İlyas Tüfekçi/Engin Verel/Abdullah Çevrim/Feridun Niğdelioğlu

  • İDDİA:  15 Aralık 2002 / İlyas Tüfekçi, Telegol programında Aziz Yıldırım’ın kendisini ölümle tehdit ettiğini söyledi.

 

  • İDDİA:  7 Mart 2003 / Engin Verel Aziz Yıldırım tarafından bacağından vuruldu.

 

  • İDDİA:  15 Şubat 2003 / Abdullah Çevrim Aziz Yıldırım tarafından darp edildi.

 

  • İDDİA:  29 Mayıs 2003 / Vatan spor muhabiri Feridun Niğdelioğlu Aziz Yıldırım tarafından bıçaklandı.

 

GERÇEKLER: 

Bu olayların hepsini birden değerlendirmekte yarar var. Yukarıda 3 tane Fenerbahçelinin ismi verilerek olay Aziz Yıldırım’a bağlanmak istenmiştir.  Bu durum, son dönem AKP ve ÖYM adaletinin “suç yarat, delil uydur” taktiğinin bir örneğidir. İsimlerin Fenerbahçeli olması sağlanarak Aziz Yıldırım’la ilişkilendirilmesi kolaylaştırılmaya çalışılmaktadır. Oysa bu olayların yanında, aynı dönem içinde

Ahmet Çakar

Hıncal Uluç

Kazım Kanat

Fatih Altaylı

Osman Tamburacı

Hadi Türkmen

Alp Yalman

Kaya Çilingiroğlu

gibi isimler de darp edildi, tehdit edildi, kurşunlandı. Bunları neden eklemediniz bu yazıya? Bunları da Aziz Yıldırım yaptırmıştır belki. Yalan ne kadar büyük olursa, inananı o kadar çok olur oysa. Bütün bu olayların Türk Futbolunun karanlık dönemi olan Haluk Ulusoy dönemine denk gelmesi de tesadüf müdür acaba?

Aralık 1997’deki TFF Kongresi’nde karşı karşıya geldiği Çakıcı ile zaman içinde barışan, hatta Mehmet Ağar – Mesut Yılmaz – Ergun Gürsoy aracılığıyla ranta dayalı dostluk kuran Ulusoy’u görmezden gelmek, aklamaya çalışmak hangi aklın mantığın ürünü olabilir ki?

Hıncal Uluç’u kurşunlayanların bindiği 34 UM 3115 plakalı aracın ruhsat sahibinin Alaattin Çakıcı’nın karısı Nuriye Uğur Çakıcı olması ne anlama gelmektedir acaba?

Aziz Yıldırım ile ilgili, buna benzer tek bir somut deliliniz var mı? Gerçi olsa çoktan Taksim Meydanında sallandırırdınız. Aziz Yıldırım ile ilgili, kenar mahalle kadınlarına yakışan türden dedikodularınız dışında tek bir somut delil olsa, zaten size gerek kalmaz, her zaman olgunluğuna ve sağduyusuna güven duyulan Fenerbahçe Taraftarı ve Kongre Üyeleri 1 dakika içinde gereğini yapar. Aziz Yıldırım çıktığı her Kongrede hepinizi birden üst üste koyup ezip geçiyorsa, hep beraber oturup bir düşünün. Utanmadan isyana çağırdığınız ortalama bir Fenerbahçe Taraftarı ve Kongre Üyesi dahi hepinizden daha akıllı, namuslu ve niteliklidir. Kendi pisliğinizde kendinizi eğlendirirsiniz ancak…

İlyas Tüfekçi, 15 Aralık 2002’de Telegol programına telefonla bağlanmış, Aziz Yıldırım’ın kendisini ölümle tehdit ettiğini söylemiş, hızını alamayıp gece yarısı evinden stüdyoya gelerek aldatılan kadın hezeyanıyla aynı iddiayı stüdyoda tekrarlamış, birkaç gün gündemde kalmıştır.

Peki ben size, Aziz Yıldırım’ın İlyas Tüfekçi ile hiçbir hukukunun olmadığını, Fenerbahçe’de oynamış eski bir futbolcu ve acemi ve amatör bir Teknik Adam olmanın ötesinde hiçbir vasfının da olmadığını söylesem? Yetmez, biliyorum.

O halde bu aldatılan kadın hezeyanın asıl sebebini açıklayalım: İlyas Tüfekçi, o sezon Fenerbahçe ‘nin başında olan Werner Lorant’ın Almanya’dan çok yakın arkadaşıdır. Takımın başına Lorant’ın getirileceği konuşulmaya başlanınca,  kendisi de” yardımcı antrenör olarak teknik ekibe katılacağı hayalleri” görmeye başlamıştır. Hatta bu konuda bazı isimler onu yüreklendirmiştir.  Ancak bu hayaller Aziz Yıldırım’ın onay vermemesi ile suya düşmüştür.

