Ankaragücü Sözde Teşvik Primi

İDDİA: 15 Kasım 2004 / Ankaragücü futbolcusu Cafer Aydın,  Telegol programında 2000-2001 sezonunda Fenerbahçe’den teşvik primi geldiğini söyledi. (Aynı iddiayı M. Takım Teknik Direktörü Ersun Yanal’ın da İbrahim Seten’e söylediği belirtiliyor)

GERÇEK:

Önce iddia sahibi Cafer Aydın’ı bir hatırlayalım. Cafer Aydın, İlhan Cavcav’ın Gençlerbirliği takımının altyapısında yetişmiş, 1990’da profesyonel olmuş ve 2007’de futbolu bırakmıştır. 17 yıllık profesyonel futbol kariyerinde 17 ayrı takımda futbol oynamıştır. Bir istikrar ve güven abidesi olan Cafer Aydın, elbette ki sorgusuz ciddiye alınmayı hak ediyor(!)

Herkesin bildiği İ. Seten’i anlatmaya gerek yok sanırım. Feridun için söylediklerimizdeki isim kısmını değiştirmek yeter sanırım.

Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe için bu tür iddialarda bulunanların neden 1 (yazıyla bir) tanesi bile saygın, nitelikli, aklı başında, değer verilen, toplumun onayladığı biri değildir acaba?

Neden taraflı tarafsız herkesin, yakınlarının, iş arkadaşlarının bile en hafif tabirle “karaktersiz” diye nitelediği bu insanlar Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe hakkında iddia ortaya atıyorlar acaba?

Neden toplumda saygı gören, “karakterli” bir tek kişinin böyle bir iddiası yoktur?

Bunlar derin konular, zaten Fenerbahçe Taraftarına Çağrı yapanların da aynı kategoride olması bizim için yeter de artar bir sebeptir…

 

İddia şu: 13 Mayıs 2001’de oynanan Galatasaray – Ankaragücü maçı için Fenerbahçe, teşvik primi vermiştir. Bunu da 15 Kasım 2004’te, Milli Takımın kamp yaptığı otelin lobisinde saat 22.00 – 02.00 arasında Milli Takım Teknik Direktörü Ersun Yanal İbrahim Seten’e anlatmış.

 

İ. Seten’in anlatımına göre o dönem Ankaragücü’nün başında olan Ersun Yanal, maçtan önce böyle duyumlar almış, futbolcularını çok sert şekilde uyarmış ama buna rağmen 6-7 futbolcusu kendisinden habersiz anlaşma yapmış, maç Ankaragücü’nün  2-1 üstünlüğü ile bittikten hemen sonra, daha soyunma odasında futbolcular duşlarını almamışken Ali Sami Yen’e gelen bir taksici içinde 300.000 dolar olan bir çantayı getirip Ersun Yanal’a vermiş. Ersun Yanal parayı alıp Ankara’ya gitmiş, 3 gün sonra, imza karşılığında bütün futbolculara ve çalışanlara parayı pay etmiş (Evet, nerenizle güldüğünüzü tahmin edebiliyorum)

 

Serhat Ulueren 21 Şubat 2005 tarihli Telegol programına Cafer Aydın’ı çıkararak bu iddiaları tekrar ettiriyor. 300.000 dolar bir ara 500.000 dolar oluyor ama, olsun. Önemli olan oluşturulan algı…

 

Mizansen, kurgu ve yalan haber ustası Serhat Ulueren neden böyle bir şey yaptı?

Bunun 2 temel nedeni var ve bunu birazdan öğreneceğiz.

 

Öncelikle 2005 yılında TBMM’de kurulan Şike ve Teşvik Araştırma Komisyonunda Cafer’in neler söylediğine Hürriyet’in haberiyle bir bakalım:

 
Komisyona bilgi veren Cafer Aydın, Star Televizyonu’nda yayınlanan haberdeki konuşmasının kasete alındığının farkında olmadığını ifade etti. Konuşmasının kasete alınmasıyla yayınlanması arasında 3 ay geçtiğini kaydeden Aydın, “Konuşmamın kasete alındığını öğrenince ‘Çoluğum çocuğum var, ne olur yayınlamayın’ diye yalvardım. Sadece ben değil, karım da kızım da yalvardı ama dinletemedik” diye konuştu.

Çok tedirgin bir tavırla konuşan Aydın, milletvekillerine, “Beni vuracaklar. 9 yaşında bir kızım var, inşallah onun ya da karımın önünde beni vurmazlar” dedi.

Haber devam ediyor:

 

Star TV Spor Haberleri Müdürü Serhat Ulueren ise Cafer Aydın’ın ifadelerinin neden çekim tarihinden 3 ay sonra yayınlandığı, bir amaç olup olmadığı yolundaki sorular üzerine, haberi sadece iyi bir gazetecilik yapmak uğruna ve reyting kaygısıyla hazırladığını söyledi.

Ulueren, Galatasaray Kulübü Başkanı Özhan Canaydın’ın “Ersun Yanal ile Hakan Şükür’ü barıştıralım” sözlerinden esinlenerek Ersun Yanal ile Hakan Şükür’ü bir programda biraya getirmek istediğini anlattı. Ancak, Yanal’ın tüm ısrarına rağmen bunu kabul etmediğini belirten Ulueren, bunun üzerine Yanal’ın da adının geçtiği bu iddiaları yayınladığını dile getirdi.

