Bir @fireofoctopus Derlemesidir;
“Her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı kanıtlar” varmış ama biz göremiyormuşuz!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
3 Temmuz sürecinin yeni ve daha şiddetli “ikinci safha”sı 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararıyla başladı. Bu zamanla daha net anlaşılacak.
16 Ağır Ceza Mahkemesi’nin kamuoyuna “Şike tescillendi” diye yutturulmaya çalışılan kararının “GEREKÇESİ” tam bir hayal kırıklığı oldu.
3 Temmuz Operasyonu’nun “hareket merkezi” olan medya gerekçeli karardaki çelişkileri görmedi. Görüp yazmak isteyenlere de musallat oldu.
Fenerbahçe taraftarının çok takıldığı bir konu vardı: “Eğer tek kanıt tape ise neden TS ceza almadı. Onların da aynı içerikte tapeleri var”
İsyan haklı. TS’la ilgili benzer içerikli tapeler değerlendiriliyor ve kalıplaşmış cümleyle “beraatlerine karar vermek gerekmiştir” deniyor
O cümle şu:“yüklenen suçtan cezalandırılmalarına yeter her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı kanıtlara ulaşılamadığından beraatlerine”
TS hakkındaki tapeler değerlendirilirken “her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı kanıtlara” ulaşılamadı denince ne anlaşılıyor?
Fenerbahçe hakkında hüküm tesis ederken “her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı kanıtlara” ulaşılmış olmalı. Bu anlama gelmiyor mu?
Peki Fenerbahçe ile TS arasındaki iddialara konu aynı da kararlar nasıl birbirine zıt!!! TS’a farklı “mualemele” yapılmasının sırrı ne?
“Muamele” farkının “menşei”nin gün ışığına çıkmasına katkı sağlamak üzere bir süredir “Gerekçeli Karar”daki çelişkileri yazıyorum.
“TS ile ilgili de tapeler var. Neden onlar suçlanmadı?” isyanının daha güçlü seslendirilmesi için “Kanuni Şike Mantığı”nı anlamak lazım.
6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesi Kanunu’nda çerçevesi çizilen “şike” kavramının çok net anlaşılması şart.
Çünkü “Kanuna göre cezalandırılan şike” ile “kamuoyunda algılanan, bilinen, tahayyül edilen şike kavramı” arasında hiçbir alaka yok.
Fenerbahçe’ye reva görülen muamele “6222’ye sokuşturulan alengirli, ucu açık tanımlarla şike yapmış gibi cezalanıldırmak”tan başka şey değil
O nedenle çok seslendirilen yalanlardan sıyrılıp, resmen bilinenleri unutup 6222’nin yapım ve yazımında emeği geçenleri bilmek lazım.
Tek hamlede anlatmak, anlaşılmak, inanmak ve hazmetmek bakımından zor olabilir. Adım adım ilerlemekte fayda var.
Kamuoyunda “şike kanunu” algısı yaratılarak sunulan, gerekçesinden de anlaşılacağı üzere “şike” içermeyen 6222’yi ikiye ayırmak lazım.
6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesi Kanunu’nun 20 (küsür) maddesi bir yana; “şikeli” 11. Maddesi bir yana…
6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesi Kanunu’nun 11. Maddesi’nin müellifi veya ilham perisi her kimse takdiri hak ediyor.
Şimdi muhakkak eseriyle övünmektedir. Tebrikleri kabul etmekten yorulmuştur. Hatta meyvelerini dahi toplamıştır.
Umarım bugün kendisini paylaşamayanlar gerçekler ortaya çıktığında da sahiplenir. Belki de ilk tekmeyi onlar basar, aslanların önüne atar
Kanunu mutlaka bir “komisyon” yazmıştır. Ben 11. Maddeyi yazanı (her kimse) tebrik ediyorum. Bir kanun maddesi bu kadar mı işlevsel olur!!!
11. Madde topluma “şike soruşturması” olarak sunulan operasyonu yapanların başlarının sıkıştığı her aşamada faydalandığı “maymuncuk” gibi…
6222 sayılı kanunun 11. Maddesi’nin fayda(!)ları saymakla bitmez… Kanunu yorumlayanlara o kadar geniş keyfi hareket alanı yaratıyor ki…
6222’nin 11. Maddesi “zaman yolculuğu mümkün mü; değil mi” tartışmalarına da son verebilir. Yoksa bu kadar öngörü nasıl mümkün olabilir!
