ŞİKE” VİRÜSÜ

Resimlerle anlatayım… Bunları anlamak istemeyenlere sunabilirsiniz. Şike nedir?

1

Şike yapmak ne demektir?

2

Hangi durumlarda şikeden bahsediliyor.

3

Resmi açıklamada veya medyada şike var dendiğinden insanlar ne anlar

4

Şike denince nasıl bir kavram zihinde canlanır

5

Ne olursa şike var denebilir? Renklere kızmayın. Şike denince bu renklere çağrışım yapıyor

6

Şike kavramını devlet nasıl tanımlamış?

7

Şike tanımı yazılırken (6222′ye) yapılan ince ayar

8

Resmi tanıma göre şike var demek için şu unsurlar olmalı

9

16 ACM şike kanunu yorumlamış. Heyete göre şike tanımı… Yargılanan Fenerbahçe değil

10

Suçlamaya konu eylemlerden yönetimin haberi yok

11

Yargılamaya konu eylemlerden futbolcuların teknik adamın dahli haberi yok

12

Şike var demek için müsabakanın danışıklı sonuçla bitmesi gerekmez

MÜSABAKANIN ANLAŞMA DOĞRULTUSUNDA SONUÇLANMASI GEREKMEZ

16 ACM yorumu… Şike var demek için teşebbüse teşebbüs teşebbüs dahi yeter. Nasıl?

14

16 ACM yorumu… Şike var demek için teşebbüse teşebbüs teşebbüs dahi yeter. Nasıl? Bir araya gelmeseler de olur

15

16 ACM yorumu… Şike var demek için teşebbüse teşebbüs teşebbüs dahi yeter. Nasıl? Fikir birliği de yeter 

 
Gömülü resim için kalıcı bağlantı
 
 

16 ACM yorumu… Şike var demek için Anlaşma yeter ama bu bilinen anlaşmalardan değil

16 ACM yorumu… Şike var demek için anlaşma teklifi de yeter 

 
Gömülü resim için kalıcı bağlantı

16 ACM yorumu… Şike var demek için sahaya yansıma şart değil. ceza yargılamasının konusu da değil 

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

6 ACM’nin ısrarla kamuoyundan gizlenen yorumuna göre tesbit edilen şike şöyle birşey. Maç oynanmasa da olur 

 

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Bu nasıl şike….

 
Gömülü resim için kalıcı bağlantı

16. ACM’nin şike diye tanımladığı eylem bu…

 
Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Öyle bir şike tanımı ki… İzahı gayrı kabil 

 
Gömülü resim için kalıcı bağlantı

İşte bu da Türk icadı Kanuni şike…. 

 
Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Bu tabloya bakarak 16. ACM’nin şike kararı verdiği söylenebilir mi? 

 
Gömülü resim için kalıcı bağlantı
Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Yargıtay kararını okuyan doysya hakim olmayan bir kişi ne düşünür? Hangi kanıt görüldü de bu ifadeler yazıldı 

 
Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Israrla şike talimatı verildiği yazılmış… Kanıt!!!!!!!!!! 

 
Gömülü resim için kalıcı bağlantı
 

Israrla para alışverişinden bahsediliyor. Kesin ifadelerle. Kanıt????? 

 
Gömülü resim için kalıcı bağlantı
 

Bunları UEFA nasıl yorumlayacak… Neden olmayan talimatlar varmış gibi yazıldı 

 
Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Israrla adil yargılama yapıldığı söyleniyor? Bu hukukilik denetimi mi? 16 ACM kararına savunma mı? 

 
Gömülü resim için kalıcı bağlantı
 

Yargıtay’a göre Aziz Yıldırım tapeleri kabul etmiş… 

 
Gömülü resim için kalıcı bağlantı
 

Hem para alışverişi olmuş hem de mahkemede kabul edilmiş 

 

Gömülü resim için kalıcı bağlantı
 

Bu karar “Şike suçunun kanuni tanımına” göre alınmış… Kanuni şike yani

 
Gömülü resim için kalıcı bağlantı
 

Her şey bir yana da şu nasıl yazılır. Hakem tayini yaptırmışız. Hem kendi maçımıza hem rakiplerin maçına 

 
Gömülü resim için kalıcı bağlantı

BU NASIL ŞİKE?

şike

3 Temmuz Operasyonu’nun nasıl planlandığı, kimlerin finanse ettiği, projenin nasıl uygulandığı, medyanın rolü er veya geç ortaya çıkacaktır

Yargılama sürecindeki haksız tutum ve kararlar kadar delil değerlendirme hususu uzun yıllar tartışılacaktır. 16. ACM’nin şike hükmü de!!!

Operasyonun aslında “3 Temmuz 2011”de başlamadığını; ince işçiliğinin ve alt yapısının çok önceden hazırlandığını sıklıkla vurguluyorum

16. ACM’nin şike kararına esas 6222 sayılı kanunun hazırlık ve yazım aşamasının da “3 Temmuz Operasyonu”nun parçası olduğuna inananlardanım!

Bir süre önce; 16. ACM’nin “Şike tesbit edilmiştir” kararı verirken ne demek istediğini, kamuoyunun bunu nasıl yanlış algıladığını yazmıştım

Medyada konusu edilmeyen, hukukçular tarafından tartışılmayan, kamuoyunun “3 Temmuz”da haberdar olduğu 6222 ile ilgili yorum sıkıntısı var

TBMM’de 2 saatte kanunlaşan 6222 için el kaldıran milletvekillerinin dahi tam olarak “kanundaki şike kavramını” kavradıklarını sanmıyorum

Milletvekilleri mahkeme tarafından nasıl yorumlandığını anlatacağım şike kavramını idrak edip oy verdiyseler tarihi hataya ortak olmuştur

3 Temmuz haftasında “alametine” vakıf olduğumuz, ilk defa Fenerbahçe üzerinde denenen 6222 için hukukçuların teknik yorumları çok önemliydi

“İlk kez Fenerbahçe üzerinde denenen” 6222’deki “maç sonucunu etkileme”nin ne anlama geldiği; cezai yansımaları hakkında yayınlar yapıldı

Bu yayınlardan biri de Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku AD öğretim üyesi Prof. Dr. Hamide Zafer’e ait.

Prof. Dr. Hamide Zafer’in “Şike ve teşvik primi” Verme Suçu başlıklı makalesinin diğer eserlere göre önemli bir farkı ve değeri var…

Prof. Dr. Hamide Zafer; tanınmış hukukçu olmasının yanı sıra 3 Temmuz sürecinde TFF PFDK üyesi. Yani dosya hakkında somut bilgilere sahip.

Prof. Zafer, makaleyi PFDK’da görev yaptığı süreçte yazdığını özellikle vurguluyor. Bir detay oldukça önemli…

zafer makale

Prof. Dr. Hamide Zafer’in “Şike ve teşvik primi” Verme Suçu” başlıklı makalesini bizzat okumak isteyenler için

Prof. Dr. Hamide Zafer’in makalesinden bazı başlıkları dikkatinize sunmak istiyorum: “Şike anlaşması nedir?”

zafer makale 1

Prof. Dr. Hamide Zafer’in makalesinden: “Şike anlaşması için bir araya gelmek gerekmez…”

zafer makale 2

Prof. Dr. Hamide Zafer’in makalesinden: “Suç siyaseti açısından tamamlanmış gibi cezalandırılır..”

zafer makale 3

Prof. Dr. Hamide Zafer’in makalesinden: “Teklif edilmesi yeterlidir. Maddi menfaat veya sair kazanç temini gerekmez”

zafer makale 4

Prof. Dr. Hamide Zafer’in makalesinden: “Menajerlere ulaşmak yeterlidir. Teklif yapıldığında anlaşma sağlanmış sayılır”

zafer makale 5

Prof. Dr. Hamide Zafer’in makalesinden: “Menajer suçlanır, futbolcu ceza almaz ayrıntısı

zafer makale 6

Prof. Dr. Hamide Zafer’in sadece hukukçularca tartışılmak üzere hazırladığı teknik kavramlarla yüklü makaleye söylenecek söz yok.

Pek çok hukukçu gibi, Prof. Zafer de; 6222’nin cezai hükümlerinin nasıl yorumlanacağı konusunda hukuki görüşlerini paylaşmış.

Şu söylenebilir. Kanun hazırlanmadan görüşleri alınsaymış; teşebbüs aşaması tespiti ve ispat zorluğu konularına vurgusu önemli olurmuş.

Belki “anlaşmanın genel teşebbüs hükümlerinden çıkarıldığı özel düzenleme” yapılmaz; “tamamlanmış gibi” denmez net bir metin ortaya çıkardı

Prof. Dr. Hamide Zafer’in makalesinden ilk kez alıntı yapıp burada paylaştığım zaman şaşkınlıklarını ifade edenler oldukça fazlaydı.

Gelen tepkiler “Böyle gerekçelerle şike kararı nasıl verilebilir? Bu şaka mı? Böyle bir yorum nasıl yapılır?” başlıklarında yoğunlaşmıştı.

Hukukçular istedikleri kadar teorik tartışmalar yapabilir. Ancak yaşadığımız olay ilacın deney yapmadan hasta üzerinde denenmesinden farksız

Prof. Zafer’in “Bu gerekçelerle mi şikeden ceza vermeye kalkıyorlar” tepkisine yol açan yorumları makale aşamasında sürse sorun olmazdı.

Hukukçular belki yüzlerce makale yazacak, tartışacak ve en sonunda bir ortak noktayı bulacaklardı. Belki de 6222’de değişiklik gerekecekti.

Olayın benim için şaşırtıcı tarafı neredeyse aynı yorumları “16. ACM Gerekçeli Kararı”nda okumak oldu.

16. ACM Gerekçeli Kararı”ndan: Fenerbahçe yargılanmıyor…

gerekçeli karar 1

“16. ACM Gerekçeli Kararı”ndan: Fenerbahçe Yönetim Kurulu Üyelerinin haberi ve dahli yok”

gerekçeli karar 2

“16. ACM Gerekçeli Kararı”ndan: “Sahaya yansıması gerekmez”

gerekçeli karar 3

“16. ACM Gerekçeli Kararı”ndan: “Sahaya yansıyıp yansımadığına bakmadık”

“16. ACM Gerekçeli Kararı”ndan: “Bir araya gelmek gerekmez”

gerekçeli karar 4

“16. ACM Gerekçeli Kararı”ndan: “Yüz yüze konuşmalar ve fikir birliği”

gerekçeli karar 5

“16. ACM Gerekçeli Kararı”ndan: “Teklif dahi yeterlidir”

gerekçeli karar 6

“16. ACM Gerekçeli Kararı”ndan: “Suç tamamlanmış gibi ceza verilir” (Para transferi şartı yok)

gerekçeli karar 7

“16. ACM’nin Gerekçeli Kararı”ndaki “şike yorumlarını” okuyunca şöyle düşünmek mümkün. Hukukçular aynı yorumu yapmış.

Prof. Dr. Hamide Zafer’in mahalesi karardan 6 ay önce yazıldığından alıntı yapılmıştır diye düşünerek metni gözden geçirdim.

16. ACM Heyeti, hangi gerekçeyle “şike tesbit edilmiştir” kararı verdiğini hukuki metinlerden alıntılarla desteklemiş.

delil değerlendirmesi

İşin ilginç yanı şu: Prof. Dr. Hamide Zafer’in makalesi 16. ACM’nin kararını destekleyici yorumlar içeriyor ancak hiç bahsedilmemiş.

Mübalağa etmiş olacağız ama konuya ilgisiz birisi zaman darlığından metnin o bölümünü Prof. Zafer’in yazdığı hissine bile kapılabilir.

16. ACM Gerekçeli Kararı ile Prof. Zafer’in makalesindeki benzerlikleri karşılaştırınca ilginç bir sonuç ortaya çıkıyor. (1)

karşılaştırma 1

16. ACM Gerekçeli Kararı ile Prof. Zafer’in makalesindeki benzerlikleri karşılaştırınca ilginç bir sonuç ortaya çıkıyor. (2)

karşılaştırma 2

16. ACM Gerekçeli Kararı ile Prof. Zafer’in makalesindeki benzerlikleri karşılaştırınca ilginç bir sonuç ortaya çıkıyor. (3)

karşılaştırma 3

16. ACM Gerekçeli Kararı ile Prof. Zafer’in makalesindeki benzerlikleri karşılaştırınca ilginç bir sonuç ortaya çıkıyor. (4)

karşılaştırma 4

Ve sonuç olarak biz nasıl bir şike yapmışız dendiğinde şu tablo oluşuyor…

tablo 1

Biz öyle bir şike yapmışız ki… Eğer kamuoyu doğru bilgilendirilmezse eşi benzeri olmayan bir şike eylemi üstümüze yapışacak…

tablo 2

16. ACM’nin neden Prof Dr. Hamide Zafer’in her soruya cevap veren makalesinden neden alıntı yapmadığı konusunda önemli bir ayrıntı var.

Mehmet Baransu, 11 Mayıs 2012’de bir yazı yazıyor. Makale yazıldıktan sonra, 16. ACM Kararı’nı açıklamadan 2 ay önce…

Baransu, kendi tabiriyle “Fenerbahçe’ye ve Rıdvan Dilmen’e” sallıyor. Oradaki bir detaya dikkatiniz çekmek istiyorum.

baransu 1

MAA dönemi PFDK Üyeleri, 4 Ocak 2012’de Fenerbahçeli olarak bilinen Kurul Başkanı H Fahri Gültekin olmaksızın bir araya geliyor.

baransu 2

Kurul Başkanlarından “etkilenmemek” için ayrı toplandıkları söylenen üyeler 3 takımın küme düşülmesi konusunda hemfikirmiş.

