Hakan Şükür’ün Bugün Tv Analiz programında yaptığı açıklamalar, bugün itibariyle sanırsam çok konuşulur, herkesin dikkatini çeken kısım; Hakan Şükür’ün kendi hayali olan TFF başkanlığı için T.C. Başbakan’ından olur almak, yani Yasama kurumunun başından, Yasama kurumunun alakası olmayan, kendi kongresi ve kongre üyeleri olan ve bu kongre ile kongre üyeleri tarafından başkanı SEÇİLEN özerk bir kurum olan TFF Başkanlığı için izin istemiş (Artık Hakan Şükür’ü oraya kim gönderdiyse ). Kısaca bu açıklamalardan “TFF başkanını Başbakan seçiyor ” manası çıkıyor, Eğer Başbakan ‘şimdilik buralar karışık, daha zaman var sen buna hazırlanırsın, şimdi milletvekili ol’ demişse, bunun manasını anlamak zor değil, Bu konuyu pek çok kişi masaya yatırıp, etik husununda detaylandıracaktır, Benim dikkat çekmek istediğim mevzu ise, Başbakan 3 Temmuz operasyonunu biliyorsa , (ki Hakan Şükür’ün açıklamalarından “3 Temmuz Operasyonunu” bildiği gayet net tahmin edilebiliyor.) Başbakan’a yakın olan isimler neden bilmesin ? 08/02/2011 Tahir Kıran’ın bir radyo programına verdiği demeç, Hakan Şükür’ün bugünkü açıklamalarını doğrular nitelikte. Bu açıklama yapıldığında, hepimiz sinek vızıltısına verdiğimiz tepkiyi bile göstememiştik, Meğerse adam bize olacakları anlatmış… Peki Tahir Kıran neler demiş;
“TFF Başkanı’nı Başbakan atamalı”“Fenerbahçe’nin şampiyonluğunu kimse engelleyemez, Senaryolar kusursuz hazırlanmış”“Haziran’da yapılacak kongre için de aklımda bir isim var. İsmini açıklamak istemiyorum.”
Bu demeç verildiğinde Aziz Yıldırım henüz dinlenmeye başlamamıştı, Bugün bahsedilen Hakan Şükür Başbakan görüşmesinden takriben 2 hafta önce.. Tahir Kıran Başbakan ile hem hemşehri, hemde hediye verebilecek kadar çok yakın biridir.
Şimdi İnsan Düşünmeden edemiyor “Tahir Kıran 3 Temmuz’u biliyormuydu ?” “Tahir Kıran 3 Temmuzu biliyorsa, Başbakan’danmı öğrendi ? “ Başbakana yakın bir diğer isim Fatih Terim.. Başbakan’ın Fatih Terim’i Akil Adam yapmak istediğini hepimiz biliyoruz, Hatta Milli takımın başına öneren bizzat Başbakan’ın kendisi… Şimdi Ne alaka dediğinizi duyar gibi oluyorum. Hakan Şükür’ün Başbakanla 2. görüştüğü tarih olan Şubat ayından takriben 1 ay sonra
Fatih Terim’e 5 Yıllık 24 Milyon € kazanacağı Umman Milli Teknik direktörlük teklif edildiği yazıldı. Bu tabiki şişirme haberdi… peki neden şişirildi bu haber ? Cevabı çok basit, Rijkaard ile ilişkisini kesen Adnan Polat ilk önce Fatih Terim’e gidiyordu. Ancak anlaşma olmuyordu. Camia bu zor günde teklifi geri çeviren Fatih Terim’e negatif bakabilirdi.
Olayın aslı eğer yazılanlar doğru ise Ali Dürüst bu anlaşmaya mani olmuştu, Ali Dürüst, bir sonraki seçimde 2. başkan oluyordu
( Bu olay bu duyumu doğrular nitelikte).
Tahir Kıran Federasyonda Yönetici iken Fatih Terim Milli Takım Teknik Direktörüydü,Yani aralarında bir tanışıklık söz konusu. Hatta Fatih Terim’in istifasının ardından TFF’yi topa tutmuştu 2009′da, Özellikle Mahmut Özgener’i … O zaman bu çıkışa bir mana verememiştik, nasip bugüneymiş .
Hem Tahir Kıran, Hem de Fatih Terim Sayın Başbakan’a yakın isimler…… Bu 3 isimHal Böyle olunca, Başbakanın Hakan Şükür’ün iddia ettiği gibi, 3 Temmuz’u önceden biliyorsa, Başbakana yakın diğer Spor adamlarının bilmesine mani yok, hatta dikkatle izlediğimizde bu durumu belli bile ettikleri gözlenebilir.
Ayrıca bu 3 ismin başka bir ortak noktası daha var; Tahir Kıran, Hakan Şükür ve Fatih Terim’i birleştiren bir başka noktada bir Reklam ajansı, Aynı Reklam ajansı , Fenerbahçe Başkanlık seçiminden önce Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’a muhalif bir web sayfasının tasarımını üstlenmiştir. Aynı Reklam ajansının sahibi, (Cüneyt Yalınkılıç ) , meşhur 3 Temmuz Öncesi, 06/06/2011′de TFF seçimi için Ajansspor’a neler demiş (Bu yazı yazıldığında, Mahmut Özgener henüz, TFF Başkan adayı olup, olamayacağını, açıklamamıştı) ;
Hakan Şükür’ün dünkü açıklamalarını o günden bilseydi bu demeci verir miydi ? Bunu bilemeyiz lakin bildiğimiz şu; Reklam ajansı sahibi dahili olmadığı bir konuda farkında olmadan veya farkında, bizi teyit etti.
Süreci iyi takip edenler bilir, Fatih Terim 19/05/2011 tarihinde açıklanmış, 01/07/2011 tarihinde GS’ye resmi imzayı atmıştı. Yani TFF başkanı seçildikten sonra, 3 Temmuz Operasyonundan önce, Neden diye hep sorduk? Acaba sebebi Fatih Terim’in bir şampiyonluk garantisi verildiyse, bundan emin olmak için mi bekledi ? Oturup puzzle parçalarını birleştirdiğimizde, kafamızda oluşan tablo kısaca Hepiniz Ordaydınız…
Bu Arada aklıma gelmişken, 14/05/2011 tarihinde Tahir Kıran’ın Zeki Mazluma attığı sms’i hatırlamadan olmaz
Şimdi Soruyorum 3 Temmuz Operasyonunu bizden başka kim bilmiyordu ? Herkes biliyorsa Bu operasyon gizli değilmiş, sadece bizden gizlenen bir operasyonmuş diyebiliriz… Kimi ses etmemiş, kimi yardım etmiş, kimi bizzat icrada bulunmuş, kimi uzaktan izlemiş, kimi kaçmış .. vb ama kimse “ne oluyor ?” “ne yapmaya çalışıyorsunuz?” dememiş, ya korku, ya nefret, ya menfaat, ya da adı her neyse, sesini çıkarmamış, bu komploya ..
Şimdi Soruyoruz “Gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu olduğunu” da mı düşünmediniz ? Siz düşünecek kadar zeki olsaydınız zaten bu komplonun içinde olmazdınız, düşünenler ise düşündükleri için sizleri kullandı…..
“Bülent Arınç, Gülen görüşmesinde; Arınç Gülen’e dedi ki; bu operasyonlara artık devam etmeyelim. Hatta etmeyelim de değil edilmesin. Çünkü gazeteciler alınıyor, askerler alınıyor, onlar alınıyor, … İlker Başbuğ daha alınmamıştı hatta.
Yeni dönemde bu politikadan vazgeçin diyor Gülen’e; Gülen de diyor ki böyle bir şey olmaz, devleti siz yönetiyorsunuz, bunu kabul etmeyiz, bilmem ne bilmem ne,…
Fakat esas olay o. O olaydan sonra şimdi çok iyi anlıyorum Ağustos 2011’de de bir anda cemaatin belli üyeleri Erdoğan aleyhine tamamen dönmeye başladılar. Bahaneleri de şike davası oldu.
Halbuki şike davasında en çok ön plana çıkanlardan biri benim ama kardeşim şike olayı yüzünden başbakan Erdoğan’a vurulur mu? Alt tarafı şike davası. Ben hala Aziz Yıldırım şike yapmıştır diyorum. Ama orada da hukuksuzluk varsa onun da üzerine gidilsin. Ki zaten diyorum o davalar maalesef usulden bozulmuştur bana göre. Haklı olsa bile.”
Hüseyin Çelik 18 Haziran 12 attığı bir twit aklıma geldi ROK’u dinlerken, “Bu bir moda oldu. Ne olsa cemaatten bilindi. ‘Fenerbahçe’yi ele geçiriyor’ denildi. Ben bu iddiaları duydukca gülüyorum.”
29 aydır bir Yasama-Yürütme-Yargı, Okyanus ötesi ekseninde, Medyanın sunumuyla, başarısız bir Tiyatro sergilenmiş manası çıkmıyor mu?
Aralarında husumet çıkmasa, 29 aydır “Kral Çıplak” dedikçe gülenler, bugün kendi hallerine yanıyor olur muydu?….
Hani Aziz Yıldırım Kıbrıs’a kaçacaktı ? 19 Maçta Şike vardı ? Emenike’nin Para sayma görüntüleri ne oldu ? Kanıt Dosyasında olanlar, İddianame açıklanmadan önce nasıl medyada yayımlandı? …. Sürer gider sorular, Kafamızdaki soru işaretleri bugün 2 güç kavga ettikçe, gün yüzüne çıkıyor, o süreçte bu sorulara gülenler, şimdi bu soruları soruyor….
Adalet topaldır, ağır ağır yürür, fakat gideceği yere er-geç varır…
Cemaat’in Sözcülerinden Bülent Keneş 25/12/2013 Haber Türk TV’de katıldığı programda ima ettiği şey “Şike Yasasını değiştirdi diye AKP’yi harcadık” manası mı taşıyor ?
Todays Zaman Genel Yayın Yönetmeni Bülent Keneş:
“Ben Ak Parti demiyorum artık AKP diyorum. Artık Kemalist diyorum. Yazımda da militaristliği taktiği uyguluyor, dedim. Ak partinin ismi AKP’dir artık.”
Moderatör ; Ne zamandan itibaren böyle söylüyorsunuz?
Bülent Keneş: Şike yasasının değiştirilmesinden başlayarak Aralık 2011’den itibaren Ak parti değil AKP diyorum. Bir pislik, bir yolsuzluk, bir usülsüzlük konusunda canhıraş bir şekilde 6 ay önce çıkarılan bir yasayı yeniden değiştirme ihtiyacı duyan bir partinin ak olma iddiası düşmüştür, diye düşünüyorum. O dönemde; Todays Zaman’da bir yazı yazdım: AK Parti’den AKP’ye diye. Bundan sonra AKP diyeceğim dedim ki ben bütüm seçimlerde AKP’ye oy verdim ama partili olmadım. AKP’nin özelliklerinden dolayı oy verdim. Ama 2011’den beri aynı performansı görmüyorum, AKP 3 yıldır tam tersine dönmüş bir partidir.
Akp Sözcüsü Akif Beki 17/12/2013 tarihinde CNN Türk’te katıldığı bir programda söylediklerinden ” Şike Davasında medyanın uydurduğu haberler ile algı yaratılıp, suçlu ilan edildi” anlamı çıkarmak mümkün, değil mi?
Akif Beki Hürriyet Yazarı (eski Başbakan Danışmanı) “Bunu ne kadar sarsıcı hale getirirsek o kadar iyi gibi bir anlayış var. Geçmişte yapılan şike operasyonunda Aziz Yıldırım’a çantayla giden şike paralarının nasıl bir komedi olduğu ya da şike paralarını sayarken görüntülenen futbolcu iddialarıyla o davanın nasıl sarsıcı bir hale getirildiğini gördük. O iddiaların hepsinin palavra olduğu ortaya çıktı ”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 21/12/2013 tarihinde Ordu’nun Fatsa ilçesinde yaptığı konuşmada; “Yargının içerisinde temiz olmayan bir örgütlenme olduğu” sonucu doğmuyor mu ?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan “Yargıyı da tanırım, yasamayı tanırım, yürütmeyi tanırım. Yasama millet demektir. Yargı geliyor, ‘yürütmeyi tanımam’ diyor. Birileri kalkıp intikam alacağım diye yürütmeye bir şeyleri dikte ettirmeye kalkarsa o bunun bedelini er veya geç öder. Yargıya sesleniyorum: Siz de içinizdeki kirlileri temizleyin. Siz de öyle pırlanta tertemiz değilsiniz. Bizim de bildiklerimiz var.”
Son 10 Senedeki önemli davalarda, hükümet adına tetikçi yazar olduğu iddia edilen nam-ı diğer ROK, 23 Aralık 2013 te Beyaz Tv’de yaptığı açıklamalar “Aziz Yıldırım’ın Şike davasına şike nedeniyle alınmadığı” gerçeği ile karşı karşıya değil miyiz ?
Rasim Ozan Kütahyalı “Aziz Yıldırım Şike nedeniyle hedefe konmamıştır. Aziz Yıldırım Başka sebeplerle hedefe konmuştur, o yüzden hiç konuyla ilgisi olmayan adamlarda konuya dahil olmuştur, Aziz Yıldırım Sonuç olarak; Cas ve Uefa’nın onayladığı üzere “Şike Yapmıştır”, Söz konusu iddianame veya fezleke içi boş olsaydı, Cas ve UEFA bunun içi boş derdi. İçi boş değil ama “AZİZ YILDIRIM HEDEFE KONMA SEBEBİ, ORADA HAKLISINIZ FENERBAHÇELİLER “ERGENEKONCU AZİZ YILDIRIM DİYE DÜŞÜNEREK HEDEFE KOYDULAR”
Tüm bu açıklamaları birleştirdiğimizde sonuç, aşağıdaki gibi olmuyor mu ?
* Yargının içerisinde temiz olmayan bir örgütlenme 3 Temmuz operasyonunu gerçekleştirdi,
* Aziz Yıldırım’ı Şike davasına, şike nedeniyle değil “Ergenekon” nedeniyle hedefe kondu,
* Yargılama esnasında, Medyanın uydurduğu haberler ile algı yaratıldı ve sanıklar bu algı ile yargılandı.
* Yargılama esnasında değiştirilen 6222 nolu kanun, Cemaat çevresinde rahatsızlık yarattı.
Tüm bu bilgiler ışığında ” 3 Temmuz sürecinde, Hukuk kuralları çerçevesinde Fenerbahçe adil bir şekilde Yargılanmış mıdır?”
Cemaat mi Yaptı? Akp Mi Yaptı?
Kimin yaptığı tabiki önemli, lakin Hak sahibine hakkını vermeyen, vermeye aracı olmayan, bunun için mücadele etmeyen kişi dilsiz şeytandır.
Yer : Asya Termal Otel/ Kızılcahamam (Ak Parti Kızılcahamam kampının son günü)
Konuşmacı : Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Tüm Ak Parti Bakanları ve Milletvekilleri karşısında
Saat : 19:00-20:00 Suları ( Fenerbahçe Seçimli Genel Kurulu bitmiş, Kazanan Aziz Yıldırım )
O sırada Başbakan’ın danışmanları, Fenerbahçe Seçimli Genel Kurulunun sonucunu Başbakan’a iletiyor ve bu konuyla alakalı bir soru soruluyor;
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Cevaplıyor;
“Ey Aziz Yıldırım ; Beş yüz milyon dolar borcun var, banka kuracaksın. Bunun için izin verecek kurumlar belli. Ayrıca sanki Çevre Bakanı elindeymiş, her izin elindeymiş gibi söz veriyor. ‘Şuraya şunu yapacağım, AVM yapacağım’ demek doğru değil.”
Bugün bu haberi Türkiye’de nefes alan herkes okudu, gördü, duydu. Ama Nasıl? Bu 3 satır açıklamanın basın yansıması, sosyal mühendislik ürünü “ Erdoğan, Aziz YILDIRIM’a ‘Sen Çevre Bakanı mısın’ “ anahtar cümlesi ile oldu. Dikkat Çeken ise bu haberin çok hızlı şekilde yayılması ve açıklamanın içeriğinde bu sorunun olmamasıydı.
Bu haberi , üzerine ekleyerek, sorgulamadan vermek asla TARAFSIZLIK olamaz … Yüzlerce internet sitesi, onlarca medya kuruluşu bu haberi kes yapıştır şekliyle noktasına virgülüne dokunmadan, haber yaptı (Kaynak ZAMAN gazetesi) ve kimse sorgulamadı. Aziz Yıldırım’ı küçük düşürerek, Fenerbahçe projelerini küçümseyen bu haberler, Aziz Yıldırım’ın seçim zaferinin ertesi günü ortaya çıkması ayrı bir soru işareti … “Devletin en üstünden bu tepkinin gelmesinin amacı ne olabilirdi?” derken, Üzerine 2 Saat geçmeden “Şike Davasında Şok Gelişme” diye geçilen haberi görünce bu Anahtar Cümle uygulamasının nedenini anladık. (Kaynak Cihan Haber Ajansı)
Ülkemizde malesef yazılı ve görsel medyanın İletişim değil Tetikçilik yaparak hizmet ettiğinin bir özetiydi. Nasıl doğru bilgi veririm yerine “kime nasıl yaranayım anlayışı” hakim olduğu sürece, Algı Zehirlemeleri devam edecektir. Aksini iddia eden varsa, Neden aşağıda yazdığım soruları, kes yapıştır haberi yapmadan önce, kendine ve vicdanına sormamıştır?
Türkiye Cumhuriyeti, IMF’ye borçlu olduğu halde yatırım yapmıyor mu ?
