği seçim nedeniyle kızıp TFF’de görev yapan personele, hakemlere ve kurullara etki etmiş midir?

Lütfi 3

3 Dönem TFF Genel Sekreteri olarak kalabilmesinin nedeni Digitürk’ün Sahibi olan Mehmet Emin Karamehmet ile olan ilişkisi olabilir mi?

la 3

6222 Sporda Şiddet ve Düzensizliği Önleme Yasası’na , Şike ve Teşvik primi maddesinin eklenmesinin mimarlarından biride Lütfi Arıboğan’dır. Şike Ve Teşvik primi eklenmesinde etkin rol oynamasının sebebi Operasyonu önceden biliyor olmak olabilir mi?

zekeriya öz

Lütfi Arıboğan’nın eşi Deniz Ülke Arıboğan 07/03/2011 tarihinde GS kongre üyesi olmuştur, Aynı gün Şike Soruşturmasının Savcısı olan Zekeriya Öz’de GS kongre üyesi olmuştur (Şike Operasyonunun soruşturulduğu dönem). Bu bir Tesadüf müdür?

mahir kaynak

Lütfi Arıboğan’ın kayınpederi olan Eski İstihbarat Analizcisi, İktisat Profesörü, Mit’in kendi kadrosundan deşifre ettiği ilk ajan Mahir Kaynak’tan aldığı güçle mi bu oyunu yönetiyor? Göründüğünden daha güçlü olmasının nedeni Mahir Kaynak mı?

mkkk

Mahir Kaynak’ın yazdığı kitaplar çok ilginç, mesela; “Dünyayı Kimler Yönetiyor” “Para İmparatorluğu” gibi… Bu kitaplardan birinde Mahir Kaynak’ın kurduğu cümle fazlaca enteresan “Derin devlet ülkeye bağlı olan insanlardan oluşur. Türkiye’yi yabancı derin devletler yönetiyor”. Ayrıca ismi bir ara Cumhurbaşkanlığı içinde geçtiğini düşünürsek Amerika ile bağlantısının olmadığını düşünmek, hata olur… Kısa hatırlatma geçelim. Mesela Fenerbahçe Şampiyonlar Liginden men edilmeden önce Lütfü Arıboğan Uefa ile görüşmelere gitmişti. TFF’de çalışan bir memurun, Ülke için önemli ve milyonlarca insanı ilgilendiren bu görüşmeye hangi sıfatla gittiğidir?

Lütfi 5

lütfi 6

lütfi 7

Uefa Müfettişi Pierre Cornu’ya Fenerbahçe için masumiyet karinesine uygun değil ve elimizde kesin kanıtlar var diyecek kadar cesareti nereden bulmaktadır?

8 yıl

Aynı şekilde “Fenerbahçe Avrupa kupalarına katılmasına müsaade edersek, ülke olarak 8 yıl ceza alırız “ algısını TFF de yaratan Lütfi Arıboğan mıdır?

Savcı Mehmet Berk bile “soruşturma gizlidir, size bilgi veremem” derken,

23agustostakvim_cornu

• Nasıl oluyor da Lütfi Arıboğan Pierre Cornu’ya bu konularda bilgi vermiştir?

lütfi 8

• Nasıl oluyor da Lütfi Arıboğan “İtiraflar gelmeye başladı” diye gazetelere demeç verebilmiş? (halbuki o dönemde 1 kişi, yani İbrahim Akın itiraf yapmıştır, oda daha sonra bu itirafı baskı altında yaptığını beyan etmiştir, diğer itirafların hepsi mahkemede Fenerbahçe lefhinedir ve o dönemde olmamıştır) ve bu bilgilere nereden ulaşmıştır? (itiraflar dedi sonradan ortaya çıktıki Şekip Mosturoğu konusu. Bunu herkesten önce nasıl bildi? )

lütfi 9

• Nasıl oluyor da Lütfi Arıboğan “Şike Sürecini iyi yönettik” diyebilmiştir….

platini

Platini “Neyin ne olduğunu bütün dünya biliyor. Şikeyi ben mi yaptım?”demişti. İddianame bile hazır değilken bu sufleyi Platini’ye Lütfi Arıboğan mı vermişti?

Levent Kızıl Mahkeme ifadesi ‘Olgun Peker’i, 2000 yılında Milli Takım olarak Avrupa Kupası maçlarına gittiğimizde, o zamanki Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy’un yanında görmüştüm; o zaman tanışmıştık. (…) 30.03. 2011 tarihinde Olgun Peker’le İstinye Park’ta bulunan Masa Restaurant’ta buluştuk. (…) Olgun Peker 31.03. 2011 tarihinde menajerlik sınavı olduğunu; menajerlik sorularını Lütfi Arıboğan’ın kendi arkadaşlarına verdiğini, kendisine de sınav sorularını verip veremeyeceğimi sordu. (…) Bu sırada Mümtaz Karakaya da söylentileri duyduğunu bana belirtmişti.’

Bu ifadeye rağmen TFF neden Lütfi Arıboğan soruşturma açma gereği hissetmemiştir? Mahkeme neden üzerine gitmemiştir? (Mahkemede celse arasında ifadesi alındı)

lütfi 10

Her şeye rağmen TFF’den istifa ettikten kısa bir süre sonra GS Ceo’su olarak göreve başladı Lütfi Arıboğan, Bu şike sürecinde gösterdiği performansın ödülü müydü? Yoksa Gs’nin tekrar TFF yönetimine girmesini sağlayamaması nedeniyle boşta kalmaması için yapılan bir hamle miydi?

14-11-12

14/11/2012 Cluj Cfr Galatasaray Şampiyonlar Ligi maçından tam 1 hafta sonra, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, Romanya Türkiye İkili Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Tamer Atalay Ve Galatasaray Ceosu Lütfi Arıboğan Neden Cluj Belediye Başkanı Emil Boc’u ziyaret etmiştir?

deniz ülke arıboğan

Galatasaray Ceosu olduktan sonra Lütfi Arıboğan’ın eşi olan Deniz Ülke Arıboğan’ın, Galatasaray’ın kredi borcundan ötürü loca satışı hakkını elinde bulunduran Denizbank’ta Yönetim kuruluna seçilmesi de nasıl bir tesadüftür ben anlayamadım. Ayrıca Deniz Ülke Arıboğan Bankacı değildir.

denizbank

Sonraki süreçte Denizbank Galatasaray’a sponsor olmuştur.

lütfi 11

lütfi 12

Uefa’nın Fenerbahçe’yi disiplin kuruluna sevk etmesiyle başlayan ve ceza vermesiyle devam eden süreçte yaptığı açıklamaların mahiyetlerine bakılacak olursa, kendini savunmak yerine, kişileri ve kurumları suçlu ilan ederek, yeni oluşumları planladığını göreceğiz. “GS Ceo’sunun yetki alanları nelerdir?” “ Bu yeni oluşumları neden planlamaktadır?” diye sormaktan kendimizi alamıyoruz.

Konuyu özetlersek, geçmişten şimdiye kadar olan süreçte Lütfi Arıboğan hakkındaki bilgiler ve tesadüfler ışığında kafamızda, birçok soru işareti bulunmaktadır. Lakin hiçbir yetkili merciinin “PARDON LÜTFİ BEY” dememesi de, bu kurgunun kilit adamının Lütfi Arıboğan olduğunu işaret etmektedir. Şimdi Puzzle parçalarını birleştirip resme büyük açıdan bakalım ve 03 Temmuz’un kurgu olmadığını düşünür? Küçük düşman yoktur, büyük olduğunu gizlemeye çalışan kurnaz düşman vardır

Yazının Hazırlanmasında emeği geçen https://twitter.com/FBsinan1907_ ‘a teşekkürü borç bilirim

KAYNAKLAR;

Pardon Lütfü Bey!
Fenerbahçe’yi Şampiyonlar Liginden kim men etti
Basketbol Federasyonu’nda seçim
Demirel’den üçlük
Lütfi Arıboğan Ülker’den ayrıldı
Futbolun Genel Sekreteri Arıboğan
Digiturk dünya standartlarında
Zekeriya Öz G.Saray’da
Deniz Ülke Arıboğan Röportajı
Lütfi Arıboğan Galatasaray’da
İtiraflar da olmaya başladı
Şike sürecini iyi yönettik
Michel Platini’yi kim doldurdu?
MICHEL PLATINI’Yİ KİM BÖYLE KONUŞTURDU
Lütfi Arıboğan neden sorgulanmadı?
Denizbank’ta ikinci kaptan Deniz Ülke Arıboğan oldu
Denizbank, Galatasaray’ın sponsoru oldu
Lutfi Arıboğan: Yeni Fenerbahçe yönetimi…
Arıboğan: ”Hırsızın hiç mi suçu yok?”

EKLENİVEREN BİR MADDE NELERE YOL AÇTI?

bir @fireofoctopus derlemesidir,

CAS kararı açıklandı. Mesaj yağmuru başladı “Dava bitti. Şike tescil edildi. Artık direnmeyin. Direnirseniz daha büyük zarar göreceksiniz”

Öyle ki; CAS kararının 16. ACM’nin kararının onaylandığı anlamına geldiğini söyleyen dahi çıktı. Kendi ifadeleriyle tam kara propaganda

Herkesin morali bozuk. Yaşanan gelişmelerin umutsuzluğa yol açması da normal. Ancak “hayatın olağan akışına uymayan” gelişmeler de var

Sanki 3 Temmuz planlanmış; stratejik adımlarla ilerlemiş, siyasi destekli medya şiddetiyle şekillenmiş operasyon değilmiş gibi davranılıyor

3 Temmuz 2011’den sonraki 2 yıl boyunca faaliyet gösteren planlayıcıları, uygulayıcıları, menfaatdarları kenara bırakıldı yönetim suçlanıyor

Yönetimin kusurları olabilir. Etkili hukuki strateji uygulamamış da olabilirler. Bütün bunlar kurban seçildikleri gerçeğini değiştirmez

Fenerbahçe’nin başkanı, yöneticileri, teknik heyeti, futbolcuları hatta şimdi taraftar, kongre üyeleriyle “kuşatma” altında olduğu unutuluyor

Tezgahı hazırlayan, projelendiren, finanse eden, uygulayan, milisleriyle taarruz edenler kenara çekildi. Gülerek camianın durumu izliyor

Fenerbahçe camiası içinde bir grup “Niye onlara yenildiniz” diye suçluyor. Diğeri “Bu iş bitti” diyor. Allahtan çoğunluk azimli ve kararlı!

O nedenle hergün “3 Temmuz Operasyonu’nun planlandığı ve hala sürdüğü gerçeğini” hatırlatmaya devam edeceğim.

Bugün için çok kimse az sonra yazacaklarıma burun kıvıracaktır. Ancak şunun iyi bilinmesini isterim ki şer cephesi aslında son kozunu oynadı

Yargıtay sürecinin tamamlanmasından sonra içine düşecekleri açmazı çok iyi bildikleri için son bir top yekün saldırıya geçtiler.

Bu CAS payandalı salıdırının hedefi yönetimi biçare duruma düşürmek, taraftarın dengesini bozmak ve rakip takım taraftarlarını kışkırtmak

İlk hedef “Fb taraftarı da artık kabul etti” savını kanıksatıp “EY YÜKSEK YARGIÇLAR ARTIK O DİRENEN TARAFTAR BİLE PES ETTİ” mesajını vermek

“Taraftar artık direnmeyecek” tezi kabul görürse “EY YÜKSEK YARGIÇLAR ARTIK BİTİRİN BU İŞİ. UZADIKÇA ÜLKEDE KAOS OLUYOR” denecek. Deniyor da

“Daha fazla direniş olursa çok daha büyük zararlar olacak. Yönetimin arkasında durmayın hatta karşısında olun” mesajlarına dikkat edin

Bu polis, verdi haftası uygulamalarını hatırlatan ünlü isimlere “spot seslendirme” uygulamalarını nihai hedefi ise yönetime…

Top yekün seslendirilen “İstifa edin” mesajlarının amacı yönetimi “Siz de artık direnmeyin. Bırakın bu işin peşini” bıkkınlığına sevk etmek

“3 Temmuz Operasyonu”nun bilenen ve henüz deşifre olmayan tüm aktörlerinin korkusu hukuki sürecin adil bir şekilde yürümesi ve bozma kararı

Eğer Yargıtay, kanıt diye sunulan evrakları hiçbir etki altında kalmadan değerlendirir, kanunun zorlama yorumlarını reddederse korkusu var

O nedenle, “kamu spotu tadındaki isitfa çağrıları” ve “linç girişimlerini” savuşturmak için bazı bilgileri hatırlamakta fayda var

3 Temmuz eğer her aşaması planlanmış ve önceden hesaplanmış operasyonsa, bugün hiçbir stratejik eylem yapılmadığını düşünmek saflık olmaz mı

Sonradan önemi kavranan iki hususu dikkatlerinize sunuyorum. Birinci amacım: Hafızaları tazelemek. İkincisi ise “BİZ VAZGEÇMEDİK” demek

Kanun tasarısı, Zekeriya Öz’ün vekil olarak VERDİĞİ SORUŞTURMA onayından 25 gün sonra 27/12/2010 tarihinde Başbakanlıktan TBMM’ne gönderildi.

62222222

GENEL GEREKÇE

21 inci Yüzyılda uluslar arasındaki aşılması zor sınırlar ortadan kalkmış, ulaşım ve teknoloji başta olmak üzere diğer alanlardaki gelişme ve bütünleşmelerle birlikte hem ulusal alanda hem de uluslararası alanda insanlar sosyal yaşamlarında spora daha çok zaman ayırmaya başlamışlardır.

Günlük yaşamda sporun daha çok alan kapsaması sporda ortaya çıkan sorunları daha çok arttırmıştır. Spor alanında faaliyet gösteren kişilerin ve taraftarların haklarının korunması ve ortaya çıkan

düzensizlik ve şiddet olaylarının önlenmesi basit bir asayiş sorununun ötesinde olağanüstü bir hal olduğundan genel ceza hükümleriyle sporda şiddet ve düzensizlikler önlenememekte, bu alanın özel olarak ele alınması gerekmektedir.

Spor karşılaşmalarının ülke sınırları dışında da etkin bir şekilde gerçekleştirildiği de gözönüne alındığında bütün ülkelerde spor mevzuatının benzer bir biçimde düzenlenme gerekliliği ortaya çıkmıştır. Ulusal evzuatların da uluslararası spor örgütlerinin benimsediği ilke ve talimatlara uygun olması gerekliliği bulunmaktadır.

Spor alanında yaşanan holiganizm, ırkçılıkla mücadele, organize suçlar, şike ve teşvik primi, spor alanında düzenin sağlanması, hakem, sporcu ve diğer ilgililere karşı eylemli ve sözlü saldırılar gibi fiiller uluslararası alanda sporun temel sorunu olarak kabul edilmiştir.

Son zamanlarda sıklıkla yaşanan ve geçmişte de yaşandığına tanık olduğumuz spor karşılaşmalarında, özellikle futbolda, yaşanan şiddet ve düzensizlik fiillerinin nicelik ve nitelik olarak arttığını ve kamuoyu gündeminde önemli bir yer işgal ettiği gözlemlenmektedir.

Sporun yaşam açısından sağlık ve mutluluk kaynağı olması dışında, hem sporcular hem de izleyiciler için büyük bir keyif alanı oluşturarak spor faaliyetlerinin sosyal açıdan genişlemesi ve daha geniş kitlelere yayılması spora duyulan ilgiyi her geçen gün daha da arttırmakta ve spor ekonomisini geliştirmektedir

Genel gerekçede “Şike” üç kez cümle içinde kullanılmıştır. İletişimin tesbiti ise bir kez. Metin şöyle:

5149 sayılı Kanunda şike ve teşvik primi fiilleri suç olarak tanımlanmadığı gibi ceza kanunlarında da bu fiiller özel olarak düzenlenmemiştir. Bu Kanun ile şike ve teşvik primi fiilleri suç olarak düzenlenmiş ve ayrıca bu suçlarla etkin mücadele açısından Ceza Muhakemesi Kanununda düzenlenen iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması maddesinin de uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.