Prof. Dr. Hamide Zafer, küme düşme fikrine esas oluşturacak bir hukuki metin hazırlıyor. (Baransu; 24 sayfalık makale diyor)

Baransu ile MAA’nın bağlantısı düşünüldüğünde “Bu makaleyle çetenin “sahaya yansımıştır, yansımamıştır” tezi de çökecekti.” yorumu ilginç

Prof. Dr. Zafer, makalesinin güncelledikten sonra bu konuyu ayrıntıyla yazmış. İlk kaydettiğimiz zaman bu uzun açıklama yoktu.

Baransu, makalenin hazırlanış amacını köşesinde yazdıktan sonra 16. ACM dedikodu olur diye alıntı yapmayı doğru bulmamış olabilir.

16. ACM Heyeti, makaleyi bir vesileyle görüp, esinlenmiş de olabilir. Veya tamamen tesadüfen hukukun gereği aynı yorumlarda bulunmuşlardır.

Bunları bilmek zor. Ancak şu açık. MAA 18 Eylül 2013’te düzenlediği basın toplantısında 19 Ocak 2012 tarihli bir metin paylaşmıştı.

TFF ile UEFA arasındaki pazarlığı ortaya koyan metinde “Müsabaka sonucunu etkileme eyleminde bulundukları tesbit edilecek” deniyordu

Biz de sormuştuk. “Ortada kurul kararı yok. PFDK’na sevk yok. MAA neye güvenerek UEFA’ya söz veriyor?”

En azından bu sorunun cevabını almış olduk. Prof. Dr. Hamide Zafer’in makalesindeki hukuki yaklaşım Fenerbahçe’ye pahalıya malolacakmış

MAA’ın “2010-11 şampiyonluk kupasını geri almak ve kişileri futboldan men etmek” için hukuki dayanağı varmış…

Prof. Zafer, sadece TBMM’nin onayladığı bir kanunu yorumluyor. Suçlu aranacaksa o kanunu yazanlar ile sessizce geçirenlere bakmak lazım

Selim Ferit Yıldız

Göstere göstere…

maaa

18 Eylül 2013 günü saat 13.54’ten sonra “Mehmet Ali Aydınlar’ın gözyaşı” da Fenerbahçe ile ilgili saldırı başlıklarının arasına eklendi

1 dakika 42 saniyelik “gözyaşı” videosu, saat 14:43 itibarıyla üzerine (olumlu, olumsuz) çok yoğun yorum yapılan konu haline geldi.

Çok kısa sürede dha kaynaklı “tıpkı metin” tüm medyada “Tıklayın Mehmet Ali Aydınların gözyaşlarını izleyin” haberinin altında yer buldu.

Mehmet Ali Aydınlar’ı ağlattılar

Mehmet Ali Aydınlar, düzenlediği basın toplantısına kendisine oğlu ile ilgili sorulan bir soru sonrasında gözyaşlarına hakim olamadı…

Türkiye Futbol Federasyonu Eski Başkanı Aydınlar’ın, düzenlediği basın toplantısında çok ilginç anlar yaşandı…

Bir basın mensubunun “Aziz Yıldırım’ın sizin için söylediği ‘Yaşadığı acıyı unutması için voleybol şubesini verdik’ sözleri hakkında neler düşünüyorsunuz” sorusu sonrasında şunları söyledi ve gözyaşlarına hakim olamadı: “Herkesin manevi değerleri vardır. Ben 2007 yılında voleybol şubesine sponsor oldum ve başına geçtim. Benim oğlum ise 2008 yılında….”

Mehmet Ali Aydınlar, cümlesini tamamlayamadan gözyaşları içinde kaldı. Aydınlar’ın ağlamasından sonra soruyu soran gazeteciye salonda büyük tepki oluştu...

100’ü aşkın internet sitesinin aynı anda yaydığı “tıpkı metin”le anlaşıldı ki “Aydınlar’ın gözyaşlarının müsebbibi Aziz Yıldırım”mış.

Yine o saatlerde şaşılacak kadar hızla Aziz Yıldırım’ın 13 Eylül 2012’de NTVSPOR’daki açıklamalarının ilgili bölümü tüm mecralarda paylaşıldı

Aksi kanıtlanana kadar Aydınlar’ın “yeni bir fay hattı/kırığı oluşturma amaçlı uygulama”da kendi iradesiyle rol almadığını kabul etmeliyiz

Az sonra paylaşacağım yayınlanarak aleniyet kazanmış metinleri okuyup; linklerdeki görüntüleri izledikten sonra belki bir fikir oluşabilir.

Aydınlar’ın kasti “rol”ü olduğunu söylemek şimdilik zor ancak göstere göstere yapılan medya uygulamasını “organize edenler” ipucu bıraktı

Mehmet Ali Aydınlar’ın ne düşünüp, tasarlayarak basın toplantısı düzenlediğini bilmiyoruz. Her ne umduysa tam aksi etki yaptığı muhakkak

Mehmet Ali Aydınlar’ıntaaa14 Eylül 2012 günü yazılı açıklamayla yapacağını ilan ettiği basın toplantısından beklentiler çok fazlaydı.

Aydınlar’ın beklentilerinden ziyade, yapacağı bilinen konuşmanın yaratacağı etkiden faydalanmak isteyenlerin ne yapacağı kritik öneme haizdi.

Aydınların konuşmasından beklenen en büyük fayda (kendisinin haberi var veya yok) geçen hafta meydan okuyan Aziz Yıldırım’a mesaj vermekti.

Aziz Yıldırım ismi etrafında yaratılan “medya şablonu ürünü” olumsuz algıyı güçlendirmek, kaos ortamı yaratmak, kongreyi etkilemek vsde var

Aydınlar’ın basın toplantısı saat 13.30 itibarıyla normal seyir izliyordu. (Benim değil, bilimsel parametrelere bakan ekibin görüşü.)

Referans mecralar incelendiğinde Fenerbahçe taraftarının ekseriyetle öfkelendiği, diğer sporseverlerin olumsuz baktığı sonucuna varılmıştı

Çok önem verilen Hürriyet “etekte”, Milliyet “kutu”da görmüş, NTVSPOR umulan sıcaklığı göstermemişti. Sabah “Kutu”ya dahi almamıştı.

“Aday değilim ama” etkili olmuş olamazdı. Bilinmeyen bir durum değildi. Asıl endişe yaratan medya gruplarının patron katının yaklaşımıydı.

Hayal kırıklığıyla bitmesi muhtemel toplantının sonuna doğru öyle bir hadise yaşandı ki diğer her şeyin önüne geçti. Herkes istediğini aldı

Aydınlar’ın aday olup olmaması, hatta UEFA ile ne konuştuğu aslında sürece nezaret edenlerin umurunda değildi. Onların hesabı şuydu:

Bu toplantıdan sonra Fenerbahçe’deki kongre sürecine etki edecek bir fırsat elde edilebilir mi? Baskıyla kırmak üzere yeni bir fay hattı oluşur mu?

Aydınlar’ın kendi iradesiyle dahil olup olmadığı bilinmese de “organize ekip” 1 yıl önce altyapısı hazırlanan eylemi gerçekleştirdi.

Fırsat yaratılır yaratılmaz nasıl saldırıldığını tüm Fenerbahçeliler izliyor. Açıklama. Şok cevap. Sert açıklama. Jet yanıt. “ARABULUCU”lar.

Yeter ki Fenerbahçe’de kaos devam etsin. Yeter ki hukuki sürece kimse konsantre olmasın. Aman iki huzurlu gün geçmesin!!!!

Peki “evlat acısını bile kullanacak kadar acımasız Aziz Yıldırırm” saldırısının “medya uygulaması”nın alt yapısı nasıl gerçekleştirildi?

Eğer Fenerbahçe yönetimi bu tür “UYGULAMA”ların önüne geçemezse o pratiğe sahip olmazsa huzur bulma şansı yoktur.

Aziz Yıldırım’ın 13 Eylül 2012’de yaptığı açıklamanın bedeli bugün ödetiliyor. 13 Eylül 2013’de yaptığı açıklamanın da bedeli olacak.

13 Eylül 2012’de NTVSPOR’daki açıklamada sarfedilen “çarpıtılmaya elverişli” ifadenin benzeri cümleler 13 Eylül 2013’te de kayda alındı.

“Başkan Yıldırım neden malzeme veriyor. Vermesin. Zorla mı konuşturuluyor” diyenler çıkacaktır. Böyle düşünenlerin haklılık payı var.

Ancak az sonra örneklerle açıklayacağım girişimler düşünüldüğünde, bu kadar haince plana olan insana suç bulmak bana kolaycılık gibi geliyor

Önce planı yapan, uygulayan ve faydalananlara bakıp; sonra “Başkanım siz de biraz ölçüp biçip konuşun” demek daha doğru

13 Eylül 2012’de NTVSPOR’da programa karılmadan önce Aziz Yıldırım’a sistemli bir baskı uygulandı. “Konuş. Açıkla. Susma”

Bir yandan Aziz Yıldırım’a “Konuş” baskısı yapılırken dahilde “Konuşursa mutlaka malzeme verir. Vermese de malzeme yaratırız” deniyordu

Şöyle bir öngörü vardı: “Konuşursa anlık öfke sıçramasıyla hata yapma potansiyeli var. İrticalen konuştuğundan mutlaka açık verecek. ”

Ve deniyordu ki “Bu konuşmadan sonra öyle bir baskı oluşsun ki konuştuğuna pişman olsun” SONRA TEKRAR SUSMA! KONUŞ! AÇIKLA BASKISI!!!

Diğer pek çok konuda olduğu gibi sistemli olarak “Sussa dert, konuşsa dert” sarmalına sokulup yıpratılacaktı. Kaos planının parçası

“Konuşsun” ısrarının bir nedeni de “Aziz Yıldırım’a topyekün hücum yapılmasın. O hallerde taraftar etrafında kenetleniyor. Hata bekleyin”

Stratejinin temeli: Hata yapmasını bekle. Hata yapmazsa hayata sevket. Hata yapınca kaşı. Kanat. Yaraya dönüştür. Gerektiğinde kanat

Başkan Aziz Yıldırım 13 Eylül 2012’de NTVSPOR’daki programda “malzeme bekleyenlere” ummadıkları kadar malzeme verdi. “Alex efsane değil…”

Bu arada bir de “bonus” elde ettiler. Başkan Yıldırım’ın Aydınlar ile ilgili soruyucevaplarken sarf ettiği bir cümleye çok sevindiler.

Ancak fırsatçıların “Büyük iş yapar” diye sevindiği cümle ertesi gün pek rağbet görmedi. Ve “işlenmesine” karar verildi.

Çünkü, Aziz Yıldırım aleyhine kullanılacak her veri “anahtar cümle” denen bana göre virüsten farksız saldırı aracı haline dönüştürülüyor.

Virüsler, profesyonel ekibin stratejisi çerçevesinde medya aracılığıyla ekranlardan zihnine giriyor. İhtiyaç anında infilak ettiriliyor

Aziz Yıldırım’ın 13 Eylül 2012 günü NTVSPOR’da yaptığı açıklamanın hemen ardından “anahtar cümle” uygulaması medya şablonu hazırlandı.

O tarihlerde öncelikli stratejik hedef Alex’ti. O nedenle “Alex efsane değil” ön plana çıkarıldı. Ve kolayca hatırlanacak diğer polemikler.

Onların tabiriyle “Evlat acısı” uygulaması öncelikle değildi. Yine kendi ifadeleriyle “kısık ateş” te pişirilmeye uygundu.

“MEVLÜTE GİTTİK… OYALANSIN DİYE … KIZ TAKIMINI VERDİK”

Aziz Yıldırım’ın açıklama yaptığı gece ve ertesi gün yayınlanan bazı haberleri dikkatinize sunuyorum. Haberi yayınlayanların hepsi bu organizasyona dahil diyemem. Ancak her bu tür haber yaymada kullanılanlar hemen dikkatiniz çekecektir.

1. Aziz Yıldırım’dan bomba açıklamalar – Hürriyet Futbol

hÜRRİYET

14 Eyl 2012
– Büyük yıldızların belli süreçlerden sonra kendilerinde egolar öne çıkar. … Aykut Kocaman’ın istekleri doğrultusunda bir yola giriyoruz ama buna izin ….Çocuğu vefat etti hemen yanına gittim, gerekenleri yaptık. …Ali koç’la beraber mevlütüne geldik. Sonra yanında olanlar geldiler. …Biz de kız takımını verdik.

2. Aziz Yıldırım canlı yayında konuştu – EnSonHaber.com

son haber

Büyük yıldızların belli süreçlerden sonra kendilerinde egolar öne çıkar. ….Çocuğu vefat etti hemen yanına gittim, gerekenleri yaptık. Acısına katıldık. Ali koç’la …

3. Aziz Yıldırım Başbakan’a Teşekkür Etti – Medyataraf

Medya Taraf

14 Eyl 2012 – Çocuğu vefat etti hemen yanına gittim, gerekenleri yaptık. Acısına katıldık. Ali koç’la beraber mevlütüne geldik. Sonra yanında olanlar geldiler Bir şeyler ver dediler.” Biz de kız takımını verdik. Devre arasında kızlar arasında …

4. Söz Aziz Yıldırım’da – Milliyet Haber

Milliyet

13 Eyl 2012 – Okumazlar diye herkes bir şeyler yazıyor. Ekonomi … Heykel yapma niyetimiz var dediler. Ben de “yapın” dedim. …..Çocuğu vefat etti, hemen yanına gittim, gerekenleri yaptık. Acısına katıldık. Ali Koç’la beraber mevlütüne geldik. Sonra yanında olanlar geldiler. Bir şeyler ver dediler. Biz de kız takımını verdik.