Yabancı Sermayenin kurduğu veya isim hakkını getirdiği bankalarada aynı tepkiyi veriyor musunuz?
Fenerbahçe’nin borcu 460 Milyon TL iken neden yukarı doğru yuvarlandı ?
Banka kurmak için izin verecek kurumlar, kuracak şirketlerin borçlarını ne kadar kontrol ediyor ? (Mesela son 10 yıldır Denizbank kaç kez el değiştirdi ? )
“Banka Kurmak için izin verecek kurumlar belli” derken Sayın Başbakan bu kurumları baskı altına almıyor mu?
Fenerbahçe Spor Kulübü Başkan adayı Mehmet Ali Aydınlar’ın seçim konuşmaları ile Sayın Başbakanın Kızılcahamam’da yaptığı açıklamaların paralel olması, Sayın Başbakan’ın Mehmet Ali Aydınlar’a Fenerbahçe Seçimli Genel kurulu için destek olduğu anlamına gelmiyor mu? Şayet geliyorsa Siyaset Fenerbahçe Başkanını “ATAMA” ile demokratik ortama müdahale etmemiş midir?
Diğer takımlar borç içindeyken, Devlet o takımlar için yatırım yapıp tek kuruş bile almazken, kendi ayakları üzerinde duran Fenerbahçe’nin Devlet desteksiz, Ülkeye hizmet için yapmak istediği Projelerin Devlete ne zararı var ?
Vergisini bile ödemekten aciz Spor kulüpleri, kafasına göre Yabancı Futbolcu transferlerine para akıtırken, Vergisini Ödeyen Fenerbahçe Spor kulübünün Başkanı Seçim kazandığında tebrik etmemek haksızlık değil mi?
Fenerbahçe Spor Kulübü Kenan Evren Lisesi’nin arsasının 49 yıllığına kiralanması karşılığında (AVM), Fenerbahçe ile Milli Eğitim Bakanlığı arasında protokol imzalanmıştır. MEB ile yapılan protokol gereği 3 yeni okul ve 1 okul için Spor salonu taahhütü yerine getirilmiş olmasına rağmen AVM projesi neden bu kadar rahatsızlık yarattı ?
T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Erdoğan Bayraktar, mesaisinin ciddi bölümünü Trabzon ve Trabzonpor için harcarken kimse neden “Çevre bakanı Trabzonun elinde, Her izin Trabzonun elindeymiş gibi söz veriyor” demedi ?
TMMOB’un karşı çıktığı “Akyazı Projesi” için “Gerekirse kanun çıkarırız” diyen Sayın Bakan Erdoğan Bayraktar, bu sözüyle kafasına göre iş yapmış olmuyor mu? Eğer oluyorsa Kimin Bakanı?
“ Trabzon’a mutlaka şampiyonluğu yaşatmamız lazım” “Trabzon’un kupası için ince ayar yapıyoruz!” “Trabzonspor şampiyon olması lazım Bu oluşuma destek olmaya biraz daha fazla mecburuz” diye zaman zaman çarpıcı demeçler veren Sayın Erdoğan Bayraktar, SEN ÇEVRE BAKANI MISIN, Yoksa Trabzonspor Bakanı mısın ?
“Ben bu cümleleri duyduğum günden bu güne (Sanırım 13 Eylül 2012) neredeyse 1 yıldır bu soruyu sormak için bekledim, keşke benden önce bu soru sorulsaydı da, canlı yayınlandığından bile haberim olmayan bir toplantıda o soruyu sormama lüzum kalmasaydı, bir baba benim sorumla gözyaşlarına boğulmasaydı.
Ama bu düzeydeki suçlamaların , evlat acısıyla kavrulmuş bir baba yüreğindeki yansımalarını hep merak ettim. Hiç birimiz, hiçbir dil, hiçbir tasvir, bir odada evladının anılarıyla baş başa, bibaşına kalmış bir babanın ruhundaki fırtınaları tarif edemez.
Namuslu insanlara düşen, bu alçak düzeydeki öfkeyi modern toplumlar için olması gereken düzeye çekmek için kendi çapınca çaba göstermek , varoluş gerekçelerini kişisel ve toplumsal empati korelasyonu ile diri kılmaktır. Yani konu aslında ne AY dir ne de MAA, konu biziz, hani şu çürüyen toplumumuz, hepimiz…
O soruyu;
Başta o yayın sırasında AY’ı konuk eden RD,FAve GO olmak üzere, bu sözlere değil tepki göstermek, herhangi bir zemin ya da zamanda bu “sorunu” gündeme bile getirmekten imtina eden, korkan, düşünemeyen, önemsemeyen tüm gazetecilere sordum. Vicdanı olan herhangi biri bu sözleri yok sayamaz. Bu soruyu tam 1 yıl sonra sorabilmemin nedeni, mesleki ve ahlak fikri takiptir ve bulabildiğim ilk fırsatta da sorulması gereken bu vicdani soruyu sordum.
Aydınlar’ın basın toplantısından sonra medyada en çok kullanılan “mesaj” amaçlı başlıklardan biri de 135 milyon avro tazminat isterim
Aydınlar diyor ki, “Beni dinleseydiler; fırsatları kişilerin bekası için elerlinin tersiyle itmeseydiler bugün bu zarar olmayacaktı.”
Aydınlar “Kurtarma planına” yönelik soru gelmeyeceğinden emin “Hemen 135 milyon Euro’luk ödeme planı versinler” diyor.
Hatta o cümlenin ardından “Bütün yönetim kurulu üyeleri müşterek ve müteselsilen kefildir” diyor. Orada sorulamadı. Malum soru yüzünden
Soru: Hangi mahkeme Fenerbahçe Yönetim Kurulu’nu “HUKUKİ HAKLARINI SONUNA KADAR KULLANMA KARARI” nedeniyle tazminata mahkum edecek
Soru: Hangi mahkeme yöneticileri “Şikeyi kabul etmeyiz, hukuki yollardan sonuna kadar mücadele edeceğiz” dedi diye tazminata mahkum edecek
Yine de bu mahkemeyi hayalimde canlandırdım. Bir yanda Davacı: M Ali Aydınlar. Diğer yanda Davalı: Aziz Yıldırım, Ali Koç…
Hakim :Doğru anladım değil mi? Sizi dinleseler şu anda 2010-11 kupası müzelerinde yoktu
M A Aydınlar :Yaani
Acaba böyle hayali bir mahkeme olsa ve muzip bir hakim de davaya başka Mehmet Ali Aydınlar’a neler sorardı.
Hakim : Buyrun talebiniz ne?
M A Aydınlar : Efendim ben 135 milyon avro tazminat istiyorum
Hakim : Sebep
M A Aydınlar : Fenerbahçe Yönetim Kurulu aldıkları almadıkları kararlarla zarara sebebiyet verdi
Hakim : Nasıl yaptılar bunu?
M A Aydınlar : Kendi isteğinizle Şampiyonlar Ligi’ne gitmeyin dedim
Hakim : Sonra
M A Aydınlar : Kendisinden şüphesi olanlar gitmesin diye uyardım dinlemediler
Hakim : Sonra
M A Aydınlar : Bu şikeyi kabullenmek olur. Biz şike yapmadık. Eminseniz siz göndermeyin dediler
Hakim : Sonra
M A Aydınlar : CAS başvuracağız. Hukuki haklarımızı sonuna kadar savunacağız dediler
Hakim : Sonra
M A Aydınlar : Durum vahim dedim. Dinlemediler. Yargıda aklanacaklarını savundular.
Hakim : Sonra
M A Aydınlar : İnatları yüzünden ülke futbolu batacaktı. Yetmiyormuş gibi Platini’ye dava açtılar
Hakim : Sebep
M A Aydınlar : Savunma alınmadan suçlu ilan etmiş. Sanki medyaya Platini yazdırdı o kadar haberi
Hakim : Yani
M A Aydınlar : Tapelerde sanki Platini konuştu.
Hakim : Yani
M A Aydınlar : Yargıda tapelerin suç kanıtı olmayacağı anlaşılacakmış. Sonuna kadar mücadele vs
Hakim : Yani
M A Aydınlar : Oysa bir an önce konunun kapanması gerekiyordu. Ülke futbolu için
Hakim : Siz ne yaptınız.
M A Aydınlar : Ülke futbolunu kurtarmak için UEFA ile pazarlık yapmak zorunda kaldım
Hakim : Sonuç
M A Aydınlar : Çok küçük bir cezayla kurtaracaktım. Ben kötü oldum.
Hakim : Neydi küçük ceza
M A Aydınlar : 1 yıl Avrupa’ya gitmeyeceklerdi.
Hakim : Başka
M A Aydınlar : Birazcık puan silecektik
Hakim : Ne kadarcık?
M A Aydınlar : 12 ile 30 arası
Hakim : Başka
M A Aydınlar : Gelirleri iade edeceklerdi
Hakim : Gelir derken
M A Aydınlar : Kazandıkları maçlar için ödenen para, primler
Hakim : Başka
M A Aydınlar : Ödülleri iade edeceklerdi
Hakim : Ödül derken
M A Aydınlar : Kupa filan
Hakim : Yani 2010-2011 yılı şampiyonluğunu ellerinden almış olacaktınız
M A Aydınlar : Ama iyi tarafından bakın?
Hakim : Neymiş?
M A Aydınlar : Kupayı alacaktık ama başka kimseye de vermeyecektim
Hakim : Bunu da kararlaştırmıştınız
M A Aydınlar : Hayır ama planlıyorduk
Hakim : Sonra
M A Aydınlar : Ertesi sene de Avrupa Kupalarına katılma hakkı kazanırlarsa gitmeyeceklerdi
Hakim : Başka
M A Aydınlar : Bir de anlaşma tamam olursa hiçbir hukuki girişimde bulunmayacaklardı
Hakim : Onlar ne yaptı?
M A Aydınlar : Federasyon daha yargılama yapmadı. Savunma yapmadık. Biz suçsuzuz bla bla
Hakim : Yani yine hukuki haklarını kullanmak istediler
M A Aydınlar : Ama faydası yok. Kısa yoldan çözmek lazım.
Hakim : Sonra
M A Aydınlar : Mahkeme daha başlamadı. Biz savunma yapmadık. Viz susçsuzuz bla bla
Hakim : Yani yine hukuki haklarını kullanmak istediler
M A Aydınlar : Tamam hukuk filan da çözüm değil. Bir şey yok demek mümkün değildi. Durum vahimdi
Hakim : Yani
M A Aydınlar : Hukuki yolları zorlamasalar bu iş bitmişti. Bu zarar oluşmamıştı.
Hakim : Bakalım doğru anlamış mıyım?
M A Aydınlar : Tabi buyrun sorun
Hakim : Diyorsunuz ki şikeyi kabul edin, Avrupaya gitmeyin
M A Aydınlar : Yaaani
Hakim : Tüm aldığınız paraları iade dedin
M A Aydınlar : Haliyle
Hakim : Şampiyonluk Kupasını iade edin
M A Aydınlar : Ama iyi tarafın….
Hakim : Hiçbir hukuki yola tevessül etmeyin
M A Aydınlar : Yaaani
Hakim : Siz bana diyorsunuz ki “Hukuki haklarını kullandıkları için tazminata hükmedin”
M A Aydınlar : Yaaani
Hakim : Doğru anladım değil mi? Sizi dinleseler şu anda 2010-11 kupası müzelerinde yoktu
M A Aydınlar : Yaani
Hakim : 50 milyon dolar gelir iade edilmişti
M A Aydınlar : Yaani
Hakim : Şampiyonluğu da kendi elleriyle geri vermişlerdi
M A Aydınlar : Yaani
Hakim : Şike yaptıklarını da kabul etmişlerdi M A Aydınlar : Yaaani
Hakim : Peki siz nasıl kurtamış olacaktınız?
M A Aydınlar : Şike hukuken kesinleşti
Hakim : Dava sürüyor. Temyizde
M A Aydınlar : O kişilerle ilgili
Hakim : Kişiler suçsuz bulunursa
M A Aydınlar : O durumu o zaman konuşuruz
Hakim : Ama ben kurtardım diyorsunuz
M A Aydınlar : Siz de Aziz Yıldırımcı mısınız? Anlamadım
Hakim : “Bir meşhur fıkra vardır. Ama sonu farklı. İki arkadaş beraberce yolculuk yapıyorlarmış. Bir ara şiddetli bir yağmur başlamış. Birisi bu duruma hazırlıklı imiş ama diğeri hazırlıksız yakalanmış. Hazırlıklı olan, hemen şemsiyesini çıkarmış, diğerini de şemsiyenin altına almış. Islanmaktan kurtarmış. Bu şekilde yollarına devam etmişler. Bu arada yağmur da geçmiş, hava açılmış.
Ancak bir taraftan sohbet, diğer taraftan yolculuk devam etmişler. Şemsiyeyi veren, diğerine “”Bak ben olmasaydım ıslanacaktın, elbisen şöyle olurdu, saçın böyle olurdu”” demiş.
Islanmaktan kurtulan “”Sağol Allah razı olsun. Haklısın. Beni ıslanmaktan kurtardın”” diye teşekkür etmiş. Biraz daha zaman geçmiş. Şemsiyeyi veren “”Bak ben olmasaydım ıslanacaktın, elbisen şöyle olurdu, saçın böyle olurdu”” demiş tekrardan. Islanmaktan kurtulan adam “”Sağol Allah razı olsun. Haklısın. Beni ıslanmaktan kurtardın”” demiş. Çok geçmeden şemsiye tutan adam “” “”Bak ben olmasaydım ıslanacaktın”” deyince yol arkadaşının canına tak etmiş. Ama susmuş.
Bu sırada, bir derenin yanından geçiyorlarmış. Bizimki, yine “”Ben olmasam şöyle olurdu, böyle olurdu”” diye söylenmeye başlayınca, diğerinin tepesi atmış. Elbisesiyle beraber, suya atlamış ve öfkeli bir şekilde seslenmiş: “”Ulan, yetti artık, bundan da daha kötü olmazdım ya!””
M A Aydınlar : Bakın siz de söylediniz. Şemsiye tutmuşum
Hakim : Hem şemsiye tutmamışsın. Hem ıslanmalarına yol açmışsın. Hem dereye itmişsin. Hem de sanki şemsiye tutmuş gibi şikayet ediyorsun
M A Aydınlar : Siz kesin Aziz Yıldırım hayranısınız. Bu davayı keşke Anadolu’da açsaydık
Hakim : Dünyanın öbür ucunda da dava açsanız hiçbir hakim hukuki haklarını savundu diye kimseyi suçlu bulmaz.
Hep merak etmişimdir, perde arkasındaki kahramanlar mı önemlidir? Yoksa oyunu oynayanlar mı? Her Senaryonun filmi, yazar veya yazar kadrosu ve oyuncuları vardır… Peki Gerçek hayatta karşımıza çıkan senaryolara ne demeli?
Örnek olarak 03/07/2011’de Fenerbahçe ve Türk Futboluna karşı yapılan operasyonu ele alırsak…
• Kimine göre operasyon gerçek suçlu suçlanan, kurgu ve gizli ajanda yok
• Kimine göre hepsi uydurma, suçlananlar kurban,
Ben Şahsen 2. Pencereden bakarak, aşağıda vereceğim bilgileri tek tek bir puzzle parçası gibi birleştirip, tek bir resim haline getirdiğimde, bu operasyonun senaryo olduğu gerçeğine inanmaktayım..
Tüm otoritelerin (Medya, TFF, UEFA, Futbol Takımları, taraftar vb..) kabul ettiği şey; Fenerbahçe ve Türk futbolunun yaşadığı bu sürecin en etkili icracı adamının Lütfi Arıboğan olduğu gerçeğidir,
Öncelikle Kimdir bu Lütfü Arıboğan; Wikipedia kaynağımız bize;
“-Lütfi Arıboğan 1961 Adana doğumludur. Türk eski basketbolcu, Türkiye Futbol Federasyonu Başkan Vekili. Galatasaray’ın ve Ülker’in şampiyon kaptanı. A Milli takım formasını en fazla giyen basketbolcu.
Babası, “Met” lakaplı Ahmet Arıboğan, Adana Demirspor’un eski futbolcularındandır. Hidrojeoloji yüksek lisansı yapmış olan annesi Fatma Arıboğan ise Lütfi Arıboğan’ın memleketi olan Adana’nın ilk kadın jeologudur.
1971’den 1996’ya kadar Çukobirlik, Ankara DSİ, Efes Pilsen, Galatasaray ve Ülkerspor’da basketbol oynadı. Türkiye Millî Basketbol Takımı’nda 243 dakika mücadele ederek, milli formayı en uzun süre giyen basketbolcu oldu. 6 yıl boyunca Galatasaray Erkek Basketbol Takımı’nın kaptanlığını yaptı.
Basketbolu bıraktıktan sonra Ülkerspor Genel Menajerliği görevine başladı ve bu görevini 8 yıl sürdürdü.
2005 yılında Türkiye Futbol Federasyonu Başkanlığı’na seçilen Levent Bıçakçı tarafından TFF Genel Sekreterliği’ne getirildi. Sonraki TFF başkanları Haluk Ulusoy, Hasan Doğan, Mahmut Özgener ve Mehmet Ali Aydınlar dönemlerinde, Ocak 2012’ye kadar değişik görevler aldı. 6 Temmuz 2012 tarihinde Galatasaray Sportif AŞ Genel Müdürlüğü görevine getirildi Eski İstihbaratçı Mahir Kaynak’ın kızı, akademisyen Deniz Ülke Arıboğan ile evlidir.”