Kanunun metni ise daha ilginç. Kanunun çıkış amacını anlatan 1. Ve 2. Madde’de şikeden hiç bahsedilmiyor. Orijinal metin şöyle

MADDE 1 2

Daha önce de dile geitrdim. Şikeden hiç bahsedilmezken ve bir kelimeyle geçiştirilirken nasıl oldu da şike kanunu haline geldi.

Görünüşe göre kanunun çıkış amacı stadyumlardaki şiddeti önlemekti. F Nafiz Özak ve TFF Hukukçuları 1 yıl bunun için çalıştı

Başbakan da GS TT Arena’nın açılışındaki protesto eyleminden sonra 6222’nin çıkışını hızlandırdı. Bu sırada soruşturma hızla sürüyordu

Olgun Peker, Bülent Uygun, Mahmut Özgener konuşmalarından atlaya atlaya Aziz Yıldırım için dinleme kararnın alındığı tarih: 17 Şubat 2011

Kanun Tasarısı 23 Şubat 2011 tarihinde Adalet Komisyonu’nda görüşülmeye başlandı

646 SS 1/990 Adalet Komisyonu Raporu’nda Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı bir minik değişiklik yapıldı

Hükümetin teklif ettiği metinde 11. Maddede yer alan 7 maddeye 8. Madde eklendi.

MADDE 11 7 - 8

Değişiklik şöyle: (8) Müsabaka yapılmadan önce suçun ortaya çıkmasını sağlayan kişiye ceza verilmez

Muhalefet kanadından komisyona katılan üyeler ne kadar itiraz ettiyse de fayda etmedi.
MUHALEFET
MUHALEFET 2

Lütfi Arıboğan’ın 15 Temmuz 2011 tarihli “İtiraflar da gelmeye başladı” beyanatı ilginçti.
LA

Medya manşetler attı. İbrahim Akın itirafta bulundu. “İtalya’daki gibi itiraflar geliyor” çığlıklarını hatırlayın.

Ali Rıza Dizdar’ın TV ekranında “Bu kanunda etkin pişmanlık yok. Olan madde yok hükminde” haykırışı da hafızalarda tazeliğini koruyor

Tasarıya “ekleniveren” 8. Madde’nin faydası yeni ortaya çıktı. İbrahim Akın’ın “baskı altında kaldım, kandırıldım” açıklaması kabul görmedi

İbrahim Akın, her ne kadar ifadesini reddettiyse de itiraf itiraftır denilerek kayıtlardan çıkması. CAS aşamasında da yıkıcı etki yaptı

Savcı, kanune ekleniveren 11. Maddenin 8. fıkrasındaki “maç başlamadan önce” ibaresinin anlamını bilmiyor olamaz.

O halde pişmanlık hükmünden yararlanamayacağını bile bile neden savcı İbrahim Akın’a “pişmanlıktan yararlanma vaadi”nde bulundu.

Gözaltı koşullarında kurtuluş umuduyla (psikolojik sorunları da bilinirken) atılan imza nasıl oldu da CAS sürecinde belirleyici hal aldı.

Şimdi biz komisyonda onlarca değişiklik hükmü varken 11. Maddeye ekleniveren 8. Madde’nin sokuşturuluşuna şüpheyle bakmakta hakzıs mıyız?

· Daha hazırlık soruşturması yapılırken, Aziz Yıldırım hakkında dinleme kararı alındaktan birkaç gün sonra yapılan değişiklik normal mi?

Eğer hazırlık soruşturmasının başlamasından 3 ay sonra sonraki adımlar düşünüldüyse şimdi eli kolu bağlı oturuyor olabilirler mi?

Neden bugünlerde yapılan “örtülü eylemler”i kimlerin yapmış olabileceği düşünülmeden kendi kendimizi suçluyoruz. Bu da tuzağın parcası olamaz mı?

diren

KANUNİ şike MANTIĞI

Bir @fireofoctopus Derlemesidir;

hakim

“Her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı kanıtlar” varmış ama biz göremiyormuşuz!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

3 Temmuz sürecinin yeni ve daha şiddetli “ikinci safha”sı 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararıyla başladı. Bu zamanla daha net anlaşılacak.

16 Ağır Ceza Mahkemesi’nin kamuoyuna “Şike tescillendi” diye yutturulmaya çalışılan kararının “GEREKÇESİ” tam bir hayal kırıklığı oldu.

3 Temmuz Operasyonu’nun “hareket merkezi” olan medya gerekçeli karardaki çelişkileri görmedi. Görüp yazmak isteyenlere de musallat oldu.
feneri-karalayıp-trabzon-tapeleri-ni-sansürlemek_214072
Fenerbahçe taraftarının çok takıldığı bir konu vardı: “Eğer tek kanıt tape ise neden TS ceza almadı. Onların da aynı içerikte tapeleri var”

İsyan haklı. TS’la ilgili benzer içerikli tapeler değerlendiriliyor ve kalıplaşmış cümleyle “beraatlerine karar vermek gerekmiştir” deniyor

O cümle şu:“yüklenen suçtan cezalandırılmalarına yeter her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı kanıtlara ulaşılamadığından beraatlerine”

TS hakkındaki tapeler değerlendirilirken “her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı kanıtlara” ulaşılamadı denince ne anlaşılıyor?

Fenerbahçe hakkında hüküm tesis ederken “her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı kanıtlara” ulaşılmış olmalı. Bu anlama gelmiyor mu?

Peki Fenerbahçe ile TS arasındaki iddialara konu aynı da kararlar nasıl birbirine zıt!!! TS’a farklı “mualemele” yapılmasının sırrı ne?

“Muamele” farkının “menşei”nin gün ışığına çıkmasına katkı sağlamak üzere bir süredir “Gerekçeli Karar”daki çelişkileri yazıyorum.

“TS ile ilgili de tapeler var. Neden onlar suçlanmadı?” isyanının daha güçlü seslendirilmesi için “Kanuni Şike Mantığı”nı anlamak lazım.

6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesi Kanunu’nda çerçevesi çizilen “şike” kavramının çok net anlaşılması şart.

Çünkü “Kanuna göre cezalandırılan şike” ile “kamuoyunda algılanan, bilinen, tahayyül edilen şike kavramı” arasında hiçbir alaka yok.

Fenerbahçe’ye reva görülen muamele “6222’ye sokuşturulan alengirli, ucu açık tanımlarla şike yapmış gibi cezalanıldırmak”tan başka şey değil

O nedenle çok seslendirilen yalanlardan sıyrılıp, resmen bilinenleri unutup 6222’nin yapım ve yazımında emeği geçenleri bilmek lazım.

Tek hamlede anlatmak, anlaşılmak, inanmak ve hazmetmek bakımından zor olabilir. Adım adım ilerlemekte fayda var.

Kamuoyunda “şike kanunu” algısı yaratılarak sunulan, gerekçesinden de anlaşılacağı üzere “şike” içermeyen 6222’yi ikiye ayırmak lazım.
6222 11
6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesi Kanunu’nun 20 (küsür) maddesi bir yana; “şikeli” 11. Maddesi bir yana…

6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesi Kanunu’nun 11. Maddesi’nin müellifi veya ilham perisi her kimse takdiri hak ediyor.

Şimdi muhakkak eseriyle övünmektedir. Tebrikleri kabul etmekten yorulmuştur. Hatta meyvelerini dahi toplamıştır.

Umarım bugün kendisini paylaşamayanlar gerçekler ortaya çıktığında da sahiplenir. Belki de ilk tekmeyi onlar basar, aslanların önüne atar

Kanunu mutlaka bir “komisyon” yazmıştır. Ben 11. Maddeyi yazanı (her kimse) tebrik ediyorum. Bir kanun maddesi bu kadar mı işlevsel olur!!!

11. Madde topluma “şike soruşturması” olarak sunulan operasyonu yapanların başlarının sıkıştığı her aşamada faydalandığı “maymuncuk” gibi…

6222 sayılı kanunun 11. Maddesi’nin fayda(!)ları saymakla bitmez… Kanunu yorumlayanlara o kadar geniş keyfi hareket alanı yaratıyor ki…

6222’nin 11. Maddesi “zaman yolculuğu mümkün mü; değil mi” tartışmalarına da son verebilir. Yoksa bu kadar öngörü nasıl mümkün olabilir!

Sanki 6222’nin 11. Maddesi 2012 yılının Mayıs-Haziran aylarında yazılmış. 11. Maddenin müellifi (her kimse) adeta zamanda yolculuk yapmış!!!

Misal Mayıs’ın 2. Cuma günü el ayak çekilince İstanbul Çağlayan Adliyesi’ne duhul etmiş. Zamanda yolculuk olduğundan ışınlanmış diyelim

“Müellif” 16 Ağır Ceza Mahkemesi Heyetiyle görüşmüş ve onların “Şöyle bir kanunumuz olsa çok rahat ederdik” dileklerini dinlemiş.

Sanki “Mevcut dosyadaki evrakla beklenen karar imkansız. Her türlü yoruma açık, ispat keyfiyeti olmayan bir madde çok işe yarardı” denmiş.

Müellif de zamanda geriye yolculuk yapıp bu metni yazmış. Yoksa soruşturmanın tıkandığı her nokta 11. Maddeyle nasıl açılabilirdi ki???

Soruşturmanın içeriğini biliyor olamaz (Mantıken) Planlayıcılardan biri olamaz. Tahayyül sınırlarını da aşar. En mantıklısı zaman yolculuğu!

Yargı için 11. Madde bir nimet. Şikeyle suçlamak için sahaya yansımış olma şartı yok. Sahaya yansıma bir yana maç oynanmasa da olurmuş!

11. Maddenin bir başka hikmeti… Şike için illa para alışverişini kanıtlamaya gerek yok. O kısım “kazanç ve sair menfaat” tanımıyla aşılmış

“Sair menfaat” dendiğinde içine neler sokulabileceğini eminim kanunu yazanlar bile hayal etmemiştir…

“Kazanç ve sair menfaat”in rakip futbolcuya verilmesine de gerek yok. Teklif ettin mi? Bittin. Teklifi de suçlanan kişinin yapmasına gerek yok…

Öyle ki teklif etmek suçun tamamlanması anlamına geliyor. Teklif derken aleni bir ifade veya para telaffuzu değil. Yanlış anlaşılmasın.

Suçlanan kişinin yüz yüze konuştuğu kişi akabinde rakip takımla bağlantılı sayılan başka biriyle şifreli konuşursa kafi. Kanıt sayılıyor.

Şifreli konuşan kişiler buluşmuşsa, ayrıldıktan sonra başka başka kişilerle sohbete devam etmişlerse ve para mevzusu varsa…

Mantık şöyle kuruluyor.

X şahıslar neden Y şahsıyla buluşur… Olsa olsa şike içindir… X ve Y şahısları ne konuşur… Olsa olsa şikedir
Y şahsı çıkıp Z şahsını arıyor… Demek ki şike talimatı aldı. Y ve Z arasında bir para muhabbeti var. Olsa olsa şike teklifini iletiyordur.
X, Y, Z hatta Ğ konuşmayı sürdürüyor… Demek ki şike teklifi iletildi… Yoksa neden konuşmaya devam etsinler… Kanuni şike kanıtı!!!!

6222’nin 11. Maddesi (ilgili fıkrası) teklif iletildiği anda teşebbüsün tamamlandığını kabul ediyor. Teşebbüs de suç tamamlanmış gibi cezalandırılıyor.

Teklifin yapılmış olduğu varsayımı (dahi) kabule bağlı kalmadan “şike anlaşması vücuda gelmiş” şeklinde yorumlanıyor. “Vaki-vuku” kurnazlığı

6222’nin 11. Maddesinin müellifleri azimli yargı mensuplarına işte bu kadar geniş bir hareket alanı yaratıyor. Hukuk kuralları çiğnenerek!!!

Özetle 6222’nin 11. Maddesi türlü türlü zorlama yorumlarla ve zincirleme varsayımlarla “şike” hükmüne fırsat tanıyor. Bu kabul edilemez!

Bunları şaka mahiyetinde okumayın. Konu “şaka gibi” olabilir ama şakayı yapan ben değilim. En azından ben başlatmadım.

Kanunun ilk mahkeme uygulamasının gerekçeli kararından anlıyoruz ki “varsayım” ve “DEMEK Kİ” “vicdani kanaat” için yeter de artar şart

6222’nin 11. Maddesi o kadar ustalıkla kurgulanmış ki, soruşturmacıları hiçbir şekilde kanıtlama mecburiyetine zorlamıyor. İnsafına kalmış

Kanuna bağlı yapılan “Teklif yapıldığı anda sonuca bağlı kalmadan suç işlenmiş sayılır” yorumu aslında yanlış değil.

Hukukçular da “Teklif yapılması halinde şike anlaşması vardır denebilir” diyor. Ben de aynı görüşteyim.

Ancak bu soyut kavramı canlandıran düşünce ne? Hukukçular neden “teklif edildiği anda” şike yapılmış sayılır diyor?

Okuduğum kitaplarda aynı mantık işletilmiş: X takımın X yöneticisi bir otele gidiyor. Futbolcuyla lobide buluşuyor. Ve orada para teklif ediyor.

X takımın X yöneticisi diyor ki “Bize yenilin 500 bin lira alın” Bu durumda para alışverişi olmasa da teklif aynı etkiyi yapmış olabilir.

Bu sahne medyada çokça zikredilen ve ülkede futbolla ilgilenen herkesin kolayca makul bulup inanacağı bir sahne.

Bu sahneyi gözünde canlandırıp “Şike anlaşması var sayılabilir” diyenler arasında savunmada yer alan Prof. Ersan Şen de var.

Ersan Şen’in bir makalesindeki “şike anlaşması olarak görülebilir” mealindeki ifadesi 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nin gerekçeli kararına da alınmış.

Ancak ne hikmetse o cümleyi görüp altını çizen ve alıntı yapan mahkeme heyeti birkaç sayfa aşağıdaki açıklamaları görmemiş. Veya…

En önemlisi de yorumlarını aktaracağım hukukçular “teşebbüs” derken ortak bir olay hayal ediyor.

X kişi Y kişiyi öldürmek istiyor. Plan yapıyor. Silah temin ediyor. Pusu kuruyor. Öldürmek üzere ateş ediyor. Arızi sebeplerle başaramıyor

Şike teşebbüsü denince de bu tür bir sahne hayal ediliyor. Kişi öldürmek kastıyla ateş ediyor. “Elinde olmayan sebeplerle başaramıyor”

Nasıl ki öldürmek kastıyla ateş eden kişi suç tamamlanmış gibi ceza alırsa şike teklifi de aynı mahiyettedir diyen hukukçular var.

Gerekçeli karar detaylı incelendiğinde bu tanıma sokulamayacağı anlaşılıyor. Hatta kanun yazılırken o konuda şike yapıldığı inancı hakim.

6222’nin 11. Maddesine hiç gerekmediği halde eklenen fıkralarla ilgili en hafif yorum “yazım hatası ve acelecilikten kaynaklanan zafiyet”

Kanunun yorumlarla “zorlanma”sıyla, dosyadaki tapelerin varsayımlarla “zorlanma”sı arasındaki farkın anlaşılması istenmiyor.

Medya hem Fenerbahçe’ye “şike yapmış gibi varsayılarak” zorlamalarla ceza verilmeye kalkışıldığı gerçeğini duyurmuyor hem de suçluyor

Gerçekleri duyurmak bir yana şike iftirasını pekiştirmeye ve kanıksatmaya çalışan medya çok kritik rol üstlenmiş durumda.

Mahkeme kapısından geçmemiş bir sıradan taraftarın yorumları itibar görmeyebilir. Hukukçular ne diyor? Önemli olan onların yorumları

Hukukçu deyince, süreçte üstün yararlılık gösteren, ilmik ilmik ağları ören, güzide şahsiyetler anlaşılmasın.

Benim görüşlerini aktaracağım hukukçular medyanın yakınından dahi geçmediği, yazdıklarını okumadığı gerçek şahsiyetler.


Şike ve Teşvik Primi Suçları*
Prof. Dr. Muharrem ÖZEN**


Şike Suçu
Doç. Dr. Devrim GÜNGÖR
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı öğretim üyesi.

Suçüstü!!!!