Şimdi daha iyi anlaşılıyor değil mi; İlyas Tüfekçi’nin hayatında hiç kendisi ile muhatap olmamış Aziz Yıldırım’a saldırmasının sebebi? Tabi ki bütün senin için de  “gerçeklerin ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır” İlyas Tüfekçi.

Abdullah Çevrim’i Aziz Yıldırım’ın darp ettiğini/ettirdiğini söylemek ne kadar da makul bir yalan değil mi? Eğer öyle olsaydı, kısa bir süre sonra Aziz Yıldırım’ın hala basın toplantısında yanında Abdullah Çevrim olur muydu? O toplantıda Aziz Yıldırım Ulusoy’u, Uluç’u ve Altaylı’yı Fenerbahçe düşmanlığı yapmakla suçluyordu.  Peki sizce dolayısıyla kimi suçluyordu?

Feridun Niğdelioğlu konusuna cevap vermek bile benim için “aşağılanmak” olacaktır. Bu adamı ve bu adamla ile ilgili bundan 11 yıl önceki bu iddiaları belki o gün ciddiye alan Fenerbahçeliler olmuştur. Ama aradan geçen 11 yıl içinde nasıl bir mikser olduğunu, dünyanın en çok “yalanlanan” habercisi olduğunu bizzat kendisi sağladığından üzerinde konuşmaya bile değer görmüyorum.

Çocuğuma Yalancı Çoban masalını anlatırken çobanın adına Feridun diyorum. Neden yalancı çobana Feridun diyorsun diyenlere ise “çok gerçekçi oluyor” diyorum. Anlayan Anlar…

Aziz Yıldırım için oluşturulmaya çalışılan mafya algısı liseli medyanın “cambaza bak” taktiğinden başka bir şey değildir. Başlarında bizzat Jurrasic Park’tan tanıdığımız Hıncal Uluç’un olduğu ve  onun yetiştirdiği onlarca tetikçi ve manipülatör gazeteci (!) tarafından beslenen bu algı, Fenerbahçe’nin yükselişini engellemek, haklarını masa başında gasp etmek ve toplumda Aziz Yıldırım’la ilgili sistematik bir suçlu portresi oluşturmak için yıllardır var gücüyle çalışmaktadır.

Dışarıdan gelen bir araştırmacı, günümüzdeki Türk futbolu özelinde Türk sporunu 1998 öncesiyle kıyaslayarak araştırmaya kalksa gerçekten de “her taşın altında” Aziz Yıldırım’ı görecektir. Ama o taşlar ülke sporuna katkı için bizzat Aziz Yıldırım tarafından döşenmiş taşlardır. Sevilsin sevilmesin, ülke sporuna çağ atlatan, olimpiyat sporlarını Türkiye’de yücelten birine söylenecek en son sözlerdir bunlar. Aziz Yıldırım, sadece Fenerbahçe’nin değil, ülke sporunun gördüğü en büyük spor adamıdır.

  • 1998’den önce Türkiye’de kim voleybol (özellikle de kadın voleybol) maçlarını izliyordu?
  • 1998’den önce Türkiye’de kim basketbol maçlarının şifreli kanaldan verileceğine inanırdı?
  • 1998’den önce voleybolda kim Türkiye’den Avrupa ve Dünya şampiyonu takımların çıkacağını hayal ederdi?
  • 1998’den önce kim Türkiye’de basketbola bu kadar yatırım yapılacağını, Milli Takım’ın dünya ikincisi, bir kulüp takımının (Fenerbahçe Kadın Basketbol Takımı) final four, hatta final oynayacağını hayal edebilirdi?
  • 1998’den önce Türkiye hangi olimpiyatlara, hangi branşlarda kaç sporcuyla katılmıştır?
  • Son olimpiyatlara rekor sayıda sporcuyu kim göndermiştir?
  • “Ata sporumuz” Güreş ve Halterde doping ve şike skandallarıyla Türkiye’nin rezil olmasının  Fenerbahçe’nin bu branşlara sahip olmaması ile ilgisi var mıdır?
  • 1998’den önce, 15 yıl sonra ülkede bu kadar modern futbol, basketbol, voleybol, yüzme, atletizm, salon ve statlarının, antrenman tesislerinin olacağını kim öngörebilirdi?

Bu örnekler saymakla bitmez…

Elinizde tek bir delil olmadan dedikodu yapacağınıza yukarıdakiler gibi, gerçek, elle tutulur, gözle görülür bir tane örnek verin. Belki o zaman Kenar Mahalle Kadınlığından “adam”lığa ilk adımı atmış olursunuz.

Bugün hepinizin aynı çöplükte Aziz Yıldırım’a sallaması ile salladığınız Aziz Yıldırım’ın yıllardır kutsal FBSK Başkanlığı yapması da, aslında herkesin HAK ETTİĞİ yerde olduğunun net örneğidir. Yani kısaca, herkes bulunduğu yere çok yakışıyor…

@_deniz_bt

Yorum bırakın