Bu bilgiler ışığında bazı sorular ve enteresan bilgiler aklımıza gelmektedir;
Lütfi Arıboğan Üniversite mezunu mudur? Yoksa sadece GS Lisesi’ni bitirip hayata mı atılmıştır? ( Çünkü Bu Adam Bir Üniversite’nin Mütevelli Heyetinde )
Lütfi Arıboğan, Bilgi Üniversitesi (Cemaat Bağlantılı bir okul) Mütevelli heyetindedir. ( Mütevelli heyeti : Bir vakfın veya bir kuruluşun yönetim işlerinin doğrudan bağlı bulunduğu kurul.) Ayrıca Eşi Deniz Ülke Arıboğan’da bu üniversitede öğretim görevlisi olarak görev yapmaktadır.
· Hangi Sıfat ile Üniversite okumamış bir kişi Mütevelli heyetinde olabilir?
· Şike Sürecinde TFF’deki mesai arkadaşı olan Göksel Gümüşdağ ile birlikte Mütevelli heyetinde olması tesadüf müdür? (Ayrıca Göksel Gümüşdağ Şike davasında sanıktır.)
Lütfi Arıboğan Ülkerspor genel müdürlüğünü, Ülker grubunun basketbola olan yatırımını durduracağını bildiği için mi bıraktı?
Lütfi Arıboğan’ın Amacı Basketbol Federasyonu başkanı olup Ülker ile Galatasaray Basketbol Şubesini birleşmesinin önünü açmak mıydı?
2005’de Lütfi Arıboğan Basketbol Federasyonu başkanı olsaydı, Fenerbahçe ve Ülkerspor birleşmesi olur muydu?
2005 yılında Basketbol Federasyon başkanlığı seçimlerinde Aziz Yıldırım’ın desteklediği Turgay Demirel’e karşı kaybedince, akabinde 2005 yılında TFF Genel sekteri olmasının nedeni kaybettiği seçimin intikamını almak istemesi midir?
Lütfi Arıboğan Kaybettiği seçim nedeniyle kızıp TFF’de görev yapan personele, hakemlere ve kurullara etki etmiş midir?
3 Dönem TFF Genel Sekreteri olarak kalabilmesinin nedeni Digitürk’ün Sahibi olan Mehmet Emin Karamehmet ile olan ilişkisi olabilir mi?
6222 Sporda Şiddet ve Düzensizliği Önleme Yasası’na , Şike ve Teşvik primi maddesinin eklenmesinin mimarlarından biride Lütfi Arıboğan’dır. Şike Ve Teşvik primi eklenmesinde etkin rol oynamasının sebebi Operasyonu önceden biliyor olmak olabilir mi?
Lütfi Arıboğan’nın eşi Deniz Ülke Arıboğan 07/03/2011 tarihinde GS kongre üyesi olmuştur, Aynı gün Şike Soruşturmasının Savcısı olan Zekeriya Öz’de GS kongre üyesi olmuştur (Şike Operasyonunun soruşturulduğu dönem). Bu bir Tesadüf müdür?
Lütfi Arıboğan’ın kayınpederi olan Eski İstihbarat Analizcisi, İktisat Profesörü, Mit’in kendi kadrosundan deşifre ettiği ilk ajan Mahir Kaynak’tan aldığı güçle mi bu oyunu yönetiyor? Göründüğünden daha güçlü olmasının nedeni Mahir Kaynak mı?
Mahir Kaynak’ın yazdığı kitaplar çok ilginç, mesela; “Dünyayı Kimler Yönetiyor” “Para İmparatorluğu” gibi… Bu kitaplardan birinde Mahir Kaynak’ın kurduğu cümle fazlaca enteresan “Derin devlet ülkeye bağlı olan insanlardan oluşur. Türkiye’yi yabancı derin devletler yönetiyor”. Ayrıca ismi bir ara Cumhurbaşkanlığı içinde geçtiğini düşünürsek Amerika ile bağlantısının olmadığını düşünmek, hata olur… Kısa hatırlatma geçelim. Mesela Fenerbahçe Şampiyonlar Liginden men edilmeden önce Lütfü Arıboğan Uefa ile görüşmelere gitmişti. TFF’de çalışan bir memurun, Ülke için önemli ve milyonlarca insanı ilgilendiren bu görüşmeye hangi sıfatla gittiğidir?
Uefa Müfettişi Pierre Cornu’ya Fenerbahçe için masumiyet karinesine uygun değil ve elimizde kesin kanıtlar var diyecek kadar cesareti nereden bulmaktadır?
Aynı şekilde “Fenerbahçe Avrupa kupalarına katılmasına müsaade edersek, ülke olarak 8 yıl ceza alırız “ algısını TFF de yaratan Lütfi Arıboğan mıdır?
Savcı Mehmet Berk bile “soruşturma gizlidir, size bilgi veremem” derken,
• Nasıl oluyor da Lütfi Arıboğan Pierre Cornu’ya bu konularda bilgi vermiştir?
• Nasıl oluyor da Lütfi Arıboğan “İtiraflar gelmeye başladı” diye gazetelere demeç verebilmiş? (halbuki o dönemde 1 kişi, yani İbrahim Akın itiraf yapmıştır, oda daha sonra bu itirafı baskı altında yaptığını beyan etmiştir, diğer itirafların hepsi mahkemede Fenerbahçe lefhinedir ve o dönemde olmamıştır) ve bu bilgilere nereden ulaşmıştır? (itiraflar dedi sonradan ortaya çıktıki Şekip Mosturoğu konusu. Bunu herkesten önce nasıl bildi? )
• Nasıl oluyor da Lütfi Arıboğan “Şike Sürecini iyi yönettik” diyebilmiştir….
Platini “Neyin ne olduğunu bütün dünya biliyor. Şikeyi ben mi yaptım?”demişti. İddianame bile hazır değilken bu sufleyi Platini’ye Lütfi Arıboğan mı vermişti?
Levent Kızıl Mahkeme ifadesi ‘Olgun Peker’i, 2000 yılında Milli Takım olarak Avrupa Kupası maçlarına gittiğimizde, o zamanki Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy’un yanında görmüştüm; o zaman tanışmıştık. (…) 30.03. 2011 tarihinde Olgun Peker’le İstinye Park’ta bulunan Masa Restaurant’ta buluştuk. (…) Olgun Peker 31.03. 2011 tarihinde menajerlik sınavı olduğunu; menajerlik sorularını Lütfi Arıboğan’ın kendi arkadaşlarına verdiğini, kendisine de sınav sorularını verip veremeyeceğimi sordu. (…) Bu sırada Mümtaz Karakaya da söylentileri duyduğunu bana belirtmişti.’
Bu ifadeye rağmen TFF neden Lütfi Arıboğan soruşturma açma gereği hissetmemiştir? Mahkeme neden üzerine gitmemiştir? (Mahkemede celse arasında ifadesi alındı)
Her şeye rağmen TFF’den istifa ettikten kısa bir süre sonra GS Ceo’su olarak göreve başladı Lütfi Arıboğan, Bu şike sürecinde gösterdiği performansın ödülü müydü? Yoksa Gs’nin tekrar TFF yönetimine girmesini sağlayamaması nedeniyle boşta kalmaması için yapılan bir hamle miydi?
14/11/2012 Cluj Cfr Galatasaray Şampiyonlar Ligi maçından tam 1 hafta sonra, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, Romanya Türkiye İkili Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Tamer Atalay Ve Galatasaray Ceosu Lütfi Arıboğan Neden Cluj Belediye Başkanı Emil Boc’u ziyaret etmiştir?
Galatasaray Ceosu olduktan sonra Lütfi Arıboğan’ın eşi olan Deniz Ülke Arıboğan’ın, Galatasaray’ın kredi borcundan ötürü loca satışı hakkını elinde bulunduran Denizbank’ta Yönetim kuruluna seçilmesi de nasıl bir tesadüftür ben anlayamadım. Ayrıca Deniz Ülke Arıboğan Bankacı değildir.
Sonraki süreçte Denizbank Galatasaray’a sponsor olmuştur.
Uefa’nın Fenerbahçe’yi disiplin kuruluna sevk etmesiyle başlayan ve ceza vermesiyle devam eden süreçte yaptığı açıklamaların mahiyetlerine bakılacak olursa, kendini savunmak yerine, kişileri ve kurumları suçlu ilan ederek, yeni oluşumları planladığını göreceğiz. “GS Ceo’sunun yetki alanları nelerdir?” “ Bu yeni oluşumları neden planlamaktadır?” diye sormaktan kendimizi alamıyoruz.
Konuyu özetlersek, geçmişten şimdiye kadar olan süreçte Lütfi Arıboğan hakkındaki bilgiler ve tesadüfler ışığında kafamızda, birçok soru işareti bulunmaktadır. Lakin hiçbir yetkili merciinin “PARDON LÜTFİ BEY” dememesi de, bu kurgunun kilit adamının Lütfi Arıboğan olduğunu işaret etmektedir. Şimdi Puzzle parçalarını birleştirip resme büyük açıdan bakalım ve 03 Temmuz’un kurgu olmadığını düşünür? Küçük düşman yoktur, büyük olduğunu gizlemeye çalışan kurnaz düşman vardır
18 Eylül 2013 günü saat 13.54’ten sonra “Mehmet Ali Aydınlar’ın gözyaşı” da Fenerbahçe ile ilgili saldırı başlıklarının arasına eklendi
1 dakika 42 saniyelik “gözyaşı” videosu, saat 14:43 itibarıyla üzerine (olumlu, olumsuz) çok yoğun yorum yapılan konu haline geldi.
Çok kısa sürede dha kaynaklı “tıpkı metin” tüm medyada “Tıklayın Mehmet Ali Aydınların gözyaşlarını izleyin” haberinin altında yer buldu.
Mehmet Ali Aydınlar’ı ağlattılar
Mehmet Ali Aydınlar, düzenlediği basın toplantısına kendisine oğlu ile ilgili sorulan bir soru sonrasında gözyaşlarına hakim olamadı…
Türkiye Futbol Federasyonu Eski Başkanı Aydınlar’ın, düzenlediği basın toplantısında çok ilginç anlar yaşandı…
Bir basın mensubunun “Aziz Yıldırım’ın sizin için söylediği ‘Yaşadığı acıyı unutması için voleybol şubesini verdik’ sözleri hakkında neler düşünüyorsunuz” sorusu sonrasında şunları söyledi ve gözyaşlarına hakim olamadı: “Herkesin manevi değerleri vardır. Ben 2007 yılında voleybol şubesine sponsor oldum ve başına geçtim. Benim oğlum ise 2008 yılında….”
Mehmet Ali Aydınlar, cümlesini tamamlayamadan gözyaşları içinde kaldı. Aydınlar’ın ağlamasından sonra soruyu soran gazeteciye salonda büyük tepki oluştu...
100’ü aşkın internet sitesinin aynı anda yaydığı “tıpkı metin”le anlaşıldı ki “Aydınlar’ın gözyaşlarının müsebbibi Aziz Yıldırım”mış.
Yine o saatlerde şaşılacak kadar hızla Aziz Yıldırım’ın 13 Eylül 2012’de NTVSPOR’daki açıklamalarının ilgili bölümü tüm mecralarda paylaşıldı
Aksi kanıtlanana kadar Aydınlar’ın “yeni bir fay hattı/kırığı oluşturma amaçlı uygulama”da kendi iradesiyle rol almadığını kabul etmeliyiz
Az sonra paylaşacağım yayınlanarak aleniyet kazanmış metinleri okuyup; linklerdeki görüntüleri izledikten sonra belki bir fikir oluşabilir.
Aydınlar’ın kasti “rol”ü olduğunu söylemek şimdilik zor ancak göstere göstere yapılan medya uygulamasını “organize edenler” ipucu bıraktı
Mehmet Ali Aydınlar’ın ne düşünüp, tasarlayarak basın toplantısı düzenlediğini bilmiyoruz. Her ne umduysa tam aksi etki yaptığı muhakkak
Mehmet Ali Aydınlar’ıntaaa14 Eylül 2012 günü yazılı açıklamayla yapacağını ilan ettiği basın toplantısından beklentiler çok fazlaydı.
Aydınlar’ın beklentilerinden ziyade, yapacağı bilinen konuşmanın yaratacağı etkiden faydalanmak isteyenlerin ne yapacağı kritik öneme haizdi.
Aydınların konuşmasından beklenen en büyük fayda (kendisinin haberi var veya yok) geçen hafta meydan okuyan Aziz Yıldırım’a mesaj vermekti.
Aziz Yıldırım ismi etrafında yaratılan “medya şablonu ürünü” olumsuz algıyı güçlendirmek, kaos ortamı yaratmak, kongreyi etkilemek vsde var
Aydınlar’ın basın toplantısı saat 13.30 itibarıyla normal seyir izliyordu. (Benim değil, bilimsel parametrelere bakan ekibin görüşü.)
Referans mecralar incelendiğinde Fenerbahçe taraftarının ekseriyetle öfkelendiği, diğer sporseverlerin olumsuz baktığı sonucuna varılmıştı
Çok önem verilen Hürriyet “etekte”, Milliyet “kutu”da görmüş, NTVSPOR umulan sıcaklığı göstermemişti. Sabah “Kutu”ya dahi almamıştı.
“Aday değilim ama” etkili olmuş olamazdı. Bilinmeyen bir durum değildi. Asıl endişe yaratan medya gruplarının patron katının yaklaşımıydı.
Hayal kırıklığıyla bitmesi muhtemel toplantının sonuna doğru öyle bir hadise yaşandı ki diğer her şeyin önüne geçti. Herkes istediğini aldı
Aydınlar’ın aday olup olmaması, hatta UEFA ile ne konuştuğu aslında sürece nezaret edenlerin umurunda değildi. Onların hesabı şuydu:
Bu toplantıdan sonra Fenerbahçe’deki kongre sürecine etki edecek bir fırsat elde edilebilir mi? Baskıyla kırmak üzere yeni bir fay hattı oluşur mu?
Aydınlar’ın kendi iradesiyle dahil olup olmadığı bilinmese de “organize ekip” 1 yıl önce altyapısı hazırlanan eylemi gerçekleştirdi.
Fırsat yaratılır yaratılmaz nasıl saldırıldığını tüm Fenerbahçeliler izliyor. Açıklama. Şok cevap. Sert açıklama. Jet yanıt. “ARABULUCU”lar.
Yeter ki Fenerbahçe’de kaos devam etsin. Yeter ki hukuki sürece kimse konsantre olmasın. Aman iki huzurlu gün geçmesin!!!!
Peki “evlat acısını bile kullanacak kadar acımasız Aziz Yıldırırm” saldırısının “medya uygulaması”nın alt yapısı nasıl gerçekleştirildi?
Eğer Fenerbahçe yönetimi bu tür “UYGULAMA”ların önüne geçemezse o pratiğe sahip olmazsa huzur bulma şansı yoktur.
Aziz Yıldırım’ın 13 Eylül 2012’de yaptığı açıklamanın bedeli bugün ödetiliyor. 13 Eylül 2013’de yaptığı açıklamanın da bedeli olacak.
13 Eylül 2012’de NTVSPOR’daki açıklamada sarfedilen “çarpıtılmaya elverişli” ifadenin benzeri cümleler 13 Eylül 2013’te de kayda alındı.
“Başkan Yıldırım neden malzeme veriyor. Vermesin. Zorla mı konuşturuluyor” diyenler çıkacaktır. Böyle düşünenlerin haklılık payı var.
Ancak az sonra örneklerle açıklayacağım girişimler düşünüldüğünde, bu kadar haince plana olan insana suç bulmak bana kolaycılık gibi geliyor
Önce planı yapan, uygulayan ve faydalananlara bakıp; sonra “Başkanım siz de biraz ölçüp biçip konuşun” demek daha doğru
13 Eylül 2012’de NTVSPOR’da programa karılmadan önce Aziz Yıldırım’a sistemli bir baskı uygulandı. “Konuş. Açıkla. Susma”
Bir yandan Aziz Yıldırım’a “Konuş” baskısı yapılırken dahilde “Konuşursa mutlaka malzeme verir. Vermese de malzeme yaratırız” deniyordu
Şöyle bir öngörü vardı: “Konuşursa anlık öfke sıçramasıyla hata yapma potansiyeli var. İrticalen konuştuğundan mutlaka açık verecek. ”
Ve deniyordu ki “Bu konuşmadan sonra öyle bir baskı oluşsun ki konuştuğuna pişman olsun” SONRA TEKRAR SUSMA! KONUŞ! AÇIKLA BASKISI!!!
Diğer pek çok konuda olduğu gibi sistemli olarak “Sussa dert, konuşsa dert” sarmalına sokulup yıpratılacaktı. Kaos planının parçası
“Konuşsun” ısrarının bir nedeni de “Aziz Yıldırım’a topyekün hücum yapılmasın. O hallerde taraftar etrafında kenetleniyor. Hata bekleyin”
Stratejinin temeli: Hata yapmasını bekle. Hata yapmazsa hayata sevket. Hata yapınca kaşı. Kanat. Yaraya dönüştür. Gerektiğinde kanat
Başkan Aziz Yıldırım 13 Eylül 2012’de NTVSPOR’daki programda “malzeme bekleyenlere” ummadıkları kadar malzeme verdi. “Alex efsane değil…”
Bu arada bir de “bonus” elde ettiler. Başkan Yıldırım’ın Aydınlar ile ilgili soruyucevaplarken sarf ettiği bir cümleye çok sevindiler.
Ancak fırsatçıların “Büyük iş yapar” diye sevindiği cümle ertesi gün pek rağbet görmedi. Ve “işlenmesine” karar verildi.
Çünkü, Aziz Yıldırım aleyhine kullanılacak her veri “anahtar cümle” denen bana göre virüsten farksız saldırı aracı haline dönüştürülüyor.