Bir @fireofoctobus Derlemesidir;

sucustu

İş adamları arasından bazıları; daha düşük iş hacmine veya ticari performansa sahip olsalar da diğerlerinden ayrılır öne plana çıkarlar.

Yaygın tabirle “Tanınmış sima” sınıfına atlayan bu işadamlarına kapıyı açan en önemli vasıfları spor alanındaki etkinlikleridir

Mehmet Nazif Günal, iş dünyasının tanınmış simalarından biridir. YK Başkanı olduğu MNG Holding Türkiye’nin köklü kuruluşlarındandir.

Mehmet Nazif Günal, Fenerbahçeli olarak tanınır. Tanındığı için mi Fenerbahçelidir? Fenerbahçeli olduğu için mi tanınmıştır? Bilmek zor

Konumuz Mehmet Nazif Günal’ın nasıl tanındığı da değil.Yazacağım “yargıyı etkileme” eylemine de Mehmet Nazif Günal’ın hiçbir dahli yok.
EB MNG
Mehmet Nazif Günal’ın Fenerbahçeliliğinden bahsederek konuya girdim. Çünkü inşaat ve turizm yatırımlarıyla tanınan Günal; TV8’in de patronu.
telegol
TV8, 3 Temmuz sürecinde Fenerbahçe aleyhindeki yanlı ve hasmane yayınlarıyla nam salan(!) Telegol adlı programın yayınlandığı kanal.

Telegol’ün yapımcısı ve yorumcuları 3 Temmuz’dan önce Fenerbahçe aşığı olup sonradan dönmediler. Hasmane tavırları bilinen kişiler.

Yöneticilik yapacak kadar Fenerbahçeli Mehmet Nazif Günal, “Fenerbahçe’ye düşmanlık yapsınlar kastıyla” Telegol ekibini transfer etmemiştir

Mehmet Nazif Günal’ın patronu olduğu TV8’in kapılarını Telegol ekibine açmasının nedeni ticaridir. Demek ki büyük reklam girdisi var.

Telegol Programı TV8’e reklam ve sponsorluk geliri getirmese yayın hayatını nasıl sürdürür?!!! Demek ki bir şekilde ticari kazanç sağlıyor

Aksini söyleyebilmemiz için “ticari kazanç sağlamadığını” kanıtlayan belgelere, resmi raporlara sahip olmamız lazım.

Mehmet Nazif Günal elbette Fenerbahçe’ye ve mevcut yönetime kötülük olsun diye Telegol’e kanalının kapılarını açmamıştır. Kastı bu değildir

Ama maalesef; Fenerbahçeli Mehmet Nazif Günal’ın sahibi olduğu TV8’in stüdyoları çok cüretkar bir medya manipülasyonuna ev sahipliği yaptı

Son aylarda (hatta geçen 1 yılda) benzeri görülmemiş medya manipülasyonunun planlaması mükemmel. Her şey ayrıntısıyla hesaplanmış

Fenerbahçe GS ile oynayacağı maçta süper kupayı kaybederse, taraftarının öfkesinden faydalanarak sonuca gitmek istemişler…dir.

Benim ilgimi çeken uygulamadaki “pervasızlık” . Ya yakalanırsak korkusu hiç duyulmamış. Beni bu düşündürdü. Onlara bu cesareti kim verdi?

Mehmet Nazif Günal, eğer gerçekten Fenerbahçeliyse, kalbinde zerre kadar Fenerbahçe aşkı varsa bu konuyu soruşturmalı. Tedbirini almalı.

Mehmet Nazif Günal’ın çalışanlarından veya yakınlarından bu mesajı görenler varsa uyarsınlar. Biliyorum ki çok sinirlidir. Anlatmak zordur.

Ancak bu kez durum farklı. Tanıyan, konuşabilenler mesajımı görüyorsa Günal’ı uyarsın. Çünkü son yapılanın izahı yok. Hukuken de riskli.

Detaylarını yazacağım yargıyı etkilemeye hatta yönlendirmeye dönük son medya manipülasyonunun çıkış yeri TV8 ise durum vahim olmaz mı?

Eninde sonunda bu manipülasyonları sevk ve idare edenler yargıya teslim edilecektir. O resmiyette operasyon karargahı TV8 gibi görünecektir.

“Kanalın patronu Fenerbahçeli, bu tür organizasyonlara müsamaha etmez” şeklindeki savunmaların fayda sağlayacağını sanmıyorum.

O nedenle Mehmet Nazif Günal, sahibi olduğu kanalın olanaklarının kimler tarafından, nasıl ve hangi gayeyle kullanıldığını soruşturmalıdır.

Mehmet Nazif Günal, detaylarıyla yazacağım manipülasyonu araştırırken son yayın kasetini getirtip; Kaya Çilingiroğlu’nu dinlemelidir.

Kaya Çilingiroğlu yayını izleyenlerin gözlerine de kulaklarına da inanamadığı bazı açıklamalar yaptı.
KÇ
Kaya Çilingiroğlu’nun Erman Toroğlu’na çıkışı: Ben bunu anlamıyorum. Arda Fener’e geldi mi iyi olmaz. GS’a gitse süper olurdu. Bu nasıl mantık?
SUUU
Serhat Ulueren: Fenerbahçe futbolcu öğütme makinası gibi. Bir oyuncu gelip üstüne koydu mu?
KÇ 1
Kaya Çilingiroğlu: Fener’i sürekli yerden yere vuruyoruz. Ama ben sana bazı isimler sayacağım. Engin, Yekta, Elmander, Chris, Ujfalusi, Yiğit. Nerede bunlar? Hani öğütme makinası Fener’di. Tek hatayı Fener yapmıyor. Diğerlerini de eleştirelim.

Serhat Ulueren:GS Şampiyon oldu ama!!! Ayrıca her transfer %100 isabetli olacak diye bir şey yok. Şampiyon olursan unutulur.

Kaya Çilingiroğlu: Tamam da öbürlerinin uğraştığı şeylere bak. Fenerbahçe şike konusuyla boğuşuyor. BJK parasızlıkla.Fatih Terim’ eleştiri anlamında söylemedim. Yanlış anlaşılmasın!!! Ama bunları da konuşmalı.

Selim Soydan: Başarı Fatih’indir. Hiç kimse anlatmasın. Fatih şampiyon olduysa kimse sormaz.

Kaya Çilingiroğlu: Şampiyon oldu diye GS’ın hatalarını görmezden mi geleceğiz? ALMIŞIZ ELİMİZE FENER’İ. VUR ALLAH VUR. HER GECE 3 SAAT. KONUŞAMIYORUZ. GS HİSSE SATIŞIYLA KÜÇÜK YATIRIMCIYI ZİYANA UĞRATTI. O PARAYLA FUTBOLCU ALDI…

Kaya Çilingiroğlu’nun asıl vahim cümlesi şu: “SPONTAN GELDİ AĞZIMA. DÜŞÜNEREK YAPMADIM. YANLIŞ ANLAMAYIN”

Stüdyodakilerin surat ifadesini göremiyoruz. Şaşkınlık veya kızgınlık var ki Kaya Çilingiroğlu “Düşünerek söylemedim” demek zorunda kalıyor

Çilingiroğlu’nun özür açıklamasından anlaşılıyor ki, Telegol yorumcularının ne söyleyip söyleyemeyeceği önceden belirleniyor bildiriliyor

Kanal sahibi Mehmet Nazif Günal bu noktaya çok hassasiyetle eğilmeli. Kendisinin dahli varsa elbette bu talebin anlamı yok.

Eğer TV8’in patronunun bilgisi haricinde gelişiyorsa önemli bir detay. Telegol yorumcuları neden sürekli Fenerbahçe aleyhine konuşmak zorunda

Kaya Çilingiroğlu Fenerbahçeyi savunur görünmesinin yarattığı endişeyle Selim Soydan’a normalin aksine tepki gösteriyor.

Kaya Çilingiroğlu “Sizin Fenerbahçe 2.olursa başarısızdır zihniyeti Aziz Yıldırım’ı bu noktaya getirdi” (Şike iddialarını kastediyor)

Kaya Çilingiroğlu, Fenerbahçe hakkında birkaç iyi söz, GS hakkında minik bir eleştiride bulunmasının bedelini “şike imasıyla” tazmin ediyor

İşte bu ruh haliyle yapılan programda söylenen birkaç cümle manipülasyon aracı haline getiriliyor. Hep yapılan şey demeyin. Detayları okuyun.
erman_toroglu_super_kupa_kral
Erman Toroğlu, 11 Ağustos tarihli Telegol Programında “zamanlamalı” bir iddiada bulundu: “Galatasaray 5 sene üst üste şampiyon olur”
terim_fener_sampiyonlugu_4_yil_unutsun_h6730
Aslında bu Erman Toroğlu’nun özgün ifadesi de değil. Fatih Terim 1 yıl önce söylemişti. “Fenerbahçe 4 yıl şampiyonluğu unutsun” buyurmuştu
ÜA
Ünal Aysal,Erman Toroğlu’nun seslendirdiği cümlenin aynısını 2013 Şubat ayında söyledi. “5 yıl arka arkaya şampiyonuz”

Ünal Aysal, son günlerde “Ateşe odun taşımanın faydası yok” modunda. Aysal diyor ki “Yeni Fenerbahçe yönetimi ile barış sağlanacaktır”

Aysal “Camialar arasında sorun yok. Şahıslar değişince barış gelecek” tezini durup dururken gündeme getirmedi. Bu bir anahtar cümle.

Son zamanlarda hem Ünal Aysal Hem Lütfi Arıboğan “Bütün sorun Aziz Yıldırım” mesajını Yargıtay’a “dumanla” dahi gönderiyor.

12 numara.org’un şiddetle eleştirdiği Hürriyet Gazetesi mahreçli haber de “ÖZLENEN TABLOYU BOZAN” adamdan kurtulma mesajının yansıması.

Zincirleme çelişkilerle dolu 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararının ve kanıtların incelenme sürecinde bu yayınların amacı açık.

Mahkeme kararındaki çelişkilerin ve kanıt sorununun dikkatlerden kaçırılması ve Aziz Yıldırım’a verilen cezanın onanması. Tek hedef bu.

Süper Kupa maçından sonraki protokolü sinirle terk eden Aziz Yıldırım fotoğrafının zihinlere kazınması için epeyce çaba sarf edildi.

Yüksek yargıçlara şunu söylüyorlar “BAKIN ÖZLENEN TABLOYU BOZAN AZİZ YILDIRIM. CEZAYI ONAYLAYIN FUTBOLA BARIŞ GELSİN. TEK SORUN O”

Aynı baskı 3 Temmuz sürecinde 16 Ağır Ceza Heyetine de yapıldı. Medya manipülasyonunun aksi gerekçeli kararda açıkça görülüyor.

“Özlenen tabloyu bozan barışın önündeki son engel olan adam” fikri denendi tutmadı. Veya istenen etkiyi yapmadı.

Erman Toroğlu’na seslendirtilen “Galatasaray 5 sene üst üste şampiyon olur” planı devreye sokuldu. İki gün üstüste. Boş nokta bırakılmadı

Muazzam penetrasyon planı. Günlük haber verende var, politik yayın yapan sitelerde var, bahis sitelerinde var, yerel medyada var

Ligde futbol takımı olan kentlerin yerel medyasında en önemlisi de magazin sitelerinde var. Haber özenle yayılıp dağıtılmış.

“Galatasaray 5 sene üst üste şampiyon olur” ile o kadar agresif bir çıkış yapıldı ki UEFA ve Tahkim Kararı günü bu denli yüklenme olmamıştı

Bu ciddi manipülasyon girişimini Fenerbahçe yönetiminin ilk andan fark edip, hukuk kurulu vasıtasıyla harekete geçeceğini düşündüm.

Ancak medyadan izlediğim kadarıyla ya önemsenmemiş ya da ciddiyeti anlaşılmamış. Kulüp yoğun sürece girerken normal kabul edelim.

Eğer bu bir operasyon değilse, organize olmamışlarsa habere yer veren sitelerin yöneticilerinin kamuoyuna şunu açıklaması lazım:

NASIL OLDU DA 100’DEN FAZLA (10 BİNLERCE LİNK İHTİVA EDEN) İNTERNET SİTESİ AYNI METİNLE ÇIKTI. İNSAN UTANIR DA BİR CÜMLE DEĞİŞTİRİR.

HANGİ MANYAK OTURUP YÜZLERCE SİTEYE TEK TEK BAKACAK VE “SÖYLEM BİRLİĞİ”Nİ GÖRECEK DİYE DÜŞÜNDÜNÜZ SANIRIM. KİMSE GÖRMEZ SANDINIZ BELKİ DE.

EĞER CAKA SATMAK İÇİN ORADA BURADA “TOPLU GEÇİRİYORUZ” DİYE KONUŞANLAR OLMASA LİSTE DOLAŞMASA HİÇBİR MANYAK TEK TEK TAKİP ETMEZDİ. BU DOĞRU!

“Galatasaray 5 sene üst üste şampiyon olur” anahtar cümlesini “AYNI METİNLE” yayınlayan internet sitelerinin listesi aşağıda

İŞTE O LİSTE

Bu internet sitelerini sorumluları veya editörleri açıklasın. Nasıl oldu da hepiniz aynı anda şu metni girdiniz:

ettttt
“Erman Toroğlu, Galatasaray’ın 5 sene üst üste şampiyon olacağını iddia etti.

Telegol programı yorumcusu Erman Toroğlu, yine çok konuşulacak açıklamalarda bulundu.
Toroğlu programda, “Galatasaray 5 sene üst üste şampiyon olur” dedi.
“Fenerli taraftarlar Aziz Yıldırım’ın gitmesini istiyor, Galatasaray taraftarları kalsın istiyor” diyen Erman Toroğlu,
Süper Kupa maçı için “Fenerbahçe dün akşamki maçta fark yemekten kurtuldu” açıklamasını yaptı.
Fatih Terim’i öven Erman Toroğlu, “Fatih Terimöyle bir hoca ki Burak Yılmaz’ı kenarda tutabiliyor” dedi.”

Haklarını teslim edelim. Vatan Gazetesinden “beslenen” (ima yoktur) maildeki iki cümleyi eklemiş. Üç mesaj beşe çıkmış.

BİR METİN DÜŞÜNÜN… 5 SATIRDA 5 KUŞ VURULABİLİYOR. ÖYLE USTACA HAZIRLANMIŞ. DAHASI 100’LERCE MEDYA KURULUŞU MECBURMUŞ GİBİ AYNEN YAYINLIYOR

GS’A ÖVGÜ. TERİM’E ÖVGÜ. FENERBAHÇE TARAFTARININ YARASINA TUZ. UCUZ KURTULDUNUZ. AYSAL’IN SLOGANINA CAN VERME. HEPSİ VAR.

EN ÖNEMLİSİ İSE “FENERLİ TARAFTARLAR AZİZ YILDIRIM’IN GİTMESİNİ İSTİYOR” BU ASLINDA BİR GÜÇ GÖSTERİSİ. ZAMANLAMASI SEÇİLMİŞ BİR GÖSTERİ

NASIL OLDU DA HEPİNİZ AYNI ANDA ERMAN TOROĞLU’NUN “Galatasaray 5 sene üst üste şampiyon olur” CÜMLESİNİ ÇOK ÖNEMLİ BULDUNUZ

NASIL OLDU DA HEPİNİZ AYNI ANDA ERMAN TOROĞLU’NUN “Galatasaray 5 sene üst üste şampiyon olur” CÜMLESİNİ “GS İTİRAFI” DİYE SUNDUNUZ.

ERMAN TOROĞLU PAZAR GECESİ KONUŞTU. 2A SAAT SONRA NE OLDU Kİ BU PROGRAMDAKİ BOMBA AÇIKLAMA AYNI ANDA HERKESİN İLGİSİNİ ÇEKTİ? Vahiy mi indi?

ERMAN TOROĞLU’NDAN GS İTİRAFI DİYE YAZMAK TUZAK DEĞİL Mİ? İTİRAF DİYE TIKLAYINCA “KENDİ TARAFTARI AZİZ YILDIRIM’I İSTEMİYOR” CÜMLESİ. DAHİYANE

ERMAN TOROĞLU HER PROGRAMDA KERMET(!!!) KUSAN BİR İNSAN. PAZAR GECESİ SÖYLEDİKLERİNİN FARKI NE? NE OLDU DA ÇOK ÖNEMLİ BULDUNUZ!!!