Sanki 6222’nin 11. Maddesi 2012 yılının Mayıs-Haziran aylarında yazılmış. 11. Maddenin müellifi (her kimse) adeta zamanda yolculuk yapmış!!!
Misal Mayıs’ın 2. Cuma günü el ayak çekilince İstanbul Çağlayan Adliyesi’ne duhul etmiş. Zamanda yolculuk olduğundan ışınlanmış diyelim
“Müellif” 16 Ağır Ceza Mahkemesi Heyetiyle görüşmüş ve onların “Şöyle bir kanunumuz olsa çok rahat ederdik” dileklerini dinlemiş.
Sanki “Mevcut dosyadaki evrakla beklenen karar imkansız. Her türlü yoruma açık, ispat keyfiyeti olmayan bir madde çok işe yarardı” denmiş.
Müellif de zamanda geriye yolculuk yapıp bu metni yazmış. Yoksa soruşturmanın tıkandığı her nokta 11. Maddeyle nasıl açılabilirdi ki???
Soruşturmanın içeriğini biliyor olamaz (Mantıken) Planlayıcılardan biri olamaz. Tahayyül sınırlarını da aşar. En mantıklısı zaman yolculuğu!
Yargı için 11. Madde bir nimet. Şikeyle suçlamak için sahaya yansımış olma şartı yok. Sahaya yansıma bir yana maç oynanmasa da olurmuş!
11. Maddenin bir başka hikmeti… Şike için illa para alışverişini kanıtlamaya gerek yok. O kısım “kazanç ve sair menfaat” tanımıyla aşılmış
“Sair menfaat” dendiğinde içine neler sokulabileceğini eminim kanunu yazanlar bile hayal etmemiştir…
“Kazanç ve sair menfaat”in rakip futbolcuya verilmesine de gerek yok. Teklif ettin mi? Bittin. Teklifi de suçlanan kişinin yapmasına gerek yok…
Öyle ki teklif etmek suçun tamamlanması anlamına geliyor. Teklif derken aleni bir ifade veya para telaffuzu değil. Yanlış anlaşılmasın.
Suçlanan kişinin yüz yüze konuştuğu kişi akabinde rakip takımla bağlantılı sayılan başka biriyle şifreli konuşursa kafi. Kanıt sayılıyor.
Şifreli konuşan kişiler buluşmuşsa, ayrıldıktan sonra başka başka kişilerle sohbete devam etmişlerse ve para mevzusu varsa…
Mantık şöyle kuruluyor.
X şahıslar neden Y şahsıyla buluşur… Olsa olsa şike içindir… X ve Y şahısları ne konuşur… Olsa olsa şikedir
Y şahsı çıkıp Z şahsını arıyor… Demek ki şike talimatı aldı. Y ve Z arasında bir para muhabbeti var. Olsa olsa şike teklifini iletiyordur.
X, Y, Z hatta Ğ konuşmayı sürdürüyor… Demek ki şike teklifi iletildi… Yoksa neden konuşmaya devam etsinler… Kanuni şike kanıtı!!!!
6222’nin 11. Maddesi (ilgili fıkrası) teklif iletildiği anda teşebbüsün tamamlandığını kabul ediyor. Teşebbüs de suç tamamlanmış gibi cezalandırılıyor.
Teklifin yapılmış olduğu varsayımı (dahi) kabule bağlı kalmadan “şike anlaşması vücuda gelmiş” şeklinde yorumlanıyor. “Vaki-vuku” kurnazlığı
6222’nin 11. Maddesinin müellifleri azimli yargı mensuplarına işte bu kadar geniş bir hareket alanı yaratıyor. Hukuk kuralları çiğnenerek!!!
Özetle 6222’nin 11. Maddesi türlü türlü zorlama yorumlarla ve zincirleme varsayımlarla “şike” hükmüne fırsat tanıyor. Bu kabul edilemez!
Bunları şaka mahiyetinde okumayın. Konu “şaka gibi” olabilir ama şakayı yapan ben değilim. En azından ben başlatmadım.