Virüsler, profesyonel ekibin stratejisi çerçevesinde medya aracılığıyla ekranlardan zihnine giriyor. İhtiyaç anında infilak ettiriliyor
Aziz Yıldırım’ın 13 Eylül 2012 günü NTVSPOR’da yaptığı açıklamanın hemen ardından “anahtar cümle” uygulaması medya şablonu hazırlandı.
O tarihlerde öncelikli stratejik hedef Alex’ti. O nedenle “Alex efsane değil” ön plana çıkarıldı. Ve kolayca hatırlanacak diğer polemikler.
Onların tabiriyle “Evlat acısı” uygulaması öncelikle değildi. Yine kendi ifadeleriyle “kısık ateş” te pişirilmeye uygundu.
Aziz Yıldırım’ın açıklama yaptığı gece ve ertesi gün yayınlanan bazı haberleri dikkatinize sunuyorum. Haberi yayınlayanların hepsi bu organizasyona dahil diyemem. Ancak her bu tür haber yaymada kullanılanlar hemen dikkatiniz çekecektir.
14 Eyl 2012
– Büyük yıldızların belli süreçlerden sonra kendilerinde egolar öne çıkar. … Aykut Kocaman’ın istekleri doğrultusunda bir yola giriyoruz ama buna izin ….Çocuğu vefat etti hemen yanına gittim, gerekenleri yaptık. …Ali koç’la beraber mevlütüne geldik. Sonra yanında olanlar geldiler. …Biz de kız takımını verdik.
Büyük yıldızların belli süreçlerden sonra kendilerinde egolar öne çıkar. ….Çocuğu vefat etti hemen yanına gittim, gerekenleri yaptık. Acısına katıldık. Ali koç’la …
14 Eyl 2012 – Çocuğu vefat etti hemen yanına gittim, gerekenleri yaptık. Acısına katıldık. Ali koç’la beraber mevlütüne geldik. Sonra yanında olanlar geldiler Bir şeyler ver dediler.” Biz de kız takımını verdik. Devre arasında kızlar arasında …
13 Eyl 2012 – Okumazlar diye herkes bir şeyler yazıyor. Ekonomi … Heykel yapma niyetimiz var dediler. Ben de “yapın” dedim. …..Çocuğu vefat etti, hemen yanına gittim, gerekenleri yaptık. Acısına katıldık. Ali Koç’la beraber mevlütüne geldik. Sonra yanında olanlar geldiler. Bir şeyler ver dediler. Biz de kız takımını verdik.
14 Eyl 2012 – Çocuğu vefat etti hemen yanına gittim, gerekenleri yaptık. Acısına katıldık. Ali koç’la beraber mevlütüne geldik. Sonra yanında olanlar geldiler. Bir şeyler ver dediler.” Biz de kız takımını verdik. Devre arasında kızlar arasında …
3 Eyl 2013 – Çocuğu vefat etti hemen yanına gittim, gerekenleri yaptık. Acısına katıldık. Ali koç’la beraber mevlütüne geldik. Sonra yanında olanlar geldiler. Bir şeyler ver dediler.” Biz de kız takımını verdik. Devre arasında kızlar arasında …
14 Eyl 2012 – Zamanında paranın bir kısmını biz ödedik bir kısmını da sponsorlar ödedi. Her şeyi kendimiz ….Çocuğu vefat etti hemen yanına gittim, gerekenleri yaptık. Acısına katıldık. Ali koç’la beraber mevlütüne geldik. Sonra yanında olanlar geldiler 1Bir şeyler ver dediler.” Biz de kız takımını verdik. Devre arasında …
14 Eyl 2012 – Büyük yıldızların belli süreçlerden sonra kendilerinde egolar öne …. Zamanında paranın bir kısmını biz ödedik bir kısmını da sponsorlar ….Çocuğu vefat etti hemen yanına gittim, gerekenleri yaptık. Acısına katıldık. Ali koç’la beraber mevlütüne geldik. Sonra yanında olanlar geldiler 1Bir şeyler ver dediler.
14 Eyl 2012 – 3. sene tüm Türkiye’yi domine edecek bir kadro kurmuşken başımıza olaylar geldi, ….Çocuğu vefat etti hemen yanına gittim, gerekenleri yaptık.
14 Eyl 2012 – Büyük yıldızların belli süreçlerden sonra kendilerinde egolar öne çıkar. …Bir dosta attığı tweet kamuoyuna yansıtılırsa her gün kavga çıkar. Alex’in….Çocuğu vefat etti hemen yanına gittim, gerekenleri yaptık. …Ali koç’la beraber mevlütüne geldik. Sonra yanında olanlar geldiler. …Biz de kız takımını verdik.
Aydınlar ülke spor adına konuşmasının zamanının geldiğini, yurt dışından dönüşünde konuşacağını bildirdi. Polemik alevlenmemişti.
Polemiğin alevlendirmesi ve konuşmanın çarpıtılıp; yıkıcı amaçla kullanmaya müsait formata sokulması için 2 gün daha beklemek gerekti.
Çünkü yazılı, görsel ve internet medyasında tohumu atılan, etkisi ölçülen ve değerlenen anahtar cümleler hafta sonları zihinlere mıhlanıyor
Futbol üzerine konuşma vaadiyle ekran başına topladığı seyircilere virüs yayan spor programı görünümlü yayınlar önemli işleve sahip.
16 Eylül 2012 tarihli Telegol’de “Evlat acısı şablonunu”nun nasıl uygulandığını görmek mümkün…
Hatta iyimserlik olacak belki ama Aydınlar ve ailesinin yayınların etkisiyle normalin fevkinde öfkeye kapıldığı bile varsayılabilir
Program “Mehmet Ali Aydınlar Telegol’e konuştu” klibiyle başlıyor.
Hem Aydınlar’ın hem Sadri Şener’in Aziz Yıldırım’a sert yanıtla vereceği anlaşılıyor. Bu mesajlar sürekli altyazı olarak dönüyor.
Aziz Yıldırım’ın konuşmasından seçme başlıklar 20’şer dakika konuşuluyor. Hem kendi taraftarı, hem rakip taraftar öfkelendirilerek hazırlanıyor
Yaklaşık iki saat özellikle seçilen Alex konusu başta olmak üzere sinirlendirilen seyirciye Aziz Yıldırım’ın Aydınlar’la ilgili açıklaması dinletiliyor.
Güntekin Onay’ın sakin insanları dahi çıldırtan tarzı malum. Yani fitil ateşleniyor. Serhat Ulueren “Biraz da kırıcı oldu” kaseti yayınlıyor
DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN KONU ŞU: SÖYLENMESE DAHA İYİ OLUR CÜMLESİ “CENAZEYE GİTTİM. HALİNE ACIDIM. VOLEYBOL TAKIMINI VERDİM”E NASIL DÖNÜŞTÜ…
“BUNLARI ANLATMAZDIM AMA İÇİME UKTE OLDUĞU İÇİN SÖYLÜYORUM”… NOKTASINA NASIL GELİNDİ. KONUŞMANIN DEŞİFRESİ AŞAĞIDA…
AYDINLAR’I GÖZYAŞINA BOĞAN KONUŞMA DENİLEREK DÜNDEN BU YANA BAZI PAYLAŞIMLAR YAPILIYOR. YAKLAŞIK 10 DAKİKALIK GÖRÜNTÜNÜN YARISI VAR. TAMAMINI BİLMEK GEREKİYOR. HERŞEYDEN ÖNEMLİSİ İSE AZİZ YILDIRIM BU KONUŞMAYI NEDEN YAPTI, ONU BU KADAR ÖFKELENDİREN OLAY NEYDİ SORUSU HİÇ SORULMADI. BU SORUNUN YANITI OLAYIN ANAHTARI SAYILABİLİR
2.03.36
Güntekin Onay: Peki Sayın Mehmet Ali Aydınlar iyi bir Fenerbahçeli. Fenerbahçe’ye hizmet etmiş
Aziz Yıldırım: Öyle olduğunu sen söylüyorsun
Güntekin Onay: Fenerbahçe’ye hizmet etti. Yöneticilik yaptı
Aziz Yıldırım: Yapmış olabilir
Güntekin Onay: Voleybol takımına sponsorluk yaptı.
Aziz Yıldırım: ….demiyorum
Güntekin Onay : Ters düştünüz
Aziz Yıldırım: Ters düşmedim (2.03.49)
Güntekin Onay: Biraz o konuyu açar mısınız? Sayın Mehmet Ali Aydınlar…
Aziz Yıldırım: Açayım. Ben Metris’te yatarken. Dışarıda eğer tersi olsaydı içeride yatan kim olursa olsun mahkemesi varsa bazı olayları yaşıyorsa ediyorsa onlar hakkında yorum yapmazdım. Hiçbir zaman yorum yapmazdım. Hiçbir zaman yorum yapmazdım. Her gün de gider ziyaret ederdim (2.04.14) Konuşurdum. Ederdim. Yine kendi bildiğimiz yapardım. Ben böyle düşünüyorum. Yapardım. (2.04.19) Hastaneye geldiği zaman söyledim ben kendisine. Bu tamamen bir operasyondur. Sakın tuzağa düşme. Fenerbahçe ile ilgili hiçbir şey yok dedim. Sonunda hiçbir şey çıkmayacak dedim. (2.04.30) Göreceğiz hep beraber.
Rıdvan Dilmen: Temmuz başında
Aziz Yıldırım: Tabi tabi hastaneye geldi. Hasekiye. Şeye Şişli Etfal’e. Geldi gece. Söyledim bunu kendisine. (2.04.41) Bu süreç devam etti. Her seferinde bizim yöneticilerle konuşuyor ediyorlar. Avukatı da bana geliyor. Arada sırada. Şekip Beyin ortağıdır. Ben anlatıyorum. Ona da anlatıyorum. Bak burada bu var. O ara maçları çalışmaya başladım. Okuyorum. Görüyorum. Bu böyle yanlıştır. Şu şöyledir. Böyledir. Kendi düşüncelerimi anlatıyorum O’na. Burada bir şey yok. Burada bir şey yok. Tamam mı? Süreç devam ediyor.(2.25.11) Fakat kendisi çıktı dedi ki, yargılama başlamasına 3-4 gün vardı, “yargılama başlasın kimin ne olduğunu göreceğiz” Daha biz yargılanmadık ki. (2.05.27) Mahkemeye gidiyoruz yani. Bunu düşmanın söylemez yani. Böyle bir söz söylenir mi? Bakın be ne yaptım Mehmet Ali Aydınlar için. (2.05.34) Dinliyorsa bunları hep duysun. Allah kimseye göstermesin. Çocuğu vefat etti. Rahmetli Hasan Doğan, ben, Cihan Kamer hemen kendisinin yanına gittik. BUNLARI ANLATMAZDIM AMA İÇİME UKTE OLDUĞU İÇİN SÖYLÜYORUM. Gereken neyse biz düşen görevleri yaptık. (2.05.56) Acısına her türlü katıldık. Ali Koç’la beraber özel helikopterle beraber mevlütüne geldik. Her bir şeyde bulunduk yani. Bulunmaya çalıştık. Rıdvan Dilmen: Olması gereken buydu
Aziz Yıldırım: Normal bir insanın… Olması gereken… Yapması (gereken)görevleri yani. Demin söylediğim görev nasıl insani bir görevse biz de insani görevlerimizi yerine getirdik. Sonra geldiler dediler ki yanında olan isimler, kullanmıyorum şu anda, buna bir şeyler ver. Şekip Bey’de O’na bazı konularda yardımcı olmaya çalıştı. Tuttuk biz kız voleybol takımını kendisine verdik. Gel dedik sorumlu sensin. Bütün arkadaşlarıma dedim. “Kimse konuşmayacak, karışmayacak. Verin. Yürüsün” Yürüttüler. Devre arasıydı. Problem çıktı kızlar arasında. Kızlar gruplara bölünmüştü. Gruplaşma olmuş. Antrenörü yanlış seçmişler. Bir sene önce başarılı olan antrenörü göndermişler. Yanlış bir antrenör getirmişler. O antrenörlerden dolayı menajerlerle problemler olmuş. Oturdum ben yönetim kurulu toplantı odasında bütün sporcuları çağırdım, yetkilileri çağırdım, kendisi gelmedi. Ben bu kulüpte grupçuluğa karşılık bu kadar uğraş verirken siz voleybol takımı içinde gruplaşma yapıyorsunuz. Bunun olmaması gerekir. Bunlara müsaade etmeyiz diye konuştum. Toparladık. Antrenörün işine son verildi. (2.07.24) Sonra Belçika’dan Mehmet Ali Bey kendisi antrenör buldu. Getirdi. O sene kız takımı şampiyon oldu. Ardından bu süreç içinde hiçbir Fenerbahçeli yönetici oralara karıştırmadım. (2.07.40) Sanki orası kendisine bağlıymış gibi, oranın başkanıymış gibi devam etti. Transfer yaptı. Haber vermedi. Herkse kızdı. İçerideki bütün herkes “bu ne oluyor” dedi. Hiçbir tanesini karıştırmadım. Başarılı oldu. (2.07.57) O zannetti ki başarıları Mehmet Ali Aydınlar kazanıyor. Bütün başarıları… Burada da… Başarısızlık varsa benden, başarı varsa Fenerbahçe’nin kendisindedir. Büyüklüğündendir. Takım şampiyon olur. Aziz Yıldırım şampiyon yapamaz. (2.08.12) Fenerbahçe’nin kendisi, o arma yapar. O zannet ki, gittik Katar’a şampiyon olduk kendisi yaptı etti. Dünya Şampiyonu olduk. Oradaki takımlar zayıf. Bu sene de gidiyorlar. Bu sene de şampiyon olacaklar. Ondan sonraki sene Fenerbahçe Avrupa Şampiyonu oldu. Bu çalışmaları yaparken kendisine yetkileri ben verdim. Bir başkası olsa bu yetkileri vermezdi. Kullandırmazdı. Bir gün kıskanmadım. Bir gün etmedim. O kupayı O’na kaldırttım. (2.09.05)
Güntekin Onay: Süreçteki kırgınlığınız neden?
Aziz Yıldırım: Kırgınlığımız. Ben hapisteyken. Cezaevindeyken “Göreceğiz neler olduğunu” diye ortaya çıkması.”Vaay neler olmuş” diye feryatlar. Gidiyor savcıyla konuşuyor. Savcı buna ne söylüyorsa onları yapıyor. Bize ömür boyu ceza vermek için uğraşıyordu. Onları yaptılar. Bunları yaptılar. Neleri var. Konuşmalar. Devletle olan ilişkilerdeki o tutarsızlıklar. Bunlara girmeyeyim.
Aziz Yıldırım’ın açıklamalarından sonra Telegol yorumcuları (diğer kanallarda da aynı şekilde) “evlat acısı odaklı konuşmalarına başlıyor
Ziya Şengül: Aziz Yıldırım şampiyonluklarda Teknik direktör mü yaptı demişti .Maa gazetede okuduğuma göre onlardan daha fazla Fenerbahçe’ye parasal destek verdiğini söylüyor. BUNLAR BURADA KONUŞULACAK ŞEYLER Mİ? Bunların barışması mümkün değildir.
Kaya Çilinigroğlu: (2.14.01) Bir adamın evladının cenazesine gidip, o adamın yanına olmayı kalkıp bir insan televizyonda nasıl söylüyor ya. Yazıklar olsun. (2.14.09) Ben insanla ilgili evladının cenazesine gittim diye… Oturuyor diyor “bana bu mu yapılmalıydı?” Ne yapacaksın gitmeyip? Evlat acısı kadar kötü bir şey olur mu? Allah hiçbirimize göstermesin? Hepimizin evladı var.Evladının cenazesine gittim. Helikopterle. Ali Koç’la falan filan. Böyle bir konuşma yapıyorsun ya. (2.14.30) Çok ayıp ya. Burada söyleyemeyeceğim şeyleri söylerim orada karşımda olsa. (2.14.37)
Kaya Çilingiroğlu: Böyle bir şey var mı ya? Bir insanın evladını kaybetmesi kadar kötü bir şey olabilirmi? (2.14.43)
Erman Toroğlu: Şaşırdın mı?
Kaya Çilingiroğlu: Evet şaşırdım. Sana bir şey söyleyeyim mi? Bu konunun üstüne fazla bir şey konuşmak istemiyorum. (2.14.49) Voleybol şubesini ona verdim diyor. Adam çakıl taşı mı verdi? Ciddi paralar harcadı. O takım dünya şampiyonu olmadı mı? (…) Saçma sapan konuşuyor. Yazıklar olsun. Hiç yakıştırmadım. Hiç beklemediğim bir şey. (2.15.12)
Gökmen Özdenak: Beni de hiç hayal kırıklığına uğratmadı. Aziz Yıldırım bu.