HUKUKÇULARIN İLGİ GÖSTERDİĞİ MESLEKİ SİTELERİN YANI SIRA İLGİYLE TAKİP ETTİKLERİ BİLİNEN MAGAZİN SİTELERİNİ KİM NASIL İKNA ETTİ? REKLAM!!!!

Peşin peşin söyleyeyim. Ajanstan aldık, geç vakit dikkatten kaçmış, kaynak gösterdiğimiz için böyle gerekti konusuna girmeyin.

Bu metin size nasıl geldi? Metni kullanmak istemeyenlere telefonlar geldi mi? Özellikle Pazartesi günü reklam servisleri baskı yaptı mı?

Kafama takıldı: NASIL OLDU DA HABERİ GS’LILARIN OKUYACAĞI BAŞLIKLA SUNUP ANA METİNDE “KENDİ TARAFTARI AZİZ YILDIRIM İSTENMİYOR”A BAĞLADINIZ.

Fenerbahçe Spor Kulübü Hukuk Kurulu, 100’ü aşkın sitenin aynı metinle nasıl çıktığını hukuki yollarla araştırabilir. Araştırmalıdır.

Fenerbahçe taraftarının en öfkeli olduğu gün “Fenerli taraftarlar Aziz Yıldırım’ın gitmesini istiyor” yazmak!!!! Bu tesadüf nasıl açıklanır?

Habere yer vermeyen medya kuruluşu yok gibi. En büyüğünden en küçüğüne kadar. Bu kadar medya kuruluşunu tek kalemde ikna büyük iş.

Ortak metni yayınlayan medya kuruluşları arasında öyleleri var ki. Birbiriyle bağlantılı olması düşünülemez bile.

Peki birbiriyle en küçük alaksı olmayan medya kuruluşlarını BİRLEŞTİREN ORGANİZASYON NASIL YAPILMIŞ OLABİLİR. HEM DE 48 SAAT GÜN SONRA

Elbette, olur da Fenerbahçeli yöneticiler sorarsa, yüz yüze muhabette ikna için kullanacağınız epey zekice mazeretiniz vardır.

AMA SAKIN “BU FENERBAHÇE TARAFTARLARI DA ÖKÜZÜN ALTINDA BUZAĞI ARIYOR. OLAĞAN BİR HABERCİLİK” DEMEYİN. KOMİK DURUMA DÜŞERSİNİZ

Onbinlerce linkten milyonlarca haneye yayılan “virüs metnin” dağılım ve yayılma prosesi için nasıl bir açıklama yapacaksınız? Bilemiyorum.

Bence en iyisi Telegol Programı’ndan “Basın Bülteni” geldi, telaşla çok düşünmeden kullandık demek. Bu sizi kurtarmaz ama rahatlatır.

Tabi o bültenin hangi saatte, kimlere ulaştığının belgeleriyle kanıtlanması koşuluyla. Acaba KİM TARAFINDAN NE ZAMAN MAİL ATILDI?

Arada birkaç medya kuruluşu haberin yayıldığını görüp gerçekten tesadüfen metni kullanmış olabilir. Onları ayırıyorum. Kastım açık.

Verecek cevabı olanlar için topluca soruyorum…

1- 100’den fazla medya kuruluşu Erman Toroğlu’nun Telegol’deki“Galatasaray 5 sene üst üste şampiyon olur” cümlesini nasıl aynı anda çok çok önemli buldu? Bu sıradan iddiayı eskilerin tabiriyle gece yarısı MANŞETE TAŞIMA kararını kim nasıl verdi? Kaldı ki aynı cümleyi defalarca tekrarlandı.

2- Erman Toroğlu’nun Telegol’deki “Galatasaray 5 sene üst üste şampiyon olur” sözü neden bir anda bomba iddia oldu. Birisi kulağınıza mı fısıldadı? İkna edici öneride mi bulundu?

3- “Erman Toroğlu’ndan GS itirafı” diye haberi duyurmak hangi mantığın ürünü? Onlarca internet sitesinin editörü aynı gece aynı cümlede nasıl hata yaptı? Ortada itiraf yok. Cümle yazılı olarak dikte edilmiş olsa bile değiştirme iradeniz de mi yoktu?

4- Nasıl bir güç veya organizasyondur ki, Türkiye’nin dev medya kuruluşları bu tuhaf metni virgülüne dokunmadan yayınlıyor. Cümlelerin sırasını bile değiştirmiyor. Aziz Yıldırımla ilgili mesajın konumuna bile itiraz edemiyorlar.

5- Eğer Telegol ekibinden biri metni toplu halde mail attıysa ve sonra da arayıp kullanılması için ricacı olduysa bunu TV8 yönetimine bildirir misiniz? Belki onların bilgisi dışında bir eylemdir….

6- Maç 11 Ağustos 2013 Pazar akşamı oynandı. Telegol 11 Ağustos 2013 Pazar gecesi 21.45’te yayına girdi. Peki sonra ne oldu da Pazartesi gecesi bir anda bu programdaki bomba açıklama herkesin aynı anda ilgisini çekti. Vahiy mi indi?

BAHİS FAKTÖRÜ

bahis

Bir @Fireofoctobus Derlemesidir ;

“3 Temmuz”un bir operasyon olduğuna inanıyoruz. 2 yıl boyunca da müteaddit defalar şu soruya yanıt aradık. “Operasyonu kim; neden yaptı?”

“3 Temmuz Operasyonu”nun “FAİLLERİ” konusunda pek çok “şüpheli” keşfettik. Hiçbir “şüpheli” bana, yüzde 100 “işte fail bu” dedirtmedi.

3 Temmuz öncesi olaylar, operasyon günleri ve yargı sürecindeki izlenimlerimi İtalya ve Yunanistan’dan edindiğim verilerle birleştirdim

3 Temmuz sürecinde rol alan aktörleri illiyet bağlarıyla birlikte düşündüğümde şu sonuca vardım. Herkesi birleştiren bir bağ olmalı.

Farklı bir bakış açısı sunmak istiyorum. O nedenle bir tartışma açmak istedim. Sosyal medya bunun için var. Fikirlerimizi ortaya koymalıyız.

Çıkış noktası şu soru: Hiç aklınıza takıldı mı? Bugüne kadar hiç şüphelenilmeyen ve ismi geçmeyen bir yapı ile karşı karşıya olabilir miyiz?

Yanılıyor olabilirim. Yararlandığım verileri yayınlanmak suretiyle aleniyet kazanmış kaynaklardan sağladım.

Bu bir teorik tartışmadır. Belki de tartışma neticesinde yersiz bir şüpheye kapıldığım ortak görüş belirecektir.

Şu muhakkak ki, tanımlamalardan kolaylıkla teşhis edilebilecek kişi ve kurumlara suç atfetmek için yargı süreci gerekiyor.

12numara.org’un “3 Temmuz sürecinin TBMM tarafından araştırılması” önerisinden sonra ben de cesaretle bir katkıda bulunmak istedim

Daha öncesinde Başkan Aziz Yıldırım’ın “Platini’ye baskı varmış” dedikten sonra bir an duraksamasından sonra umutlanmıştım

Ancak yaşanan ve yaşatılanlar ve yaşatılacağına dair “medya yoluyla” tehdit içerikli mesajlar gönderilen Başkan Yıldırım sustu. Kolay değil.

Aslında anlayanlar için “tam teşekküllü” mesajlar verdi. Anladığım kadarıyla mesajlar yerine ulaştı.

Başkan Aziz Yıldırım’ın “Herkes bir yere yatmış”, “Ezbere konuşmadım. Ne söylediğimi biliyorum farkındayım.” sözleri dikkat çekti

Başkan Yıldırım’ın “Türk sporunu fırsatçılar, işbirlikçiler değil Türkiye Cumhuriyeti hükumeti yönetir” sözleri de yerini buldu sanırım

Ancak Başkan Yıldırım şimdilik diyerek sustu. O’nun, yutkunması bizim de susacağımız anlamını taşımıyor. Bilgilerimizi birleştirmeliyiz…

3 Temmuz operasyonun arkasında tüm aktörleri kazan kazan prensibiyle birleştiren bir “organizatör” olduğunu düşünüyorum.

Sık sık yazdığım bu düşüncemi zaman içinde müşahhas hale getirdim. “Organizatör” çalışma şemasını gözümde canlandırarak “ahtapot”a benzettim.

Şu fikir bende net olarak oluştu. “ahtapot”un yurt içinde “yardım ve destek” aldığı kurumlar, kişiler var. “YATAKLIK” eden rakipler var.

Verilere bakıldığında şu açıkça görülüyor ki “organizatör ahtapot” merkezi yurtdışında bulunan bir ticari organizasyonun temsilcisi.

UEFA’ya dahi etki edebilecek, kökü yurtdışında olan ülkemizde temsilcileri aracılığıyla faaliyet gösteren “ahtapot” bahis firmalarıdır

3 Temmuz’un gerçek organizatörlerinin “bahis tekelleri” olup olmadığı TBMM tarafından mutlaka araştırılmalıdır.

Uluslararası bahis lobisi faaliyete başlamadan önce mutlaka yurt içinden destek almıştır. Destekçiler bugüne kadar şüphelenilenler olabilir

Mutlaka bazı sorular ortaya atılacaktır. Neden bahis firmalarından şüpheleniyorum? Onlar neden Türkiye’yi hedef alsın?

En önemlisi de bahis firmaları neden Fenerbahçe’yi hedef alsın? Bundan ne kazançları olabilir? UEFA’ya nasıl etki edebilirler?

Tartışmayı sağlam zemine oturtmak için alt metin hazırladım. “Organizatör” ile dahili işbirlikçilerinin konumunu anlamamıza yardım edecektir

Fenerbahçe taraftarları, bu metindeki bilgileri analiz edip zihinlerini işgal eden sorulara yanıt bulabilirler. Somut verilerle…

Tüm renkdaşlarımızı “mevcut şüphelilerin yanı sıra” bu organizatörün eylemleri konusunda düşünmeye davet ediyorum.

Türkiye, yaklaşık 10 yıldır bahis sistemine entegre olmaya çalışan bir ülke. Bahis sistemini devlete (Spor Toto) işletiyor.

Spor Toto çatısı altında 9 yılda yaklaşık 20 katrilyon ciro yapan sisteme oran belirleme ve risk yönetimi desteğini vs alt yapı desteğini İnteltek veriyor

Yunan İntralot ve Mehmet Emin Karamehmet İnteltek’te ortaklar. İhaleyi 2008 yılında 10 yıllığına “TEKEL” olmak kaydıyla kazandılar.

İhaleyi, toplam cirodan kendisine en az pay almayı taahhüt eden firma kazandı.

İlk turdaki teklifler

Doğan Holding, yüzde 6.1
İnteltek İnternet Teknoloji Yatırım ve Danışmanlık yüzde 11.3
Lotos İç ve Dış Ticaret Yatçılık Turizm yüzde 10
Meteksan (Bilkent) zarfı boş çıktı

İkinci turdaki teklifler

Doğan Grubu: 2.1
İnteltek : Yüzde 1.4
Lotus : Yüzde 3.8

Doğan Yayın Holding ihaleye İtalyan Lottomatica-Snai SPA ile konsorsiyum yaparak katıldı

Esas Holding (Emine Kamışlı-Ali Sabancı) Lotos adlı firmalarıyla İngiliz bahis devi Ladbrokes ile ortaklık yaptı

17 Nisan 2004’ten sonra hizmet veren Çukurova grubuna (Mehmet Emin Karamehmet) İnteltek ihaleyi kazandı ancak ciddi bir kayba da uğradı.

Hasılattan yüzde 12-10 en son 7 pay alırken oran bir anda yüzde 1.4‘e düştü. Bu durum “İnteltek‘in bahislerde katılımcıya sunduğu kazanç oranlarını biraz daha düşürmesi” anlamına geliyordu.

İhale öncesi oranların geçerli olması halinde İddaa‘nın 3 milyar YTL‘lik cirosundan İnteltek 219 milyon YTL brüt kazanç elde edecekti.

Ancak yüzde 1.4‘lük orana göre kazancı bir anda 42 milyon YTL‘ye gerileyen İnteltek‘in bu gelir kaybını bahislerdeki riskini azaltarak ve oranları düşürerek dengelemesi gerekecekti

İnteltek’in bir başka çıkış noktası ise cironun artması, vergilerin düşürülmesi, elektronik ödeme sistemine izin verilmesiydi.

VE İDDAA RESMEN İNTELTEK’İN

Doğan Grubunun ihaleye ilgisi Mehmet Emin Karamehmet ve ortaklarını zor duruma düşürdü. Karamehmet ihaleyi almak için agresif bir indirim yaptı.

Karamehmet’in cirodan alınan pay yüzdesinin düşmesi çeşitli arayışları da beraberinde getirdi. En kesin çözüm ciro artışıydı.

Uluslararası bahis firmaları Türkiye’ye yatırım için pek istekli değildi. Türkiye’nin 10 yılda tam performans göstereceği öngörülüyordu

2004-2008 yılları arasında 6.7 milyar TL gelir elde edebilen Spor Toto (iddia) sonraki 4 yılda 18 milyar TL ciroya ulaştı. Operasyon sonrasındaki yıl ise bir önceki yıla göre %30 ciro artışı sağladılar

Spor Toto’ya bağlı “iddia” markasıyla açılan batilerin sayısı ihale döneminde 2.400 civarındayken bu rakamın 4.000’i bulduğu biliniyor

Kayıtlara göre ihale döneminde (2008) ortalama 2 milyon kişinin bayilerden 500 bin kişinin elektronik bayilerden bahis yapıyor. Kişi sayısı üretilen kolon sayısına oranlanarak tahmini rakamdır.

2013 yılına gelindiğinde hem mahalle arasındaki bayilerden hem de elektronik bayilerden bahis yapan kişi sayısının arttığı biliniyor.

Spor Toto’nun (İddia) elektrnik bayilerinin dev kuruluşlar olması, tanıtım yatırımı yapması bunda etkili oldu. En az 1.000.000 kişinin internet üzerinden üye olup bahis yaptığı tahmin ediliyor.
nesine
Doğan Holding (Aydın Doğan) nesine.com
tuttur
Saran Holding (Sadettin Saran) tuttur.com
bilyoner
Karamehmet (Demir) İntralot-Hitay bilyoner.com
misli
Maraton Şans Oyunları (Karamehmet-Şansal Büyüka) misli.com
oley
Doğuş Holding-(Ferit Şahenk) oley.com
Birebin_kucuk2
Oğuz Çalışkan (Eski futbolcu olduğu söyleniyor) adına birebin.com

2009 yılı sonundan itibaren iki büyük ihaleye ilişkin söylentiler yayıldı. Biri zaten biliniyordu. MPİ

Milli Piyango İdaresi 2003 yılından bu yana özelleştirilmeye çalışılıyordu. 2009’daki ihaleye 1.6 milyar USD açılış teklifi gelmiş açık artırmada fiyat yükseltilmeyince iptal olmuştu.

Şans oyunlarının lisans verilmesi suretiyle özelleştirilmesine ilişkin ilk ihale, 7 Mayıs 2009’da yapıldı DAF (Doğuş Holding, Alarko Holding, Fina Holding), Yunan OPAP ve Turkcell dahil olmuştu.

İlk ihalenin başarısız olmasına yol açan yasal prosedürler tamamlanmış ve Ağustos 2010’da Resmi Gazete’de ilan edilmişti. Artık şartname aşamasına gelinmişti.

Lisans devrinden beklenen gelir 10 milyar dolar olarak zikrediliyordu. Medya da MPİ ihalesine talip yerli yabancı firmaların ismi yer aldı

İşte Milli Piyango ile ilgilenen gruplar: Koç Holding, Sabancı Holding, Doğan Holding, Doğuş Holding, FİBA, Alarko, Camelot (İngiltere), Cirsa (İspanya), Essnet-Tattersall‘s (İsveç-Avustralya), Gtech Lottomatica (İtalya-ABD) Intralot (Yunanistan), Opap (Yunanistan), Pan Malassian (Malezya), Scientific Games (ABD) ve Sisal (İtalya).