5. Aziz Yıldırım’dan çarpıcı açıklamalar – Posta

Posta

14 Eyl 2012 – Çocuğu vefat etti hemen yanına gittim, gerekenleri yaptık. Acısına katıldık. Ali koç’la beraber mevlütüne geldik. Sonra yanında olanlar geldiler. Bir şeyler ver dediler.” Biz de kız takımını verdik. Devre arasında kızlar arasında …

6. Aziz Yıldırım Merak Edilen Soruları Cevapladı – Acunn

acun

3 Eyl 2013 – Çocuğu vefat etti hemen yanına gittim, gerekenleri yaptık. Acısına katıldık. Ali koç’la beraber mevlütüne geldik. Sonra yanında olanlar geldiler. Bir şeyler ver dediler.” Biz de kız takımını verdik. Devre arasında kızlar arasında …

7. Ve söz Aziz Yıldırım’da | Spor | Finans Gündem

finans gündem

14 Eyl 2012 – Zamanında paranın bir kısmını biz ödedik bir kısmını da sponsorlar ödedi. Her şeyi kendimiz ….Çocuğu vefat etti hemen yanına gittim, gerekenleri yaptık. Acısına katıldık. Ali koç’la beraber mevlütüne geldik. Sonra yanında olanlar geldiler 1Bir şeyler ver dediler.” Biz de kız takımını verdik. Devre arasında …

8. Aziz Yıldırım’dan bomba gibi açıklamalar – F5 Haber

f5

14 Eyl 2012 – Büyük yıldızların belli süreçlerden sonra kendilerinde egolar öne …. Zamanında paranın bir kısmını biz ödedik bir kısmını da sponsorlar ….Çocuğu vefat etti hemen yanına gittim, gerekenleri yaptık. Acısına katıldık. Ali koç’la beraber mevlütüne geldik. Sonra yanında olanlar geldiler 1Bir şeyler ver dediler.

9. haberfark.net – Alex efsane değil… Aziz Yıldırım’dan bombalar …

haberfark

14 Eyl 2012 – 3. sene tüm Türkiye’yi domine edecek bir kadro kurmuşken başımıza olaylar geldi, ….Çocuğu vefat etti hemen yanına gittim, gerekenleri yaptık.

10. Radyospor – Aziz Yıldırım konuştu!

Radyo spor

14 Eyl 2012 – Büyük yıldızların belli süreçlerden sonra kendilerinde egolar öne çıkar. …Bir dosta attığı tweet kamuoyuna yansıtılırsa her gün kavga çıkar. Alex’in….Çocuğu vefat etti hemen yanına gittim, gerekenleri yaptık. …Ali koç’la beraber mevlütüne geldik. Sonra yanında olanlar geldiler. …Biz de kız takımını verdik.

Kriz Çıkarma Amaçlı Diğer Haberler

Kriz çıkarma amaçlı haberler istenen verimliliği sağlamadı. Mehmet Ali Aydınlar 14 Eylül 2012 günü yazılı açıklama yaptı.

aydınlardan yanıt

AYDINLAR’DAN AZİZ YILDIRIM’A CEVAP

Aydınlar ülke spor adına konuşmasının zamanının geldiğini, yurt dışından dönüşünde konuşacağını bildirdi. Polemik alevlenmemişti.

Polemiğin alevlendirmesi ve konuşmanın çarpıtılıp; yıkıcı amaçla kullanmaya müsait formata sokulması için 2 gün daha beklemek gerekti.

Çünkü yazılı, görsel ve internet medyasında tohumu atılan, etkisi ölçülen ve değerlenen anahtar cümleler hafta sonları zihinlere mıhlanıyor

Futbol üzerine konuşma vaadiyle ekran başına topladığı seyircilere virüs yayan spor programı görünümlü yayınlar önemli işleve sahip.

16 Eylül 2012 tarihli Telegol’de “Evlat acısı şablonunu”nun nasıl uygulandığını görmek mümkün…

Hatta iyimserlik olacak belki ama Aydınlar ve ailesinin yayınların etkisiyle normalin fevkinde öfkeye kapıldığı bile varsayılabilir

Program “Mehmet Ali Aydınlar Telegol’e konuştu” klibiyle başlıyor.

Hem Aydınlar’ın hem Sadri Şener’in Aziz Yıldırım’a sert yanıtla vereceği anlaşılıyor. Bu mesajlar sürekli altyazı olarak dönüyor.

Aziz Yıldırım’ın konuşmasından seçme başlıklar 20’şer dakika konuşuluyor. Hem kendi taraftarı, hem rakip taraftar öfkelendirilerek hazırlanıyor

telegol 1

telegol 2

telegol 3

telegol 4

telegol 5

telegol 6

telegol 7

telegol 8

Yaklaşık iki saat özellikle seçilen Alex konusu başta olmak üzere sinirlendirilen seyirciye Aziz Yıldırım’ın Aydınlar’la ilgili açıklaması dinletiliyor.

Güntekin Onay’ın sakin insanları dahi çıldırtan tarzı malum. Yani fitil ateşleniyor. Serhat Ulueren “Biraz da kırıcı oldu” kaseti yayınlıyor

DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN KONU ŞU: SÖYLENMESE DAHA İYİ OLUR CÜMLESİ “CENAZEYE GİTTİM. HALİNE ACIDIM. VOLEYBOL TAKIMINI VERDİM”E NASIL DÖNÜŞTÜ…

“BUNLARI ANLATMAZDIM AMA İÇİME UKTE OLDUĞU İÇİN SÖYLÜYORUM”… NOKTASINA NASIL GELİNDİ. KONUŞMANIN DEŞİFRESİ AŞAĞIDA…

AYDINLAR’I GÖZYAŞINA BOĞAN KONUŞMA DENİLEREK DÜNDEN BU YANA BAZI PAYLAŞIMLAR YAPILIYOR. YAKLAŞIK 10 DAKİKALIK GÖRÜNTÜNÜN YARISI VAR. TAMAMINI BİLMEK GEREKİYOR. HERŞEYDEN ÖNEMLİSİ İSE AZİZ YILDIRIM BU KONUŞMAYI NEDEN YAPTI, ONU BU KADAR ÖFKELENDİREN OLAY NEYDİ SORUSU HİÇ SORULMADI. BU SORUNUN YANITI OLAYIN ANAHTARI SAYILABİLİR
2.03.36

Güntekin Onay: Peki Sayın Mehmet Ali Aydınlar iyi bir Fenerbahçeli. Fenerbahçe’ye hizmet etmiş

Aziz Yıldırım: Öyle olduğunu sen söylüyorsun

Güntekin Onay: Fenerbahçe’ye hizmet etti. Yöneticilik yaptı

Aziz Yıldırım: Yapmış olabilir

Güntekin Onay: Voleybol takımına sponsorluk yaptı.

Aziz Yıldırım: ….demiyorum

Güntekin Onay : Ters düştünüz

Aziz Yıldırım: Ters düşmedim (2.03.49)

Güntekin Onay: Biraz o konuyu açar mısınız? Sayın Mehmet Ali Aydınlar…

Aziz Yıldırım: Açayım. Ben Metris’te yatarken. Dışarıda eğer tersi olsaydı içeride yatan kim olursa olsun mahkemesi varsa bazı olayları yaşıyorsa ediyorsa onlar hakkında yorum yapmazdım. Hiçbir zaman yorum yapmazdım. Hiçbir zaman yorum yapmazdım. Her gün de gider ziyaret ederdim (2.04.14) Konuşurdum. Ederdim. Yine kendi bildiğimiz yapardım. Ben böyle düşünüyorum. Yapardım. (2.04.19) Hastaneye geldiği zaman söyledim ben kendisine. Bu tamamen bir operasyondur. Sakın tuzağa düşme. Fenerbahçe ile ilgili hiçbir şey yok dedim. Sonunda hiçbir şey çıkmayacak dedim. (2.04.30) Göreceğiz hep beraber.

Rıdvan Dilmen: Temmuz başında

Aziz Yıldırım: Tabi tabi hastaneye geldi. Hasekiye. Şeye Şişli Etfal’e. Geldi gece. Söyledim bunu kendisine. (2.04.41) Bu süreç devam etti. Her seferinde bizim yöneticilerle konuşuyor ediyorlar. Avukatı da bana geliyor. Arada sırada. Şekip Beyin ortağıdır. Ben anlatıyorum. Ona da anlatıyorum. Bak burada bu var. O ara maçları çalışmaya başladım. Okuyorum. Görüyorum. Bu böyle yanlıştır. Şu şöyledir. Böyledir. Kendi düşüncelerimi anlatıyorum O’na. Burada bir şey yok. Burada bir şey yok. Tamam mı? Süreç devam ediyor.(2.25.11) Fakat kendisi çıktı dedi ki, yargılama başlamasına 3-4 gün vardı, “yargılama başlasın kimin ne olduğunu göreceğiz” Daha biz yargılanmadık ki. (2.05.27) Mahkemeye gidiyoruz yani. Bunu düşmanın söylemez yani. Böyle bir söz söylenir mi? Bakın be ne yaptım Mehmet Ali Aydınlar için. (2.05.34) Dinliyorsa bunları hep duysun. Allah kimseye göstermesin. Çocuğu vefat etti. Rahmetli Hasan Doğan, ben, Cihan Kamer hemen kendisinin yanına gittik. BUNLARI ANLATMAZDIM AMA İÇİME UKTE OLDUĞU İÇİN SÖYLÜYORUM. Gereken neyse biz düşen görevleri yaptık. (2.05.56) Acısına her türlü katıldık. Ali Koç’la beraber özel helikopterle beraber mevlütüne geldik. Her bir şeyde bulunduk yani. Bulunmaya çalıştık.
Rıdvan Dilmen: Olması gereken buydu

Aziz Yıldırım: Normal bir insanın… Olması gereken… Yapması (gereken)görevleri yani. Demin söylediğim görev nasıl insani bir görevse biz de insani görevlerimizi yerine getirdik. Sonra geldiler dediler ki yanında olan isimler, kullanmıyorum şu anda, buna bir şeyler ver. Şekip Bey’de O’na bazı konularda yardımcı olmaya çalıştı. Tuttuk biz kız voleybol takımını kendisine verdik. Gel dedik sorumlu sensin. Bütün arkadaşlarıma dedim. “Kimse konuşmayacak, karışmayacak. Verin. Yürüsün” Yürüttüler. Devre arasıydı. Problem çıktı kızlar arasında. Kızlar gruplara bölünmüştü. Gruplaşma olmuş. Antrenörü yanlış seçmişler. Bir sene önce başarılı olan antrenörü göndermişler. Yanlış bir antrenör getirmişler. O antrenörlerden dolayı menajerlerle problemler olmuş. Oturdum ben yönetim kurulu toplantı odasında bütün sporcuları çağırdım, yetkilileri çağırdım, kendisi gelmedi. Ben bu kulüpte grupçuluğa karşılık bu kadar uğraş verirken siz voleybol takımı içinde gruplaşma yapıyorsunuz. Bunun olmaması gerekir. Bunlara müsaade etmeyiz diye konuştum. Toparladık. Antrenörün işine son verildi. (2.07.24) Sonra Belçika’dan Mehmet Ali Bey kendisi antrenör buldu. Getirdi. O sene kız takımı şampiyon oldu. Ardından bu süreç içinde hiçbir Fenerbahçeli yönetici oralara karıştırmadım. (2.07.40) Sanki orası kendisine bağlıymış gibi, oranın başkanıymış gibi devam etti. Transfer yaptı. Haber vermedi. Herkse kızdı. İçerideki bütün herkes “bu ne oluyor” dedi. Hiçbir tanesini karıştırmadım. Başarılı oldu. (2.07.57) O zannetti ki başarıları Mehmet Ali Aydınlar kazanıyor. Bütün başarıları… Burada da… Başarısızlık varsa benden, başarı varsa Fenerbahçe’nin kendisindedir. Büyüklüğündendir. Takım şampiyon olur. Aziz Yıldırım şampiyon yapamaz. (2.08.12) Fenerbahçe’nin kendisi, o arma yapar. O zannet ki, gittik Katar’a şampiyon olduk kendisi yaptı etti. Dünya Şampiyonu olduk. Oradaki takımlar zayıf. Bu sene de gidiyorlar. Bu sene de şampiyon olacaklar. Ondan sonraki sene Fenerbahçe Avrupa Şampiyonu oldu. Bu çalışmaları yaparken kendisine yetkileri ben verdim. Bir başkası olsa bu yetkileri vermezdi. Kullandırmazdı. Bir gün kıskanmadım. Bir gün etmedim. O kupayı O’na kaldırttım. (2.09.05)

Güntekin Onay: Süreçteki kırgınlığınız neden?

Aziz Yıldırım: Kırgınlığımız. Ben hapisteyken. Cezaevindeyken “Göreceğiz neler olduğunu” diye ortaya çıkması.”Vaay neler olmuş” diye feryatlar. Gidiyor savcıyla konuşuyor. Savcı buna ne söylüyorsa onları yapıyor. Bize ömür boyu ceza vermek için uğraşıyordu. Onları yaptılar. Bunları yaptılar. Neleri var. Konuşmalar. Devletle olan ilişkilerdeki o tutarsızlıklar. Bunlara girmeyeyim.

Aziz Yıldırım’ın açıklamalarından sonra Telegol yorumcuları (diğer kanallarda da aynı şekilde) “evlat acısı odaklı konuşmalarına başlıyor

Ziya Şengül: Aziz Yıldırım şampiyonluklarda Teknik direktör mü yaptı demişti .Maa gazetede okuduğuma göre onlardan daha fazla Fenerbahçe’ye parasal destek verdiğini söylüyor. BUNLAR BURADA KONUŞULACAK ŞEYLER Mİ? Bunların barışması mümkün değildir.