Bir süre “Evlat acısı” teması işleniyor ama amaç farklı: GİTMEZSEN SEN BUNDAN SONRA KÖTÜ GİDECEKSİN
Erman Toroğlu: Arkadaşlar. Anne babamı kaybettim. Hayatımın en acı günü de yeğenimi kaybettim. Abimin oğlu. Trafik kazasında. Hastanede. Hala da burnumun direği sızlar. Bu..şu adamları gördükten sonra… Adamın oğlu ölmüş. (2.15.47) Dünyanın sonu. Adama diyor ki. Gittik diyor. Dediler ki buna bir şeyler ver. Voleybolu verdik. Ya Aziz Yıldırım. Hakikaten sen busun ya. Hakikaten sen busun ya (2.16.11) ALLAH AŞKINA BU ALEMİ TERKET YA. BU FUTBOLDAN GİDERSEN FUTBOL RAHATLAYACAK YEA. SEN ZİE DİYORSUN AMA SEN GİDERSEN FUTBOL RAHATLAR GİTMEZSEN BU FUTBOL RAHATLAMAZ. (2.16.24) BU FUTBOLA ÖYLE GELDİN Kİ BU FUTBOLU DUMAN ETTİN. NELERE SOKTUN YA. ŞEYE GİRDİN MAHKEME KONUŞACAĞIM KONUŞACAĞIM DEDİN SADRİ ŞENER’E YAPTIĞIN KIYAĞI ANLATTIN YA. SADRİ ŞENER’E İHALE VERMİŞ. SADRİ ŞENER’E VERDİĞİN İHALENİN ŞİKEYLE NE İLGİSİ VAR. (2.16.50) YAV SEN NASIL BİR İNSANSIN. AMA SEN BUSUN. BEN SENİN YERİNDE OLSAM BUNDAN SONRA KALMAM. TEŞEKKÜR EDER GİDERİM. GİTMEZSEN SEN BUNDAN SONRA KÖTÜ GİDECEKSİN. BEN SANA SÖYLEYEYİM. ÇOK NET SÖYLÜYORUM. HERKES DİYORDU Kİ AZİZ YILDIRIM ÇIKACAK HESAP SORACAK. BENS ENİN ÇIKMASI İSTEDİM. ÇIKTIĞIN ZAMAN BUNLARI YAPACAĞINI BİLİYORDUM. EĞER İÇERİDE KALSAYDIN MAĞDURU OYNAYACAKTIN. (2.17.16) TÜRK İNSANI MAĞDURU SEVER. ŞUNLARI DUYAN TÜRK İNSANININ SENİN İÇİN NELER DÜŞÜNDÜĞÜNÜ BEN İYİ BİLİYORUM. (2.17.23) ALLAAAH. ÖZELİKLE SANA VE BANA EVLAT ACISI VERMESİN. BİR FUTBOL İÇİN BUNLARI KONUŞABİLİYORSAN YAZIKLAR OLSUN SANA. (2.17.37)
Serhat Ulueren, Mehmet Ali Aydınlar’ı 15 Eylül’de veya 16 Eylül gündüz saatlerinde bulmuş ve tele röportaj yapmış. Aydınlar’ın kullandığı bazı sözler çok dikkat çekici:
MAA: Sorulara cevap verirsem yaptığımız açıklamanın anlamı kalmaz. Gereğini yapacağız. Merak etme.
Serhat Ulueren: İşte tamam gereği ne ama yani?
MAA: GÖRECEKSİN GEREĞİNİN NE OLDUĞUNU. (2.12.08)
Serhat Ulueren: Biraz ipucu verseniz
MAA:ARTIK BENİ İZLEYEBİLİRSİNİZ OK YAYDAN ÇIKTI. ATRIK BENİ İZLEYEBİLİRSİNİZ. GÜNAH BENDEN GİTTİ. SUSTUM AMA BİTTİ ARTIK. BEN ARTIK BU İŞİ KAFAMA TAKTIM. BENİM BİRİNCİ İŞİM BU İŞ. ONUN İÇİN BEN BU MÜCADELEDE GALİP ÇIKMAK ZORUNDAYIM. DOLAYISIYLA HER ADIMIMA DİKKAT ETMEK ZORUNDAYIM. (2.12.26)
Serhat Ulueren: Savcıyla hangi pazarlığı yaptınız? Aziz Yıldırım’ı hangi anlamda sattınız? Bunları sormam lazım.
MAA: Öyle bir şey yok ki. Olmayan şeyi nasıl söyleyeyim. (2.12.41)
Serhat Ulueren: Çok canı yanmış. Döndükten sonra çok çarpıcı açıklamalar yapacak Aziz Yıldırım’la ilgili. BİR KEZ DAHA İZLEYELİM. (2.13.02) Tarih 16 Eylül 2012 Pazar
Tartışma 17 Eylül 2012 Pazartesi günü tartışılacak gibi duruyor. Ancak ertesi gün bambaşka bir gündem var. Aziz Yıldırım’ın askerlik mevzusu
Baransu “bomba” haber yapmış! Baransu’nun zaman zaman ısıtılan konuyu aniden gündeme getirmesi kadar Serhat Ulueren’in yorumu daha ilginç
Serhat Ulueren “Aziz Yıldırım askerler, şehitler, Atatürk hakkında konuşunca Baransu çok kızmış haberi yazmaya” karar vermiş.
17 Eylül 2012 Pazartesi Aziz Yıldırım’a kendi açıklamaları üzerinden vurma gecesine dönüştürülüyor. “Evlat acısı teması” da unutulmuyor
SAHNE SELİM SOYDAN’IN: Son televizyon programından sonra ben Aziz Bey olsam bir daha televizyona çıkmam. HAYDAAA… ÇOCUĞUNUN ÖLÜMÜNÜ KARIŞTIRARAK…
Selim Soydan: 1.37.24 Son televizyon programından sonra ben Aziz Bey olsam bir daha televizyona çıkmam.Bir daha televizyona çıkmam. Bir daha da böyle iddialı şeylerle konuşmam. ÇÜNKÜ ÜZÜLÜYOR FENERBAHÇELİLER. Ben şahsi fikrimi söylüyorum. Hiçbir şekilde çıkmam televizyona.
Serhat Ulueren: Baransu şeyden çıkarmış. (Haberi yapma amacı) NTV’deki programında asker, şehit, Atatürk kelimeleri üzerine duygu sömürüsü yapmaktan çekinmedi. Şehitleri anması. Ailelere başsağlığı dilemesi.
Selim Soydan: 1.38.37 Neden bu lafı ettiğimi de söyleyeyim. Neden bundan sonra televizyona çıkmasın dediğimi söyleyeyim size. En son konuşmasında bir laf geçti. Mehmet Ali Aydınlar’la. Ve dedi ki… İnanamadım. (Önüne bakıyor) Hele evladı öldükten sonra (dikkatli bakınca Gökmen Özdenak seçiliyor) oyalansın diye… böyle bir cümleyi ettiği andan itibaren çok soğudum ben bu işten. Hakikaten Ziya çok soğudum. (13.39.08) Günahtır. Ayıptır. Ne yapmış Mehmet Ali Aydınlar. Küçümseyerek, hiçe sayarak, lütfen verdim, hani … Şöyle anlatayım. Bunu duyan herkesin… herkesin
Selim Soydan: (kanı donmuş gibi) tuhaf(!) olmuştur yani. Ne oluyor demektir. (1.39.37)
Gökmen Özdenak: Böyle benzetme olur mu yani?
Selim Soydan: Günahtır. Ayıptır. Mehmet Ali’nin Fenerbahçe kulübü için ne yaptığını anlatsınlar. Doğru anlatsınlar. Eğer Mehmet Ali Aydınlar Fenerbahçeli olmasaydı felaketler gelirdi bu kulübün başına. Felaketler. Doğruyu anlatsınlar. Ne yaptı Mehmet Ali Fenerbahçe için. Her yıl 10 milyon dolar verdi. Ne yaptı Fenerbahçe için? En büyük kupayı kazandı getirdi. Eğer ben olsam Aziz Yıldırım her şeyden önce çok teşekkür ederim. Ancak böyle büyür bir insan. AMA BÖYLE KÜÇÜK GÖRMEKLE ÇOCUĞUNUN ÖLÜMÜNÜ KARIŞTIRARAK… AYIP BÖYLE KONUŞMAK.
Gökmen Özdenak: Kimseye Allah evlat acısı göstermesin.
Selim Soydan: Ayıp ayıp. GÜNAH BİR DE… ONUN İÇİN TAHMİN EDİYORUM MEHMET ALİ AYDINLAR ARTIK HERŞEYİ ANLATMASI LAZIM. AÇIK AÇIK KONUŞMASI LAZIM. BU OLDU. BUNU SÖYLEDİM. BUNU YAPTILAR. (1.41.02) HERGÜN ÇOCUğU KÖTÜLÜYORLAR. HİÇBİR SUÇU YOK BU KONULARDA MEHMET ALİ AYDINLAR’IN. BİR TEK SUÇU FENERBAHÇELİ OLMAK.
Erman Toroğlu: Mehmet Ali Aydınlar Fenerbahçe’yi kurtarmak için kendini feda etti. (1.41.18)
Ziya Şengül: En büyük hatası ne biliyor musunuz? Voleybol takımı tarihin en büyük şampiyonluğu getirdiği gün en büyük hatasını yaptı (1.41.34)
Selim Soydan: Bu çocuk gitmiş sana en büyük kupayı kazanmış sana. Onunla iftihar edeceksin. Aferin diyeceksin. Değil çocuğu öldü de biz bunu verdik. Böyle bir laf olur mu yaaa. Kimse bunun izahını..
Erman Toroğlu: O laf iğrenç (1.42.17)
Selim Soydan: …edemez arkadaş. Günahtır ya.
Gökmen Özdenak: Selim abi… Öyle bir ihtiras var ki Aziz Yıldırım’da (ŞİKE OLAYLARINI KASTEDİYOR) BU İŞLERİN BU GÜNLERE GELMESİNDEKİ ANA NEDEN O. DEVAMLILIĞINI SAĞLAMAK İÇİN İHTİRASLARI BUGÜNLERE GETİRDİ.!!!!!!!!!!!!!!!!! SEN NE BEKLİYORSUN Kİ (1.42.43)
“Evlat acısı” temalı bu yayın sadece bir örnek. Medya leşkerleri sürekli olarak “o yarayı kaşıdı” ve ne zaman ihtiyaç olursa kanattı.
3 Temmuz’dan bu yana yaşananlar ve açıklamalar maskeleri teker teker düşürüyor. Kimileri, hakkında açılan davalar nedeniyle beraat ederken, kimileri için ise süreç devam ediyor.
Doğru işler mi yapıldı, yanlış işler mi ona yargı karar verecek. Ancak ortada bir gerçek var ki; o da bu olayların ülke futboluna verdiği ve telafisi mümkün olmayan zararlar.
Mahkemenin açıklamış olduğu kararlar bazıları için belki de geri dönüşü olamayan bir yola girdiklerinin göstergesi olacak. Taraftar cephesinden bakıldığında ise; geneli, kulüplerine mensup olan ve bu işlerde adı geçenlerin haklılığına inanıyor ya da öyle olmasını temenni ediyor. Buna bir yere kadar hak verilebilir. Fakat şu bir gerçek ki taraftarların da sabrı taşmaya başladı.
Tartışmaların göbeğindeki isim olan Aziz Yıldırım geçtiğimiz günlerde bir televizyon kanalında, hakkında merak edilen sorulara yanıt vermeye çalıştı. Sorular hep çalışmış (!) olduğu yerlerden çıktığı için Yıldırım oldukça rahattı. Halbuki kendisine sorulması gereken ve yanıtı alınamamış o kadar çok şey var ki.
Aziz Yıldırım kendisine sorulanlara cevap vermek yerine tıpkı mahkeme sürecinde olduğu gibi yine başkalarını suçlamaya çalıştı. “Beni konuşturmasınlar” diyerek kimilerini tehdit etti, kimilerine de aba altından sopa gösterdi. Hatta “Bu şike davası değil bir organizasyondur ve bazı güçler yaptı” dedi.
Dedi, demesine de kimler olduğunu açıklayamadı bir türlü. Kimdi bu güçler ve neden Fenerbahçe’yi ele geçirmeye çalışıyorlardı? Asıl sorulup yanıt alınması gerekenler bunlardı. Fakat kendisine ne sorulabildi, ne de açıklayabildi bunu. Aziz Yıldırım bildiği ne varsa onları açıklamalıdır. Yoksa söylediklerinin hiçbir inandırıcılığı kalmıyor.
Aziz Yıldırım’ın, oğlunun cenazesine katıldığı Mehmet Ali Aydınlar için söyledikleri ise hiç şık olmadı. Düşünebiliyor musunuz? Bir babanın hayatında yaşayabileceği en zor acıyı yani evlat acısını gören Aydınlar’ın bu durumunu bile kullanmaya çalıştı. Aydınlar’ı zamanında bu köşeden ben de çok eleştirdim ama doğru insan olduğundan asla şüphe etmedim.
Yıldırım’ın özellikle Şenes Erzik için ettiği laflar var ki hiçbiri yenilir yutulur cinsten değil. Bu suçlamalara maruz kalan Erzik sanırım kamuoyuna gerekli açıklamayı yapacaktır. Aksi taktirde bunları kabul etmiş olur. Erzik kendisi hakkındaki iddiaları öyle bir iki cümleyle de geçiştiremez. Bu iş çocuk oyuncağı falan değil. Futbolun içinde bulunan birçok insanın geleceği ile ilgili kararlar alacaksın ve bunu 1-2 cümleyle geçiştireceksin. Bunu kimse yemez!
Şenes Erzik kamu vicdanını tatmin etmelidir. Ya da bu açıklamaları kamuoyuyla paylaşan kişi hakkında gereğini yapmalıdır. Çünkü kendisi UEFA’nın Asbaşkanı olmasının yanında aynı zamanda da Türkiye Futbol Federasyo’nun Onursal Başkanı’dır.
AZİZ YILDIRIM 1 YIL BOYUNCA “RAKİP GÖRDÜĞÜ İÇİN EVLAT ACISINI KULLANARAK ACIMASIZCA VURDU” DENİLEREK ELEŞTİRİLDİ
OYSA KONUŞMA İKİ BÖLÜM. AZİZ YILDIRIM’IN EVLAT ACISIYLA VURMA GİBİ BİR NİYETİ OLMADIĞI AÇIK. AMA SÖZLERİNİN BU AMAÇLA ÇARPITILDIĞI AŞİKAR
OLSA OLSA KULÜBE SPONSORLUK YAPMIŞ BİRİNE ÖFKESİNİ GİZLEMEMESİ, POLİTİK KONUŞMAMASI HADDİNİ BİLDİRMESİ, KÜÇÜMSEMESİ ELEŞTİRİLEBİLİR.
BAŞKAN YILDIRIM’IN TARZI SANIRIM “KONUŞUP DURSUNLAR. UMURUMDA DEĞİL” ANCAK NEYİ NEDEN YAPTIĞINIZI AÇIKLAMAZSANIZ SONUÇ KÖTÜ OLABİLİYOR
1 YILDIR MEDYA LEŞKERLERİ “EVLAT ACISI” ŞEKLİNDE KODLANAN ANAHTAR CÜMLE UYGULAMASINI HER FIRSATTA TEKRARLADI. AMA BİR ŞEY HİÇ YAPILMADI:
BİR TANRI KULU“AZİZ BAŞKAN SİZ MEHMET ALİ BEYE NEDEN BU KADAR ÖFKELENDİNİZ. RAKİP ÇIKACAK DİYE Mİ KIZDINIZ? ŞAHSİ KONU MUYDU” DİYE SORMADI
BU ÖNEMLİ AYRINTIYI HİÇBİR MEDYA MENSUBU GÜNDEME GETİRMEDİĞİ GİBİ FBTV DE ORALI OLMADI. VE 18 Eylül 2013’te FIRSATÇILAR TARAFINDAN KULLANILDI
Aziz Yıldırım’ın öfke patlaması sanırım şu cümlede gizli: “yargılama başlasın kimin ne olduğunu göreceğiz” Daha biz yargılanmadık ki.
(2.25.11) Fakat kendisi çıktı dedi ki, yargılama başlamasına 3-4 gün vardı, “yargılama başlasın kimin ne olduğunu göreceğiz” Daha biz yargılanmadık ki. (2.05.27) Mahkemeye gidiyoruz yani. Bunu düşmanın söylemez yani. Böyle bir söz söylenir mi? Bakın be ne yaptım Mehmet Ali Aydınlar için. (2.05.34) Dinliyorsa bunları hep duysun.
Evet evlat acısınıyla kıyaslanamaz ama özgürlüğünden yoksun bırakılmak da onun kadar olmasa dahi ağır bir durumdur. Hele ki iftira da varsa
Hem iftiraya uğrayıp, hem özgürlüğünden mahrum bırakılıp hem de ihanete uğramak da tahammül fersah haldir. Aziz Yıldırım’ın durumu budur
Aziz Yıldırım’da öfke patlamasına yol açan olay kendisi hapisteyken 9 Şubat 2012 tarihinde, yani mahkemeden önce yapılan bir yayın.
Aydınlar Mehmet Ali Birand’ın 32. Gün programına konuk oluyor. Yayın ilk duruşmadan birkaç gün önce. Şimdi de Yargıtay süreci öncesi
Aziz Yıldırım’ın heyecanla ilk duruşmaya hazırlanırken Aydınlar’ın sözlerini duyup sinir krizi geçirmemiş olması mucize.
Programda söylenen ve uzun süre ekranda KJ olarak kalan cümleler dahi ciddi manipülatif girişim izlenimi veriyor.
9 Şubat 2012 tarihli 32. Gün Programı’nı elinize 16. ACM‘nin gerekçeli kararını alıp izlemenizi öneririm. Epey benzerlik bulacaksınız
Pek çok yayın gibi 32. Gün programı da 16. ACM heyetine ilham vermiş görünüyor. Ancak bir bölümü var ki gerçekten çok can yakıcı…
İlk seyrettiğimde değil ama gelinen bu noktada şunu anlıyorum ki “savunma hakkı” açıkça gasp edilmiş. Çünkü “Şike var” denmiş.