Milli Piyango kadar ilgi gören bir başka devlet kuruluşu Spor Toto’nun özelleştilmesiydi. Ancak Spor Toto’nun 2009 yılı Nisan ayı itibarıyla performansı çok parlak değildi.

2012 yılı sonunda ortaya çıktı ki Spor Toto’nun lisans devrinden 10 milyar dolar lisans devir geliri elde etmeyi planlıyormuş.

VE BU RAKAMLARI DEFATEN VERECEK YERLİ FİRMA BULMAK KOLAY DEĞİLDİ. ANCAK ULUSLARARASI DENEYİME SAHİP FİRMALAR YERLİ ORTAKLA BU RAKAMLARA ÇIKABİLİRDİ.

O dönemde öncelikli sorun lisans devri de değildi zaten. Türk bahis severlerin neredeyse %90’ı yabancı liglere itibar ediyordu. Türkiye’de üzerine en fazla bahis yapılan takım ise Fenerbahçe’ydi.

Fenerbahçe’nin gerek yurt içindeki gerekse de yurt dışındaki oyuncular tarafından tercih edilmesinin sebebi olarak şu anlatılıyordu.

Değişik spor branşlarında faaliyet göstermesi, son 10 yılda sürekli zirve mücadelesi vermesi, ünlü futbolcuları transfer etmesi. Özetle dünya kulübü sloganı tahmin edilemeyen bir yan etki yapacaktı.

Spor Toto yönetiminin İddaa’dan kulüplere dağıtılacak hasılatın yüzde 10′u yerine, oynanma oranının yüzde 10′unun verilmesinin planladığı duyuldu. Bu uygulamanın kaçınılmaz sonucu ise profesyonel futbol liglerinde yer alan 150 futbol kulübünün gelirlerinde yüzde 90’a varacak oranlarda maddi kaybın yaşanacak olmasıydı…

Çok detaya girmeyeceğim. Ama merak edenler durumu kavramak için okuyabilirler. Futbol kulüplerine aktarılan toplam tutar 554 milyon TL civarındaydı (2009 Nisan) Kulüplere dağıtılan toplam tutar, cironun yüzde dokuzu civarındayken, vergiler düşüldüğünde, kulüplere aktarılan tutarlar, toplam İddaa cirosunun yüzde yedisine karşılık geliyordu. Mevcut sisteme göre İddaa kuponunda yer alan tüm kulüplere, oynanıp oynanmadığına bakılmaksızın yüzde dokuz dolayında bir ödeme yapılıyor. Üzerinde çalışılan yeni dağıtım sisteminde ise kuponda yer alan kulüplere eğer bahis oynanmışsa, oynanan bahsin yüzde 10’unun ödenmesi planlanıyordu.

Bugüne kadar epeyce tartışılan ve değişen bu oran belirleme sistemi kulüplerin başında “demoklesin kılıcı” gibiydi.

Karşı karşıya kalınan manzara şuydu. 10 milyar dolar özelleştirme geliri beklenen Spor Toto yabancı yatırımcının pek ilgisini çekmiyordu.

Neden uluslararası bahis firmalarının ilgisi az dendiğinde “ortamın uygun olmadığı” söyleniyordu. Özellikle “şike nedeniyle güven” duyulmadığı dile getiriliyordu.

Oysa 2008 yılının sonundan itibaren uluslararası bahis firmaları hukuki tehdit altında sorun yaşamaya başladı. AB’nin bastırmasıyla pek çok kez soruşturmaya uğradılar. Cezalandırıldılar. Yeni kurallar getirildi

Bahis tekelleri ile çok uluslu firmalarının tekelleşmesi sorunu içinden çıkılmaz hal aldı. Yasal sınırlardaki komisyonlarıyla yetinmeyip gelir artırıcı eylemlere başvurduğu iddiası yoğundu.

‘Rantın ne kadarını paylaşmazsak kardır’ın peşinde olmakla suçlanan bahis tekellerinin çokuluslu şirketlerle mücadele yöntemleri ülkesine göre değişiyor. O ülkedeki hukuka müdahale ihtimalleri, halk bilinci ve insan haklarına verilen önem bu süreçte belirleyici değişkenler olarak sıralanıyor. Elbette yurt dışındaki bahis sisteminin çeşitliliğini unutmamak lazım. Türkiye’de oldukça sınırlı.

Bu aşamada Türkiye cazibesini artırsa da ciddi çekinceler vardı. Merkezi Cebelitarık’ta bulunan çok tanınmış bir bahis firması oldukça ilgiliydi.

İtalya merkezli bir bahis firması ile İngiltere’nin köklü firmalarından biri de ilgiyle gelişmeleri takip ediyordu. Yurt içinden birlikte çalışabilecekleri güçlü kurumlarla zaten ilişki halindeydiler.

ONLARI HEYECANLANDIRAN EK BİLGİ ŞUYDU:”MEVCUT İKTİDARIN TEVECCÜHÜNÜ KAZANMIŞ FİRMALAR DOĞAL OLARAK BAHİS KUMAR GİBİ KONULARDA FAALİYETTEN GERİ DURUYOR. BU ALAN TAMAMEN AÇIK.”
Uluslararası bahis firmaları için Spor Toto’nun 10 milyar dolar civarında telaffuz edilen lisans devir rakamına ulaşması için yapılması gereken çok iş vardı.

Bu noktadan sonra yazacaklarım bahis firmalarının genel çalışma prensiplerine bakarak yaptığım yorumlar olacak. Mutlaka ekleme düzeltme olacaktır.

Öyle sanıyorum ki, bahis firmaları Türkiye’ye girmeden önce “dikensiz bahçesi” arzu ettiler. Onlara göre Türkiye ligleri kirliydi.

“Arındırılmış” bir ortamın nasıl sağlanabileceği tartışıldı. Çünkü “tam kontrol” olmazsa olmaz kurallardan biriydi.

Vergi oranlarının düşürülmesi, elektronik bahis ve ödeme sistemlerinin kullanılması için izin verilmesi de talepler arasındaydı.

Ancak hükumet özellikle kredi kartıyla oyuna izin vermeme konusunda kesin kararlıydı. Spor Toto Teşkilat Başkanı bunu açık dille ifade ediyordu.

Uluslararası bahis firmaları adına hem Spor Toto hem MPİ ihalesini izleyen profesyoneller “yapılması gerekenler” konusunda oldukça tecrübeliydi.

Görünen o ki “öncelikle bir yasal düzenleme” ihtiyacına dikkat çektiler. Türkiye ligleri pazarlanabilir, güven duyulan bir lig görüntüsüne kavuşmalıydı.

Bazı takımlarla ilgili o denli ağır iddialar ortaya atılmıştı ki Dünyaya “temiz” mesajı vermenin tek yolu vardı. BÜYÜK BİR OPERASYON

“Çok büyük bir güç gösterisi yapmak lazım” dendi muhtemelen. “Yasal her türlü düzenleme yapılacaktır” teminatı verildi.

O arada, bence, hesaplanamayan bir şey oldu. Yasal düzenleme konusunda danışmanlık yapan yabancı firme temsilcileriyle resmi görevlilerin itimat ettiği kişiler arasında ülkü birliği husule geldi.

O samimiyetten istifade eden bahis firması temsilcileri (3’lü konsorsiyum) planlarını rahatça yürürlüğe koydular. Gerçek niyetleri anlaşıldığında ise iş işten geçmişti. Ve “köprüden önceki son çıkış” kaçırılmıştı. Karar verici konumundaki kişiler itimat ettikleri kişilerce yanlış bilgilendirilmişti.

Planlama yapılırken “Operasyon için iki seçenek masadaydı. Bütün kulüplere işlem yapmak. Veya en büyüğünü dize getirmek. Onlarca kulüple uğraşmaktansa bir tanesiyle” mantıklı seçimdi.

İnancım o ki; Fenerbahçe 2011 yılının ilk aylarında BU MANTIKLA “kadraja girdi”….

BU DÖNEMDE “EN BÜYÜĞÜNE İBRETLİK CEZA VERELİM, DİĞERLERİ HAKKINDA TOPLANAN VERİLERİ İSE ONLARI KONTROL ETMEK İÇİN KULLANALIM” GİBİ PARLAK FİKİRLER ORTAYA ATILMIŞ OLABİLİR..

Tartışmalar sürerken daha acil konu da unutulmadı. Yasal düzenleme konusunda ivme yakalanması gerekiyordu.

Aranan fırsat GS’ın Telekom Arena açılışında siyasi liderlerin ıslıklanmasıyla yakalandı. Bir taşla iki hatta üç kuş vurulmuş oldu.

Islıklanma olayı hem yasanın çıkış sürecini hızlandırmış, hem yaptırımları misliyle artırmış hem de Ünal Aysal’a başkanlık yolunu açmıştı.

Yasal düzenlemenin işlerlik kazanması için dayanak olması gerekiyordu. Emniyet birimlerinin rutin faaliyetlerinden elde ettiği veriler yasaya göre istenen forma sokulabilirdi.

Elbette kişiler arasındaki konuşmaları bilemeyiz. Ancak “Neden Fenerbahçe” sorusunun yanıtını varsayımsal olarak şöyle formüle edebiliriz.

Acaba şöyle mi dendi “Bizim şu mesajı vermemiz lazım: Artık Türkiye ligine bahis yapabilirsiniz. Çünkü Türkiye bağırsaklarını temizledi”
“Eğer bu mesaj verilirse Türkiye bahis sistemi cazibesini artıracaktır. 10 milyar dolar değil iki katı değere de yükselebilir.” Bunun çok ikna edici olduğu açık

Muhtemelen konuşma şöyle devam etti “Fenerbahçe en iyi seçenek. Bu yasal düzenlemeye göre azimle takip edilmesi halinde aleyhinde güçlü veya zayıf kanıt bulunamayacak takım yoktur.”

“Eğer Fenerbahçe cezalandırılırsa diğer takımlar koşulsuz teslim olur. Muhtelif taleplere hiçbiri direnemez.”

“Fenerbahçe’nin cezalandırılması diğer ülkelerdeki takımlar açısından da mesaj olur. Özellikle bahis firmalarının denetimindeki uluslararası çatı kuruluşlar bu etkiyi artıracaktır.

Yoğun çalışmaya rağmen umulan kadar kanıt bulunamadı. Ancak beklenecek zaman da yoktu. Organizasyonu yapanlar şu öneride bulundu

“Eldeki verilerle de işi bitirebiliriz. Ancak çok iyi bir projeye ihtiyacımız var. Kamuoyu çok iyi hazırlanmalı ve süratle operasyon tamamlanmalı”
Kamuoyu desteği için projeye medyanın ve insan gücü bakımından Fenerbahçe’nin rakibi takımların desteğini almak gerekti.

Onlarla yapılan görüşmede ortaya şu çıktı. “Aziz Yıldırım tam bir bela. O orada oldukça operasyon tam anlamıyla başarılı olamaz.”
Bahis firması temsilcileri için “uyumlu” çalışmayacak herkes risk demekti. Türkiye’den işbirliği yapacakları kişi ve kurumlara anlatmadıkları hedefleri vardı.

Onlar Türkiye’yi “yeni oyun alanı” olarak görüyordu. Maçları istedikleri gibi yönlendirmeyi umuyorlardı. Bu nedenle çok etkin kontrole ihtiyaçları vardı.

Etkin kontrolün ilk koşulu TFF’nu ele geçirmekti. Daha doğrusu MHK onların güvenilir elemanlarının kontrolünde olmalıydı.

Çünkü maçları kontrol etmenin en kısa ve en düşük riskli yolu hakemleri denetim altında tutmak/yönlendirmektir.

Fenerbahçe’nin köklü bir kulüp olması, taraftar sayısı göz önüne alınarak çok büyük bir medya desteği sağlandı. Ve bunun için büyük bütçelere ihtiyaç duyuldu

Öyle sanıyorum ki, siyasi iradeden alınan destekle operasyon normal bir süreç izledi. Bir noktadan sonra ise belki de seçim meşguliyetinden faydalanılarak bazı müdahaleler oldu.

Bence ilk etapta şu planlandı. En azından dahil olan ve onay verenler şöyle biliyordu.

Operasyon büyük bir gürültü koparacaktı. Bazı gözaltılar, tutuklamalar olacak, “herkes gereken dersi aldıktan sonra” 3-4 içinde rutin bir seyir izleyecekti.

Operasyon başladıktan sonra Aziz Yıldırım’ın görevi bırakacağı, bazı isimlerin tasfiye edileceği, yeni uyumlu isimlerin sahneye çıkışı planlanmıştı.

Bazı planlar anlaşılmaz şekilde gerçekleştirilemedi. Ters gitti. Planlanandan farklı yöne kaymasının nedeni sanıyorum ki şuydu:

1- “Dokunulmazlara dokunma” meraklısı bir grup 3-4 ayda konunun kapanmasına karşı çıktı. Bu nedenle normalden çok fazla soruşturmadan sızıntılar yaşandı. “Eldeki veriler zorlanarak ve formu değiştirilerek kanundaki şekle uydurularak suçlama yapıldığı” söylendiyse de fayda etmedi.

2- Fenerbahçe’nin zayıflamasından ve futbol sahnesinden birkaç yıl çekilmesinden menfaati olan rakip takım yöneticileri denetimden çıktı. Onlar “Bu koşullarda daha azıyla neden yetinelim. Fenerbahçe’ye 5-10 yıl kendisini toparlayamayacağı darbe vurabiliriz” dendi sanırım

3- Planı bozanlara; şahsi beklentileri ve gelecek planları doğrultusuyla fırsat bu fırsat “Aziz Yıldırımdan kurtulma” hevesine giren bazı kişiler de eklendi. Operasyonun etkisi artsın diye servis edilen bazı belgeler umulmadık bir komplikasyona yol açtı

4-Organizatör ve ekibi belki bu sorunu çözebilirdi. Fakat öyle bir gelişme yaşandı ki geri dönüş şansı kalmadı. Fenerbahçe taraftarının ikna olmaması, yürüyüş yapması camiayı birbirine bağladı. Çıkış yapmak için işaret bekleyenler geri çekildi.

3 Temmuz Operasyonu bambaşka bir seyir izlemeye başladı. Geri dönüşü olmayan bir yola girildi. Açgözlülük yapanlar planlanandan farklı bir yol izlenmesini zorunlu kıldı.

Operasyona izin veren ve denetleyen makamlarda, şüpheler oluştu. Ancak kamuoyunda o denli farklı bir beklenti yaratılmıştı ki durmak imkansızdı.

Fenerbahçe’nin zayıflamasını arzu eden rakip takımların yöneticileri medyadaki bağlantılarını devreye sokarak operasyonu farklı boyutlara taşıdı. Ateşe sürekli odun taşıdı.

UEFA devreye girdi. Organizatör UEFA’dan bir yaptırım gelmesini doğru bulmuyordu. Yaratılan kargaşada olanlar oldu.

Menfaatdarlar iş birliği yaparak UEFA’yı koz olarak kullandılar. Organizatörü de tehdit ettiler. Engel olması halinde operasyonun tehlikeye gireceğini söylediler.

Bu sırada siyasi otorite de kendisine pek çok konuda “tahrif edilmiş bilgi” sunulduğunu öğrendi. Ancak yapabilecek bir şey yoktu.

Operasyon normal akışında ilerlemesi zorunluluğu doğdu. Pardon bir yanlışlık oldu denme şansı yoktu. Aksi halde bütün fatura siyasi otoriteye çıkacaktı.

Organizatör, Türkiye’de birlikte ticaret yapmayı planladıkları 2 “icra kurulu” üyesi ile menfaatdarlar, tedarikçiler (bilgi, belge, medya desteği) oluşan bir yapı kurdu.

Temmuz 2012’ye kadar sadece “operasyondaki açıkların ortaya çıkmaması” için mücadele ettiler.

Çünkü bu gerçeğin ortaya çıkması yapılan yatırımın heba olması anlamına gelecekti.

Bu nedenle özellikle kamuoyunu yönlendirme ve kontrol bakımından sert önlemler geliştirdiler.

Bu arada fırsatçılık yaparak planı bozanlardan tek tek kurtulmaya başladılar. Geri dönüş şansı kalmadığından operasyonu bir şekilde sonlandırma yolunu seçtiler.