Kaya Çilinigroğlu: (2.14.01) Bir adamın evladının cenazesine gidip, o adamın yanına olmayı kalkıp bir insan televizyonda nasıl söylüyor ya. Yazıklar olsun. (2.14.09) Ben insanla ilgili evladının cenazesine gittim diye… Oturuyor diyor “bana bu mu yapılmalıydı?” Ne yapacaksın gitmeyip? Evlat acısı kadar kötü bir şey olur mu? Allah hiçbirimize göstermesin? Hepimizin evladı var. Evladının cenazesine gittim. Helikopterle. Ali Koç’la falan filan. Böyle bir konuşma yapıyorsun ya. (2.14.30) Çok ayıp ya. Burada söyleyemeyeceğim şeyleri söylerim orada karşımda olsa. (2.14.37)

Kaya Çilingiroğlu: Böyle bir şey var mı ya? Bir insanın evladını kaybetmesi kadar kötü bir şey olabilirmi? (2.14.43)

Erman Toroğlu: Şaşırdın mı?

Kaya Çilingiroğlu: Evet şaşırdım. Sana bir şey söyleyeyim mi? Bu konunun üstüne fazla bir şey konuşmak istemiyorum. (2.14.49) Voleybol şubesini ona verdim diyor. Adam çakıl taşı mı verdi? Ciddi paralar harcadı. O takım dünya şampiyonu olmadı mı? (…) Saçma sapan konuşuyor. Yazıklar olsun. Hiç yakıştırmadım. Hiç beklemediğim bir şey. (2.15.12)

Gökmen Özdenak: Beni de hiç hayal kırıklığına uğratmadı. Aziz Yıldırım bu.

telegol 9

Bir süre “Evlat acısı” teması işleniyor ama amaç farklı: GİTMEZSEN SEN BUNDAN SONRA KÖTÜ GİDECEKSİN

telegol 10

Erman Toroğlu: Arkadaşlar. Anne babamı kaybettim. Hayatımın en acı günü de yeğenimi kaybettim. Abimin oğlu. Trafik kazasında. Hastanede. Hala da burnumun direği sızlar. Bu..şu adamları gördükten sonra… Adamın oğlu ölmüş. (2.15.47) Dünyanın sonu. Adama diyor ki. Gittik diyor. Dediler ki buna bir şeyler ver. Voleybolu verdik. Ya Aziz Yıldırım. Hakikaten sen busun ya. Hakikaten sen busun ya (2.16.11) ALLAH AŞKINA BU ALEMİ TERKET YA. BU FUTBOLDAN GİDERSEN FUTBOL RAHATLAYACAK YEA. SEN ZİE DİYORSUN AMA SEN GİDERSEN FUTBOL RAHATLAR GİTMEZSEN BU FUTBOL RAHATLAMAZ. (2.16.24) BU FUTBOLA ÖYLE GELDİN Kİ BU FUTBOLU DUMAN ETTİN. NELERE SOKTUN YA. ŞEYE GİRDİN MAHKEME KONUŞACAĞIM KONUŞACAĞIM DEDİN SADRİ ŞENER’E YAPTIĞIN KIYAĞI ANLATTIN YA. SADRİ ŞENER’E İHALE VERMİŞ. SADRİ ŞENER’E VERDİĞİN İHALENİN ŞİKEYLE NE İLGİSİ VAR. (2.16.50) YAV SEN NASIL BİR İNSANSIN. AMA SEN BUSUN. BEN SENİN YERİNDE OLSAM BUNDAN SONRA KALMAM. TEŞEKKÜR EDER GİDERİM. GİTMEZSEN SEN BUNDAN SONRA KÖTÜ GİDECEKSİN. BEN SANA SÖYLEYEYİM. ÇOK NET SÖYLÜYORUM. HERKES DİYORDU Kİ AZİZ YILDIRIM ÇIKACAK HESAP SORACAK. BENS ENİN ÇIKMASI İSTEDİM. ÇIKTIĞIN ZAMAN BUNLARI YAPACAĞINI BİLİYORDUM. EĞER İÇERİDE KALSAYDIN MAĞDURU OYNAYACAKTIN. (2.17.16) TÜRK İNSANI MAĞDURU SEVER. ŞUNLARI DUYAN TÜRK İNSANININ SENİN İÇİN NELER DÜŞÜNDÜĞÜNÜ BEN İYİ BİLİYORUM. (2.17.23) ALLAAAH. ÖZELİKLE SANA VE BANA EVLAT ACISI VERMESİN. BİR FUTBOL İÇİN BUNLARI KONUŞABİLİYORSAN YAZIKLAR OLSUN SANA. (2.17.37)

telegol 11

Serhat Ulueren, Mehmet Ali Aydınlar’ı 15 Eylül’de veya 16 Eylül gündüz saatlerinde bulmuş ve tele röportaj yapmış. Aydınlar’ın kullandığı bazı sözler çok dikkat çekici:

MAA: Sorulara cevap verirsem yaptığımız açıklamanın anlamı kalmaz. Gereğini yapacağız. Merak etme.

Serhat Ulueren: İşte tamam gereği ne ama yani?

MAA: GÖRECEKSİN GEREĞİNİN NE OLDUĞUNU. (2.12.08)

Serhat Ulueren: Biraz ipucu verseniz

MAA: ARTIK BENİ İZLEYEBİLİRSİNİZ OK YAYDAN ÇIKTI. ATRIK BENİ İZLEYEBİLİRSİNİZ. GÜNAH BENDEN GİTTİ. SUSTUM AMA BİTTİ ARTIK. BEN ARTIK BU İŞİ KAFAMA TAKTIM. BENİM BİRİNCİ İŞİM BU İŞ. ONUN İÇİN BEN BU MÜCADELEDE GALİP ÇIKMAK ZORUNDAYIM. DOLAYISIYLA HER ADIMIMA DİKKAT ETMEK ZORUNDAYIM. (2.12.26)

Serhat Ulueren: Savcıyla hangi pazarlığı yaptınız? Aziz Yıldırım’ı hangi anlamda sattınız? Bunları sormam lazım.

MAA: Öyle bir şey yok ki. Olmayan şeyi nasıl söyleyeyim. (2.12.41)

Serhat Ulueren: Çok canı yanmış. Döndükten sonra çok çarpıcı açıklamalar yapacak Aziz Yıldırım’la ilgili. BİR KEZ DAHA İZLEYELİM. (2.13.02) Tarih 16 Eylül 2012 Pazar

Tartışma 17 Eylül 2012 Pazartesi günü tartışılacak gibi duruyor. Ancak ertesi gün bambaşka bir gündem var. Aziz Yıldırım’ın askerlik mevzusu

Baransu “bomba” haber yapmış! Baransu’nun zaman zaman ısıtılan konuyu aniden gündeme getirmesi kadar Serhat Ulueren’in yorumu daha ilginç

Serhat Ulueren “Aziz Yıldırım askerler, şehitler, Atatürk hakkında konuşunca Baransu çok kızmış haberi yazmaya” karar vermiş.

17 Eylül 2012 Pazartesi Aziz Yıldırım’a kendi açıklamaları üzerinden vurma gecesine dönüştürülüyor. “Evlat acısı teması” da unutulmuyor

SAHNE SELİM SOYDAN’IN: Son televizyon programından sonra ben Aziz Bey olsam bir daha televizyona çıkmam. HAYDAAA… ÇOCUĞUNUN ÖLÜMÜNÜ KARIŞTIRARAK…

TELEGOL 12

Selim Soydan: 1.37.24 Son televizyon programından sonra ben Aziz Bey olsam bir daha televizyona çıkmam.Bir daha televizyona çıkmam. Bir daha da böyle iddialı şeylerle konuşmam. ÇÜNKÜ ÜZÜLÜYOR FENERBAHÇELİLER. Ben şahsi fikrimi söylüyorum. Hiçbir şekilde çıkmam televizyona.

Serhat Ulueren: Baransu şeyden çıkarmış. (Haberi yapma amacı) NTV’deki programında asker, şehit, Atatürk kelimeleri üzerine duygu sömürüsü yapmaktan çekinmedi. Şehitleri anması. Ailelere başsağlığı dilemesi.

Selim Soydan: 1.38.37 Neden bu lafı ettiğimi de söyleyeyim. Neden bundan sonra televizyona çıkmasın dediğimi söyleyeyim size. En son konuşmasında bir laf geçti. Mehmet Ali Aydınlar’la. Ve dedi ki… İnanamadım. (Önüne bakıyor) Hele evladı öldükten sonra (dikkatli bakınca Gökmen Özdenak seçiliyor) oyalansın diye… böyle bir cümleyi ettiği andan itibaren çok soğudum ben bu işten. Hakikaten Ziya çok soğudum. (13.39.08) Günahtır. Ayıptır. Ne yapmış Mehmet Ali Aydınlar. Küçümseyerek, hiçe sayarak, lütfen verdim, hani … Şöyle anlatayım. Bunu duyan herkesin… herkesin

Selim Soydan: (kanı donmuş gibi) tuhaf(!) olmuştur yani. Ne oluyor demektir. (1.39.37)

Gökmen Özdenak: Böyle benzetme olur mu yani?

Selim Soydan: Günahtır. Ayıptır. Mehmet Ali’nin Fenerbahçe kulübü için ne yaptığını anlatsınlar. Doğru anlatsınlar. Eğer Mehmet Ali Aydınlar Fenerbahçeli olmasaydı felaketler gelirdi bu kulübün başına. Felaketler. Doğruyu anlatsınlar. Ne yaptı Mehmet Ali Fenerbahçe için. Her yıl 10 milyon dolar verdi. Ne yaptı Fenerbahçe için? En büyük kupayı kazandı getirdi. Eğer ben olsam Aziz Yıldırım her şeyden önce çok teşekkür ederim. Ancak böyle büyür bir insan. AMA BÖYLE KÜÇÜK GÖRMEKLE ÇOCUĞUNUN ÖLÜMÜNÜ KARIŞTIRARAK… AYIP BÖYLE KONUŞMAK.

Gökmen Özdenak: Kimseye Allah evlat acısı göstermesin.

Selim Soydan: Ayıp ayıp. GÜNAH BİR DE… ONUN İÇİN TAHMİN EDİYORUM MEHMET ALİ AYDINLAR ARTIK HERŞEYİ ANLATMASI LAZIM. AÇIK AÇIK KONUŞMASI LAZIM. BU OLDU. BUNU SÖYLEDİM. BUNU YAPTILAR. (1.41.02) HERGÜN ÇOCUğU KÖTÜLÜYORLAR. HİÇBİR SUÇU YOK BU KONULARDA MEHMET ALİ AYDINLAR’IN. BİR TEK SUÇU FENERBAHÇELİ OLMAK.

Erman Toroğlu: Mehmet Ali Aydınlar Fenerbahçe’yi kurtarmak için kendini feda etti. (1.41.18)

Ziya Şengül: En büyük hatası ne biliyor musunuz? Voleybol takımı tarihin en büyük şampiyonluğu getirdiği gün en büyük hatasını yaptı (1.41.34)

Selim Soydan: Bu çocuk gitmiş sana en büyük kupayı kazanmış sana. Onunla iftihar edeceksin. Aferin diyeceksin. Değil çocuğu öldü de biz bunu verdik. Böyle bir laf olur mu yaaa. Kimse bunun izahını..

Erman Toroğlu: O laf iğrenç (1.42.17)

Selim Soydan: …edemez arkadaş. Günahtır ya.

Gökmen Özdenak: Selim abi… Öyle bir ihtiras var ki Aziz Yıldırım’da (ŞİKE OLAYLARINI KASTEDİYOR) BU İŞLERİN BU GÜNLERE GELMESİNDEKİ ANA NEDEN O. DEVAMLILIĞINI SAĞLAMAK İÇİN İHTİRASLARI BUGÜNLERE GETİRDİ.!!!!!!!!!!!!!!!!! SEN NE BEKLİYORSUN Kİ (1.42.43)

“Evlat acısı” temalı bu yayın sadece bir örnek. Medya leşkerleri sürekli olarak “o yarayı kaşıdı” ve ne zaman ihtiyaç olursa kanattı.

Eylül’ün 13’ü ve Mehmet Ali Aydınlar

EYLÜL'ÜN 13 Ü

19 Eylül Çarşamba 2012

3 Temmuz’dan bu yana yaşananlar ve açıklamalar maskeleri teker teker düşürüyor. Kimileri, hakkında açılan davalar nedeniyle beraat ederken, kimileri için ise süreç devam ediyor.
Doğru işler mi yapıldı, yanlış işler mi ona yargı karar verecek. Ancak ortada bir gerçek var ki; o da bu olayların ülke futboluna verdiği ve telafisi mümkün olmayan zararlar.

Mahkemenin açıklamış olduğu kararlar bazıları için belki de geri dönüşü olamayan bir yola girdiklerinin göstergesi olacak. Taraftar cephesinden bakıldığında ise; geneli, kulüplerine mensup olan ve bu işlerde adı geçenlerin haklılığına inanıyor ya da öyle olmasını temenni ediyor. Buna bir yere kadar hak verilebilir. Fakat şu bir gerçek ki taraftarların da sabrı taşmaya başladı.
Tartışmaların göbeğindeki isim olan Aziz Yıldırım geçtiğimiz günlerde bir televizyon kanalında, hakkında merak edilen sorulara yanıt vermeye çalıştı. Sorular hep çalışmış (!) olduğu yerlerden çıktığı için Yıldırım oldukça rahattı. Halbuki kendisine sorulması gereken ve yanıtı alınamamış o kadar çok şey var ki.

Aziz Yıldırım kendisine sorulanlara cevap vermek yerine tıpkı mahkeme sürecinde olduğu gibi yine başkalarını suçlamaya çalıştı. “Beni konuşturmasınlar” diyerek kimilerini tehdit etti, kimilerine de aba altından sopa gösterdi. Hatta “Bu şike davası değil bir organizasyondur ve bazı güçler yaptı” dedi.