Gerek yargı gerekse de UEFA üzerinde şikenin varlığını kabullenmiş TFF Başkanı portresinin etkisini anlamak için dahi olmaya gerek yok
Aydınlar 18 Eylül 2013 tarihli toplantıda direnç kıran “Durum vahim” açıklamasının o anki bir değerlendirme olduğunu söyledi
Oysa linkini verdiğim 32. Gün Programını izlediğinizde göreceksiniz ki “DURUM HALA VAHİM” diyor. Mahkemeye 3-4 gün kala…
Ayrıca avukatını Aziz Yıldırım’la görüşmeye göndermesi ve sonrasındaki gelişmeler de anlaşıldığı kadarıyla Aziz Yıldırım’ı çıldırtmış
“Gidiyor savcıyla konuşuyor. Savcı buna ne söylüyorsa onları yapıyor” sıradan bir cümle değil. Aziz Yıldırım da sinirlenmekte haksız değil.
Özellikle şu diyalogu izledikten sonra sakin kalmak mümkün değil. HİÇBİR ŞEY YOKMUŞ GİBİ DAVRANILABİLİR Mİ? BİLMİYORUM!!!!
İlk duyduğumda da halen de tüylerimi diken diken eden rahmete kavuştuğu için kısaca aktardığım bazı sözler varDurum gerçekten vahim. Halen de vahim. (071.8)
BİRAND: Bir dakika. Şunu. Ben… Sizi… Şeye… Ee BİR YERE OTURTAYIM”
MAB: Siz dediniz ki. Durum vahim dediniz.
MAA: Bu söz çok eleştirliyor ya. Vahim de neden hiçbir şey yapmadınız deniyor bana ya… Durum gerçekten vahim. Halen de vahim. (071.8)
MAB: Vahim mi gerçekten?
MAA: Siz şimdi… Bu kadar yönetici hapiste. Vahim olmasa bu kadar insan olur muydu?
MAB: Şu var. Siz savcıyla konuştunuz. Etik kurulu raporunu okudunuz. İddianameyi gördünüz. Sizdeki izlenim, kişisel izlenim İNANÇ; “Burada birşeyler olmuş” şeklinde mi? (07.41)
MAA: Benim yorum yapmam doğru değil.
MAB: Ama bir de sizin önünüzde olan bir şey var..
MAA: Bakın 70 klasör tape var. Bu tapeleri ben yazmadım. Polisin bir soruşturması, incelemesi var. Savcının tahkikat süreci var. Yazdığı bir iddianame var. Mahkemenin bunu kabul etmesi var. HİÇBİR ŞEY YOKMUŞ GİBİ DAVRANILABİLİR Mİ? BİLMİYORUM!!!! Bir de şu var. Şunu ayırt etmek lazım. Şike nedir?
MAB: Bir dakika. Şunu. Ben… Sizi… Şeye… Ee BİR YERE OTURTAYIM ONDAN SONRA TEK TEK GİDELİM. YAVAŞ YAVAŞ DEVAM EDECEĞİZ. (08.24) Bunları şeyettikten sonra savcıyla konuştuktan sonra içinizde bir şüphe doğdu mu? Yani fikri olarak.
MAA: Anlatılanları duyunca gayet tabi. Bütün Türkiye bu endişeyi taşımadı mı? Herkes gibi. (08.38)
MAB: Yav burada bir şey olmuş arkadaş dediniz mi kendi kendinize? (08.46)
55.19 AYDINLAR: FB’NİN ŞİMDİKİ YÖNETİCİLERİ TAKIMI BÜYÜK BİR UÇURUMA GÖTÜRÜYOR”
06.33 AYDINLAR: AZİZ YILDIRIM’IN TUTUKLANACAĞINI BİLSEYDİM BAŞKAN OLMAZDIM”
07.45 AYDINLAR: DURUM HALA ÇOK VAHİM”
MAB: Siz dediniz ki. Durum vahim dediniz.
MAA: Bu söz çok eleştirliyor ya. Vahim de neden hiçbir şey yapmadınız deniyor bana ya… Dururm gerçekten vahim. Halen de vahim. (071.8)
MAB: Vahim mi gerçekten?
MAA: Siz şimdi… Bu kadar yönetici hapiste. Vahim olmasa bu kadar insan olur muydu?
MAB: Şu var. Siz savcıyla konuştunuz. Etik kurulu raporunu okudunuz. İddianameyi gördünüz. Sizdeki izlenim, kişisel izlenim İNANÇ; “Burada birşeyler olmuş” şeklinde mi? (07.41)
_______________________________________________________________________________________________________________________________________
MAA: Benim yorum yapmam doğru değil.
MAB: Ama bir de sizin önünüzde olan bir şey var..
MAA: Bakın 70 klasör tape var. Bu tapeleri ben yazmadım. Polisin bir soruşturması, incelemesi var. Savcının tahkikat süreci var. Yazdığı bir iddianame var. Mahkemenin bunu kabul etmesi var. HİÇBİR ŞEY YOKMUŞ GİBİ DAVRANILABİLİR Mİ? BİLMİYORUM!!!! Bir de şu var. Şunu ayırt etmek lazım. Şike nedir?
MAB: Bir dakika. Şunu. Ben… Sizi… Şeye… Ee BİR YERE OTURTAYIM ONDAN SONRA TEK TEK GİDELİM. YAVAŞ YAVAŞ DEVAM EDECEĞİZ. (08.24) Bunları şeyettikten sonra savcıyla konuştuktan sonra içinizde bir şüphe doğdu mu? Yani fikri olarak.
MAA: Anlatılanları duyunca gayet tabi. Bütün Türkiye bu endişeyi taşımadı mı? Herkes gibi. (08.38)
______________________________________________________________________________________________________________________________________
MAB: Yav burada bir şey olmuş arkadaş dediniz mi kendi kendinize? (08.46)
MAA: Hiçbirşey olmamış diyemem (08.49) (o gülüş.08.51)
MAB: Fenerbahçe… (aşkı gibi bir söz. Üstüste binme)
MAA: Sadece Fenerbahçe aşkı değil. Bunun içinde 8 kulüp daha var.
______________________________________________________________________________________________________________________________________
0.11.41 AYDINLAR: 6222 NO’LU YASA OLMASAYDI BUGÜN HİÇBİRŞEY OLMAMIŞ GİBİ DEVAM EDECEKTİK
* 5 TEMMUZ: Dava uzun sürebilir. Biz delillere göre hareket etmek zorundayız.
* 11 Temmuz: Bu süreçte UEFA ve FIFA ile sürekli temas içinde bulunacağız. Lig planlandığı şekilde 5 Ağustos tarihinde başlayacaktır.
* 31 Temmuz tarihinde Süper Kupa Finali Fenerbahçe ile Beşiktaş arasında oynanacaktır. Lig‚ tescil edildiği şekilde UEFA´ya bildirilmiştir.
* 13 TEMMUZ: Henüz elimizde herhangi bir belge yok…. Belgeler bize ulaştıktan sonra da gerekli işlemleri yapmaya başlayacağız.
* 19 TEMMUZ: Futbol Federasyonu 31 Mayıs tarihinde UEFA´ya Türkiye´den hangi takımların Avrupa Kupası maçlarına katılacağını beyan etmiştir. UEFA da bu takvimde bir değişiklik yapmayacağını dün bize belirtmiştir. Eğer soruşturma aşamasında bu takımlardan suçlu olan varsa veya cezaya uğrayacak olan varsa onun değerlendirmesini UEFA o kulüp nezdinde yapacaktır.
* 20 TEMMUZ: Görevde olduğumuz sürece ligler Ağustos sonundan önce başlamayacak.
* 20 TEMMUZ: Bizim‚ ´teşvik‚ şike var veya yok´ deme şansımız yok. Statümüze göre bu kararı verecek yer Etik Kurulu´dur. İncelemeyi onlar yapacak‚ bu kararı onlar verecek.
* 25 TEMMUZ: Spor Toto Süper Lig 9 Eylül‚ Bank Asya 1. Ligi ise 10 Eylül tarihinde başlayacak.
* 15 AĞUSTOS: Şu an UEFA´nın‚ bize ve kulüplere herhangi bir yaptırımı sözkonusu değildir. Kendini şüpheli gören varsa Avrupa maçlarına gitmesin.
* 23 AĞUSTOS: UEFA Disiplin Komitesi Başmüfettişi Pierre Cornu çok iyi izlenimlerle ayrıldı.
* 24 AĞUSTOS: Bu kararı UEFA´nın talebi doğrultusunda TFF olarak aldık. UEFA‚ Şampiyonlar Ligi´ne önem veriyor.
* 25 AĞUSTOS: İnsanların‚ “Sıfır tolerans kapsamına Trabzonspor girmiyor mu?” sorusunu sormakta haklı. Ama bu kararı UEFA veriyor. Bu soruyu biz de UEFA´ya sorarız. UEFA bizim kararlarımıza müdahale edemez.
* 11 KASIM: HAYATIM BOYUNCA YALAN SÖYLEMEDİM.
* 30 OCAK: Yolda devam diyoruz, bize güven tazeleyin diyenler, kendileri güven tazelesin.
* 31 OCAK: Ayrıca dün akşam bir haber kanalında, CAS Hakimi Sayın Av.KısmetErkiner’in açıklamalarını hayretler içerisinde izledim. Derhal bu açıklamaların doğruluğunu araştırdım ve ilgili raporun maalesef Federasyonumuza 6 Eylül ve 3 Kasım tarihlerinde ulaştığını bugün öğrendim. Böylece SAYIN ERKINER’İN ANLATTIKLARININ DOĞRULUĞU TEYİT ETMİŞ OLDUM. Kendisine uyarıları nedeniyle teşekkür ederim. İstifa ediyorum
* 09 ŞUBAT: KISMET ERKINER’İN SÖYLEDİKLERİ DOĞRU DEĞİL.
İş adamları arasından bazıları; daha düşük iş hacmine veya ticari performansa sahip olsalar da diğerlerinden ayrılır öne plana çıkarlar.
Yaygın tabirle “Tanınmış sima” sınıfına atlayan bu işadamlarına kapıyı açan en önemli vasıfları spor alanındaki etkinlikleridir
Mehmet Nazif Günal, iş dünyasının tanınmış simalarından biridir. YK Başkanı olduğu MNG Holding Türkiye’nin köklü kuruluşlarındandir.
Mehmet Nazif Günal, Fenerbahçeli olarak tanınır. Tanındığı için mi Fenerbahçelidir? Fenerbahçeli olduğu için mi tanınmıştır? Bilmek zor
Konumuz Mehmet Nazif Günal’ın nasıl tanındığı da değil.Yazacağım “yargıyı etkileme” eylemine de Mehmet Nazif Günal’ın hiçbir dahli yok.
Mehmet Nazif Günal’ın Fenerbahçeliliğinden bahsederek konuya girdim. Çünkü inşaat ve turizm yatırımlarıyla tanınan Günal; TV8’in de patronu.
TV8, 3 Temmuz sürecinde Fenerbahçe aleyhindeki yanlı ve hasmane yayınlarıyla nam salan(!) Telegol adlı programın yayınlandığı kanal.
Telegol’ün yapımcısı ve yorumcuları 3 Temmuz’dan önce Fenerbahçe aşığı olup sonradan dönmediler. Hasmane tavırları bilinen kişiler.
Yöneticilik yapacak kadar Fenerbahçeli Mehmet Nazif Günal, “Fenerbahçe’ye düşmanlık yapsınlar kastıyla” Telegol ekibini transfer etmemiştir
Mehmet Nazif Günal’ın patronu olduğu TV8’in kapılarını Telegol ekibine açmasının nedeni ticaridir. Demek ki büyük reklam girdisi var.
Telegol Programı TV8’e reklam ve sponsorluk geliri getirmese yayın hayatını nasıl sürdürür?!!! Demek ki bir şekilde ticari kazanç sağlıyor
Aksini söyleyebilmemiz için “ticari kazanç sağlamadığını” kanıtlayan belgelere, resmi raporlara sahip olmamız lazım.
Mehmet Nazif Günal elbette Fenerbahçe’ye ve mevcut yönetime kötülük olsun diye Telegol’e kanalının kapılarını açmamıştır. Kastı bu değildir
Ama maalesef; Fenerbahçeli Mehmet Nazif Günal’ın sahibi olduğu TV8’in stüdyoları çok cüretkar bir medya manipülasyonuna ev sahipliği yaptı
Son aylarda (hatta geçen 1 yılda) benzeri görülmemiş medya manipülasyonunun planlaması mükemmel. Her şey ayrıntısıyla hesaplanmış
Fenerbahçe GS ile oynayacağı maçta süper kupayı kaybederse, taraftarının öfkesinden faydalanarak sonuca gitmek istemişler…dir.
Benim ilgimi çeken uygulamadaki “pervasızlık” . Ya yakalanırsak korkusu hiç duyulmamış. Beni bu düşündürdü. Onlara bu cesareti kim verdi?
Mehmet Nazif Günal, eğer gerçekten Fenerbahçeliyse, kalbinde zerre kadar Fenerbahçe aşkı varsa bu konuyu soruşturmalı. Tedbirini almalı.
Mehmet Nazif Günal’ın çalışanlarından veya yakınlarından bu mesajı görenler varsa uyarsınlar. Biliyorum ki çok sinirlidir. Anlatmak zordur.
Ancak bu kez durum farklı. Tanıyan, konuşabilenler mesajımı görüyorsa Günal’ı uyarsın. Çünkü son yapılanın izahı yok. Hukuken de riskli.
Detaylarını yazacağım yargıyı etkilemeye hatta yönlendirmeye dönük son medya manipülasyonunun çıkış yeri TV8 ise durum vahim olmaz mı?
Eninde sonunda bu manipülasyonları sevk ve idare edenler yargıya teslim edilecektir. O resmiyette operasyon karargahı TV8 gibi görünecektir.
“Kanalın patronu Fenerbahçeli, bu tür organizasyonlara müsamaha etmez” şeklindeki savunmaların fayda sağlayacağını sanmıyorum.
O nedenle Mehmet Nazif Günal, sahibi olduğu kanalın olanaklarının kimler tarafından, nasıl ve hangi gayeyle kullanıldığını soruşturmalıdır.
Mehmet Nazif Günal, detaylarıyla yazacağım manipülasyonu araştırırken son yayın kasetini getirtip; Kaya Çilingiroğlu’nu dinlemelidir.
Kaya Çilingiroğlu yayını izleyenlerin gözlerine de kulaklarına da inanamadığı bazı açıklamalar yaptı.
Kaya Çilingiroğlu’nun Erman Toroğlu’na çıkışı: Ben bunu anlamıyorum. Arda Fener’e geldi mi iyi olmaz. GS’a gitse süper olurdu. Bu nasıl mantık?
Serhat Ulueren: Fenerbahçe futbolcu öğütme makinası gibi. Bir oyuncu gelip üstüne koydu mu?
Kaya Çilingiroğlu: Fener’i sürekli yerden yere vuruyoruz. Ama ben sana bazı isimler sayacağım. Engin, Yekta, Elmander, Chris, Ujfalusi, Yiğit. Nerede bunlar? Hani öğütme makinası Fener’di. Tek hatayı Fener yapmıyor. Diğerlerini de eleştirelim.
Serhat Ulueren:GS Şampiyon oldu ama!!! Ayrıca her transfer %100 isabetli olacak diye bir şey yok. Şampiyon olursan unutulur.
Kaya Çilingiroğlu: Tamam da öbürlerinin uğraştığı şeylere bak. Fenerbahçe şike konusuyla boğuşuyor. BJK parasızlıkla.Fatih Terim’ eleştiri anlamında söylemedim. Yanlış anlaşılmasın!!! Ama bunları da konuşmalı.
Selim Soydan: Başarı Fatih’indir. Hiç kimse anlatmasın. Fatih şampiyon olduysa kimse sormaz.
Kaya Çilingiroğlu: Şampiyon oldu diye GS’ın hatalarını görmezden mi geleceğiz? ALMIŞIZ ELİMİZE FENER’İ. VUR ALLAH VUR. HER GECE 3 SAAT. KONUŞAMIYORUZ. GS HİSSE SATIŞIYLA KÜÇÜK YATIRIMCIYI ZİYANA UĞRATTI. O PARAYLA FUTBOLCU ALDI…
Kaya Çilingiroğlu’nun asıl vahim cümlesi şu: “SPONTAN GELDİ AĞZIMA. DÜŞÜNEREK YAPMADIM. YANLIŞ ANLAMAYIN”
Stüdyodakilerin surat ifadesini göremiyoruz. Şaşkınlık veya kızgınlık var ki Kaya Çilingiroğlu “Düşünerek söylemedim” demek zorunda kalıyor
Çilingiroğlu’nun özür açıklamasından anlaşılıyor ki, Telegol yorumcularının ne söyleyip söyleyemeyeceği önceden belirleniyor bildiriliyor
Kanal sahibi Mehmet Nazif Günal bu noktaya çok hassasiyetle eğilmeli. Kendisinin dahli varsa elbette bu talebin anlamı yok.
Eğer TV8’in patronunun bilgisi haricinde gelişiyorsa önemli bir detay. Telegol yorumcuları neden sürekli Fenerbahçe aleyhine konuşmak zorunda
Kaya Çilingiroğlu Fenerbahçeyi savunur görünmesinin yarattığı endişeyle Selim Soydan’a normalin aksine tepki gösteriyor.
Kaya Çilingiroğlu “Sizin Fenerbahçe 2.olursa başarısızdır zihniyeti Aziz Yıldırım’ı bu noktaya getirdi” (Şike iddialarını kastediyor)
Kaya Çilingiroğlu, Fenerbahçe hakkında birkaç iyi söz, GS hakkında minik bir eleştiride bulunmasının bedelini “şike imasıyla” tazmin ediyor
İşte bu ruh haliyle yapılan programda söylenen birkaç cümle manipülasyon aracı haline getiriliyor. Hep yapılan şey demeyin. Detayları okuyun.