Ağustos 2012’de operasyon yeni bir safhaya girdi. Aslında bu süreç Ağustos 2011’de başlayacaktı. Ancak “zamanımız yok diyerek acele eden ve kısa sürede sonuç alma sevdasına kapılan”lar “kuşatma” yı bozmuştu. Temmuz 2012’de yeni kuşatma planı yapıldı. Ve uygulamaya kondu…

İbret dolu günler…

Bir fireofoctobus Derlemesidir,

Save_Energy_Save_Money
Fenerbahçe taraftarı sabır testinden geçiyor. Gün geçmiyor ki sabrının, dayanma gücünün sınandığı bir olay, bir “sözlü” saldırı olmasın…
Bir takımın taraftar bir gün de huzur verilmez mi? Her gün taciz, her gün tehdit, her gün felaket haberi… Yoksa da yaratılıyor.

Ya radyodan, ya gazeteden, ya TV’den ya da internetten bir felaket haberi verme mecburiyeti mi var? Yaratılanlar da cabası…

Kaçmak ne mümkün? TV açmasanız, gazete almasanız, internete bağlanmasanız, radyo dinlemeseniz de kurtuluş yok. Duyan biri arıyor!!!

Medya organlarını kontrol eden “güç odakları” tarafından abluka altındayız. Kuşatma altında olabildiğince direnmeye dayanmaya çalışıyoruz

Başkan Aziz Yıldırım’ın basın toplantısından anladığım kadarıyla “savunma” stratejisi devam ediyor. Destek güçlerin gelmesi bekleniyor.

Ancak kuşatma nedeniyle bir yıldır “kale”de sıkışıp kalmış, açlık ve hastalıkla mücadeleden sabır taşı çatlamış insanlar var

Kalede onurları için mücadele eden insanlar arasından bazıları her an intihar saldırısı yapabilirler. O denli çıldırmış durumdalar

Bu yazıyı diğerleri gibi 15-20 kişi okur, mesajlar da suya yazılmış olur. Muhataplarına ulaşır ulaşmaz bilemem. İnşallah dikkatlerini çeker

Kaleyi kuşatma altına alıp, komutanı öldürtmek için her türlü alçaklığı, rezilliği, ahlaksızlığı kendilerine hak görenlere bir mesaj bu.

Mesajı bir parşömene yazıp, şişeye koyuyorum ve muhatapların boğazdaki yalısından veya yatlarından seyran eylerken fark etmelerini umuyorum

Son 15 gündür yaşananlar hayra alamet değil. Bu gözü dönmüşlük normal değil. Öyle şeyler oluyor ki. Akıl alacak gibi değil.

Yalanlar… İftiralar… Gerçekleri kasten çarpıtmalar… Haklı savunmaları yok saymalar… Kan aksın diye çanak tutmalar! Hayasızlıkta sınır yok

Bütün bu iftiraların sonrasında öyle bir sonuç çıkar ki sizi öfkeli taraftarların elinden kimse kurtaramaz. Yazık olur. Hiçbir paraya değmez

Bugün değilse 6 ay sonra, 1 yıl sonra öyle bir sonuç ortaya çıkar ki… 2 yıldır yazılan, söylenen her şeyin yalan olduğu ortaya çıkar.

O zaman kapınıza dayanacak taraftardan sizi biber gazı, toma da kurtaramaz. Hatta siyasi erk bu durumdan memnun olacaktır. Hattaa… Neyse

Azmettirenler kaçıp kurtulur. Onların geldikleri gibi dönmeleri birkaç saatlerini almaz. Siz öfkenin fiziki gerçeğiyle baş başa kalırsınız…

Ben uyarayım da… O gün geldiğinde “Neden daha önce söylemedin” diyeceklere bu yazıyı göstermek için saklayacağım…

Neden bu denli ÖFKELİ olduğumuzun anlaşılması için Prof. Ersan Şen’in Pazar gecesi Habertürk’te yaptığı konuşmayı izlemek gerekiyor.

Prof. Ersan Şen’ın Sportürk Programındaki konuşması şunu gösterdi: Maddi kanıtlara dayanarak, hukuk diliyle konuşulunca herkes susuyor

Prof Ersan Şen’in dosyayla ilgili açıklamalarını tvarsivi.com’dan bulup izlemek mümkün. Bence asıl can alıcı yanı verdiği reaksiyonlar

Düşünün ki 3 Temmuz belası Türk Milletinin başına bela edildiğinden beri bir soru hiç sorulmuyor. Sormayanlar bunu taammüden yapıyor

Fenerbahçe hakkında binlerce yayın yapmışsın. Alacağı ceza konusunda binlerce teori üretmişsin. Taraf olmuşsun. Ama bir şeyi hiç yapmamışsın

İlk günden bu yana “Biz şike yapmadık” diyen insanların savlarını duymazdan gelmişsin. Duyururken bile alay ederek bunu yapmışsın

SİZE SESLENİYORUM EY MEDYA PATRONLARI… UMARIM BU SESİ DUYARSINIZ… NASILSA BİRGÜN BİR SES DUYACAKSINIZ… VE BÖYLE UZLAŞMACI OLMAYACAK

SİZE AİT MEDYA ORGANLARINDA YAZILANLARIN VE KONUŞULANLARIN VAHEMETİNİN FARKINDA MISINIZ… (EĞER SİZİN EMRİNİZLE OLMUYORSA)

MEDYADA BİR KEZ DAHİ “ACABA FENERBAHÇE SUÇSUZ OLABİLİR Mİ?” DENMEMİŞ. BU SİZE NORMAL GELİYOR MU? ADİL Mİ?

Her nasılsa Habertürk fırsat tanıdı ve Prof . Ersan Şen anlattı. Ve medyada ısrarla anlatılan “UEFA” yalanları çürütüldü.

Tüm medya organlarında UEFA soruşturmasındaki maddi hatalar ve çelişkiler “etkin” olarak anlatılsa ne olurdu? Kamuoyu bilgilenseydi.

“Aziz Yıldırım zayıflasın ve kendi taraftarınca gönderilsin” diye Fenerbahçe’ye bu kötülüğü yapmanız ahlaki mi? Bu unutulur mu sanıyorsunuz

Siz Fenerbahçe taraftarının bin bir hile ve desiseyle bu şike yalanına inanacağını mı sanıyorsunuz. Çok yanılıyorsunuz

“Aziz Yıldırım sanki sütten çıkmış ak kaşık. Hiç mi suçu yok? Polis, savcı, hakim herkes mi düşman” deniyor sizin kanallarınızda

Ve yine sizin maaşlı adamlarınız “Adamlar hala “BU” AZİZ’İN arkasında. İnanamıyorum” diyor ya… Benim de bir sorum var size.

SİZ HER OLAYDA AZİZ YILDIRIM’I SUÇLU GÖSTERMEK ZORUNDA MISINIZ? ŞAHSİ KONULARI GEÇELİM. HAKLISINIZ DİYELİM…

EĞER DERDİNİZ AZİZ YILDIRIM İSE HESAPLAŞIRSINIZ. FENERBAHÇE’YE NEDEN BU KÖTÜLÜĞÜ YAPIYORSUNUZ. ŞİKE YALANINI KABULE ZORLUYORSUNUZ.

FENERBAHÇE’NİN ŞİKE İFTİRASINA BOYUN EĞİP, İŞLEMEDİĞİ SUÇU KABULLENMESİ İÇİN KURULAN TEZGAHA NEDEN DESTEK VERİYORSUNUZ. YOKSAA…

NEDEN FERERBAHÇE’NİN HİÇBİR HAKLI SAVUNMASINA EKRANINIZI AÇMIYORSUNUZ? SAYFALARINIZDA YER VERMİYORSUNUZ. HATTA TAM AKSİNİ YAPIYORSUNUZ!!!!
Ersan Şen’in konuştuğu programa TFF eski Başkanı Haluk Ulusoy katıldı. Konumuzla ilgili değil ama çok ilginç bir şey söyledi

Haluk Ulusoy “Duyduğum kadarıyla, doğru değilse özür dilerim. Aleyhimde haber yapmaları için Erdoğan Demirören emir vermiş” (konu bu değil)

Haluk Ulusoy “Bazı gazete patronları, Erdoğan Demirören gibi kızdıkları kişileri insanları karalamak için talimat veriyor”

EY MEDYA PATRONLARI… AZİZ YILDIRIMLA İLGİLİ YAYINLAR DA BASİT İNSANİ KIZGINLIKTAN MI KAYNAKLANIYOR? YOKSAAAA…

Eğer sırf Aziz Yıldırım’a kızdığınız için “ŞİKE YALANLARI”NA “UEFA SAPTIRMASI” nı eklediyseniz lütfen “YOL YAKINKEN” vazgeçin..

Prof Ersan Şen’in isyanına bigane kalmayın. Prof Şen ne diyor: “Kötü şöhret derken kitle iletişim araçlarındaki haberler kanıt gösteriliyor”

Bahsedilen konu UEFA ile aynı gece gelen “tedbir” kararı. Şikayetçi 16. Ağır Caza Mahkemesi ve TFF kararlarını sunmuş

Tedbir kararını alan mahkeme tüzüğün 6. Maddesindeki “Kötü şöhret” koşulunun haberler vasıtasıyla tamamlandığına hükmetmiş

Temyiz aşamasında olan “şike kararının” olduğundan farklı ve infial yaratacak şekilde sunulmasının sonucunda kriz çıktı.

Prof Ersan Şen çok önemli bir konuya daha dikkat çekiyor. “Karar burada. Maddi hatalar var. Ama insanlar sonuca bakıyor.”

Prof Ersan Şen “Biz çok güçlü savunma yaptık. Ama yalan yazılıyor. Nasıl sesinizi duyuracaksınız? Siz sesimizi duyurun”

Prof Ersan Şen “Konuşmadığımız konular konuşmuş gibi yazılmış. Sanki bir sonuç var, o sonuç belirlenmiş, herkes o hedefe koşuyor…”

Prof Ersan Şen “Felaket şu. Diyorlar ki 5 Mayıs 2011’de EL formuna şike iddialarını neden yazmadın. 3 Temmuza 1.5 ay var daha ”

Prof Ersan Şen “3 senedir çekmediğimiz şey kalmadı. Bu nasıl kulüptür ki Nato ve BM kaldı üstümüze gelmeyen. Her Haziran kabus”

Prof Ersan Şen “ATEŞ DÜŞTÜĞÜ YERİ YAKAR. KENDİ BAŞLARINA DA GELECEK. YAKINLARININ BAŞINA DA GELECEK. İNSANLAR BUGÜNLERİ HATIRLAYACAK”

Prof Ersan Şen “ATEŞ DÜŞTÜĞÜ YERİ YAKAR. KENDİ BAŞLARINA DA GELECEK. YAKINLARININ BAŞINA DA GELECEK. İNSANLAR BUGÜNLERİ HATIRLAYACAK”

Ersan Şen “HERKES SONUCA BAKARIM DEMEYE BAŞLADI. UEFA SORUŞTRUMASININ İÇERİĞİNİ BİLEN YOK. BİZ DE GÜNÜ GELİNCE SONUCA BAKARIZ DİYECEĞİZ”

Prof Ersan Şen “TFF KARARI HALA AIHM’DE. BİZİM BURAYA GELMEMİZİN NEDENİ İÇERİDEKİ ŞAMPİYONLUK!!!!!!!!!!!”

Bülent Yavuz Ersan Şen’e “Sizi dinleyip de UEFA’nın cinayet işlediğine inanmamak mümkün değil” deyiverdi. Bütün bir yılın özeti bu cümlede

Konuk BJK eski yöneticisi Metin Keçeli’nin “Aziz Yıldırım gitsin diye yapılıyor deniyordu bize neden ceza verdiler anlamadık” sözü de

Elindeki dosyaya göre konuşarak Fenerbahçe’nin haklı davasını savunan Ersan Şen ehliyetinde kişilere yılda bir kez fırsat tanınıyor.

Aynı gece not etmişiz. NTVSPOR’da Futbol Aktuel diye bir program var. Katılımcılar öyle şeyler söylüyor ki. Neden bu tahrik? İstenen ne
bagis-erten_143463
Bağış Erten adlı yorumcu “Ben ara dönemde yapılan her transferi sorgularım” diyor. Herkes fikrini söylesin elbet ama bu nedir Allahaşkına

Eyyy mahdum Şahenk. Senin konuşma izni verdiğin Bağış Erten diyor ki “Bu dönemde yapılan transfer kulübün menfaatine değildir”

Aynı üslup. Aynı cümleler. Farklı kanallarda farklı kişilerce seslendiriliyor. Fenerbahçe taraftarı boğuluyor. Kusmak üzere.

Bağış Erten “Öfke ve hınçla gerim gerim gerilmiş Trabzon camiası var. Onlara kim haksız diyebilir?” Yaaa. Biz keyif içindeyiz çünkü

Boşver öfkeden çıldıran Fenerbahçe taraftarını TS için ağlayalım. Ne olsa gönü hoş olacakmış Bağış Erten’in.

Bağış Erten işte buna hayıflanıyor “BİZ NEDEN KENDİ İÇİMİZDE BUNUN CEZASINI VEREMEDİK” O KADAR…

Mahdum Şahenk’in kanalında konuşan şapkalı Bağış; Fenerbahçeli futbolcuların kanla alın teriyle kazandığı kupa bağışlansın istiyor.

Aynı talepler Doğan Grubu’na ait CNNTÜRK’te de tekrarlandı. Mehmet Arslan ve İlker Yasin tarafından. Kasti yanlış beyanları saymıyorum bile

Aydın Doğan ve kerimeleri… Mahdum Şahenk… Sözüm size. BİZ İSLEMEDİĞİMZİ BİR CİNAYETİ ÜSTLENMEK ZORUNDA MIYIZ? SIRF SİZ EMRETTİNİZ DİYE

FENERBAHÇE (tüm iddialar gerçek olsa dahi) MAHALLE KAVGASINDA DARP İDDİASIYLA ÇAĞRILDIĞI MAHKEMEDEN KATİL YAFTASIYLA MI ÇIKSIN?

NEDEN DOĞAN VE DOĞUŞ GRUBUNU’NA AİT YAYIN ORGANLARINDA ISRARLA “KÜÇÜK DE OSLA BİR CEZA” VE “KABULLENİŞ” TEŞVİK EDİLİYOR

“BİR ON PUANCIK SİLİNSE” FİKRİNİN SAHİBİ ÜNAL AYSAL MI SİZİ ETKİLİYOR? YOKSA 3 TEMMUZ ORGANİZATÖRLERİ Mİ BASKI YAPIYOR.

ÜNAL AYSAL’I ÇOK ETKİLEYİCİ BULABİLİRSİNİZ. ANCAK BU ETKİ FENERBAHÇE’NİN İŞLEMEDİĞİ CİNAYETLE MAHKUMİYETİNDE ROL OYNARSA!!!! OLMAZ!!!
Bugün için Fenerbahçe taraftarı her gün gelen felaket haberleriyle sarsılmış, dikkati dağılmış olabilir. Bu ilelebet sürmeyecek

Günü gelecek Doğan-Doğuş-Aysal ticari ortaklığı daha fazla insanın dikkatini çekecek. Bundan sonuçlar çıkaracaklar

Belki hiçbir suçunuz, günahınız yok. Haberiniz bile yok. Fakat GS’a aşırı müsamahakar Fenerbahçe’ye hasmane tutum unutulmaz

Ünal Aysal diyor ki “Beni GS’a M Ali Birand kazandırdı” Mehmet Ali Birand sizin maaşlı elemanınız değil mi?

Siz Ünal Aysal’ı GS başkanı olunca mı tanıdınız? Hayır. O halde Ünal Aysal’ın söylemleriyle sizin yayınlarınızın paralelliği sorgulanır

Aysal Iğdır’da “Fenerbahçe ceza alacak” dedi. DHA kameramanı güya “acarlık” yapmış. Oysa DHA bir mesaja aracılık etti. Hukuken de kollandı.

Doğan Grubu’nda çalışan bir kameraman patronunun ortağına (Yani Ünal Aysal’a) bu tür bir tuzak kurabilir mi?