Kanunun ilk mahkeme uygulamasının gerekçeli kararından anlıyoruz ki “varsayım” ve “DEMEK Kİ” “vicdani kanaat” için yeter de artar şart
6222’nin 11. Maddesi o kadar ustalıkla kurgulanmış ki, soruşturmacıları hiçbir şekilde kanıtlama mecburiyetine zorlamıyor. İnsafına kalmış
Kanuna bağlı yapılan “Teklif yapıldığı anda sonuca bağlı kalmadan suç işlenmiş sayılır” yorumu aslında yanlış değil.
Hukukçular da “Teklif yapılması halinde şike anlaşması vardır denebilir” diyor. Ben de aynı görüşteyim.
Ancak bu soyut kavramı canlandıran düşünce ne? Hukukçular neden “teklif edildiği anda” şike yapılmış sayılır diyor?
Okuduğum kitaplarda aynı mantık işletilmiş: X takımın X yöneticisi bir otele gidiyor. Futbolcuyla lobide buluşuyor. Ve orada para teklif ediyor.
X takımın X yöneticisi diyor ki “Bize yenilin 500 bin lira alın” Bu durumda para alışverişi olmasa da teklif aynı etkiyi yapmış olabilir.
Bu sahne medyada çokça zikredilen ve ülkede futbolla ilgilenen herkesin kolayca makul bulup inanacağı bir sahne.
Bu sahneyi gözünde canlandırıp “Şike anlaşması var sayılabilir” diyenler arasında savunmada yer alan Prof. Ersan Şen de var.
Ersan Şen’in bir makalesindeki “şike anlaşması olarak görülebilir” mealindeki ifadesi 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nin gerekçeli kararına da alınmış.
Ancak ne hikmetse o cümleyi görüp altını çizen ve alıntı yapan mahkeme heyeti birkaç sayfa aşağıdaki açıklamaları görmemiş. Veya…
En önemlisi de yorumlarını aktaracağım hukukçular “teşebbüs” derken ortak bir olay hayal ediyor.
X kişi Y kişiyi öldürmek istiyor. Plan yapıyor. Silah temin ediyor. Pusu kuruyor. Öldürmek üzere ateş ediyor. Arızi sebeplerle başaramıyor
Şike teşebbüsü denince de bu tür bir sahne hayal ediliyor. Kişi öldürmek kastıyla ateş ediyor. “Elinde olmayan sebeplerle başaramıyor”
Nasıl ki öldürmek kastıyla ateş eden kişi suç tamamlanmış gibi ceza alırsa şike teklifi de aynı mahiyettedir diyen hukukçular var.
Gerekçeli karar detaylı incelendiğinde bu tanıma sokulamayacağı anlaşılıyor. Hatta kanun yazılırken o konuda şike yapıldığı inancı hakim.
6222’nin 11. Maddesine hiç gerekmediği halde eklenen fıkralarla ilgili en hafif yorum “yazım hatası ve acelecilikten kaynaklanan zafiyet”
Kanunun yorumlarla “zorlanma”sıyla, dosyadaki tapelerin varsayımlarla “zorlanma”sı arasındaki farkın anlaşılması istenmiyor.
Medya hem Fenerbahçe’ye “şike yapmış gibi varsayılarak” zorlamalarla ceza verilmeye kalkışıldığı gerçeğini duyurmuyor hem de suçluyor
Gerçekleri duyurmak bir yana şike iftirasını pekiştirmeye ve kanıksatmaya çalışan medya çok kritik rol üstlenmiş durumda.
Mahkeme kapısından geçmemiş bir sıradan taraftarın yorumları itibar görmeyebilir. Hukukçular ne diyor? Önemli olan onların yorumları
Hukukçu deyince, süreçte üstün yararlılık gösteren, ilmik ilmik ağları ören, güzide şahsiyetler anlaşılmasın.
Benim görüşlerini aktaracağım hukukçular medyanın yakınından dahi geçmediği, yazdıklarını okumadığı gerçek şahsiyetler.
Şike ve Teşvik Primi Suçları*
Prof. Dr. Muharrem ÖZEN**
Şike Suçu
Doç. Dr. Devrim GÜNGÖR
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı öğretim üyesi.