Erman Toroğlu, 11 Ağustos tarihli Telegol Programında “zamanlamalı” bir iddiada bulundu: “Galatasaray 5 sene üst üste şampiyon olur”
Aslında bu Erman Toroğlu’nun özgün ifadesi de değil. Fatih Terim 1 yıl önce söylemişti. “Fenerbahçe 4 yıl şampiyonluğu unutsun” buyurmuştu
Ünal Aysal,Erman Toroğlu’nun seslendirdiği cümlenin aynısını 2013 Şubat ayında söyledi. “5 yıl arka arkaya şampiyonuz”
Ünal Aysal, son günlerde “Ateşe odun taşımanın faydası yok” modunda. Aysal diyor ki “Yeni Fenerbahçe yönetimi ile barış sağlanacaktır”
Aysal “Camialar arasında sorun yok. Şahıslar değişince barış gelecek” tezini durup dururken gündeme getirmedi. Bu bir anahtar cümle.
Son zamanlarda hem Ünal Aysal Hem Lütfi Arıboğan “Bütün sorun Aziz Yıldırım” mesajını Yargıtay’a “dumanla” dahi gönderiyor.
12 numara.org’un şiddetle eleştirdiği Hürriyet Gazetesi mahreçli haber de “ÖZLENEN TABLOYU BOZAN” adamdan kurtulma mesajının yansıması.
Zincirleme çelişkilerle dolu 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararının ve kanıtların incelenme sürecinde bu yayınların amacı açık.
Mahkeme kararındaki çelişkilerin ve kanıt sorununun dikkatlerden kaçırılması ve Aziz Yıldırım’a verilen cezanın onanması. Tek hedef bu.
Süper Kupa maçından sonraki protokolü sinirle terk eden Aziz Yıldırım fotoğrafının zihinlere kazınması için epeyce çaba sarf edildi.
Yüksek yargıçlara şunu söylüyorlar “BAKIN ÖZLENEN TABLOYU BOZAN AZİZ YILDIRIM. CEZAYI ONAYLAYIN FUTBOLA BARIŞ GELSİN. TEK SORUN O”
Aynı baskı 3 Temmuz sürecinde 16 Ağır Ceza Heyetine de yapıldı. Medya manipülasyonunun aksi gerekçeli kararda açıkça görülüyor.
“Özlenen tabloyu bozan barışın önündeki son engel olan adam” fikri denendi tutmadı. Veya istenen etkiyi yapmadı.
Erman Toroğlu’na seslendirtilen “Galatasaray 5 sene üst üste şampiyon olur” planı devreye sokuldu. İki gün üstüste. Boş nokta bırakılmadı
Muazzam penetrasyon planı. Günlük haber verende var, politik yayın yapan sitelerde var, bahis sitelerinde var, yerel medyada var
Ligde futbol takımı olan kentlerin yerel medyasında en önemlisi de magazin sitelerinde var. Haber özenle yayılıp dağıtılmış.
“Galatasaray 5 sene üst üste şampiyon olur” ile o kadar agresif bir çıkış yapıldı ki UEFA ve Tahkim Kararı günü bu denli yüklenme olmamıştı
Bu ciddi manipülasyon girişimini Fenerbahçe yönetiminin ilk andan fark edip, hukuk kurulu vasıtasıyla harekete geçeceğini düşündüm.
Ancak medyadan izlediğim kadarıyla ya önemsenmemiş ya da ciddiyeti anlaşılmamış. Kulüp yoğun sürece girerken normal kabul edelim.
Eğer bu bir operasyon değilse, organize olmamışlarsa habere yer veren sitelerin yöneticilerinin kamuoyuna şunu açıklaması lazım:
NASIL OLDU DA 100’DEN FAZLA (10 BİNLERCE LİNK İHTİVA EDEN) İNTERNET SİTESİ AYNI METİNLE ÇIKTI. İNSAN UTANIR DA BİR CÜMLE DEĞİŞTİRİR.
HANGİ MANYAK OTURUP YÜZLERCE SİTEYE TEK TEK BAKACAK VE “SÖYLEM BİRLİĞİ”Nİ GÖRECEK DİYE DÜŞÜNDÜNÜZ SANIRIM. KİMSE GÖRMEZ SANDINIZ BELKİ DE.
EĞER CAKA SATMAK İÇİN ORADA BURADA “TOPLU GEÇİRİYORUZ” DİYE KONUŞANLAR OLMASA LİSTE DOLAŞMASA HİÇBİR MANYAK TEK TEK TAKİP ETMEZDİ. BU DOĞRU!
“Galatasaray 5 sene üst üste şampiyon olur” anahtar cümlesini “AYNI METİNLE” yayınlayan internet sitelerinin listesi aşağıda
Bu internet sitelerini sorumluları veya editörleri açıklasın. Nasıl oldu da hepiniz aynı anda şu metni girdiniz:
“Erman Toroğlu, Galatasaray’ın 5 sene üst üste şampiyon olacağını iddia etti.
Telegol programı yorumcusu Erman Toroğlu, yine çok konuşulacak açıklamalarda bulundu.
Toroğlu programda, “Galatasaray 5 sene üst üste şampiyon olur” dedi.
“Fenerli taraftarlar Aziz Yıldırım’ın gitmesini istiyor, Galatasaray taraftarları kalsın istiyor” diyen Erman Toroğlu,
Süper Kupa maçı için “Fenerbahçe dün akşamki maçta fark yemekten kurtuldu” açıklamasını yaptı.
Fatih Terim’i öven Erman Toroğlu, “Fatih Terimöyle bir hoca ki Burak Yılmaz’ı kenarda tutabiliyor” dedi.”
Haklarını teslim edelim. Vatan Gazetesinden “beslenen” (ima yoktur) maildeki iki cümleyi eklemiş. Üç mesaj beşe çıkmış.
BİR METİN DÜŞÜNÜN… 5 SATIRDA 5 KUŞ VURULABİLİYOR. ÖYLE USTACA HAZIRLANMIŞ. DAHASI 100’LERCE MEDYA KURULUŞU MECBURMUŞ GİBİ AYNEN YAYINLIYOR
GS’A ÖVGÜ. TERİM’E ÖVGÜ. FENERBAHÇE TARAFTARININ YARASINA TUZ. UCUZ KURTULDUNUZ. AYSAL’IN SLOGANINA CAN VERME. HEPSİ VAR.
EN ÖNEMLİSİ İSE “FENERLİ TARAFTARLAR AZİZ YILDIRIM’IN GİTMESİNİ İSTİYOR” BU ASLINDA BİR GÜÇ GÖSTERİSİ. ZAMANLAMASI SEÇİLMİŞ BİR GÖSTERİ
NASIL OLDU DA HEPİNİZ AYNI ANDA ERMAN TOROĞLU’NUN “Galatasaray 5 sene üst üste şampiyon olur” CÜMLESİNİ ÇOK ÖNEMLİ BULDUNUZ
NASIL OLDU DA HEPİNİZ AYNI ANDA ERMAN TOROĞLU’NUN “Galatasaray 5 sene üst üste şampiyon olur” CÜMLESİNİ “GS İTİRAFI” DİYE SUNDUNUZ.
ERMAN TOROĞLU PAZAR GECESİ KONUŞTU. 2A SAAT SONRA NE OLDU Kİ BU PROGRAMDAKİ BOMBA AÇIKLAMA AYNI ANDA HERKESİN İLGİSİNİ ÇEKTİ? Vahiy mi indi?
Peşin peşin söyleyeyim. Ajanstan aldık, geç vakit dikkatten kaçmış, kaynak gösterdiğimiz için böyle gerekti konusuna girmeyin.
Bu metin size nasıl geldi? Metni kullanmak istemeyenlere telefonlar geldi mi? Özellikle Pazartesi günü reklam servisleri baskı yaptı mı?
Kafama takıldı: NASIL OLDU DA HABERİ GS’LILARIN OKUYACAĞI BAŞLIKLA SUNUP ANA METİNDE “KENDİ TARAFTARI AZİZ YILDIRIM İSTENMİYOR”A BAĞLADINIZ.
Fenerbahçe Spor Kulübü Hukuk Kurulu, 100’ü aşkın sitenin aynı metinle nasıl çıktığını hukuki yollarla araştırabilir. Araştırmalıdır.
Fenerbahçe taraftarının en öfkeli olduğu gün “Fenerli taraftarlar Aziz Yıldırım’ın gitmesini istiyor” yazmak!!!! Bu tesadüf nasıl açıklanır?
Habere yer vermeyen medya kuruluşu yok gibi. En büyüğünden en küçüğüne kadar. Bu kadar medya kuruluşunu tek kalemde ikna büyük iş.
Ortak metni yayınlayan medya kuruluşları arasında öyleleri var ki. Birbiriyle bağlantılı olması düşünülemez bile.
Peki birbiriyle en küçük alaksı olmayan medya kuruluşlarını BİRLEŞTİREN ORGANİZASYON NASIL YAPILMIŞ OLABİLİR. HEM DE 48 SAAT GÜN SONRA
Elbette, olur da Fenerbahçeli yöneticiler sorarsa, yüz yüze muhabette ikna için kullanacağınız epey zekice mazeretiniz vardır.
AMA SAKIN “BU FENERBAHÇE TARAFTARLARI DA ÖKÜZÜN ALTINDA BUZAĞI ARIYOR. OLAĞAN BİR HABERCİLİK” DEMEYİN. KOMİK DURUMA DÜŞERSİNİZ
Onbinlerce linkten milyonlarca haneye yayılan “virüs metnin” dağılım ve yayılma prosesi için nasıl bir açıklama yapacaksınız? Bilemiyorum.
Bence en iyisi Telegol Programı’ndan “Basın Bülteni” geldi, telaşla çok düşünmeden kullandık demek. Bu sizi kurtarmaz ama rahatlatır.
Tabi o bültenin hangi saatte, kimlere ulaştığının belgeleriyle kanıtlanması koşuluyla. Acaba KİM TARAFINDAN NE ZAMAN MAİL ATILDI?
Arada birkaç medya kuruluşu haberin yayıldığını görüp gerçekten tesadüfen metni kullanmış olabilir. Onları ayırıyorum. Kastım açık.
Verecek cevabı olanlar için topluca soruyorum…
1- 100’den fazla medya kuruluşu Erman Toroğlu’nun Telegol’deki“Galatasaray 5 sene üst üste şampiyon olur” cümlesini nasıl aynı anda çok çok önemli buldu? Bu sıradan iddiayı eskilerin tabiriyle gece yarısı MANŞETE TAŞIMA kararını kim nasıl verdi? Kaldı ki aynı cümleyi defalarca tekrarlandı.
2- Erman Toroğlu’nun Telegol’deki “Galatasaray 5 sene üst üste şampiyon olur” sözü neden bir anda bomba iddia oldu. Birisi kulağınıza mı fısıldadı? İkna edici öneride mi bulundu?
3- “Erman Toroğlu’ndan GS itirafı” diye haberi duyurmak hangi mantığın ürünü? Onlarca internet sitesinin editörü aynı gece aynı cümlede nasıl hata yaptı? Ortada itiraf yok. Cümle yazılı olarak dikte edilmiş olsa bile değiştirme iradeniz de mi yoktu?
4- Nasıl bir güç veya organizasyondur ki, Türkiye’nin dev medya kuruluşları bu tuhaf metni virgülüne dokunmadan yayınlıyor. Cümlelerin sırasını bile değiştirmiyor. Aziz Yıldırımla ilgili mesajın konumuna bile itiraz edemiyorlar.
5- Eğer Telegol ekibinden biri metni toplu halde mail attıysa ve sonra da arayıp kullanılması için ricacı olduysa bunu TV8 yönetimine bildirir misiniz? Belki onların bilgisi dışında bir eylemdir….
6- Maç 11 Ağustos 2013 Pazar akşamı oynandı. Telegol 11 Ağustos 2013 Pazar gecesi 21.45’te yayına girdi. Peki sonra ne oldu da Pazartesi gecesi bir anda bu programdaki bomba açıklama herkesin aynı anda ilgisini çekti. Vahiy mi indi?
Bazen Satır araları birleştirildiğinde, büyük resmin görülmesi daha kolay oluyor.. Buna 3 Temmuz sürecinde çok kez şahit olduk, verilmek istenen mesajların, satır aralarında “Algı Değişikliği” için, sistematik şekilde kullanıldığını hepimiz biliyoruz. Ligin bitimiyle beraber enteresan ve maksatlı açıklamalara, an geldi kızdık, an geldi eğlendik ama bu satır aralarını birleştirdiğimizde, karşımıza çıkan tablo şunu gösterdi “sanki konuşmalar bir elden yazılmış veya çizilmiş”….
2 Kulüp Başkanının konuşmalarındaki benzerlikler dikkatimi çekti ve farklı tarihlerdeki satır aralarını kronolojik şekilde birleştirip tek bir metin haline getirdim, sırasıyla okunduğunda sanki tek bir kişi tarafından aynı anda söylenmiş gibi olduğunu göreceğiz,
• Benim beyanatım tamamen ters anlaşıldı sanki ben ‘Fenerbahçe’yi öldürün bitirin’ dedim. Bilakis bugün 2 sene geçti, bu mahkemeler sonunda Aziz Yıldırım ceza yiyecek, maalesef Fenerbahçe de ceza yiyecek.
• Bu mücadelenin yolu bellidir; UEFA, FIFA. Eski yönetim bunları denememiştir, başvuruda bulunmamıştır. Bizim çalışmamız olduğunu ve başvuruları yapacağımızın bilinmesini isterim.
• Yıllardan beri verdiğimiz bu mücadelede Fenerbahçe gibi güzide bir kulübümüzle hem kurumsal hem de şahsi olarak hiçbir problemimiz bulunmamaktadır
• Bu cezalar sadece iki güzide kulübümüz için değil, bütün kulüplerimiz ve Türk futbolu için de son derece üzücüdür
• UEFA bu cezaları verdikten sonra onların camiaları, cefakar taraftarları adına üzüldüğümü söyledim ama basın toplantısına baktığımda acımaya başladım şahsına da. Bir insan kendini bu kadar acınacak duruma da düşürmez. Zaman geldiğinde bırakmayı bilmeniz lazım” dedi.
• Biz ülkemizi kendimizi renklerimizi dışarıda iyi temsil etmeye çalışırken büyük bir özveriyle uğraşıyoruz.
• Futbolun adaletli bir şekilde yönetilip sadece bizim değil Anadolu kulüplerinin şampiyonluklarının engellenmesini ortadan kaldırmak için, adaleti Türkiye’de tecelli ettirmek gibi bir misyonumuz var.
• Tek beklediğimiz önümüzün açılması. Hadi açılmadı en azından önümüze yeni manialar getirilmemesidir.
• Allah nasip ederse bu camianın bu değerleriyle birlikte Türkiye’de bu konuda öncü olacağız. Bizim camialarla değil, emek hırsızlarıyla sorunumuz var.
• Federasyonumuz maalesef bu sağduyulu davranış içinde olmadı. Tersine önümüzü kapatan davranışlar içinde oldu. Gayet tabi Kulübümüz bununla ilgili olan gerekli vaat ettiği tedbirleri alacaktır. Almaktadır. Ama hiçbir şey düşünülmeden iyi hesaplanmadan doğru planlanmadan da Kulübümüzde yapılmaz. Biraz zaman alabilir. Ama netice odaklıyız. Gerekenler yapılacaktır
• Önce Kulübümüz ardından Türk futbolunun hizmetkarıyız. Türk futbolunun da bizden böyle bir beklentisi var. Emek hırsızlarının korkulu rüyası olacağız.
• Bunlar Türk futbolunun ayağındaki beton. Gidin artık
• Türk futbolu iyiyi gitmek istiyorsa şerefli insanlar bu kulüplerin başında olacak. Şerefsizler gidecek
• Türk futbol tarihinin en büyük utancını yaşayan ve yaşatan Fenerbahçe yönetimi var. Bu sorumluluğu başkalarının sırtına yüklemeye çalışan bir psikolojik eziklik mevcut
• Türk futbolunu ahlaksızlardan ve her türlü kirlilikten kurtarmamız gerek. Vakıf olarak öncelikli görevimiz bu
Açıklamaların ortak özelliği konunun Türk Futbolundan açılıp, Fenerbahçe üzerinden imalar ile Aziz Yıldırım’ın görevi bırakmasını bir misyon gibi kabul ettirmektir. Diğer dikkat çeken kısım ise birbirinden ayrı zamanlarda farklı 2 kişi tarafından yapılan açıklamaların, sanki tek ağızdan, aynı anda çıkıyor gibi birbirine entegre olması, hedef kitlesi ise genellikle rakip takım taraftarı ve rakip takım yöneticilerinin olması, birbirini takip eden bu silsilenin tesadüf olamayacak kadar planlı olduğunu düşünüyorum. Kaba tabirle “İyi Polis Kötü Polis” tiyatrosu oynanıyor kanısındayım
Söylemlerin Türk futbolu üzerinden olması ise tamamen kamuoyu baskısı yaratarak, olası Türk Futbolunda kaos ortamının sorumlusunun Önce Aziz Yıldırım, Sonrada onu bırakmayan Fenerbahçe Kongre Üyeleri ve taraftarı olduğu algısı oluşturularak, Fenerbahçe ve Aziz Yıldırım’ı yalnızlaştırmaktır.