Doğan ve Doğuş Grubu Ünal Aysal’la ortak değil mi? (Anadolu Holding ve Tekfeni saymıyorum) Hem de 2000’li yılların ortasından bu yana.

Enerjide Doğan, Doğuş ve Unit işbirliği Haber Takip™

19 Eyl 2006 – Enerjide Doğan, Doğuş ve Unit işbirliği Doğan Grubu, Doğuş Holding veUnit Investment ile çerçeve anlaşması imzalamak amacıyla çalışma …

Aydın Doğan büyük tecrübeye sahiptir. Rüzgarın yönünü iyi bilir. Kızlarına ve damadına rica edebilir. Bu tarafgirliğe son verebilir.

Doğan Grubu yönetimi Ünal Aysal’ı çok seviyor olabilir. Bunu CNNTürk’deki 2 saat “yabancı yasağı kalksın” yayınında kanıtladılar

Doğan Grubu’nun spor müdürleri F Gürses ve İ Yasin TFF’nu tehdide kadar olayı vardırdılar. Konuk (!) Arıboğan o meşhur gülücüğünü attı durdu

Kıskanmıyoruz. Sonuçta onlar bir “konsorsiyum” Bizi üzen GS’ın sürekli iştiyakla alkışlanması, her olumsuz hadisesinin görmezden gelinmesi

Aysal-Doğan ticaret yapıyorlar. Normal diyelim. Bari Fenerbahçe’ye planlı ve stratejik saldırılarda bulunmayın. Bu ticaretle ilişkilendirilir

Fenerbahçe taraftarı eninde sonunda aranızdaki ticari ilişkiden dolayı Aziz Yıldırım’a saldırdığınıza inanır hale gelecektir.

O zamana kadar Aziz Yıldırım kalmaz, yeni başkan da uyumlu olur diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Başkanın aslında kanunen eli kolu bağlı

Pür Fenerbahçe taraftarının da ağzına bant, ellerine kollarına pranga mı vuracaksınız? Medya patronlarının savaşları kısa sürede unutulur.

Fenerbahçe’ye sizin de katkılarınızla sürülecek şike lekesi o tür bir “unutulmaya açık” konu değil. Aksine her gün kanayacak yaradır.

Eğer ticari ortaklıklarınız kimse tarafından irdelenmiyor diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Ve bağlantılar kurulacaktır.

Siz (Doğan-Doğuş) Ünal Aysal’la birlikte (Anadolu Holding-Tekfen ile de konsorsiyum şeklinde) ihalelere girmiyor musunuz?

BAŞKENT ELEKTRİK DAĞITIM A.Ş. ve SAKARYA ELEKTRİK …

1 Tem 2008 – 4- Unit-Doğan-Doğuş-Anadolu (UDDA) Ortak Girişim Grubu.

Sakarya – Özelleştirme İdaresi Başkanlığı

1 Tem 2008 – 4- Unit-Doğan-Doğuş-Anadolu (UDDA) Ortak Girişim Grubu. 5- Park Holding A.Ş. Kapalı Zarf Usulü elemeli birinci turda en düşük teklifi veren …

Doğan-Doğuş-Unıt (Ünal Aysal) konsorsiyumu olarak Sakarya Elektrik Dağıtım Aş ve Başkent Elektrik Dağıtım Aş ihalelerine girmediniz mi?

Haberlerde “Lüksemburglu bir yatırım şirketi UNİT” diye geçiştirince belki geniş halk kitleleri bilmeyebilir.

Milyar dolarlık 513 MW’lık Sinop Boyabat HES’de ortak değil misiniz? Birlikte elektrik üretmiyor musunuz? Konumuz değil ama

Erdoğan; ‘Su akar Türk yapar’ / KENT YAŞAM GAZETESİ SİTESİDİR

13 Ara 2012 – Başbakan Tayyip Erdoğan, aralarında Doğan, Doğuş ve Unit gruplarının ortaklığında 1.2 milyar dolara mal olan Sinop Boyabat Barajı’nın da …
baraj
http://t2.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcR2BkDM0DjSSexrX_JU60hskqthZTD44moXYNIa08yZJA1JqY4h

PAY SAHİPLERİ PAY TUTARI (TL) PAY ORANI (%)

D ENERJİ ÜRETİM VE YATIRIM A.Ş. 38.525.000 33,5%

DOĞAN ENERJİ YAT.SAN.TİC.A.Ş. 37.950.000 33%

UNIT INVESTMENT N.V. 37.950.000 33%

DOĞUŞ ARAŞ.GELİŞ.VE MÜŞ.A.Ş. 574.975 0,499978260869565%

TEKNİK MÜHENDİSLİK VE MÜŞAVİRLİK HİZM.A.Ş. 25 0,0000217391304347826%

TOPLAM 115.000.000 100%

http://boyabatelektrik.com.tr/page.aspx?dil=tr&id=3&id1=7

Her kamera olan açılışta hazır olan Ünal Aysal Başbakanın katıldığı açılışta neden hazır bulunmadı? Yoksa vardı da gösterilmedi mi?

Ünal Aysal’la ortak olan Doğan ve Doğuş Grubunun daha özenli olması gerekmez mi? 3 Temmuz sürecinde yaşananlar hafızalarda.

Hiç değilse UEFA davasında Fenerbahçe’nin haklı olduğu noktaları anlatamaz mısınız? Savunun, kollayın demiyorum. Fırsat tanıyın

Ünal Aysal yatırımcı olarak gönül koyduğu için Fenerbahçe’ye yardım etmiyorsunuz diyelim. İnsanlık hali deriz ama hiç değilse köstek olmayın

Doğan ve Doğuş Grubuna patron katı eğer spor müdürlerinin kasti yanlış bilgilendirme yönlendirme çabasına son vermezse bunun anlamı açıktır

İşler kötüye gidiyor… Kontrol edilemez noktaya geliyor… Fenerbahçe’ye şike lekesinin haksızca sürülmesine yardım etmeyin. Lütfen

Medyanın tavrı 2 yıllık süreçte belirleyici oldu. Hemen herkesin ortak sancısı “YARATILAN ALGI” Algıyı yaratan medya.

Kritik nokta: Fenerbahçe’nin felakete sürüklenmesinden en büyük menfaati sağlayacak takımın başkanıyla medya patronunun ortaklığı

Ortaklık bununla da bitmiyor. GS’a büyük yatırım yapan QVT’nin Garanti Bankası’na da ortaklığı biliniyor

Bugüne kadar Fenerbahçeye ve başkanına hasmane tutum sergileyen medya patronlarının bahis yatırımları pek gündeme gelmedi

UEFA’dan “TÜRK MEDYASININ DA DESTEĞİYLE” kötü bir sonuç çıkması halinde en olmadık ilişkiler dikkat çekecektir.

Aziz Yıldırım’ın “Şampiyonluğun gizli kahramanları var” sözünden hareketle her konuştuğu kişi çete üyesi ilan edildi. Bu daha unutulmadı

Aşağıda zikredilen yayın gruplarının patronları da her bir araya geldiklerinde aynı riskle karşı karşıya olacaklar mı? Bu saçmalık yaşandı

Fenerbahçe’ye karşı aleni hasmane yayınlar yapan Doğan ve Doğuş değil elbette. Bu süreçte dikkat çekici tavırlar sergilendi hala da devam ediyor

Karamehmet, Ciner’in (Park) yanı sıra şahsi nedenlerle mahdum Gökçek, mahdum İpek, baba M Nazif Günal da sürece katkıda bulundu

Umarım çok kritik sürece girilen şu günlerde medya hiç değilse yargıyı etkileme çabası içinde olmaz.

Aksi halde Fenerbahçe taraftarının tepkisini kontrol etmek mümkün olmayacaktır. Başkanı katakulliyle değiştirmenin yararı da olmayacaktır

“Yeter yaa… Bırakın gidin yaaa…”

yeter

@fireofoctopus derlemesidir;

10 Mart Pazar gecesi spor programı görünümlü yayınlar şunu kanıtladı:Kasımpaşa maçından ders alınmış iyi bir plan yapılmış!!! FB’nin son anda çevirdiği Kasımpaşa maçından sonra organize olamayan spor programı görünümlü yayınlar bu kez iyi hazırlanmıştı. Kasımpaşa maçından sonra Şota basın toplantısında “Küfür ettiler” demiş,

ekranda isimler ortaya atılmış ama Şota mızıkçılık yapmıştı. Şota büyük baskılara rağmen isim vermemekte direnmiş, spor programı görünümlü yayınların yorumcu ve moderatörlerini kızdırmıştı. Adeta “FB taraftarına huzur vermeyin” talimatı almışcasına çırpınan spor programı görünümlü yayınların yapımcıları bu kez işi sıkı tuttu. 10 Mart 2013 Pazar gecesi maç biter bitmez yayına giren Telegol, Beyaz Futbol, Top Bizde ve Futbol Gecesi “tek ses, tek yürek”ti.

Telegol, iki hafta önceki Şota tecrübesi nedeniyle temkinliydi “Devre arasında neler yaşandı. Aziz Yıldırırm Tolga Özkalfaya ne dedi” yazılmıştı
telegol kj
Serhat Ulueren görgü tanığını canlı yayına almak için uğraşırken Ziya Şengül’e yorumlarıyla izleyiciyi oyalama görevi verilmişti… Canlı yayın ayarlama telaşı Ziya Şengül’ün dikkatini dağıtmış olacak ki “Çok eleştirdik. Şimdi övme zamanı. Meirelesin golü ofsayt!!!!” deyiverdi. Serhat Ulueren’in “Hakem Tolga Özkalfa etki aldında kaldı mı?” açıklaması sonraki 2-3 saat boyunca futbol konuşulmayacağının habercisiydi.S. Ulueren, Aziz Yıldırım’ın devre arasında Tolga Özkalfa’ya bağırdığını, görgü tanığının o diyalogu canlı yayında anlatacağını anons etti. Her FB galibiyetinden sonra olduğu gibi takımının kazandığı akşam keyifle ekran başına oturan FB taraftarına işkence seti hazırlanmıştı.

Bu sırada Beyaz Futbol’da gazetecilik aşkıyla kıvranan moderatör Ertem Şener ve muhabir Mustafa Çevik ilginç bir diyaloga girişmişti.Muhabir olduğu yazılan Mustafa Çevik heyecanla bilgi veriyor; Ertem Şener de savaş alanından son dakika almış gibi heyecanla aktarıyordu

(13:53-18:30 arası Muhabir Mustafa Çevik Bağlantısı DİKKATLE İZLEYİN )
Mustafa Çevik “Aziz Yıldırım “Hepinizin cezasını ben vereceğim. Bu söylediklerimi iyi duyun. Ben TFF MHK dinlemem” demiş… Ertem Şener soruyor elbette. Ne de olsa serde gazetecilik var. “Mustafa bunu sana söyleyen kim?” Mustafa Çevik haber kaynağını açıklamamak için direniyor. “Kendisi Aziz Yıldırım ile karşı karşıya gelmek istemiyor” Stüdyodakiler ısrarlı. Hatta Ahmet Çakar Mustafa Çevik’e “Başlarım haber kaynağına. Kim söyledi kardeşim” diyor. Mustafa Çevik daha önce “3 Temmuzda hatta daha önce birlikte görev yaptık” dediği Ahmet Çakar’a bozuluyor. İsyan Ediyor. “Bir gazetecinin haber kaynağını açıklaması kadar ayıp birşey var mı” diye isyan eden Mustafa Çevik düştüğü komik durumdan habersiz… Mustafa Çevik adlı muhabirin adını açıklamamak için çırpındığı “gizli haber kaynağı/tanık” o sırada ikinci canlı yayınını yapıyordu…
Beyaz TV’de anlaşılmaz şekilde ismi gizli tutulmayaya çalışılan haber kaynağı Bursaspor Teknik Menajeri Süha Sidal idi.

Önce LİGTV canlı yayınına korsan giriş yapan, mikrofonlara saldıran “görgü tanığı” Sidal Telegol’de konuşuyordu

Sidal “Aziz Yıldırım’ın federasyonu tanımam. Sizin cezanızı ben vereceğim. Hakemliğinizi bitireceğim dediğini duydum” diyordu

Beyaz TV “koordinasyon eksikliğinin” veya “plan değişikliğinden haberdar edilmemesi”nin kurbanı mı olmuştu? Yoksa plan mı değişmişti? Anlaşılıyor ki önce “Aziz Yıldırım hakemleri tehdit etti” kurgusu hazırlanmış, tanık olarak da “O kulüpte çalışan biri” denmesi kararlaştırılmış.

Fakat Serhat Ulueren’in gece program bitimine yakın yaptığı açıklamadan planın bozulduğu ortaya çıkıyor
Serhat Ulueren diyor ki “Süha Sidal bana devre arasında mesaj attı. Burası yıkılıyor. Aziz Yıldırım hakemleri tehdit ediyor dedi” “Ben de Süha Sidal’a “Çık canlı yayına açıkla dedim.” Süha Sidal, Serhat Ulueren’in teklifini reddetmiş… Serhat Ulueren oyunun kuralını açıklıyor “Ben sana bilgi aktarıyorum. Sen açıkla demekle olmaz. Bizi kimse kullanamaz”

Ekranları başındaki herkesin şaşkınlıkla izlediği maçın önüne geçen olayın (TRT’de bile) nasıl başladığı bu açıklamayla belirginleşiyor.Süha Sidal, FB-Bursa maçının devre arasında tüm medya mensuplarına “tehdit” olayını mesaj atmış. Özel bir çaba harcamış!!!! Daha önce Kasımpaşa Futbol Şube Sorumlusu olan M. Süha Sidal acaba ne yapmak istedi? O canhıraş çabasının sebebi neydi? Süha Sidal gerçekten Aziz Yıldırım ile hakemler arasında tehdit içerikli diyaloga şahit oldu mu? Yoksa Aziz Yıldırım’ın konuşmasını duyan Süha Sidal bunu fırsata çevirme yoluna mı gitti? Sidal o saatlerde kaç mesaj attı? Kimlere? Aslında Süha Sidal’ın iddiasına konu olan diyalogun doğru olup olmamasının bugün itibarıyla hiçbir önemi yok. Çünkü “Hakem odasını bastı”, “Federasyonu bastı” gibi “Aziz Yıldırım hakemleri tehdit etti” de algı zincirin halkalarına eklendi.
3 Temmuz organizatörlerinin zihinlerde Aziz Yıldırım hakkında oluşturulmaya çalıştığı “alt metin”e yeni bir ekleme daha yapıldı. Bir taşla çok kuş vurmaya alışık 3 Temmuz organizatörlerinin nihai hedefi ise “Fenerbahçe hakem tehdit ederek maç kazandı” algısını yaratmak.Fenerbahçe taraftarlarının çoğunluğu algı yaratmaya dönük “tedarikçi” spor programı görünümlü yayınları izlemiyor. Zaten 10 Mart 2013 Pazar gecesi yapılan yayın da aslında Fenerbahçe taraftarını hedef almıyordu. Spor programı görünümlü yayınların yapımcılarının asıl hedefi rakip takım taraftarlarını kışkırtmak. 10 Mart Pazar Gecesi yapılan yayınları izleyenlerin ortak izlenimi “Sanki bu maçtan sonra bir olay çıkacağı biliniyormuş.” Spor programı görünümlü yayınları dikkatle izleyenler neden “Maçın önüne geçecek bir olay olacağını bekliyorlarmış” hissine kapıldı?
“Önceden hazırlık yapıldığı” izlenimini güçlendiren; futbol konuşma vaadiyle ekran başına davet edilen taraftarlara verilen hazır mesajlar. Ekranda defalarca tekrarlanan özenle kurulmuş cümleler alt alta yazıldığında “organizatör”ün stratejisi de ortaya çıkıyor. Bir yanda ağır bir suçlamaya maruz kalan ve davasına başlanacak olan takım. Davaya konu suçlamalar resmen doğrulanmış… Küçük yatırımcıyı dolandırmakla suçlanan takımın bugün mahkemesi görülecek. Medyadan ses yok. Diğer yanda kazandığı maçın sonrasında, mağlup takımın yöneticisinin iddiasına dayanılarak saatlerce tartışılan takım ve başkanı. Hem de ne tartışma…
kj beyaz

(19:00-22:25 Dikkatle dinleyin ) Ahmet Çakar “Tolga yanlış karar verdi. (2.golde) Çünkü 5 dk önce Tolga’ya çöktüler. Raporuna yazmazsa adam değildir” “Aziz Yıldırım’ın yaptığı tehdittir. Adli yargıyı da ilgilendirir. Benim hakemime kimse cezanı vereceğim diyemez” Çakar’ı sözünü duyanlar “MHK Başkanı konuşuyor” sanabilir. Aslında TV ekranından hakemleri yönetme realitesinin itirafı da sayılabilir…
(22:25-22:50 ) Ümit Özat “Senin stad koridorunda yaptığınla Mustafa Çevik’in Fırat Aydınus’un evine gitmesi arasında ne fark var?” Ümit Özat’tan Aziz Yıldırım’a “Ben Süha Abinin her sözüne inanırım” “Sana bu hakkı kim veriyor? Kim olursan ol”
ertem şener
(22:50-23:30 ) Ertem Şener:”Ortalık yangın yerine döndü”… Aynı anda ekranda “HEPİNİZİN CEZASINI BEN VERECEĞİM. HAKEMLİĞİNİZ BİTİRECEĞİM”
k ç k j
Kaya Çilingiroğlu “Aziz Yıldırım’ın Türk futbolundan yok olması lazım”
Erman Toroğlu “Yeter ya. Bu kadar insanları niye geriyorsun? Yeter gidin ya!!!! Alex’in bozulmasının sebebi de bu?”