Dedi, demesine de kimler olduğunu açıklayamadı bir türlü. Kimdi bu güçler ve neden Fenerbahçe’yi ele geçirmeye çalışıyorlardı? Asıl sorulup yanıt alınması gerekenler bunlardı. Fakat kendisine ne sorulabildi, ne de açıklayabildi bunu. Aziz Yıldırım bildiği ne varsa onları açıklamalıdır. Yoksa söylediklerinin hiçbir inandırıcılığı kalmıyor.

Aziz Yıldırım’ın, oğlunun cenazesine katıldığı Mehmet Ali Aydınlar için söyledikleri ise hiç şık olmadı. Düşünebiliyor musunuz? Bir babanın hayatında yaşayabileceği en zor acıyı yani evlat acısını gören Aydınlar’ın bu durumunu bile kullanmaya çalıştı. Aydınlar’ı zamanında bu köşeden ben de çok eleştirdim ama doğru insan olduğundan asla şüphe etmedim.
Yıldırım’ın özellikle Şenes Erzik için ettiği laflar var ki hiçbiri yenilir yutulur cinsten değil. Bu suçlamalara maruz kalan Erzik sanırım kamuoyuna gerekli açıklamayı yapacaktır. Aksi taktirde bunları kabul etmiş olur. Erzik kendisi hakkındaki iddiaları öyle bir iki cümleyle de geçiştiremez. Bu iş çocuk oyuncağı falan değil. Futbolun içinde bulunan birçok insanın geleceği ile ilgili kararlar alacaksın ve bunu 1-2 cümleyle geçiştireceksin. Bunu kimse yemez!

Şenes Erzik kamu vicdanını tatmin etmelidir. Ya da bu açıklamaları kamuoyuyla paylaşan kişi hakkında gereğini yapmalıdır. Çünkü kendisi UEFA’nın Asbaşkanı olmasının yanında aynı zamanda da Türkiye Futbol Federasyo’nun Onursal Başkanı’dır.

Bunu kimse yemez!

Selçuk Dereli
_____________________________________________________________________________________________________________________________________

AZİZ YILDIRIM 1 YIL BOYUNCA “RAKİP GÖRDÜĞÜ İÇİN EVLAT ACISINI KULLANARAK ACIMASIZCA VURDU” DENİLEREK ELEŞTİRİLDİ

OYSA KONUŞMA İKİ BÖLÜM. AZİZ YILDIRIM’IN EVLAT ACISIYLA VURMA GİBİ BİR NİYETİ OLMADIĞI AÇIK. AMA SÖZLERİNİN BU AMAÇLA ÇARPITILDIĞI AŞİKAR

OLSA OLSA KULÜBE SPONSORLUK YAPMIŞ BİRİNE ÖFKESİNİ GİZLEMEMESİ, POLİTİK KONUŞMAMASI HADDİNİ BİLDİRMESİ, KÜÇÜMSEMESİ ELEŞTİRİLEBİLİR.

BAŞKAN YILDIRIM’IN TARZI SANIRIM “KONUŞUP DURSUNLAR. UMURUMDA DEĞİL” ANCAK NEYİ NEDEN YAPTIĞINIZI AÇIKLAMAZSANIZ SONUÇ KÖTÜ OLABİLİYOR

1 YILDIR MEDYA LEŞKERLERİ “EVLAT ACISI” ŞEKLİNDE KODLANAN ANAHTAR CÜMLE UYGULAMASINI HER FIRSATTA TEKRARLADI. AMA BİR ŞEY HİÇ YAPILMADI:

BİR TANRI KULU“AZİZ BAŞKAN SİZ MEHMET ALİ BEYE NEDEN BU KADAR ÖFKELENDİNİZ. RAKİP ÇIKACAK DİYE Mİ KIZDINIZ? ŞAHSİ KONU MUYDU” DİYE SORMADI

BU ÖNEMLİ AYRINTIYI HİÇBİR MEDYA MENSUBU GÜNDEME GETİRMEDİĞİ GİBİ FBTV DE ORALI OLMADI. VE 18 Eylül 2013’te FIRSATÇILAR TARAFINDAN KULLANILDI

Aziz Yıldırım’ın öfke patlaması sanırım şu cümlede gizli: “yargılama başlasın kimin ne olduğunu göreceğiz” Daha biz yargılanmadık ki.

(2.25.11) Fakat kendisi çıktı dedi ki, yargılama başlamasına 3-4 gün vardı, “yargılama başlasın kimin ne olduğunu göreceğiz” Daha biz yargılanmadık ki. (2.05.27) Mahkemeye gidiyoruz yani. Bunu düşmanın söylemez yani. Böyle bir söz söylenir mi? Bakın be ne yaptım Mehmet Ali Aydınlar için. (2.05.34) Dinliyorsa bunları hep duysun.

Evet evlat acısınıyla kıyaslanamaz ama özgürlüğünden yoksun bırakılmak da onun kadar olmasa dahi ağır bir durumdur. Hele ki iftira da varsa

Hem iftiraya uğrayıp, hem özgürlüğünden mahrum bırakılıp hem de ihanete uğramak da tahammül fersah haldir. Aziz Yıldırım’ın durumu budur

Aziz Yıldırım’da öfke patlamasına yol açan olay kendisi hapisteyken 9 Şubat 2012 tarihinde, yani mahkemeden önce yapılan bir yayın.

Aydınlar Mehmet Ali Birand’ın 32. Gün programına konuk oluyor. Yayın ilk duruşmadan birkaç gün önce. Şimdi de Yargıtay süreci öncesi

Aziz Yıldırım’ın heyecanla ilk duruşmaya hazırlanırken Aydınlar’ın sözlerini duyup sinir krizi geçirmemiş olması mucize.

Programda söylenen ve uzun süre ekranda KJ olarak kalan cümleler dahi ciddi manipülatif girişim izlenimi veriyor.

9 Şubat 2012 tarihli 32. Gün Programı’nı elinize 16. ACM‘nin gerekçeli kararını alıp izlemenizi öneririm. Epey benzerlik bulacaksınız

Pek çok yayın gibi 32. Gün programı da 16. ACM heyetine ilham vermiş görünüyor. Ancak bir bölümü var ki gerçekten çok can yakıcı…

İlk seyrettiğimde değil ama gelinen bu noktada şunu anlıyorum ki “savunma hakkı” açıkça gasp edilmiş. Çünkü “Şike var” denmiş.

Gerek yargı gerekse de UEFA üzerinde şikenin varlığını kabullenmiş TFF Başkanı portresinin etkisini anlamak için dahi olmaya gerek yok

Aydınlar 18 Eylül 2013 tarihli toplantıda direnç kıran “Durum vahim” açıklamasının o anki bir değerlendirme olduğunu söyledi

Oysa linkini verdiğim 32. Gün Programını izlediğinizde göreceksiniz ki “DURUM HALA VAHİM” diyor. Mahkemeye 3-4 gün kala…

Ayrıca avukatını Aziz Yıldırım’la görüşmeye göndermesi ve sonrasındaki gelişmeler de anlaşıldığı kadarıyla Aziz Yıldırım’ı çıldırtmış

“Gidiyor savcıyla konuşuyor. Savcı buna ne söylüyorsa onları yapıyor” sıradan bir cümle değil. Aziz Yıldırım da sinirlenmekte haksız değil.

Özellikle şu diyalogu izledikten sonra sakin kalmak mümkün değil. HİÇBİR ŞEY YOKMUŞ GİBİ DAVRANILABİLİR Mİ? BİLMİYORUM!!!!

İlk duyduğumda da halen de tüylerimi diken diken eden rahmete kavuştuğu için kısaca aktardığım bazı sözler varDurum gerçekten vahim. Halen de vahim. (071.8)

BİRAND: Bir dakika. Şunu. Ben… Sizi… Şeye… Ee BİR YERE OTURTAYIM”

MAB: Siz dediniz ki. Durum vahim dediniz.

MAA: Bu söz çok eleştirliyor ya. Vahim de neden hiçbir şey yapmadınız deniyor bana ya… Durum gerçekten vahim. Halen de vahim. (071.8)

MAB: Vahim mi gerçekten?

MAA: Siz şimdi… Bu kadar yönetici hapiste. Vahim olmasa bu kadar insan olur muydu?

MAB: Şu var. Siz savcıyla konuştunuz. Etik kurulu raporunu okudunuz. İddianameyi gördünüz. Sizdeki izlenim, kişisel izlenim İNANÇ; “Burada birşeyler olmuş” şeklinde mi? (07.41)

MAA: Benim yorum yapmam doğru değil.

MAB: Ama bir de sizin önünüzde olan bir şey var..

MAA: Bakın 70 klasör tape var. Bu tapeleri ben yazmadım. Polisin bir soruşturması, incelemesi var. Savcının tahkikat süreci var. Yazdığı bir iddianame var. Mahkemenin bunu kabul etmesi var. HİÇBİR ŞEY YOKMUŞ GİBİ DAVRANILABİLİR Mİ? BİLMİYORUM!!!! Bir de şu var. Şunu ayırt etmek lazım. Şike nedir?

MAB: Bir dakika. Şunu. Ben… Sizi… Şeye… Ee BİR YERE OTURTAYIM ONDAN SONRA TEK TEK GİDELİM. YAVAŞ YAVAŞ DEVAM EDECEĞİZ. (08.24) Bunları şeyettikten sonra savcıyla konuştuktan sonra içinizde bir şüphe doğdu mu? Yani fikri olarak.

MAA: Anlatılanları duyunca gayet tabi. Bütün Türkiye bu endişeyi taşımadı mı? Herkes gibi. (08.38)

MAB: Yav burada bir şey olmuş arkadaş dediniz mi kendi kendinize? (08.46)

MAA: Hiçbirşey olmamış diyemem (08.49) (meşhur gülüş.08.51)

MAB: Fenerbahçe… (aşkı gibi bir söz. Üstüste binme)

MAA: Sadece Fenerbahçe aşkı değil. Bunun içinde 8 kulüp daha var.

32 . gün 1

0.09.24: AYDINLAR: ŞİKE KONUSUNDA HİÇBİR ŞEY OLMAMIŞ DİYEMEM”

32 . gün 3

44.34: AYDINLAR:UEFA’YA BİZ KULÜPLERİ DÜŞÜRMEK İSTEMİYORUZ DEDİK”

32 . gün 4

46.04: AYDINLAR:UEFA İLE CEZA PAZARLIĞI YAPTIK”

32 . gün 5

54.07. AYDINLAR: SIRF TARAFTARA ŞİRİN GÖRÜNEYİM DİYE TÜM SEKTÖRÜ ATEŞE ATAMAZSINIZ”

32 . gün 6

54.36: FENERBAHÇE İLE İLGİLİ ŞOK AÇIKLAMALAR

32 . gün 7

55.19 AYDINLAR: FB’NİN ŞİMDİKİ YÖNETİCİLERİ TAKIMI BÜYÜK BİR UÇURUMA GÖTÜRÜYOR”

32 . gün 8

06.33 AYDINLAR: AZİZ YILDIRIM’IN TUTUKLANACAĞINI BİLSEYDİM BAŞKAN OLMAZDIM”

32 . gün 9

07.45 AYDINLAR: DURUM HALA ÇOK VAHİM”

MAB: Siz dediniz ki. Durum vahim dediniz.

MAA: Bu söz çok eleştirliyor ya. Vahim de neden hiçbir şey yapmadınız deniyor bana ya… Dururm gerçekten vahim. Halen de vahim. (071.8)

MAB: Vahim mi gerçekten?

MAA: Siz şimdi… Bu kadar yönetici hapiste. Vahim olmasa bu kadar insan olur muydu?

MAB: Şu var. Siz savcıyla konuştunuz. Etik kurulu raporunu okudunuz. İddianameyi gördünüz. Sizdeki izlenim, kişisel izlenim İNANÇ; “Burada birşeyler olmuş” şeklinde mi? (07.41)

_______________________________________________________________________________________________________________________________________
MAA: Benim yorum yapmam doğru değil.

MAB: Ama bir de sizin önünüzde olan bir şey var..

MAA: Bakın 70 klasör tape var. Bu tapeleri ben yazmadım. Polisin bir soruşturması, incelemesi var. Savcının tahkikat süreci var. Yazdığı bir iddianame var. Mahkemenin bunu kabul etmesi var. HİÇBİR ŞEY YOKMUŞ GİBİ DAVRANILABİLİR Mİ? BİLMİYORUM!!!! Bir de şu var. Şunu ayırt etmek lazım. Şike nedir?

32 . gün 10

08.20 AYDINLAR: “HİÇBİRŞEY YOKMUŞ GİBİ DAVRANILABİLİR Mİ BİLMİYORUM”

MAB: Bir dakika. Şunu. Ben… Sizi… Şeye… Ee BİR YERE OTURTAYIM ONDAN SONRA TEK TEK GİDELİM. YAVAŞ YAVAŞ DEVAM EDECEĞİZ. (08.24) Bunları şeyettikten sonra savcıyla konuştuktan sonra içinizde bir şüphe doğdu mu? Yani fikri olarak.

MAA: Anlatılanları duyunca gayet tabi. Bütün Türkiye bu endişeyi taşımadı mı? Herkes gibi. (08.38)
______________________________________________________________________________________________________________________________________

MAB: Yav burada bir şey olmuş arkadaş dediniz mi kendi kendinize? (08.46)

MAA: Hiçbirşey olmamış diyemem (08.49) (o gülüş.08.51)

32 . gün 11

MAB: Fenerbahçe… (aşkı gibi bir söz. Üstüste binme)

MAA: Sadece Fenerbahçe aşkı değil. Bunun içinde 8 kulüp daha var.
______________________________________________________________________________________________________________________________________

32 . gün 12

0.11.41 AYDINLAR: 6222 NO’LU YASA OLMASAYDI BUGÜN HİÇBİRŞEY OLMAMIŞ GİBİ DEVAM EDECEKTİK

Mehmet Ali Aydınlar 32. gün programı

Federasyon başkanı Mehmet Ali Aydınlar 32. gün programında herşeyi açıkladı!