Ulueren komisyonda, futbolcu Cafer Aydın’ın, haberin yayınlanmasından sonra tedirginlik yaşadığını ve kendisine “Beni de öldürecekler, seni de öldürecekler” dediğini aktardı.

 

Bir de şu habere bakalım:

 

Petrolofisi Kulübü eski yöneticisi Şahin Ulu da söz konusu haberin Futbol Federasyonu Başkanı Levent Bıçakçı’nın Hakan Şükür’le sorun yaşayan Milli Takımlar Teknik Direktörü Ersun Yanal’ı yeme planının bir parçası olduğunu iddia etti. Ulu, Bıçakçı’nın televizyoncu Serhat Ulueren’e, “Sen bu haberi yayınla ertesi gün Yanal’ı görevden alacağım” dediğini ancak kendisinin söz konusu haber programına katılarak olayın gerçek yüzünü dile getirmesi üzerine “çark ettiğini” ileri sürdü.

TBMM’de kurulan Komisyonun teşvik primi iddiasıyla ilgili olarak dinlediği Ankaragücü çaycısı Ercan Özer aldıkları paranın “teşvik primi” değil rutin ”maç primi” olduğunu söyledi.

Komisyon, teşvik primi iddialarıyla ilgili olarak ayrıca Ankaragücü Kulübü eski yöneticileri Levent Doğan ve Aziz Köklü, Ankaragücü Kulübü Başkanı Cemal Aydın, Ankaragücü Kulüp Müdürü Aslan Gürsoy, futbolcular Yılmaz ve İsmet ile Futbol Federasyonu Hukuk Kurulu Üyesi İsmail Özersin’i de dinledi.

 

Şimdi 2001’de verildiği iddia edilen teşvik primi haberinin neden 2004’te servis edildiğini bir daha değerlendirelim. 2000 – 2001’de, başında Ersun Yanal’ın olduğu Ankaragücü’nün nasıl bir takım olduğunu hatırlayanlar bilir. Daha sonra Gençlerbirliği ve Manisaspor’a da benzer futbol oynatan Ersun Yanal, Avrupa’nın da dikkatle takip ettiği bir teknik direktör olmuştur.  Üstelik teşvik verildiği iddia edilen 2000 – 2001 sezonunda Ankaragücü’nün Fenerbahçe’yi de 2 – 1 yendiğini hatırlatmakta yarar var.

 

Ersun Yanal bu temposuyla ulusal bir konsensüs ile Milli Takımın başına getirilmiştir. Ancak kısa bir süre sonra tarihi bir hata (!) yapmıştır: Türk futbolunun imamı Galatasaraylı Hakan Şükür ile ters düşmüş, onu kadro dışı bırakmıştır. Bu, gerçekten de Liseli Medya ve Futbol Baronlarının affedeceği türden bir şey değildir.

 

Hiç vakit kaybetmeden çalışmalara başlanmış ve en iyi bildikleri şey olan “adam yeme”, “aşağılama”, “toplumda küçük düşürme”, “suçlu gösterme” “algı yaratma” faaliyetleri başlamıştır. Bu konuda Aziz Yıldırım üzerinde yeterince tecrübeli oldukları için hiç zorlanmazlar.

 

Algı yaratma, mizansen haber yapma, “objektif” yalan söyleme konusunda uzman olan Liseli Medyanın iftiharla mezun edilmiş öğrencisi Serhat Ulueren,  2004’te Ersun Yanal’ın hiç sevmediği ve Ersun Yanal’ı hiç sevmeyen Cafer’i bulmuş, ona bu sözleri söyletmiş, konuşmayı Cafer’e haber vermeden kayıt altına almış, sonrasında istediği gibi cımbızlayıp montajlayıp beklemeye başlamıştır. Ne zamana kadar? Ersun Yanal iyice yıpratılıp toplumun gözünde küçük düşürülüp, son bir darbeye ihtiyaç duyulduğu zamana kadar.

 

Programın tanıtımları TV’de dönmeye başladığında kendisini arayıp karısıyla birlikte yalvarıp yakaran, “Abi ne olur yayınlama, yalan söyledim, beni 9 yaşımdaki çocuğumun önünde vururlar” diyen Cafer’in belki de gerçekten hayatını tehlikeye atma pahasına cımbızlayıp montajladığı ses kaydını yayınlar.

 

Serhat Ulueren bu yayını hem kendi hırsı, hem de Liseli Medya’nın bekası için yapmıştır. Yayınlamasının altındaki bahsettiğimiz 2 neden bunlardır. Birincisi Ersun Yanal’ın yenmesi lazımdır; ikincisi ise, programına çıkmayı reddeden Ersun Yanal’a bir ders verilmesi gerekmektedir.

 

Nasıl güzel bir ülkede yaşıyoruz değil mi? Bunların hiçbirini hiç kimse bilmez. Ama sorsanız herkes, O sezon Fenerbahçe’yi de yendiği halde “Evet GS maçında Fenerbahçe Ankaragücü’ne teşvik verdi” der.  İşte istenen de bu zaten. Bu algı yerleştirildi bir kere. 1000 sene de geçse zor değişir…

@_deniz_bt

Yorum bırakın