3 Temmuzdan beri sosyal mühendislik ürünü “Anahtar Kelime” uygulamasına çok kez şahit olduk, yanılıyor olabilirim; şimdi ise Farklı kişiler ile Entegre, yani birbirini tamamlayan Satır arası kelimeler ile Algılarda Oluşturulmak istenen mesaj ; “AZİZ YILDIRIM,TÜRK FUTBOLUNA VE FENERBAHÇE’YE ZARAR VERDİĞİ İÇİN GİTMELİDİR, GÖNDERİLMELİDİR”….
Türk Futbolu ve Türk Sporuna birçok tesis ve sporcu yetişmesine, Fenerbahçe üzerinden vesile olan Aziz Yıldırım’ın Suçu “Tek İşinin Fenerbahçe” olması vesilesiyle Fenerbahçe’nin rakiplerine her konuda, her branşta fark attığı gerçeğidir….
Kimse Soramıyor!!!! Ben Sorayım “Ey Ünal Aysal” “Ey İbrahim Hacıosmanoğlu” Siz Ne yaptınız Türk Futbolu ve Türk Sporu için? Bir Taş Diktiniz mi ?
Ünal Aysal Sen Demiyor muydun? “ TT ARENAYI Üzerimize almıyoruz masrafı çok” “20 Milyon GSLİ AKP’ye oy verdi” ? “Bunları Aziz Yıldırım deseydi ne olurdu” dediniz mi hiç kendinize ?
İbrahim Hacıosmanoğlu Sen demiyor muydun ? ” Trabzonspor ancak Çay kupasını alır” Şimdi Ne değişti ? Kazlıçeşme’ye giden Aziz Yıldırım olsa neler derdin ?
Bu soruları sormayan Medya, Farklı kulüp başkanlarının birbirinden bağımsız farklı zamanlarda yapılan, birbirini takip eden Entegre açıklamalar, oluşturulmak istenen Algı ve Suçlanan tek kişi… Hadi beni İkna edin kurgu olmadığına !!!!!
bİR @fireofoctobus derlemesidir
GS Başkanı Ünal Aysal bugün bir konuşma yaptı. Ntvspor canlı yayınlamış. Önce konuşmanın ham deşifresini dikkatlerinize sunmak istiyorum. Tam da düşündüğüm gibi bu konuşma içerdiği tuhaf mesajlar nedeniyle “yuvarlatıldı” Medyanın istediğinde neler yapabileceğine canlı örnek bu…
Ünal Aysal: Voleybol takımının sponsorluk töreninde konuşuyor (9 Temmuz 2013)
(11.48) Türk Kulüplerinin yurt dışında temsili son derece zor meşakkatli ve pahalı bir işlemdir. Biz ülkemizi kendimizi renklerimizi dışarıda iyi temsil etmeye çalışırken büyük bir özveriyle uğraşıyoruz. Tek beklediğimiz önümüzün açılması. Hadi açılmadı en azından önümüze yeni manialar getirilmemesidir. Federasyonumuz maalesef bu sağ duyulu davranış içinde olmadı. Tersine önümüzü kapatan davranışlar içinde oldu. Gayettabi GS bununla ilgili olan gerekli vaat ettiği tedbirleri alacaktır. Almaktadır. Ama hiçbirşey düşünülmeden iyi hesaplanmadan doğru planlanmadan da GS’ya yapılmaz. Biraz zaman alabilir. Ama netice odaklıyız. Gerekenler yapılacaktır. (11.49)
Ünal Aysal: (11.50) Netleştirelim. Ben bir dost tavsiyesinde bulundum. Kulağıma gelen GS’ın değil ama DAHA EVVEL FEDERAYONDA ÇALIŞAN iki arkadaşımızın ŞU ANDA GALATASARAYDA HİZMET EDEN İKİ ARKADAŞIMIZIN BU KONULARDA FENERBAHÇE ALEYHİNE BİLGİLER VERDİKLERİ ÇALIŞMALAR YAPTIĞI ŞEKLİNDEKİ DUYUMLARIMI ben dile getirdim. Aman dedim sakın böyle bir şeyi raporlara koymasınlar. Mümkünse. Çünkü Türkler Türkiye’deki Fenerbahçeli dostlarımız bu konuda bunu bilmeseler dahi UEFA bunu çok iyi biliyor ki ne GS tarafından ne bu yöneticilerimiz tarafından Fenerbahçe aleyhine herhangi bir gayret ve çalışma olmamıştır. Ben sadece bir uyarı yaptım. Ama bunu savunmalarına koyarlar koymazlar koymamışlardır. Bu onların bileceği iş. Sadece bir DOST sohbeti sırasında benim vermiş olduğum öneriydi. (11.51) ÜNAL AYSAL KONUŞMASI VİDEO
Bu arada ben de Ünal Aysal’ın açıklamalarını cümle cümle sıralayıp kafama takılan konulara balon içinde sorular yazdım? Küçük harfler Aysalın sözleri? Büyük harfler benim balonlarım. Bu kadar oldu. Acaba bu sorulara cevabı var mı?
BALONLU METİN
Ünal Aysal: Sponsorluk Toplantısında konuşuyor… Saate dikkat…
Soru: TFF’yi ne zaman halledeceksiniz?
(11.48) Türk Kulüplerinin yurt dışında temsili son derece zor meşakkatli ve pahalı bir işlemdir.
BALON 1: DOĞRU. AMA DÜNYANIN EN 10 KULÜBÜ ARASINA GİRMEDEN PARA KAZANAMAYIZ DİYEN SİZSİNİZ.
Biz ülkemizi kendimizi renklerimizi dışarıda iyi temsil etmeye çalışırken büyük bir özveriyle uğraşıyoruz.
BALON 2: ÖZVERİ TAMAM AMA SONUCUNDA KAZANACAĞINIZ PARALARLA MALİ TABLOLARI DÜZELTMEKTEN SÜREKLİ BAHSEDEN SİZSİNİZ. OLİMPİYATLARA KATILAN SPORCULARLA ÖVÜNDÜĞÜNÜZÜ HİÇ DUYMADIK.
Tek beklediğimiz önümüzün açılması. Hadi açılmadı en azından önümüze yeni manialar getirilmemesidir.
BALON 3: YUKARIDA ALLAH VAR ÜNAL BEY. SİZİN Mİ ÖNÜNÜZ KAPANDI. AKSİNE SANKİ ALLAH YÜRÜ YA KULUM DEMİŞ GİBİ HER BELADAN SIKINTIDAN HALAS OLDUNUZ. ADETA GÖRÜNMEZ BİR EL SİZİ TEKNİK İFLAS DURUMUNDAYKEN KURTARDI. BUNU DA BEN DEĞİL SİZ SÖYLEDİNİZ
Federasyonumuz maalesef bu sağduyulu davranış içinde olmadı. Tersine önümüzü kapatan davranışlar içinde oldu.
BALON 4: YILDIRIM DEMİRÖREN FEDERASYONU SİZE NASIL BİR ENGEL ÇIKARDI. HER ZAMAN AFFEDİCİ OLMADI MI? AYAĞINIZA KADAR GELİP BARIŞ YAPMADI MI? NE YAPTI SİZE TFF? BİR KEZ SADECE BİR KEZ YASAL MECBURİYETTEN EMRİVAKİNİZİ YERİNE GETİRMEDİ. ÜSTELİK “GÖNDERİRİZ” TEHDİTLERİNİ YALADI TUTTU.
Gayet tabi GS bununla ilgili olan gerekli vaat ettiği tedbirleri alacaktır. Almaktadır.
BALON 5: GS KİME NE VAATTE BULUNDU? NEYE KARŞILIK? HANGİ TEDBİRİ ALACAKSINIZ? TFF’NA KARŞI DARBE Mİ YAPACAKSINIZ? AMAN HA… ZATEN YÖNETİME ALDIĞINIZ HATİP GENÇ DİKKATLE İZLENİYOR… AMAN AMAN. BİR DOST TAVSİYESİ…
Ama hiçbir şey düşünülmeden iyi hesaplanmadan doğru planlanmadan da GALATASARAY’da yapılmaz.
BALON 6: ÇOK SEVDİĞİNİZİ DÜŞÜNDÜĞÜM BİR DOSTUNUZ BU CÜMLEYİ DUYUNCA “WAAAAAAAAAAT” DEMİŞTİR EMİNİM. KISIK SESİYLE ÇIĞLIK ATMIŞTIR. “NE DİYOR BU ADAM” HEMEN TELEFONA SARILMIŞTIR ZANNIMCA. “AMAN BU ÇIKMASIN!!! ZATEN FENERBAHÇELİLERE HER YERDE PLANLI, SİSTEMLİ BİR EYLEMDEN BAHSEDİYOR. GS’LILARIN TUZAK KURDUĞUNDAN YAKINIYOR. BU SÖZE HİÇ İHTİYAÇ YOK”
Biraz zaman alabilir. Ama netice odaklıyız. Gerekenler yapılacaktır. (11.49)
BALON 7: HAY ALLAH NE DE GÜZEL ANLATIYORDUNUZ… NEDEN YARIDA KESTİNİZ Kİ?!!!!
(11.50) Ünal Aysal “UEFA Fenerbahçe’ye inanmaz” demiş ama sorun bakalım neden demiş? Sordular:
Ünal Aysal: (11.50)
Netleştirelim. Ben bir dost tavsiyesinde bulundum.
BALON 8: GS BAŞKANI. FENERBAHÇE’YE DOST TAVSİYESİNDE BULUNMUŞ MEĞER. HIMMMM…
Kulağıma gelen (…)
BALON 9: NE KULAKMIŞ BU. NEDEN SADECE GS’LILARIN KULAĞINA GELİYOR. ÇOK MAHİR OLDUKLARINDAN MI? YOKSA MERAKLI OLDUKLARINDAN MI?
GS’ın değil ama daha evvel federasyona çalışan iki arkadaşımızın, (…)
BALON 10: ÜNAL AYSAL BELKİ SAF BİRİ. DAHA ÖNCE GS İÇİN FEDERAYONDA ÇALIŞAN MI DİYECEKTİ ACABA? SONRA HANGİ 2 ARKADAŞ. SONRADAN GERÇEKLER ORTAYA ÇIKARSA OPSİYON MU KULLANACAK? “EBRU-LÜTFÜ-İLHAN” DAN HANGİSİ SUÇLANSA “BEN ONLARI KASTETMEDİM Mİ DİYECEK?
(…) şu anda Galatasaray’da hizmet eden iki arkadaşımızın (…)
BALON 11: TAMAM İŞTE. FEDERASYONDAKİ MİSYONLARI TAMAMLANDI. GS’A DÖNDÜLER. BU ANLAMI ÇIKARANLAR OLACAKTIR.
(…) bu konularda Fenerbahçe aleyhinde bilgiler verdikleri çalışmalar yaptığı şeklindeki duyumlarımı
BALON 12: YANİ O DUYUMLARI SİZ DE BİLİYORSUNUZ. TÜRKÇENİZ KİFAYETSİZ Mİ KALDI? YOKSA DİL SÜRÇMESİ SIKLAŞMAYA MI BAŞLADI?
(…) ben dile getirdim. (…)ÜNAL AYSAL’A BALONLU SORULAR..
BALON 13: VARSAYALIM ÇOK İYİ NİYETLİSİNİZ. FENERBAHÇEYE DOSTÇA UYARIDA BULUNMAK İSTEDİNİZ. HEPSİNE EYVALLAH. BUNU NEDEN MEDYA ÖNÜNDE YAPIYORSUNUZ? ARAYIN AZİZ YILDIRIM’I? KONUŞAMAYACAK DURUMDAYSANIZ ABDULLAH BEYİ ARAYIN. ONDA PEYGAMBER SABRI VARMIŞ. HİÇ BİRİ AÇMAZSA CEP TELEFONUNU KULÜBÜN TELEFONU VAR. FAKSI VAR. BİR DOST YAZIN YOLLAYIN. BİR DOST DENİNCE SADECE SİZ AKILLAINA GELİRSİNİZ. HEMEN ANLARLAR!!!! BUNUN YOLU MEDYAYA MANŞET ÜRETMEK Mİ?
(…) Aman dedim sakın böyle bir şeyi raporlara koymasınlar. (…)
BALON 14: MADEM UEFA İNANMAYACAK!!!! FAYDASI DA OLMAYACAK. SANA NE ÜNAL BAŞKAN!!!! SANA NE FENERBAHÇE’NİN SAVUNMASINDAN. SAVUNMAYA KOYACAKLARI NOTLARI SANA MI SORACAKLAR!!!!!!!
(…) Mümkünse. (…)
BALON 14: TAM ÖFKELENMİŞKEN BU CÜMLE BİZİ BİTİRDİ. MÜMKÜNSE. BU NEZAKET. BU NE UYGARCA TUTUM…. MÜMKÜNSE DEDİĞİN ANDA BİZE SUSMAK DÜŞER…
Çünkü Türkler, Türkiye’deki Fenerbahçeli dostlarımız bu konuda bunu bilmeseler dahi (…)
BALON 15: TAMAM SİZ YURTIŞŞINDA YAŞADIĞINIZ İÇİN TÜRKLER DİYE AYIRMANIZ NORMAL. DİL SÜRÇMESİ DİYELİM… AMA SİZİN KAÇ TANE FENERBAHÇELİ DOSTUNUZ VAR? VE ONLARIN NEYİ BİLİP NE BİLMEDİĞİNİ NEREDEN BİLİYORSUNUZ? AÇIKLAMALARDAN MI HAREKET EDİYORSUNUZ? MEDYAYA YAZDIRIRLAN HABERLERİN NASIL YARATILDIĞINI BİLE BİLE İNANIYOR MUSUNUZ?
UEFA bunu çok iyi biliyor ki (…)
BALON 15: EĞER GERÇEKTEN DOSTSANIZ BUNU AÇIKLAYIN. UEFA NEYİ ÇOK İYİ BİLİYOR? GS’LILAR ETKİLEMEDİ VARSAYIMIYLA SORUYORUM. NEREDEN BİLİYORSUNUZ, UEFA’NIN NE BİLDİĞİNİ? SİZ DAVAYA TARAF DEĞİLSİNİZ? UZAK YAKIN İLGİNİZ YOK. EĞER BU OPERASYONUN PARÇASI DEĞİLSENİZ VE O YOLLA BAZI BİLGİLERE ULAŞMADIYSANIZ “UEFA ÇOK İYİ BİLİYOR” DERKEN NEYE DAYANIYORSUNUZ? UEFA’YI BAŞKA GÜÇLER Mİ YÖNLENDİRİYOR? BUNU MU İMA EDİYORSUNUZ? DOSTSANIZ UEFA’YI ETKİLEYEN GÜCÜ AÇIKLAYIN!!!!!
(…) ne GS tarafından ne bu yöneticilerimiz tarafından Fenerbahçe aleyhine herhangi bir gayret ve çalışma olmamıştır. (…)
BALON 16: SİZ O YÖNETİCİLERİN TFF’DEYKEN NE YAPTIĞINI NEREDEN BİLİYORSUNUZ? O ZAMAN DA SANKİ ELEMANINIZMIŞ GİBİ BAĞLANTI HALİNDE MİYDİNİZ?
Ama bunu savunmalarına koyarlar koymazlar koymamışlardır. Bu onların bileceği iş.
BALON 18: ELBETTE. BİZİM BİLECEĞİMİZ İŞ DE SİZ NEDEN SÜREKLİ MÜDAHİL OLMA GAYRETİ İÇİNDESİNİZ. SORU BU…
Sadece bir DOST sohbeti sırasında (…)
BALON 19: AHA YİNE DOST SOHBETİ… YA DOSTLARINIZI İYİ SEÇEMİYORSUNUZ. YA DA SIZIRMA GARANTİLİ DOSTLARINIZ VAR. HABERLERİ TEKZİP ETTİNİZ Mİ PEKİ? “FENERBHÇE CEZA ALACAK” DERKEN DE YİNE DOST SOHBETİNDEYİZ. HABERİNİZ OLMADAN SIZDIRILDI. BU DOST SOHBETİ YÖNTEMİ ESKİDİ. SORUMLULUKTAN KAÇMAK İÇİN YENİ BİR YOL BULUN. BUNLARI YEDİĞİMİZİ SANIYORSANIZ YANILIYORSUNUZ.
(…) benim vermiş olduğum öneriydi. (11.51)
BALON 20: SON KEZ SÖYLÜYORUM. FENERBAHÇENİN UEFA SAVUNMASINDAN SANA NE ÜNAL BAŞKAN? NİYE UYARIYORSUN? NİYE ÖNERİDE BULUNUYORSUN? SANA NE? SEN BU İŞİN NERESİNDESİN?
Ünal Aysal ismini silin Aziz Yıldırım yazın. Ve medyanın yorumlarını hayal edin. Nasıl öküzün altında buzağı aranacaktı. Daha önemlisi var; Merakla haberin nasıl yansıyacağını izledim. Bu saate kadar da bekledim. “sehven” sözlenmiş bazı sözler büyük bir ittifakla haberlerde yoktu. “PLANLAMADAN HİÇBİRŞEY YAPMAYIZ. ZAMAN ALIR” NE DEMEK? Ve neden bu kısmı anında haberlerden çıkardınız? Toplantıyı izleyen herkes aynı cümlede mi sağırlaştı? Bu nasıl bir organizasyon?
Toplantıdaki muhabirlere değil yazıyı sayfaya koyan “elemanlara” dikkat çekmek istiyorum. Aynı cümleyi görmemeye nasıl karar verdiniz? Ve haberleri neden “Ünal Aysal’dan transfer açıklaması” etiketiyle verdiniz? GS’lılardan başkası bu tuhaf açıklamayı okumasın diye mi? Mübalağa ettiğimi düşünenler için linkler