TFF Başkanı Mehmet Ali Aydınlar, Genel Kurul’da bir açıklama yaptı.

Küme düşme yerine puan silme teklifine cevap gelecek!

TÜRKİYE BU İDDA İLE ÇALKALANIYOR

BUNLARIN HEPSİNİ MEHMET ALİ AYDINLAR SÖYLEDİ !!!

* 5 TEMMUZ: Dava uzun sürebilir. Biz delillere göre hareket etmek zorundayız.

* 11 Temmuz: Bu süreçte UEFA ve FIFA ile sürekli temas içinde bulunacağız. Lig planlandığı şekilde 5 Ağustos tarihinde başlayacaktır.

* 31 Temmuz tarihinde Süper Kupa Finali Fenerbahçe ile Beşiktaş arasında oynanacaktır. Lig‚ tescil edildiği şekilde UEFA´ya bildirilmiştir.

* 13 TEMMUZ: Henüz elimizde herhangi bir belge yok…. Belgeler bize ulaştıktan sonra da gerekli işlemleri yapmaya başlayacağız.

* 19 TEMMUZ: Futbol Federasyonu 31 Mayıs tarihinde UEFA´ya Türkiye´den hangi takımların Avrupa Kupası maçlarına katılacağını beyan etmiştir. UEFA da bu takvimde bir değişiklik yapmayacağını dün bize belirtmiştir. Eğer soruşturma aşamasında bu takımlardan suçlu olan varsa veya cezaya uğrayacak olan varsa onun değerlendirmesini UEFA o kulüp nezdinde yapacaktır.

* 20 TEMMUZ: Görevde olduğumuz sürece ligler Ağustos sonundan önce başlamayacak.

* 20 TEMMUZ: Bizim‚ ´teşvik‚ şike var veya yok´ deme şansımız yok. Statümüze göre bu kararı verecek yer Etik Kurulu´dur. İncelemeyi onlar yapacak‚ bu kararı onlar verecek.

* 25 TEMMUZ: Spor Toto Süper Lig 9 Eylül‚ Bank Asya 1. Ligi ise 10 Eylül tarihinde başlayacak.

* 15 AĞUSTOS: Şu an UEFA´nın‚ bize ve kulüplere herhangi bir yaptırımı sözkonusu değildir. Kendini şüpheli gören varsa Avrupa maçlarına gitmesin.

* 23 AĞUSTOS: UEFA Disiplin Komitesi Başmüfettişi Pierre Cornu çok iyi izlenimlerle ayrıldı.

* 24 AĞUSTOS: Bu kararı UEFA´nın talebi doğrultusunda TFF olarak aldık. UEFA‚ Şampiyonlar Ligi´ne önem veriyor.

* 25 AĞUSTOS: İnsanların‚ “Sıfır tolerans kapsamına Trabzonspor girmiyor mu?” sorusunu sormakta haklı. Ama bu kararı UEFA veriyor. Bu soruyu biz de UEFA´ya sorarız. UEFA bizim kararlarımıza müdahale edemez.

* 11 KASIM: HAYATIM BOYUNCA YALAN SÖYLEMEDİM.

* 30 OCAK: Yolda devam diyoruz, bize güven tazeleyin diyenler, kendileri güven tazelesin.

* 31 OCAK: Ayrıca dün akşam bir haber kanalında, CAS Hakimi Sayın Av.KısmetErkiner’in açıklamalarını hayretler içerisinde izledim. Derhal bu açıklamaların doğruluğunu araştırdım ve ilgili raporun maalesef Federasyonumuza 6 Eylül ve 3 Kasım tarihlerinde ulaştığını bugün öğrendim. Böylece SAYIN ERKINER’İN ANLATTIKLARININ DOĞRULUĞU TEYİT ETMİŞ OLDUM. Kendisine uyarıları nedeniyle teşekkür ederim. İstifa ediyorum

* 09 ŞUBAT: KISMET ERKINER’İN SÖYLEDİKLERİ DOĞRU DEĞİL.

SELİM FERİT YILDIZ

EKLENİVEREN BİR MADDE NELERE YOL AÇTI?

bir @fireofoctopus derlemesidir,

CAS kararı açıklandı. Mesaj yağmuru başladı “Dava bitti. Şike tescil edildi. Artık direnmeyin. Direnirseniz daha büyük zarar göreceksiniz”

Öyle ki; CAS kararının 16. ACM’nin kararının onaylandığı anlamına geldiğini söyleyen dahi çıktı. Kendi ifadeleriyle tam kara propaganda

Herkesin morali bozuk. Yaşanan gelişmelerin umutsuzluğa yol açması da normal. Ancak “hayatın olağan akışına uymayan” gelişmeler de var

Sanki 3 Temmuz planlanmış; stratejik adımlarla ilerlemiş, siyasi destekli medya şiddetiyle şekillenmiş operasyon değilmiş gibi davranılıyor

3 Temmuz 2011’den sonraki 2 yıl boyunca faaliyet gösteren planlayıcıları, uygulayıcıları, menfaatdarları kenara bırakıldı yönetim suçlanıyor

Yönetimin kusurları olabilir. Etkili hukuki strateji uygulamamış da olabilirler. Bütün bunlar kurban seçildikleri gerçeğini değiştirmez

Fenerbahçe’nin başkanı, yöneticileri, teknik heyeti, futbolcuları hatta şimdi taraftar, kongre üyeleriyle “kuşatma” altında olduğu unutuluyor

Tezgahı hazırlayan, projelendiren, finanse eden, uygulayan, milisleriyle taarruz edenler kenara çekildi. Gülerek camianın durumu izliyor

Fenerbahçe camiası içinde bir grup “Niye onlara yenildiniz” diye suçluyor. Diğeri “Bu iş bitti” diyor. Allahtan çoğunluk azimli ve kararlı!

O nedenle hergün “3 Temmuz Operasyonu’nun planlandığı ve hala sürdüğü gerçeğini” hatırlatmaya devam edeceğim.

Bugün için çok kimse az sonra yazacaklarıma burun kıvıracaktır. Ancak şunun iyi bilinmesini isterim ki şer cephesi aslında son kozunu oynadı

Yargıtay sürecinin tamamlanmasından sonra içine düşecekleri açmazı çok iyi bildikleri için son bir top yekün saldırıya geçtiler.

Bu CAS payandalı salıdırının hedefi yönetimi biçare duruma düşürmek, taraftarın dengesini bozmak ve rakip takım taraftarlarını kışkırtmak

İlk hedef “Fb taraftarı da artık kabul etti” savını kanıksatıp “EY YÜKSEK YARGIÇLAR ARTIK O DİRENEN TARAFTAR BİLE PES ETTİ” mesajını vermek

“Taraftar artık direnmeyecek” tezi kabul görürse “EY YÜKSEK YARGIÇLAR ARTIK BİTİRİN BU İŞİ. UZADIKÇA ÜLKEDE KAOS OLUYOR” denecek. Deniyor da

“Daha fazla direniş olursa çok daha büyük zararlar olacak. Yönetimin arkasında durmayın hatta karşısında olun” mesajlarına dikkat edin

Bu polis, verdi haftası uygulamalarını hatırlatan ünlü isimlere “spot seslendirme” uygulamalarını nihai hedefi ise yönetime…

Top yekün seslendirilen “İstifa edin” mesajlarının amacı yönetimi “Siz de artık direnmeyin. Bırakın bu işin peşini” bıkkınlığına sevk etmek

“3 Temmuz Operasyonu”nun bilenen ve henüz deşifre olmayan tüm aktörlerinin korkusu hukuki sürecin adil bir şekilde yürümesi ve bozma kararı

Eğer Yargıtay, kanıt diye sunulan evrakları hiçbir etki altında kalmadan değerlendirir, kanunun zorlama yorumlarını reddederse korkusu var

O nedenle, “kamu spotu tadındaki isitfa çağrıları” ve “linç girişimlerini” savuşturmak için bazı bilgileri hatırlamakta fayda var

3 Temmuz eğer her aşaması planlanmış ve önceden hesaplanmış operasyonsa, bugün hiçbir stratejik eylem yapılmadığını düşünmek saflık olmaz mı

Sonradan önemi kavranan iki hususu dikkatlerinize sunuyorum. Birinci amacım: Hafızaları tazelemek. İkincisi ise “BİZ VAZGEÇMEDİK” demek

Kanun tasarısı, Zekeriya Öz’ün vekil olarak VERDİĞİ SORUŞTURMA onayından 25 gün sonra 27/12/2010 tarihinde Başbakanlıktan TBMM’ne gönderildi.

62222222

GENEL GEREKÇE

21 inci Yüzyılda uluslar arasındaki aşılması zor sınırlar ortadan kalkmış, ulaşım ve teknoloji başta olmak üzere diğer alanlardaki gelişme ve bütünleşmelerle birlikte hem ulusal alanda hem de uluslararası alanda insanlar sosyal yaşamlarında spora daha çok zaman ayırmaya başlamışlardır.

Günlük yaşamda sporun daha çok alan kapsaması sporda ortaya çıkan sorunları daha çok arttırmıştır. Spor alanında faaliyet gösteren kişilerin ve taraftarların haklarının korunması ve ortaya çıkan

düzensizlik ve şiddet olaylarının önlenmesi basit bir asayiş sorununun ötesinde olağanüstü bir hal olduğundan genel ceza hükümleriyle sporda şiddet ve düzensizlikler önlenememekte, bu alanın özel olarak ele alınması gerekmektedir.

Spor karşılaşmalarının ülke sınırları dışında da etkin bir şekilde gerçekleştirildiği de gözönüne alındığında bütün ülkelerde spor mevzuatının benzer bir biçimde düzenlenme gerekliliği ortaya çıkmıştır. Ulusal evzuatların da uluslararası spor örgütlerinin benimsediği ilke ve talimatlara uygun olması gerekliliği bulunmaktadır.

Spor alanında yaşanan holiganizm, ırkçılıkla mücadele, organize suçlar, şike ve teşvik primi, spor alanında düzenin sağlanması, hakem, sporcu ve diğer ilgililere karşı eylemli ve sözlü saldırılar gibi fiiller uluslararası alanda sporun temel sorunu olarak kabul edilmiştir.

Son zamanlarda sıklıkla yaşanan ve geçmişte de yaşandığına tanık olduğumuz spor karşılaşmalarında, özellikle futbolda, yaşanan şiddet ve düzensizlik fiillerinin nicelik ve nitelik olarak arttığını ve kamuoyu gündeminde önemli bir yer işgal ettiği gözlemlenmektedir.

Sporun yaşam açısından sağlık ve mutluluk kaynağı olması dışında, hem sporcular hem de izleyiciler için büyük bir keyif alanı oluşturarak spor faaliyetlerinin sosyal açıdan genişlemesi ve daha geniş kitlelere yayılması spora duyulan ilgiyi her geçen gün daha da arttırmakta ve spor ekonomisini geliştirmektedir

Genel gerekçede “Şike” üç kez cümle içinde kullanılmıştır. İletişimin tesbiti ise bir kez. Metin şöyle:

5149 sayılı Kanunda şike ve teşvik primi fiilleri suç olarak tanımlanmadığı gibi ceza kanunlarında da bu fiiller özel olarak düzenlenmemiştir. Bu Kanun ile şike ve teşvik primi fiilleri suç olarak düzenlenmiş ve ayrıca bu suçlarla etkin mücadele açısından Ceza Muhakemesi Kanununda düzenlenen iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması maddesinin de uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.

Kanunun metni ise daha ilginç. Kanunun çıkış amacını anlatan 1. Ve 2. Madde’de şikeden hiç bahsedilmiyor. Orijinal metin şöyle

MADDE 1 2

Daha önce de dile geitrdim. Şikeden hiç bahsedilmezken ve bir kelimeyle geçiştirilirken nasıl oldu da şike kanunu haline geldi.

Görünüşe göre kanunun çıkış amacı stadyumlardaki şiddeti önlemekti. F Nafiz Özak ve TFF Hukukçuları 1 yıl bunun için çalıştı

Başbakan da GS TT Arena’nın açılışındaki protesto eyleminden sonra 6222’nin çıkışını hızlandırdı. Bu sırada soruşturma hızla sürüyordu

Olgun Peker, Bülent Uygun, Mahmut Özgener konuşmalarından atlaya atlaya Aziz Yıldırım için dinleme kararnın alındığı tarih: 17 Şubat 2011

Kanun Tasarısı 23 Şubat 2011 tarihinde Adalet Komisyonu’nda görüşülmeye başlandı

646 SS 1/990 Adalet Komisyonu Raporu’nda Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı bir minik değişiklik yapıldı

Hükümetin teklif ettiği metinde 11. Maddede yer alan 7 maddeye 8. Madde eklendi.

MADDE 11 7 - 8

Değişiklik şöyle: (8) Müsabaka yapılmadan önce suçun ortaya çıkmasını sağlayan kişiye ceza verilmez

Muhalefet kanadından komisyona katılan üyeler ne kadar itiraz ettiyse de fayda etmedi.
MUHALEFET
MUHALEFET 2

Lütfi Arıboğan’ın 15 Temmuz 2011 tarihli “İtiraflar da gelmeye başladı” beyanatı ilginçti.
LA

Medya manşetler attı. İbrahim Akın itirafta bulundu. “İtalya’daki gibi itiraflar geliyor” çığlıklarını hatırlayın.