Ortaya doğru olup olmadığı kesinleşmemiş bir iddia atılmış; sanki bu fırsatı bekliyormuş gibi saldıran yorumcular salvolar yollluyor
telegol kj 11
Kaya Çilingiroğlu “Fenerbahçe yoluna devam ediyor. ETMESE DE ETTİRİYORLAR. BU 3 TAKIMI BİRBİRİNDEN KOPARMAYACAKLAR” Kaya Çilingiroğluna soran var mı ertesi gün? Kim Fenerbahçeye zorla yola devam ettiriyor? Yarıştan koparmayan kimler?
Serhat Ulueren de katkı yapıyor. “Türk halkı görüyor. Telafi ediliyor. Bu hafta BJK’ı mutlu ederler” Bu sözler ekrandan söyleniyor
Ziya Şengül’ün misyonu farklı:“Skor 1:1 olsaydı Aykut hakemle ilgili konuşacaktı. Yaptığı tamamen eyyam. Suratsız teknik direktör istemiyorum”
Erman Toroğlu “Ziya Şengül demek istiyor ki sünameke sünameke konuşma. Mır mır mız mız. Topçuya fren yaptırıyor!!!!!!!!”
Hikmet Karaman “Oyuncuların hakeme inancı kalmadı. Bizim kafamızı koparıp siz aşağıda kalın dediler”
bursalı bıçaklama
Bu sırada Beyaz TV’de flaş flaş“ÇOCUĞUYLA MAÇA GELEN BABA BIÇAKLANDI” Telegol’de “SÜPER LİGDE KAVGA VAR”
Sergen Yalçın ve Erman Toroğlu aynı metni paylaşmış “Her hafta Aziz Yıldırım’ı konuşuyoruz. Bunlar çok ayıp”
Sergen Yalçın “Bu işlere birisi dur demeyecek mi? Kimse kota koymayacak mı? Maç bitmiş. Futboldan bahseden yok. Yorumculara tarafından seslenidirlen mesajların oluşturduğu ana metin şöyle:

FUTBOLDA KAOS VAR. FEDERASYON İSTİFA ETSİN. AZİZ YILDIRIM İSTİFA ETSİN. ETTİRİLSİN. BİRİSİ FUTBOLA EL KOYSUN!!! Peki dur denmezse ne olacak? 3 Temmuz organizatörlerinin en stratejik adımı da bu cümlede gizli. Son darbeyi vuracakları nokta, Eğer “dur” denmezse Mısır’daki gibi kan akacak… Bunu söyleyen de Kanaltürk Top Bizde yorumcusu Hürriyet Gazetesi yazarı Bilgin Gökberk.

Bilgin Gökberk “Türkiye’de Mısır’daki gibi futbol sahasında kan akacak” iddiasını ilk kez de seslendirmiyor. Ona dur diyen yok!!!!
bilgin gökberk
Peki nasıl oldu da tam keyifle futbol konuşulacakken “kan akacak” çığırtkanlığına geçildi. Bu sorunun yanıtı Süha Sidal’ın sözlerinde gizli, En azından Fenerbahçeliler için mutlu geçmesi beklenen futbol gecesini çığırından çıkaran Süha Sidal kanal kanal dolaşmaya başlıyor.Süha Sidal’ın Pazar gecesi spor programı görünümlü yayınlardaki sözleri irdelenmeden kan akacak noktasına nasıl gelindiğini anlamak zor, Süha Sidal 10 Mart Pazar Gecesi Telegol’e birden çok kez olmak kaydıyla tüm yayınlara katıldı.

Süha Sidal (Beyaz TV’de) Türk futbolu adına üzgünüm. Futbolcularım etkilenmesin diye soyunma odasına soktum. 15 yaşında çocuk var” “Hakemin yazacağı raporda bunları (anlattıklarını) birebir göreceksiniz. Polis kamerası kayıttaydı” “Herkes şaşırdı. Ağzı açık kaldı. Hepsi genç oyuncular. Etkilenmemeleri mümkün mü?”
Ahmet Çakar “Bu olay hakemleri etkilemiş. 2.gol ofsayt”
Süha Sidal (Beyaz TV’de) “Beni herkes tanıyor. Kimin tanıdığını söylemiyorum. Herkes tanıyor. Neyse herkes tanıyor!!!!!!”

Süha Sidal “Ben öyle birini tanıyorum ki… Arkam sağlam. Korkun benden.” mı demek istiyor? KİM OLA Kİ BU TANIDIK?

Süha Sidal (Kanaltürk) POLİS KAMERASI KAYITTAYDI. BİRGÜN BİRİSİ GELİR MASA ÜSTÜNE KOYAR”

Demek ki Süha Sidal’ın “beni iyi tanır” dediği kişi polis kaydını alıp masa üstüne atabilecek/attırabilecek birisi. Bir talimatına bakıyor. Süha Sidal tura devam ediyor. Pazar gecesi son durak Kanaltürk Top Bizde programı, Kanaltürk Top Bizde Programının yapımcısı TFF Başkanı olmak istediğini açıklayan milletvekili Hakan Şükür’ün kardeşi Gökhan Şükür……

Süha Sidal Kanaltürk Top Bizde Programında “güçlü tanıdığı”nın kim olduğuna ilişkin ipucuları veriyor
kj top bizde
Sergen Yalçın “Bu olaylara birisi dur demeyecek mi?
Süha Sidal “DER DER SERGENCİĞİM MERAK ETME
Sergen Yalçın: “FEDERASYON ACİLEN İSİTFA ETMELİ KURULLARIYLA BİRLİKTE”
Süha Sidal (Kanaltürk) “Federasyon gerekeni yapacaktır. Federasyon öyle bir karar versin ki bir daha yaşanmasın”
Bilgin Gökberk “Federasyon yok ki Türkiye’de!!!!!!!!!!!!!é

Sergen Yalçın ve Bilgin Gökberk’in konuyu bir noktaya sürüklemek istiyor. Bu gece Süha Sidal’a kahraman muamelesi yapılmasının sırrı da bu. Süha Sidal coştukça coşuyor “FEDERASYONUN GEREKEN HERŞEYİ YAPACAĞINA SONSUZ GÜVENİM VAR.”

Süha Sidal (Kanaltürk) “GEREKLİ KİŞİLERE GEREKLİ CEZA VERİLECEKTİR. BEKLEYİN 2-3 GÜN. BİR HAFTA. GÖRECEĞİZ”

Bilgin’den gecenin anlam ve önemine uygun pas geliyor “CEZAYI İNSANLARIN KENDİ CAMİASI VERSİN. FENER CAMİASI VERSİN” Süha Sidal’ın sözlerini Türk Futbolunun nereye gittiğini anlamak isteyenler iyi okusun. Özellikle de Fenerbahçe yönetimi. Ekranda konuşan Bursaspor Kulübünün teknik menajeri. Yönetici bile değil. Ünal Aysal’ın tabiriyle eleman. Sözlere dikkat

Süha Sidal (Kanaltürk-10 Mart 2013) “ZAMAN HERŞEYİN İLACIDIR. YARGITAY SÜRECİ BİTSIN. ZAMAN HERŞEYİN İLACIDIR.” “KENDİ CAMİANIN KARŞISINA ÇIKAMAYACAK DURUMA DÜŞERSİN. SEN RAHAT OL. (BİLGİN’E) TARİH GÖSTERECEK”“BU BASKI BU RAPORDA İŞLEMEYECEKTİR. 2-3 GÜN GEÇSİN. GÖRECEĞİZ. MAÇIN SONUCU ETKİLENDİ”
“BİRİLERİNİ RAHATSIZ EDECEKSE EDECEK. RAHAT OLUN SİZ. KİMSEYE BASKI YAPMIYORUM…”
Süha Sidal, acaba cesaret hapı mı yuttu? Kendinde mi değildi? Salim kafayla söylediklerini dinlese epey şaşıracağına kuşku yok

Bilgin Gökberk “Bir hakem de istifa etsin… Birisi de tepki göstersin. Türkiyede şampiyon olmak için herşey mübah”

Bülent Ülgen (Moderatör) Bizi bile 1 saat 45 dakika konuşturduklarına göre durum ciddi” diyerek konuğunu uğurluyor

Kanal Türk Top Bizde Programının sıradaki konuğu Sözcü Gazetesinde yazan, TRT’de yorumculuk yapan Selçuk Dereli;
SELCUK DERELİ
SELÇUK DERELİ 2
Selçuk Dereli “Aziz Yıldırım bu davranışları alışkanlık haline getirdi. Türk futbolu kaosa gidiyor” “Benim de önümü kesti. Bakalım Tolga (kendisi gibi) yapabilecek mi? Göreceğiz. Hakemlerin bilinç altı etki altında”
Ve nihayet bütün gece yapılan konuşmaların asıl bağlanmak istediği noktaya geliniyor. Söz Bilgin Gökberk’te

Bilgin Gökberk (10 Mart 2013) “TÜRK FUTBOLU ŞAİBE İÇİNDE.FB-GS MAÇI NEDEN SON HAFTA. TEZGAH BU”

Bilgin Gökberk (10 Mart 2013) “FEDERASYON İSTİFA EDECEK. MHK KARAR ALACAK. MAÇLARA ÇIKMAYACAKLAR 3 HAFTA”

Bilgin Gökberk (10 Mart 2013) “PARAN VAR. İKİ GAZETEN VAR. KARINI AL KAYAĞA GİT. BİR İNSAN NEDEN BU İŞLERE GİRER”

Bilgin Gökberk’in bırak git dediği kişi TFF Başkanı Yıldırım Demirören’e aynı anda Ahmet Çakar’da çakıyor. Farklı noktadan

(14:40-DAN İTİBAREN 19:20 YE KADAR AHMET ÇAKAR)
(38:40 DAN İTİBAREN 42:20 YE KADAR AHMET ÇAKAR TÜLİN DEMİRÖREN’E)
Ahmet Çakar Yıldırım Demirören’in annesine sesleniyor ama ilginç bir tehdit üslubuyla
Ahmet Çakar “(Tülin Demirören’e) ANA OLARAK AĞIRLIĞINIZI KOYUN. YILDIRIM BEY FEDERASYONU BIRAKSIN ÇEKİLSİN GİTSİN” İŞİN CILKI ÇIKTI. DAHA DA ÇIKACAK. KURDA KUŞA YEM OLMAYIN!!!!!!!!!!”
AHMET ÇAKAR DEMİRÖREN
Ahmet Çakar uyarıyor. Aynı saatlerde Hürriyet Gazetesi’nde de yazan Kanaltürk Top Bizde yorumcusu Bilgin Gökberk uyarıyor. Peki TFF Başkanı istifa etmez, hakemleri maçları protesto etmezse ne olacak?

Bilgin Gökberk (10 Mart 2013) “TÜRK FUTBOLU MISIR GİBİ OLACAK. GEÇEN YIL ATLATTIK”

Bilgin Gökberk (10 Mart 2013) “BİR KİŞİNİN ÖLMESİ GEREKİYOR Kİ İNSANLARIN AKLI BAŞINA GELSİN”

Bilgin Gökberk (10 Mart 2013) “TÜRKİYEDE İNSANLAR ÖLECEK FUTBOL YÜZÜNDEN”

Bilgin Gökberk (10 Mart 2013) “ADAM ÖLECEK. BİRİLERİ ÖLECEK Kİ HESAP SORULACAK. “

Bilgin Gökberk (10 Mart 2013) “İLLA BİR ADAM ÖLECEK. ANKARA SORACAK HESABI”
(04/05/2012 TARİHİNDE BİLGİN GÖKBERK YAZISI )
Televizyon ekranlarından aleme ayar veren, racon kesenlerin hali bu… Kullanılan cümleler tehlikeli… Kan, kavga, kaos, tehdit Ekranlardan saatlerce cümle aleme tehdit yağdıranlar Aziz Yıldırım’ın konuşmasına fena halde takılmıi ve öfkelenmiş durumda…
AHMET ÇAKAR
10 Mart Pazar yayın maratonu bitmiş. Sadece Beyaz TV Beyaz Futbol yayında. GS ile ilgili bir konu da ayıp olmasın diye işleniyor. İki saat Fenerbahçe konuşan yorumcular Ahmet Çakar’ın “Drogba kumar. Tutmazsa GS iflas eder” sözlerini dinliyor. Belli ki GS hakkında da konuştuk demek için ayrılan bir süre. Ahmet Çakar “SPK’dan açıklama yapmak zorunda” diyor.

Ahmet Çakar’ın “SPK açıklasın. Küçük yatırımcı keriz yerine kondu mu” sözleri stüdyoda hoşnutszluk yaratıyor ama sabrediyorlar!!! “GS’ın geleceği tahlike altındadır. Doğruysa Türk futbol tarihinin en büyük soygunudur” diyor.
Beyaz Futbol yorumcuları sessiz. Zaten Ahmet Çakar söz vermişti “Her programda konuşmasak da konuşalım. Frekansı ben ayarlarım”
BEYAZ TV BİLET KRİZİ
Moderatör Ertem Şener konuyu Schalke GS maçı biletlerininin dağıtımına getiriyor. Yani yine zararsız bir konu. Ancaaaak… Beyaz TV Beyaz Futbol’da Schalke-GS maçı biletlerinin dağıtım sorununa ilişkin haberde bir detay gözlerden kaçmadı.

Beyaz TV’de yayınlanan listeye göre Schalke Kulübünden GS’a gönderilen 2700 bilet şöyle pay edilmiş.
ÜNAL AYSAL (500) LOCA SAHİPLERİ (1200) YÖNETİCİLER (300) DEVLET ERKANI (200) 1481 TUR (300) ACENTALAR (195)
Bilet skandalı olarak konunun incelenmesinin nedeni Ultraslan’a bilet tahsis edilmemesiymiş. Dikkatli gözlerin takıldığı ise başka bir tahsis, Devlet Erkanı-200 bilet. GS’dan Schalke maçı için bilet talep eden devlet erkanı kimdir diye soran yok stüdyoda. Ahmet Çakar dahil… Ayrıca haberde resmi tur şirketinin 1.750 avroya rezervasyon yaptığı söyleniyor. GS yönetimi 470 taraftarı ortada bırakıp onlara ayrılan biletleri neden acentaya devretti. Haberde bu devirden ötürü 400 avroluk rezervasyonun 1750 avroya fırladığı belirtiliyor. Yani 1.350 avro ekstra kazanç sağlanacak. GS Yönetimi tur firmasına ekstra kazanç sağlamak suretiyle 200 resmi davetli konuğun masrafını sıfırlamış olabilir mi? Burası Türkiye. İnsanların aklına herşey geliyor. Acaba 200 kişilik devlet erkanı bilet talihlisi arasında SPK’den kimse var mı?

10/03/2013 TELEGOL

10/03/2013 TOP BİZDE

Muhalif Kanarya

Sayfanızı Da Tanıtın