Ali Rıza Dizdar’ın TV ekranında “Bu kanunda etkin pişmanlık yok. Olan madde yok hükminde” haykırışı da hafızalarda tazeliğini koruyor

Tasarıya “ekleniveren” 8. Madde’nin faydası yeni ortaya çıktı. İbrahim Akın’ın “baskı altında kaldım, kandırıldım” açıklaması kabul görmedi

İbrahim Akın, her ne kadar ifadesini reddettiyse de itiraf itiraftır denilerek kayıtlardan çıkması. CAS aşamasında da yıkıcı etki yaptı

Savcı, kanune ekleniveren 11. Maddenin 8. fıkrasındaki “maç başlamadan önce” ibaresinin anlamını bilmiyor olamaz.

O halde pişmanlık hükmünden yararlanamayacağını bile bile neden savcı İbrahim Akın’a “pişmanlıktan yararlanma vaadi”nde bulundu.

Gözaltı koşullarında kurtuluş umuduyla (psikolojik sorunları da bilinirken) atılan imza nasıl oldu da CAS sürecinde belirleyici hal aldı.

Şimdi biz komisyonda onlarca değişiklik hükmü varken 11. Maddeye ekleniveren 8. Madde’nin sokuşturuluşuna şüpheyle bakmakta hakzıs mıyız?

· Daha hazırlık soruşturması yapılırken, Aziz Yıldırım hakkında dinleme kararı alındaktan birkaç gün sonra yapılan değişiklik normal mi?

Eğer hazırlık soruşturmasının başlamasından 3 ay sonra sonraki adımlar düşünüldüyse şimdi eli kolu bağlı oturuyor olabilirler mi?

Neden bugünlerde yapılan “örtülü eylemler”i kimlerin yapmış olabileceği düşünülmeden kendi kendimizi suçluyoruz. Bu da tuzağın parcası olamaz mı?

diren

KANUNİ şike MANTIĞI

Bir @fireofoctopus Derlemesidir;

hakim

“Her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı kanıtlar” varmış ama biz göremiyormuşuz!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

3 Temmuz sürecinin yeni ve daha şiddetli “ikinci safha”sı 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararıyla başladı. Bu zamanla daha net anlaşılacak.

16 Ağır Ceza Mahkemesi’nin kamuoyuna “Şike tescillendi” diye yutturulmaya çalışılan kararının “GEREKÇESİ” tam bir hayal kırıklığı oldu.

3 Temmuz Operasyonu’nun “hareket merkezi” olan medya gerekçeli karardaki çelişkileri görmedi. Görüp yazmak isteyenlere de musallat oldu.
feneri-karalayıp-trabzon-tapeleri-ni-sansürlemek_214072
Fenerbahçe taraftarının çok takıldığı bir konu vardı: “Eğer tek kanıt tape ise neden TS ceza almadı. Onların da aynı içerikte tapeleri var”

İsyan haklı. TS’la ilgili benzer içerikli tapeler değerlendiriliyor ve kalıplaşmış cümleyle “beraatlerine karar vermek gerekmiştir” deniyor

O cümle şu:“yüklenen suçtan cezalandırılmalarına yeter her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı kanıtlara ulaşılamadığından beraatlerine”

TS hakkındaki tapeler değerlendirilirken “her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı kanıtlara” ulaşılamadı denince ne anlaşılıyor?

Fenerbahçe hakkında hüküm tesis ederken “her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı kanıtlara” ulaşılmış olmalı. Bu anlama gelmiyor mu?

Peki Fenerbahçe ile TS arasındaki iddialara konu aynı da kararlar nasıl birbirine zıt!!! TS’a farklı “mualemele” yapılmasının sırrı ne?

“Muamele” farkının “menşei”nin gün ışığına çıkmasına katkı sağlamak üzere bir süredir “Gerekçeli Karar”daki çelişkileri yazıyorum.

“TS ile ilgili de tapeler var. Neden onlar suçlanmadı?” isyanının daha güçlü seslendirilmesi için “Kanuni Şike Mantığı”nı anlamak lazım.

6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesi Kanunu’nda çerçevesi çizilen “şike” kavramının çok net anlaşılması şart.

Çünkü “Kanuna göre cezalandırılan şike” ile “kamuoyunda algılanan, bilinen, tahayyül edilen şike kavramı” arasında hiçbir alaka yok.

Fenerbahçe’ye reva görülen muamele “6222’ye sokuşturulan alengirli, ucu açık tanımlarla şike yapmış gibi cezalanıldırmak”tan başka şey değil

O nedenle çok seslendirilen yalanlardan sıyrılıp, resmen bilinenleri unutup 6222’nin yapım ve yazımında emeği geçenleri bilmek lazım.

Tek hamlede anlatmak, anlaşılmak, inanmak ve hazmetmek bakımından zor olabilir. Adım adım ilerlemekte fayda var.

Kamuoyunda “şike kanunu” algısı yaratılarak sunulan, gerekçesinden de anlaşılacağı üzere “şike” içermeyen 6222’yi ikiye ayırmak lazım.
6222 11
6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesi Kanunu’nun 20 (küsür) maddesi bir yana; “şikeli” 11. Maddesi bir yana…

6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesi Kanunu’nun 11. Maddesi’nin müellifi veya ilham perisi her kimse takdiri hak ediyor.

Şimdi muhakkak eseriyle övünmektedir. Tebrikleri kabul etmekten yorulmuştur. Hatta meyvelerini dahi toplamıştır.

Umarım bugün kendisini paylaşamayanlar gerçekler ortaya çıktığında da sahiplenir. Belki de ilk tekmeyi onlar basar, aslanların önüne atar

Kanunu mutlaka bir “komisyon” yazmıştır. Ben 11. Maddeyi yazanı (her kimse) tebrik ediyorum. Bir kanun maddesi bu kadar mı işlevsel olur!!!

11. Madde topluma “şike soruşturması” olarak sunulan operasyonu yapanların başlarının sıkıştığı her aşamada faydalandığı “maymuncuk” gibi…

6222 sayılı kanunun 11. Maddesi’nin fayda(!)ları saymakla bitmez… Kanunu yorumlayanlara o kadar geniş keyfi hareket alanı yaratıyor ki…

6222’nin 11. Maddesi “zaman yolculuğu mümkün mü; değil mi” tartışmalarına da son verebilir. Yoksa bu kadar öngörü nasıl mümkün olabilir!

Sanki 6222’nin 11. Maddesi 2012 yılının Mayıs-Haziran aylarında yazılmış. 11. Maddenin müellifi (her kimse) adeta zamanda yolculuk yapmış!!!

Misal Mayıs’ın 2. Cuma günü el ayak çekilince İstanbul Çağlayan Adliyesi’ne duhul etmiş. Zamanda yolculuk olduğundan ışınlanmış diyelim

“Müellif” 16 Ağır Ceza Mahkemesi Heyetiyle görüşmüş ve onların “Şöyle bir kanunumuz olsa çok rahat ederdik” dileklerini dinlemiş.

Sanki “Mevcut dosyadaki evrakla beklenen karar imkansız. Her türlü yoruma açık, ispat keyfiyeti olmayan bir madde çok işe yarardı” denmiş.

Müellif de zamanda geriye yolculuk yapıp bu metni yazmış. Yoksa soruşturmanın tıkandığı her nokta 11. Maddeyle nasıl açılabilirdi ki???

Soruşturmanın içeriğini biliyor olamaz (Mantıken) Planlayıcılardan biri olamaz. Tahayyül sınırlarını da aşar. En mantıklısı zaman yolculuğu!

Yargı için 11. Madde bir nimet. Şikeyle suçlamak için sahaya yansımış olma şartı yok. Sahaya yansıma bir yana maç oynanmasa da olurmuş!

11. Maddenin bir başka hikmeti… Şike için illa para alışverişini kanıtlamaya gerek yok. O kısım “kazanç ve sair menfaat” tanımıyla aşılmış

“Sair menfaat” dendiğinde içine neler sokulabileceğini eminim kanunu yazanlar bile hayal etmemiştir…

“Kazanç ve sair menfaat”in rakip futbolcuya verilmesine de gerek yok. Teklif ettin mi? Bittin. Teklifi de suçlanan kişinin yapmasına gerek yok…

Öyle ki teklif etmek suçun tamamlanması anlamına geliyor. Teklif derken aleni bir ifade veya para telaffuzu değil. Yanlış anlaşılmasın.

Suçlanan kişinin yüz yüze konuştuğu kişi akabinde rakip takımla bağlantılı sayılan başka biriyle şifreli konuşursa kafi. Kanıt sayılıyor.

Şifreli konuşan kişiler buluşmuşsa, ayrıldıktan sonra başka başka kişilerle sohbete devam etmişlerse ve para mevzusu varsa…

Mantık şöyle kuruluyor.

X şahıslar neden Y şahsıyla buluşur… Olsa olsa şike içindir… X ve Y şahısları ne konuşur… Olsa olsa şikedir
Y şahsı çıkıp Z şahsını arıyor… Demek ki şike talimatı aldı. Y ve Z arasında bir para muhabbeti var. Olsa olsa şike teklifini iletiyordur.
X, Y, Z hatta Ğ konuşmayı sürdürüyor… Demek ki şike teklifi iletildi… Yoksa neden konuşmaya devam etsinler… Kanuni şike kanıtı!!!!

6222’nin 11. Maddesi (ilgili fıkrası) teklif iletildiği anda teşebbüsün tamamlandığını kabul ediyor. Teşebbüs de suç tamamlanmış gibi cezalandırılıyor.

Teklifin yapılmış olduğu varsayımı (dahi) kabule bağlı kalmadan “şike anlaşması vücuda gelmiş” şeklinde yorumlanıyor. “Vaki-vuku” kurnazlığı

6222’nin 11. Maddesinin müellifleri azimli yargı mensuplarına işte bu kadar geniş bir hareket alanı yaratıyor. Hukuk kuralları çiğnenerek!!!

Özetle 6222’nin 11. Maddesi türlü türlü zorlama yorumlarla ve zincirleme varsayımlarla “şike” hükmüne fırsat tanıyor. Bu kabul edilemez!

Bunları şaka mahiyetinde okumayın. Konu “şaka gibi” olabilir ama şakayı yapan ben değilim. En azından ben başlatmadım.

Kanunun ilk mahkeme uygulamasının gerekçeli kararından anlıyoruz ki “varsayım” ve “DEMEK Kİ” “vicdani kanaat” için yeter de artar şart

6222’nin 11. Maddesi o kadar ustalıkla kurgulanmış ki, soruşturmacıları hiçbir şekilde kanıtlama mecburiyetine zorlamıyor. İnsafına kalmış

Kanuna bağlı yapılan “Teklif yapıldığı anda sonuca bağlı kalmadan suç işlenmiş sayılır” yorumu aslında yanlış değil.

Hukukçular da “Teklif yapılması halinde şike anlaşması vardır denebilir” diyor. Ben de aynı görüşteyim.

Ancak bu soyut kavramı canlandıran düşünce ne? Hukukçular neden “teklif edildiği anda” şike yapılmış sayılır diyor?

Okuduğum kitaplarda aynı mantık işletilmiş: X takımın X yöneticisi bir otele gidiyor. Futbolcuyla lobide buluşuyor. Ve orada para teklif ediyor.

X takımın X yöneticisi diyor ki “Bize yenilin 500 bin lira alın” Bu durumda para alışverişi olmasa da teklif aynı etkiyi yapmış olabilir.

Bu sahne medyada çokça zikredilen ve ülkede futbolla ilgilenen herkesin kolayca makul bulup inanacağı bir sahne.

Bu sahneyi gözünde canlandırıp “Şike anlaşması var sayılabilir” diyenler arasında savunmada yer alan Prof. Ersan Şen de var.

Ersan Şen’in bir makalesindeki “şike anlaşması olarak görülebilir” mealindeki ifadesi 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nin gerekçeli kararına da alınmış.

Ancak ne hikmetse o cümleyi görüp altını çizen ve alıntı yapan mahkeme heyeti birkaç sayfa aşağıdaki açıklamaları görmemiş. Veya…

En önemlisi de yorumlarını aktaracağım hukukçular “teşebbüs” derken ortak bir olay hayal ediyor.

X kişi Y kişiyi öldürmek istiyor. Plan yapıyor. Silah temin ediyor. Pusu kuruyor. Öldürmek üzere ateş ediyor. Arızi sebeplerle başaramıyor

Şike teşebbüsü denince de bu tür bir sahne hayal ediliyor. Kişi öldürmek kastıyla ateş ediyor. “Elinde olmayan sebeplerle başaramıyor”

Nasıl ki öldürmek kastıyla ateş eden kişi suç tamamlanmış gibi ceza alırsa şike teklifi de aynı mahiyettedir diyen hukukçular var.

Gerekçeli karar detaylı incelendiğinde bu tanıma sokulamayacağı anlaşılıyor. Hatta kanun yazılırken o konuda şike yapıldığı inancı hakim.

6222’nin 11. Maddesine hiç gerekmediği halde eklenen fıkralarla ilgili en hafif yorum “yazım hatası ve acelecilikten kaynaklanan zafiyet”

Kanunun yorumlarla “zorlanma”sıyla, dosyadaki tapelerin varsayımlarla “zorlanma”sı arasındaki farkın anlaşılması istenmiyor.

Medya hem Fenerbahçe’ye “şike yapmış gibi varsayılarak” zorlamalarla ceza verilmeye kalkışıldığı gerçeğini duyurmuyor hem de suçluyor

Gerçekleri duyurmak bir yana şike iftirasını pekiştirmeye ve kanıksatmaya çalışan medya çok kritik rol üstlenmiş durumda.

Mahkeme kapısından geçmemiş bir sıradan taraftarın yorumları itibar görmeyebilir. Hukukçular ne diyor? Önemli olan onların yorumları

Hukukçu deyince, süreçte üstün yararlılık gösteren, ilmik ilmik ağları ören, güzide şahsiyetler anlaşılmasın.

Benim görüşlerini aktaracağım hukukçular medyanın yakınından dahi geçmediği, yazdıklarını okumadığı gerçek şahsiyetler.


Şike ve Teşvik Primi Suçları*
Prof. Dr. Muharrem ÖZEN**


Şike Suçu
Doç. Dr. Devrim GÜNGÖR
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı öğretim üyesi.

KRİTİK SORU…

Bir @Fireofoctopus derlemesidir,

111
Başkan Aziz Yıldırım ve hukukçu yönetim kurulu üyeleri bir konunun altını sürekli çiziyor. Ve bundan vazgeçecekmiş gibi de görünmüyorlar.

Sık sık gündeme getirilen konu TFF’de maaşlı personelken sırayla ayrılıp GS çatısı altında toplanan 3 ismin 3 Temmuz sürecindeki rolü…

Lütfi Arıboğan, Beyaz TV’deki özel röportajında suçlamaları şov yaparak yanıtladı. Arıboğan’a göre iddialar kasti, cahilce ve gerçek dışı!

Lütfi Arıboğan; suçlamalara konu TFF-UEFA yazışmaları bağlamında Fenerbahçe aleyhinde hiçbir kasti eyleminin olmadığını anlatıyor.

Röportajı izlerken Lütfi Arıboğan’ın merak içinde olduğu hissine kapıldım. Beden diline bakılırsa aslında kafasında sorular var.

İzleyenler “Fenerbahçelilerin elinde ne bilgi belge var ki bu kadar iddialı ve kararlı üstümüze geliyorlar” diye soruyordur yorumu yapmıştır

Bence de Lütfi Arıboğan, son zamanlarda açıklama yapmıyor. Fenerbahçe yönetiminin elinde bilgi, belge olup olmadığını öğrenmek istiyor.

Fenerbahçe yönetimini tahrik eden (ki kaale alındığını sanmıyorum) L. Arıboğan “elinizde bilgi belge varsa açıklayın” demek istiyor.

Arıboğan “6 medya mensubunu çağırmışlar. Bazı belgeler vermişler. Bizden aldığınızı yazmayın demişler” diyerek “uyarı” mesajı da veriyor.

GS yönetimi “3 Temmuz sürecinde TFF’de görevliyken istifa edip teker teker GS’da işe başlayan elemanları” savunan açıklamalar yapıyor.

Anladığım kadarıyla Fenerbahçe yönetiminin her açıklamaya aynı sertlikte karşılık vermesi Ünal Aysal’ı da düşündürüyor. O da merak içinde.

Geri dönen “maaşlı elemanlar”dan “UEFA yazışmaları konusunda herhangi bir aleyhte kanıt” olup olmadığını sık sık soruyor.

“Fenerbahçe aleyhinde bir şey yaptığımıza dair kanıt bulamazlar” yanıtını alan Aysal’ın “Bulamazlar mı, yok mu?” diye söylendiği konuşuluyor

Gelişmeleri uzaktan izleyen bir sade taraftar olarak Fenerbahçe yönetiminin net, keskin açıklamalarının kaynağını ben de merak ediyorum.

Fenerbahçe yönetimi doğru zamanda elindeki bilgi ve belgeleri açıklayacaktır. Beklerken “işleyen demir ışıldar” misali katkı yapmak istedim.

3 Temmuz süreci derken neden 3 Temmuz’dan sonrasına bakılsın. Öncesindeki süreç de var. Hatta o süreç bence daha önemli…

“GS’da tekrar buluşan “ÜÇ” artı “BİR”in TFF’de “3 Temmuz” öncesi çalışmaları da önemli. Taraftarımız bu konuda fikir teatisinde bulunabilir.

3 Temmuz sürecinin kargaşası arasında çok üzerinde durulmadı belki ama dikkatlerden kaçmadı. Sinan Engin TV8’de şöyle bir söz sarf etti:

Sinan Engin “Adnan Polat’la karşılaştık. Bana “Başbakan bizi uyarmıştı. Bu kanun çok ağır demişti” dedi. Kimse kanunu okumamış demek” dedi

Bu açıklamadan şöyle bir saldırı malzemesi üretildi. “Aziz Yıldırım kendi hazırladığı kanunun kurbanı oldu. Kanunu O da okumamış”

Hatta bir milletvekili 6222’de değişiklik yapan 6259’un TBMM’deki görüşmeleri sırasında “İlahi adalet. Kendi kazdığı kuyuya düştü” demişti.

UzUn zaman “Aziz Yıldırım ve Şekip Mosturoğlu kendi yaptıkları kanunla mahkum oldu” sohbetleri bile yapıldı.

Son bir yıldır “sistemli” olarak hedef alınan ve “Ankara’yı yanıltmakla” suçlanan (ne demekse) Rıdvan Dilmen de o günlerde açıkladı.

rıdvan dilmen 1
RIDVAN’DAN ŞOK AÇIKLAMA!. BAŞBAKAN AZİZ YILDIRIM’I UYARDI AMA

SİNAN ENGİN

Sinan Engin : ‘Başbakan istemese Aziz Yıldırım o koltukta oturamaz’

Aykırı Sorular’a konuk olan Sinan Engin, başbakanın futbola müdahale ettiğini söyledi.

Her iki açıklamadaki “asıl mevzu”yu gözlerden ırak tutmak için uğraş verildi. Medyada epeyce “sosyal medya geyiği” üretecek yorum yer aldı.

Kanunla aynı adı taşıyan komisyonun çalışmaları için TBMM’de yapılan toplantılar farklı yansıtıldı. Fenerbahçe yönetimi bunu anlatamadı.

Daha sonra Adnan Polat bazı açıklamalar yaptı. Medya, her nasılsa bu açıklamaları da görmezden geldi. Medyada pek yer bulmadı.

Adnan Polat’ın açıklaması büyük başarıyla “Kulüpleri öyle adamlar yönetiyor ki iki satır kanunu okumaktan acizler” noktasına sürüklendi.

3 Temmuz Operasyonu’nun her aşamasında bu anlayışı görmek mümkün. Sürekli “BİR TAŞLA ÇOK KUŞ” vurma arzusu hakim. Oysa hayati bir konu:

adnan polat 1

Başbakan şike yasası için uyardı

Adnan Polat: “Bizim verdiğimiz taslakta olmayan bazı maddelerin de olduğunu yasa tasarısı onaylandıktan ve kanunlaştıktan sonra duyduk.”

Adnan Polat aslında adres de veriyor: “Bu değişiklikleri kim yaptı, taslak Futbol Federasyonu’nda nasıl bir değişime uğradı bunu bilmiyoruz”

adnan 3

Polat: Erdoğan bizi UYARMIŞTI!

adnan polat 2

BAŞBAKAN ERDOĞAN UYARMIŞTI

Aslına bakılacak olursa Adnan Polat doğrudan hedef göstermiş. Klasik Galatasaraylı kurnazlığıyla da olsa açıkça failleri göstermiş.

Aziz Yıldırım’ı kebapçıda bile takip edecek kadar meraklı “güzide medya” mensupları şu soruyu sormayı akıl edemiyor.

BAŞBAKAN ERDOĞAN NEDEN “GÖZDEN GEÇİRİN” DESİN. KANUN HÜKÜMET TARAFINDAN TBMM’NE GETİRİLDİ. TASARI ZATEN HÜKUMETİN. O HALDE BU UYARI NEDEN?

3 Temmuz 2011’ten sonraki UEFA sürecindeki “EYLEM”ler ne kadar önemliyse, öncesindeki hazırlıklar bence daha kritik ve dikkat çekici!!!

Peki Adnan Polat’ın “taslak Futbol Federasyonu’nda nasıl bir değişime uğradı bunu bilmiyoruz” açıklaması kimleri kapsıyor.

6 Kasım 2009’da Ankara’daki bir toplantıdan yansıyan haberlerde sorunun yanıtı var. Toplantıyla ilgili olarak TFF şu açıklamayı yapmış:

TFF 1

“Sporda şiddetin önlenmesi” toplantısı Ankara’da yapıldı

“PAYDAŞ”ların katılımıyla 6 Kasım 2009’da yapılan toplantının tutanağı böyle. 6 madde belirlenmiş. ŞİKENİN “Ş”si yok.

Toplantıda bir komisyon oluşturuluyor. Gündemlerinde şiddet ve tribün olayları var. 6 maddelik tasarı konusunda “Prensip kararı” alıyorlar.

Her hafta Salı günü toplanma ve “KANUN DEĞİŞİKLİĞİNİ EN KISA ZAMANDA TBMM’NE SUNMA” kararı alan komisyonda TFF’den kimler var.

TFF adına Başkan Mahmut Özgener, Başkan Vekili Lutfi Arıboğan, Yönetim Kurulu üyeleri Ufuk Özerten ve Yunus Egemenoğlu katıldı.

Bakanlar Kurulu “Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı”nı 14/6/2010 tarihinde Başbakanlığa gönderdi.

Demek ki TFF’nin tanımıyla “PAYDAŞ”lar 6 ay sonra bir kanun tasarısı hazırlamış. Bakanlar Kuruluna sunmuş. İmzaya açılmış.

“Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı” 27/12/2010 tarihinde TBMM’ne gönderildi. Bu sırada kulüplere bilgi verildi.

Göksel Gümüşdağ’ın 15 Ocak 2011 tarihli sunumundan anlaşılıyor ki tasarı o günlerde Kulüpler Birliği’ne ulaşmış. Tartışmaya açılacakmış.

Adnan Polat’ın açıklamasına göre kanun tasarısının cezai hükümlerine ilişkin kısımları boş bırakılmış.

6222 sayılı Kanun dikkatle incelendiğinde (Ülkede 2 yıldır kaos yaratan) 11. Maddenin sonradan eklendiği hissine kapılmamak imkansız.

Hukukçuların bu konudaki görüşlerini yazacağım. Ancak önce şu konunun tartışılması lazım: Kanun tasarısını kim değiştirdi?

Başbakan Erdoğan özetle “EMİN MİSİNİZ” diye sorduğuna göre mantıken şöyle bir sonuç çıkmıyor mu?

Kulüpleri temsilen komisyonda yer alan TFF (TFF’yi temsilen kim?) “kanun tasarısı”na konulan ağır hükümlere itiraz etmedi.

Belli ki Başbakan Erdoğan “Bunu gerçekten istiyorlar mı?” diye sordu. Kime Bakan Faruk Nafiz Özak’a… Bir ihtimal Mahmut Özgener’e.

Bu aşamada tasarının sahibi Faruk Nafiz Özak ve TFF yönetiminin (Özgener veya vekili Arıboğan ile Egemenoğlu-Helvacı) işbirliği yaptığı açık

6222’nin “ALELACELE” kanunlaşma sürecinde, Telekom Arena’nın açılışında yaşanan olayların etkili olduğu da düşünülürse…

Ben Fenerbahçe yönetimine, hoşgörülerine sığınarak, bir önerim var. 6 Kasım 2009 ile 27 Aralık 2010 arası temaslar hakkında bilgi alınmalı…

“Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı” hazırlık toplantılara TFF adına kimler katılmış? Hangi yazışmalar yapılmış?

Dönemin TFF Başkanı veya vekili veya hukukçu yönetim kurulu üyesi veya hukukçu danışmanı ne tür çalışmalar yapmışlar?

TFF’den kimler Ankara’ya gitmiş gelmiş? Ankara’da kalmışlar mı? Komisyona bilgi vermesi için yabancı uyruklu bir kimseyi önermişler mi?

TFF (hem yazışmalar hem de harcamalar açısından) bu soruların yanıtını vermek üzere arşivlerini kamuoyuna açmak zorundadır.

TFF Başkanı Demirören “Tasarı TFF’de değişti” deniyorsa bu iddiayı ciddiye almalıdır. 3 Temmuz sürecini anlamak öncesine bakmakla mümkün

TFF Lütfi Arıboğan’ın ve komisyona katılan diğer maaşlı personelin faaliyetlerini araştırmalıdır. Onları aklamak adına da bu elzemdir!!!

Ortaya çıkan manzara şudur: Faruk Nafiz Özak ve TFF Heyeti (Özgener, Arıboğan, Özertem, Egemenoğlu, Helvacı) “SONUCU ETKİLEMİŞTİR”

Aksi halde Başbakan Erdoğan neden “emin misiniz” desin; kulüp başkanları tasarıdaki cezaları çıktıktan sonra öğrensin?

Eğer, ilgili bakan (Özak) “Kulüpler böyle çıkmasını istiyor, TFF’nin talepleri bunlar” demese; yazılı belge sunmasa başbakan neden sorsun?

Eğer bu doğruysa TFF’den kim veya kimler tasarıya mutabakat imzası attı? Araştırması, bulması kaç dakika sürer. İstenirse!!!

TFF Başkanı Demirören, tasarıyı kimlerin değiştirdiğini araştırmalı ancak Arıboğan ve Egemenoğlu’nun etkin olduğuna dair ipuçları yok değil.

Bunlar kendi açıklamaları… Araştırma bitinceye kadar fikir vermesi için dikkatinize sunuyorum:

LA
“Şike soruşturma sürecini çok iyi yönettik”

la 2
Türkiye Futbol Federasyonu Başkanvekili Lutfi Arıboğan, federasyonun Hukuk Müşaviri Prof. Dr İrfan Helvacı ve İcra Kurulu üyesi Avukat Kemal Olgaç’tan oluşan TFF heyeti, Türkiye’de devam eden şike soruşturmasına ilişkin görüşmelerde bulundu.

la 3
ARIBOĞAN AÇIKLAMA (19.03.2010) TFF Resmi Site

tff 2
Şike konusunda önemli adımlar!

tff 3 büyükler
TFF’den 3 büyüklere mesaj

tfff
Şikeye Artık Dur Denmeli

tff 4
Sporda Şiddet Yasası, hakem, temsilci ve gözlemciler ile paylaşıldı